20 Ağustos 2016 Cumartesi

ALTI ÇİZİLİ SATIRLAR

Oyuncu Hazar Ergüçlü ile yapılan bir röportajda kitapların altını çizerek okuma alışkanlığı olup olmadığı sorulmuş. Soruyu görünce yanıtı okumadan kendi yanıtıma dalıp gittim.

Ders kitapları ve test kitaplarımı kardeşlerime veya başkasına devrederin diye çizmeden okur, notlarımı kağıda alırdım küçükken. Kütüphanemi paylaşmam gerekmeyen, en fazla geçici bir süre ödünç verdiğim yetişkinlik dönemimde de durum farklı değil oysa ki. Tez yazarken çevrimiçi okuduğum akademik yayınlarda altını cizdim kitaplarımın sadece.

Başka bir zaman diliminde bambaşka duygular hissettirmesi ihtimali kadar kitabın üzerinde en ufak bir leke, bir kıvrıda olduğu gibi altı çizili satırlardan rahatsız olmam etkili bunda. Bir de galiba birileriyle paylaşınca  o anki duygularımın ifşa olması endişesi. Belki saçma ama kitabın geneli ile ilgili fikir beyan etmekte bir sakınca görmezken, hangi satırlatdan etkilendiğimi birilerinin görme ihtimalinden hoşlanmadığım gerçeğiyle yüzleştim birden. Blog yaz ama ifşa olmayla ilgili derdin olsun, bu ne yaman bir çelişki!

ALTI ÇİZİLİ SATIRLAR

Oyuncu Hazar Ergüçlü ile yapılan bir röportajda kitapların altını çizerek okuma alışkanlığı olup olmadığı sorulmuş. Soruyu görünce yanıtı okumadan kendi yanıtıma dalıp gittim.

Ders kitapları ve test kitaplarımı kardeşlerime veya başkasına devrederin diye çizmeden okur, notlarımı kağıda alırdım küçükken. Kütüphanemi paylaşmam gerekmeyen, en fazla geçici bir süre ödünç verdiğim yetişkinlik dönemimde de durum farklı değil oysa ki. Tez yazarken çevrimiçi okuduğum akademik yayınlarda altını cizdim kitaplarımın sadece.

Başka bir zaman diliminde bambaşka duygular hissettirmesi ihtimali kadar kitabın üzerinde en ufak bir leke, bir kıvrıda olduğu gibi altı çizili satırlardan rahatsız olmam etkili bunda. Bir de galiba birileriyle paylaşınca  o anki duygularımın ifşa olması endişesi. Belki saçma ama kitabın geneli ile ilgili fikir beyan etmekte bir sakınca görmezken, hangi satırlatdan etkilendiğimi birilerinin görme ihtimalinden hoşlanmadığım gerçeğiyle yüzleştim birden. Blog yaz ama ifşa olmayla ilgili derdin olsun, bu ne yaman bir çelişki!

13 Ağustos 2016 Cumartesi

TİN TİN TİNNİTUS

Bu hoş tınılı isme aldannamak gerek. Öyle tin tin yakışmıyor, dannnn diye çöküveriyor hayatımıza.

"Kalbim kulağımda atıyor!" diye dert yanıp acaba kurcaladım da mı oldu diye eseflendiğim bir dönemde, kulağım  uğuldarken  biraz uğraş ve ıstırapla yıkanmış ve rahatlamıştım. Geçen Aralık'ta yine doluluk hissi ve onun yarattığı rahatsızlıkla özel bir hastaneye gittim sıra beklememek için. Kulağım kendi kendini temizleyrmiyor ve yine yıkandı. Asıl dert ondan sonra başladı zaten. Geçen macerada yıkatma sonrası hassasiyet yaşadığım sol kulağım bu kez çınlamadan uğultuya, kalp atışından deniz kabuğunun içindeki gizemli sese kadar her türlü sesi dinletir oldu bana. Ortam sessizse iç sesiniz dışarı fırlayacak gibi kulaktan beyne gittiğini hissettiren bir hisle hem de!

Aralık'tan en son düne kadar 2 işitme testi, 1 kan testi, 1 aylık Menier (işitme kaybı, uğultu, kulakta dolgunluk, baş dönmesi gibi belirtileri olan bir hastalık) ilacını ay boyunca kullanma ve son çare beyin tomografisine kadar tüm teşhis yöntemleti denendi üzerimde.

Bu beslenme tarzıyla hala normal kan değerlerine, normalden iyi duyan kulaklara ve yıllar önce aldığım kafa darbesi ve boyun düzleşmesine rağmen problemsiz bir beyne sahip olduğum çıktı ortaya. Tomografi sadece sinüzitimi gösterdi. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim çünkü görünür bir sebep yok ama durumda da değişen bir şey yok.  Aylardır o kadar çok okudum ki durumla ilgili bir tez de bunun üzerine yazabilirim:)  Okuyup bulduğum teşhisi doktor hiç dillendirmedi, hatta doktorlar ( yıkayanla birlikte bu üçüncü doktordu!) ama beyin tomografidi için verilen kâğıtta okudum aynı ismi: Tinnitus.

Kulağa su ya da saç teli kaçması, boyun düzleşmesi, alerji, yüksek sese maruz kalmak gibi sebeplerin yanısıra hiç sebepsiz bu sıkıntıyı yaşayanlar da var hem de yıllarca. Başlı başına bir hastalık değil hastalık habercisi bulan doktorlar da mevcut. Benim durumumda, doktor kafaya takmamamı, strese bağlı olduğunu, yıkatma ile ilgisi olmadığını söylese de, siz siz olun bu belirtileri ciddiye alın derim. Altında bir sebep olnasa da, benim gibi sağlık konusunda çok evhamlı ve ilgili olnayan birini bile doktor doktor dolaştıracak kadar büyük bir bela çünkü!


TİN TİN TİNNİTUS

Bu hoş tınılı isme aldannamak gerek. Öyle tin tin yakışmıyor, dannnn diye çöküveriyor hayatımıza.

"Kalbim kulağımda atıyor!" diye dert yanıp acaba kurcaladım da mı oldu diye eseflendiğim bir dönemde, kulağım  uğuldarken  biraz uğraş ve ıstırapla yıkanmış ve rahatlamıştım. Geçen Aralık'ta yine doluluk hissi ve onun yarattığı rahatsızlıkla özel bir hastaneye gittim sıra beklememek için. Kulağım kendi kendini temizleyrmiyor ve yine yıkandı. Asıl dert ondan sonra başladı zaten. Geçen macerada yıkatma sonrası hassasiyet yaşadığım sol kulağım bu kez çınlamadan uğultuya, kalp atışından deniz kabuğunun içindeki gizemli sese kadar her türlü sesi dinletir oldu bana. Ortam sessizse iç sesiniz dışarı fırlayacak gibi kulaktan beyne gittiğini hissettiren bir hisle hem de!

Aralık'tan en son düne kadar 2 işitme testi, 1 kan testi, 1 aylık Menier (işitme kaybı, uğultu, kulakta dolgunluk, baş dönmesi gibi belirtileri olan bir hastalık) ilacını ay boyunca kullanma ve son çare beyin tomografisine kadar tüm teşhis yöntemleti denendi üzerimde.

Bu beslenme tarzıyla hala normal kan değerlerine, normalden iyi duyan kulaklara ve yıllar önce aldığım kafa darbesi ve boyun düzleşmesine rağmen problemsiz bir beyne sahip olduğum çıktı ortaya. Tomografi sadece sinüzitimi gösterdi. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim çünkü görünür bir sebep yok ama durumda da değişen bir şey yok.  Aylardır o kadar çok okudum ki durumla ilgili bir tez de bunun üzerine yazabilirim:)  Okuyup bulduğum teşhisi doktor hiç dillendirmedi, hatta doktorlar ( yıkayanla birlikte bu üçüncü doktordu!) ama beyin tomografidi için verilen kâğıtta okudum aynı ismi: Tinnitus.

Kulağa su ya da saç teli kaçması, boyun düzleşmesi, alerji, yüksek sese maruz kalmak gibi sebeplerin yanısıra hiç sebepsiz bu sıkıntıyı yaşayanlar da var hem de yıllarca. Başlı başına bir hastalık değil hastalık habercisi bulan doktorlar da mevcut. Benim durumumda, doktor kafaya takmamamı, strese bağlı olduğunu, yıkatma ile ilgisi olmadığını söylese de, siz siz olun bu belirtileri ciddiye alın derim. Altında bir sebep olnasa da, benim gibi sağlık konusunda çok evhamlı ve ilgili olnayan birini bile doktor doktor dolaştıracak kadar büyük bir bela çünkü!


11 Ağustos 2016 Perşembe

AĞUSTOS BÖCEĞİ

Geçen Ağustos'ta da az yazdığımı fark ettim. Yaprak kımıldamayan, çok nemli günler bunlar ve rehavete kapıldım gidiyorum.

Belki de ilk defa organize  bir şekilde  uzun tura çıkalım dedik, kardeşim ve eşi ile Karadeniz ve Batum  turuna çıkacaktık 7 Ağustos'ta ama izinlerin iptali vurdu bizi. Bir sonraki de 21 Ağustos'ta ama kardeşim okulların açılmasına az kalıyor diye vazgeçti, yalnız gitmek de sıkar sanki. Bir sürü şeyi tek başına yapmaya bayılıyorum ama uzun tatilde itici geliyor ne hikmetse!

Yazının devamını uzun uzun yazmıştım, kaydedemeden silinmiş demin. Yine yazmaya bile üşendim, o derece, hatta hazır sofraya bile kurulmaya usanır haldeyim. Eşiği atlasam depresyon diyeceğim bir adım ötesine de, değil!

Ha gayret kısa bir kültür turu ayarlasam sanki gidecek bu uyuntu hal. O bile zul geliyor. Paradoks yani!!!

AĞUSTOS BÖCEĞİ

Geçen Ağustos'ta da az yazdığımı fark ettim. Yaprak kımıldamayan, çok nemli günler bunlar ve rehavete kapıldım gidiyorum.

Belki de ilk defa organize  bir şekilde  uzun tura çıkalım dedik, kardeşim ve eşi ile Karadeniz ve Batum  turuna çıkacaktık 7 Ağustos'ta ama izinlerin iptali vurdu bizi. Bir sonraki de 21 Ağustos'ta ama kardeşim okulların açılmasına az kalıyor diye vazgeçti, yalnız gitmek de sıkar sanki. Bir sürü şeyi tek başına yapmaya bayılıyorum ama uzun tatilde itici geliyor ne hikmetse!

Yazının devamını uzun uzun yazmıştım, kaydedemeden silinmiş demin. Yine yazmaya bile üşendim, o derece, hatta hazır sofraya bile kurulmaya usanır haldeyim. Eşiği atlasam depresyon diyeceğim bir adım ötesine de, değil!

Ha gayret kısa bir kültür turu ayarlasam sanki gidecek bu uyuntu hal. O bile zul geliyor. Paradoks yani!!!

30 Temmuz 2016 Cumartesi

ÖMÜRLÜK DERS PLANI

Telefonu karıştırırken notlar kısmında çok sinirli bir anımda yazdığım bu notu buldum. Hepimiz birşeylerin aymazı, bazı durumların cahiliyiz, yeter ki kabul edelim, öğrenmeyi reddetmeyelim.
Gerek gündelik yaşamda, gerekse hatta ve özellikle mesleki yaşamda bu planı birebir yaşadığım, duvara konuştuğumu düşündüğüm çok oluyor. Gram İngilizce bilmeden dersim hakkında ahkam kesen, çocuk gelişiminden bihaber olduğu yetiştirdiği çocuktan ve tavrından belli olan veliden, iyi niyetli bir tavırla yaklaşsa da nota davranıştan çok değer veren idarecilerden sıtkım sıyrıldı özellikle bu yıl. Tezle uğraşıp akademik dünyayla cebelleşirken bunlarla uğraşmak daha da yük bindirdi omuzlarıma.

Mesleki yaşam dışında daha az didindim cehaletle mücadelede ama belediye otobüsünde, sokakta, mağazalarda, bilumum çevrede kol gezdiği oldu hep. Hayat denen şey galiba biraz da bu yani bilmediğini bildiğini sanana, bilgi sahibi olmadan fikir beyan edenle mücadele.



ÖMÜRLÜK DERS PLANI

Telefonu karıştırırken notlar kısmında çok sinirli bir anımda yazdığım bu notu buldum. Hepimiz birşeylerin aymazı, bazı durumların cahiliyiz, yeter ki kabul edelim, öğrenmeyi reddetmeyelim.
Gerek gündelik yaşamda, gerekse hatta ve özellikle mesleki yaşamda bu planı birebir yaşadığım, duvara konuştuğumu düşündüğüm çok oluyor. Gram İngilizce bilmeden dersim hakkında ahkam kesen, çocuk gelişiminden bihaber olduğu yetiştirdiği çocuktan ve tavrından belli olan veliden, iyi niyetli bir tavırla yaklaşsa da nota davranıştan çok değer veren idarecilerden sıtkım sıyrıldı özellikle bu yıl. Tezle uğraşıp akademik dünyayla cebelleşirken bunlarla uğraşmak daha da yük bindirdi omuzlarıma.

Mesleki yaşam dışında daha az didindim cehaletle mücadelede ama belediye otobüsünde, sokakta, mağazalarda, bilumum çevrede kol gezdiği oldu hep. Hayat denen şey galiba biraz da bu yani bilmediğini bildiğini sanana, bilgi sahibi olmadan fikir beyan edenle mücadele.



28 Temmuz 2016 Perşembe

SENDEN ÖNCE BEN: KİM KİMDEN ÖNCE?

Genel itibariyle çok satan kitaplara karşı mesafeli bir duruşum var. Biraz dursun, demlensin, sonra okunabilir kategorimdeler. Senden Önce Ben, kardeşimin edebiyat öğretmen bir arkadaşından ödünç aldığı, çok da bayılmamış ama sonunun tahminlerin zıt yönünde bitmesinden hoşlandığım bir kitaptı.

Sinemaya gitmek isteyip de animasyon ve korku filmleriyle dolu yaz döneminde izleyebileceğim seçenek yok diye filmine de gitmiş oldum.  Alışveriş merkezinde vakit geçirirken annemle pat diye karar verip 19.00 seansına giriverdik, salonda toplam 6 kişiydik. Salon kapatmış gibi olduk :) Anneme de konudan  bahsetmemiştim, burada da yazmam tabii ki ama genelde kitaptan uyarlanmış filmler hayal kırıklığı yaratır ya üzerimizde, bu kez öyle olmadı. Sinema dili, kitapta eleştirilen sürekli aynı fiillerin kullanılması tekdüzeliğinden uzak ve akıcıydı. Güzel manzaralı ve ters köşe bir film izlemek isterseniz aklınızda bulunsun.

SENDEN ÖNCE BEN: KİM KİMDEN ÖNCE?

Genel itibariyle çok satan kitaplara karşı mesafeli bir duruşum var. Biraz dursun, demlensin, sonra okunabilir kategorimdeler. Senden Önce Ben, kardeşimin edebiyat öğretmen bir arkadaşından ödünç aldığı, çok da bayılmamış ama sonunun tahminlerin zıt yönünde bitmesinden hoşlandığım bir kitaptı.

Sinemaya gitmek isteyip de animasyon ve korku filmleriyle dolu yaz döneminde izleyebileceğim seçenek yok diye filmine de gitmiş oldum.  Alışveriş merkezinde vakit geçirirken annemle pat diye karar verip 19.00 seansına giriverdik, salonda toplam 6 kişiydik. Salon kapatmış gibi olduk :) Anneme de konudan  bahsetmemiştim, burada da yazmam tabii ki ama genelde kitaptan uyarlanmış filmler hayal kırıklığı yaratır ya üzerimizde, bu kez öyle olmadı. Sinema dili, kitapta eleştirilen sürekli aynı fiillerin kullanılması tekdüzeliğinden uzak ve akıcıydı. Güzel manzaralı ve ters köşe bir film izlemek isterseniz aklınızda bulunsun.

26 Temmuz 2016 Salı

DON KİŞOT

 Okuduğumuz kitap türleri ruh halimize göre değişir ya, tez yazarken kendi gündemimden kaçmak için romanlar bir sığınaktı, şimdi de öyle. Haberleri izlemeyip kurgulanmış dünyalara dalmak iyi geliyor.

Çocukken okuduğum ve izlediğim Don Kişot'a yetişkin gözüyle bakmak istedim bu kez. Bazı listelerde dünyanın en çok okunan kitabı olarak geçiyor.

Zararsız ve iyi niyetli delilikten doğan macera, bir yandan kafa boşaltırken bir yandan da dolu dolu düşündürdü. Deliliğe maruz kalacaksak böylesi olsun :)

DON KİŞOT

 Okuduğumuz kitap türleri ruh halimize göre değişir ya, tez yazarken kendi gündemimden kaçmak için romanlar bir sığınaktı, şimdi de öyle. Haberleri izlemeyip kurgulanmış dünyalara dalmak iyi geliyor.

Çocukken okuduğum ve izlediğim Don Kişot'a yetişkin gözüyle bakmak istedim bu kez. Bazı listelerde dünyanın en çok okunan kitabı olarak geçiyor.

Zararsız ve iyi niyetli delilikten doğan macera, bir yandan kafa boşaltırken bir yandan da dolu dolu düşündürdü. Deliliğe maruz kalacaksak böylesi olsun :)

22 Temmuz 2016 Cuma

KARA DELİK

"Oraya mı kaçsam, buraya mı?", " Bu ülkede yaşanmaz, gitmeli!" gibi söylemlerde bulunmak sinirime dokunuyor benim. İnsanların gelecek için, çocuklar için, ülke için endişelenmesi için çok haklı gerekçeleri var ama kaçıp gitmek, buraları istemediğin zihniyetlere bırakmak, kendimi kurtarayım yeter diye düşünmek fazla bencillik değil mi?

İşte Münih de bugün bir yara aldı, geçen Nice'in aldığı gibi. O zaman bugünden itibaren onlar da mı kaçacak delik arayacak?

Sessiz durmamak, düzenin adamı olmamak ya da yapabilecek her ne varsa...

Kaçmaktan bahsediyorsak, insanlık değişmedikçe hangi deliğe kaçsak halimiz değişmeyecek. Uzayda bir kara delik bulup sığınmak dışında insanın gazabından kaçacak bir başka delik yok!!!

KARA DELİK

"Oraya mı kaçsam, buraya mı?", " Bu ülkede yaşanmaz, gitmeli!" gibi söylemlerde bulunmak sinirime dokunuyor benim. İnsanların gelecek için, çocuklar için, ülke için endişelenmesi için çok haklı gerekçeleri var ama kaçıp gitmek, buraları istemediğin zihniyetlere bırakmak, kendimi kurtarayım yeter diye düşünmek fazla bencillik değil mi?

İşte Münih de bugün bir yara aldı, geçen Nice'in aldığı gibi. O zaman bugünden itibaren onlar da mı kaçacak delik arayacak?

Sessiz durmamak, düzenin adamı olmamak ya da yapabilecek her ne varsa...

Kaçmaktan bahsediyorsak, insanlık değişmedikçe hangi deliğe kaçsak halimiz değişmeyecek. Uzayda bir kara delik bulup sığınmak dışında insanın gazabından kaçacak bir başka delik yok!!!

16 Temmuz 2016 Cumartesi

ÇEMBER

Dün gece, hayatlarında birkaç darbe yaşamış ebeveynimden farklı bir ruh hali içinde oldum haberi ilk duyduğumda. Aklımdan bir an için " Gitsinler de nasıl olursa olsun!" geçti yalan yok. Demokrasi, bu yolla gitmesin tabii, herkes sandıkla gidecekse gitsin.

1980 darbesine İstanbul'da doktor muayenesine gitmiş, buraya geri dönmeye çalışırken yakalanmışız. Yaş itibariyle hatırlamadığım ama darbe ile ilgili tek anım bu benim. Sokağa çıkma yasağı, eve dönememek, dün trafikte kalanlar gibi dönebileceğinden emin olamamak, evde ekmek kalıp kalmadığına takılmak gibi insani boyut bence vahim olan. Yoksa, bu girişimi kimler çıkardı, düzmece miydi, madem demokrasiyi savunmaya gittin meydana cihada gidermiş gibi ezan okumak niye, üst üste dizi tekrarı yayınlayan hükümet kanalı Atv neden habere geçmek için bu kadar çok bekledi, bu olaydan da kahramanlık destanı çıkaracak mı yine baştaki gibi soruların yanıtları, gündelik yaşam dertleri arasında boğulmaya mahkum.

Çemberin içinde de, dışında da olamayan, üstüne basmaktan korkanları da gösteriyor bu gibi olaylar.  Her patlama haberi sonrasında korkup kendini eve hapsetmeyi seçen bir arkadaşıma İstanbul'da olup olmadığını sordum,, bir gece önce yoldaydı çünkü. Cevap, "Buradan yazışmayalım." oldu. Kişisel yazışmalar bile ürkek, başına bir şey gelir paranoyasıyla sarılmış. Bu girişime ya da bu hükümetin icraatlerine karşı genel olarak  yapılan bu, sus, sin ve bekle!

ÇEMBER

Dün gece, hayatlarında birkaç darbe yaşamış ebeveynimden farklı bir ruh hali içinde oldum haberi ilk duyduğumda. Aklımdan bir an için " Gitsinler de nasıl olursa olsun!" geçti yalan yok. Demokrasi, bu yolla gitmesin tabii, herkes sandıkla gidecekse gitsin.

1980 darbesine İstanbul'da doktor muayenesine gitmiş, buraya geri dönmeye çalışırken yakalanmışız. Yaş itibariyle hatırlamadığım ama darbe ile ilgili tek anım bu benim. Sokağa çıkma yasağı, eve dönememek, dün trafikte kalanlar gibi dönebileceğinden emin olamamak, evde ekmek kalıp kalmadığına takılmak gibi insani boyut bence vahim olan. Yoksa, bu girişimi kimler çıkardı, düzmece miydi, madem demokrasiyi savunmaya gittin meydana cihada gidermiş gibi ezan okumak niye, üst üste dizi tekrarı yayınlayan hükümet kanalı Atv neden habere geçmek için bu kadar çok bekledi, bu olaydan da kahramanlık destanı çıkaracak mı yine baştaki gibi soruların yanıtları, gündelik yaşam dertleri arasında boğulmaya mahkum.

Çemberin içinde de, dışında da olamayan, üstüne basmaktan korkanları da gösteriyor bu gibi olaylar.  Her patlama haberi sonrasında korkup kendini eve hapsetmeyi seçen bir arkadaşıma İstanbul'da olup olmadığını sordum,, bir gece önce yoldaydı çünkü. Cevap, "Buradan yazışmayalım." oldu. Kişisel yazışmalar bile ürkek, başına bir şey gelir paranoyasıyla sarılmış. Bu girişime ya da bu hükümetin icraatlerine karşı genel olarak  yapılan bu, sus, sin ve bekle!

4 Temmuz 2016 Pazartesi

SİYAH- BEYAZ- KARAELMAS

"... Siyah- beyaz film gibi biraz..."

Eskişehir'den buraya taşınalı tam bir yıl oldu bugün. Diğer taşınmalardan farkını biliyorsunuz, lise sonrası Zonguldak'ta yaşamamıştım. Bu, doğup büyüdüğüm şehre dönüş olduğu için milatlardan biri benim adıma. Ha ne kadar sürer bilmiyorum ama ailemin varlığı dışında da severmişim burasıyla ilgili bazı şeyleri, onu fark ettim
Karaelmas diyarına uygun olduğunu düşündüğüm bir fotoğraf çalışmamı koyuyorum bu yazıya. Bir de, madenlerin özelleştirilmesi girişimi ve biradaki nükleer santrallerin giderek artması içimi kararttığından karadır bu foto :(

Ekleme: İçimizin kararmadığı, renkli şeker görüntüsünde ve tadında bir bayram diliyorum.

SİYAH- BEYAZ- KARAELMAS

"... Siyah- beyaz film gibi biraz..."

Eskişehir'den buraya taşınalı tam bir yıl oldu bugün. Diğer taşınmalardan farkını biliyorsunuz, lise sonrası Zonguldak'ta yaşamamıştım. Bu, doğup büyüdüğüm şehre dönüş olduğu için milatlardan biri benim adıma. Ha ne kadar sürer bilmiyorum ama ailemin varlığı dışında da severmişim burasıyla ilgili bazı şeyleri, onu fark ettim
Karaelmas diyarına uygun olduğunu düşündüğüm bir fotoğraf çalışmamı koyuyorum bu yazıya. Bir de, madenlerin özelleştirilmesi girişimi ve biradaki nükleer santrallerin giderek artması içimi kararttığından karadır bu foto :(

Ekleme: İçimizin kararmadığı, renkli şeker görüntüsünde ve tadında bir bayram diliyorum.

27 Haziran 2016 Pazartesi

İŞ KAKALAMA BAHANELERİ

İş hayatında evli ve çocuklulara, yaşlılara ve kronik tembellere (yani "o nasılsa yapmaz, yapamaz" denilip işleri başkalarına yıkılanlara) yönelik  pozitif ayrımcılıktan gına geldi. Kurum ve yöneticiler değişse de zihniyet değişmiyor da değişmiyor!

En ufak bir yazıya geçirme durumunda bile "Çocuğum var, evde koca besliyorum, hanım misafir çağırdı, word kullanmayı bilmiyorum, gençler varken bize düşmez..." gibi türlü bahanelerle işi başkasına kakalama derdi, hastalık halinde yaygın. En son " Bu işe olsa olsa bir doktor çare olur." geyiğiyle bir sunu kakalama operasyonuna maruz kaldım, diğerlerinin malum bahaneleri vardı demek! Bir de diğerlerine göre nispeten genç (16 yıl kıdemli!) erkek bir öğretmene de " Bu işi ancak bir erkek yapabilir." diyerek eğitim temalı film izletme görevi verildi ki o daha da vahim!


İŞ KAKALAMA BAHANELERİ

İş hayatında evli ve çocuklulara, yaşlılara ve kronik tembellere (yani "o nasılsa yapmaz, yapamaz" denilip işleri başkalarına yıkılanlara) yönelik  pozitif ayrımcılıktan gına geldi. Kurum ve yöneticiler değişse de zihniyet değişmiyor da değişmiyor!

En ufak bir yazıya geçirme durumunda bile "Çocuğum var, evde koca besliyorum, hanım misafir çağırdı, word kullanmayı bilmiyorum, gençler varken bize düşmez..." gibi türlü bahanelerle işi başkasına kakalama derdi, hastalık halinde yaygın. En son " Bu işe olsa olsa bir doktor çare olur." geyiğiyle bir sunu kakalama operasyonuna maruz kaldım, diğerlerinin malum bahaneleri vardı demek! Bir de diğerlerine göre nispeten genç (16 yıl kıdemli!) erkek bir öğretmene de " Bu işi ancak bir erkek yapabilir." diyerek eğitim temalı film izletme görevi verildi ki o daha da vahim!


25 Haziran 2016 Cumartesi

DÜNYA ABLALAR GÜNÜ

Günü olmayan kalmasın demişler ve "Dünya Ablalar Günü" diye bir gün de konduruvermişler yerküremize. Gecikmeli öğrendim, bunca yıllık ablayım, ruhum duymamış. Gaflet ve dalalet içinde yaşayıp gidiyormuşum.

Ne zamandan beri, kimin vesilesiyle kutlanır oldu bilmiyorum. Araştırdım ama bilgi bulamadım. Anneler Günü gibi acıklı bir çıkış noktası var mı bilmiyorum

Her halta bir gün verme merakına sinir olup abilerin de günü var mı diye merak ettim ve buldum:) İlla kutlarım diyene, 21 Haziran abiler, 24 Haziran ablalara ayrılmış.
21 Haziran, gün dönümünün yanısıra Zonguldak'ın da kurtuluş günü, eliniz değmişken onu da aradan çıkarın isterseniz:)

DÜNYA ABLALAR GÜNÜ

Günü olmayan kalmasın demişler ve "Dünya Ablalar Günü" diye bir gün de konduruvermişler yerküremize. Gecikmeli öğrendim, bunca yıllık ablayım, ruhum duymamış. Gaflet ve dalalet içinde yaşayıp gidiyormuşum.

Ne zamandan beri, kimin vesilesiyle kutlanır oldu bilmiyorum. Araştırdım ama bilgi bulamadım. Anneler Günü gibi acıklı bir çıkış noktası var mı bilmiyorum

Her halta bir gün verme merakına sinir olup abilerin de günü var mı diye merak ettim ve buldum:) İlla kutlarım diyene, 21 Haziran abiler, 24 Haziran ablalara ayrılmış.
21 Haziran, gün dönümünün yanısıra Zonguldak'ın da kurtuluş günü, eliniz değmişken onu da aradan çıkarın isterseniz:)

5 Haziran 2016 Pazar

FIRTINADAN SONRAKİ DİNGİNLİK

Dün akşam yazmazsam çatlayacak gibiydim. Önce manzaranın güzelliğini paylaşmak için kısa bir girizgah yapmaktı amacım. Ooool ne girizgahı, içimi dökmemiş, resmen dışına çıkarmışım!

 Bu ülkede işi gücü olmayan o kadar adam varken, atanmayı bekleyen ögretmen sırada diziliyken fazladan coşkulu bir yürek kabarması oldu bu sanki. Daha sakin, daha dingin olmak ve zamana bırakmıştık daha iyi gelecek bana sanki.

Soranlara " Zamana bıraktım." demek kolay da uygulaması nasıl göreceğim, göreceğiz

FIRTINADAN SONRAKİ DİNGİNLİK

Dün akşam yazmazsam çatlayacak gibiydim. Önce manzaranın güzelliğini paylaşmak için kısa bir girizgah yapmaktı amacım. Ooool ne girizgahı, içimi dökmemiş, resmen dışına çıkarmışım!

 Bu ülkede işi gücü olmayan o kadar adam varken, atanmayı bekleyen ögretmen sırada diziliyken fazladan coşkulu bir yürek kabarması oldu bu sanki. Daha sakin, daha dingin olmak ve zamana bırakmıştık daha iyi gelecek bana sanki.

Soranlara " Zamana bıraktım." demek kolay da uygulaması nasıl göreceğim, göreceğiz

4 Haziran 2016 Cumartesi

DOKTORA SONRASI ÖĞRETMENLİKTE SIKIŞMA İHTİMALİ

Seneye yine bu ilkokulda sıkışıp kalacak mıyım bilmemenin verdiği bir tıkanmışlık hissi şimdiden sardı beni. Alan değişikliği şansım var doktora sonrası ama işin garibi zihin engellilerle ilgili kurs almış sınıfçılara açılıyor sistem kaç yıldır. Zaten rehber öğretmen olmak için de doktoraya ne hacet, sosyolog, eğitim programcısı vb. herkes rehber öğretmen bu ülkede! Durum böyleyken ve mevcut profille yıllardır çalışıyorken ögretmen olmak için fazla okumuşum zaten! Ukalalık yapmak istemem ama hissiyatım bu.

Devlet üniversitelerinde adrese teslim açılan kadrolar gözümü korkutuyor. Hocam hala makale taslağımı okumadı, yayın lazım akademik hayatta.

Özel üniversite için jüride yine teklif aldım ama kapı önüne koydukları akademisyenlerin ancak kartları sistemden geçmeyince haberleri oluyor atıldıklarından! Yıllarca devlet memuru olunca sırtını sağlama yaslama, garanti arama hali sinmiş içime. Daha tuzu kuru bir aile olsak, daha cesaretli olabilirdim sanki.
Evde anne ve babama çatıp duruyirum gerginlikten.
Tüm bunları ölçüp tartıp düşünürken bu manzara ve bizimkilerle geçirilen zaman rahatlattı azıcık beni.

DOKTORA SONRASI ÖĞRETMENLİKTE SIKIŞMA İHTİMALİ

Seneye yine bu ilkokulda sıkışıp kalacak mıyım bilmemenin verdiği bir tıkanmışlık hissi şimdiden sardı beni. Alan değişikliği şansım var doktora sonrası ama işin garibi zihin engellilerle ilgili kurs almış sınıfçılara açılıyor sistem kaç yıldır. Zaten rehber öğretmen olmak için de doktoraya ne hacet, sosyolog, eğitim programcısı vb. herkes rehber öğretmen bu ülkede! Durum böyleyken ve mevcut profille yıllardır çalışıyorken ögretmen olmak için fazla okumuşum zaten! Ukalalık yapmak istemem ama hissiyatım bu.

Devlet üniversitelerinde adrese teslim açılan kadrolar gözümü korkutuyor. Hocam hala makale taslağımı okumadı, yayın lazım akademik hayatta.

Özel üniversite için jüride yine teklif aldım ama kapı önüne koydukları akademisyenlerin ancak kartları sistemden geçmeyince haberleri oluyor atıldıklarından! Yıllarca devlet memuru olunca sırtını sağlama yaslama, garanti arama hali sinmiş içime. Daha tuzu kuru bir aile olsak, daha cesaretli olabilirdim sanki.
Evde anne ve babama çatıp duruyirum gerginlikten.
Tüm bunları ölçüp tartıp düşünürken bu manzara ve bizimkilerle geçirilen zaman rahatlattı azıcık beni.

28 Mayıs 2016 Cumartesi

DR. OETKER DOÇENT OLSUN!:)))

27 Mayıs, ülkenin tarihinden farklı bir anlam ifade ediyor kişisel tarihimde.

Ben bitmeden doktora bitti:)


DR. OETKER DOÇENT OLSUN!:)))

27 Mayıs, ülkenin tarihinden farklı bir anlam ifade ediyor kişisel tarihimde.

Ben bitmeden doktora bitti:)


14 Mayıs 2016 Cumartesi

ŞOV DEVAM ETMELİ Mİ?

Bugün, cumhurbaşkanının kızı evlenecekmiş. Dün alınan şehit haberlerinden sonra düğün ertelenir beklentisi ile ilgili haberler okudum. Arap kralı ölünce, bizde de yas ilan edilmişti. Bu yüzden böyle bir beklenti var sanırım.

Olayın kişilerinden bağımsız olarak, ölümü takip eden izdivaçlar konusunda kafam karışık benim. Kuzenim, nişanı öncesi anneannesini, düğünü öncesi de babaannesi olan anneannemi kaybetti ve hiçbirini ertelemedi. Yakın çevremde başka örnekler de var ama en can alıcı örneğim bu oldu. Olayın resmi kısmına katıldım yani nikaha ama hoplayıp zıplamalı kısımlara çok yakın olmamıza rağmen katılmak içimden gelmedi. Ertelemesini ya da iptal etmesini de telkin etmedik hiçbirimiz çünkü aylar öncesinden yapılan hazırlıklar, ödenen paralar, bir de karşı tarafın beklentileri vardı ve en önemlisi gün onların günüydü.
Belki aynı durumu ben yaşasam, zaten nikah dışındakileri angarya gören biri olarak benim gibilere kolay ötelemek kolay da bu günü ömrü boyunca bekleyen de var.

Alın size bir muamma! Şov devam etmeli mi?

ŞOV DEVAM ETMELİ Mİ?

Bugün, cumhurbaşkanının kızı evlenecekmiş. Dün alınan şehit haberlerinden sonra düğün ertelenir beklentisi ile ilgili haberler okudum. Arap kralı ölünce, bizde de yas ilan edilmişti. Bu yüzden böyle bir beklenti var sanırım.

Olayın kişilerinden bağımsız olarak, ölümü takip eden izdivaçlar konusunda kafam karışık benim. Kuzenim, nişanı öncesi anneannesini, düğünü öncesi de babaannesi olan anneannemi kaybetti ve hiçbirini ertelemedi. Yakın çevremde başka örnekler de var ama en can alıcı örneğim bu oldu. Olayın resmi kısmına katıldım yani nikaha ama hoplayıp zıplamalı kısımlara çok yakın olmamıza rağmen katılmak içimden gelmedi. Ertelemesini ya da iptal etmesini de telkin etmedik hiçbirimiz çünkü aylar öncesinden yapılan hazırlıklar, ödenen paralar, bir de karşı tarafın beklentileri vardı ve en önemlisi gün onların günüydü.
Belki aynı durumu ben yaşasam, zaten nikah dışındakileri angarya gören biri olarak benim gibilere kolay ötelemek kolay da bu günü ömrü boyunca bekleyen de var.

Alın size bir muamma! Şov devam etmeli mi?

1 Mayıs 2016 Pazar

AKÇAKOCA

Bilenler bilir gezi yazısı yazmayı sevmediğimi. O yüzden, bu aslında bir gezi yazısı değil. Sadece yıllardır transit yolcu olarak gittiğim ve burnumuzun dibinde olduğu halde gitmediğim Akçakoca'ya merhaba yazısı.

Teog nedeniyle bu hafta boş zamanım artınca yakın mesafe geziler ararken kardeşim ve eşinin arabalarını bakım için Düzce'ye götürme ihtimali doğdu. Zaten netten araştırdığımı söyleyince kardeşimin eşi O. davet etti. Onlar işlerini hallederken biz annemle gezecektik. Sabah kardeşim yan çizecek gibi olduysa da gittik. Biz Akçakoca'da indik annemle. Babam yolculuklara mecbur kalmadıkça sağlığı nedeniyle çıkmıyor zaten.

Akçakoca, Amasra ve Kilimli kadar minik bir yer nihayetinde ama burnunun dibinde denizle yaşayan insanlar olarak iyot kokusunu duyamadığımızı oranın temiz havasında fark ettik. Doğalgaz sayesinde temiz hava ve çalışan belediye sayesinde temiz ortam var orada. İmrendik ve bol bol söylendik. Kardeşim ve  O. da bize katılınca fikrimize de katıldılar. Balık, deniz, kum, yeşillik kıyı şehirlerinin nimeti ama değerini bilmek herkesin harcı değil demek ki!

Bu da kardeşimin yorumuyla Akçakoca'nın "Terminal tabelası eksik terminale benzer cami"nin fotosu. Çekmemişim, siteden aldım. Bir dahaki sefer kalelerini, şelale ve çaylarını görmeyi umuyorum. Onu babamla yapmayı umuyoruz. Kültür turizmi kafasına sahip gezi arkadaşlığına en uygun adayım o.


AKÇAKOCA

Bilenler bilir gezi yazısı yazmayı sevmediğimi. O yüzden, bu aslında bir gezi yazısı değil. Sadece yıllardır transit yolcu olarak gittiğim ve burnumuzun dibinde olduğu halde gitmediğim Akçakoca'ya merhaba yazısı.

Teog nedeniyle bu hafta boş zamanım artınca yakın mesafe geziler ararken kardeşim ve eşinin arabalarını bakım için Düzce'ye götürme ihtimali doğdu. Zaten netten araştırdığımı söyleyince kardeşimin eşi O. davet etti. Onlar işlerini hallederken biz annemle gezecektik. Sabah kardeşim yan çizecek gibi olduysa da gittik. Biz Akçakoca'da indik annemle. Babam yolculuklara mecbur kalmadıkça sağlığı nedeniyle çıkmıyor zaten.

Akçakoca, Amasra ve Kilimli kadar minik bir yer nihayetinde ama burnunun dibinde denizle yaşayan insanlar olarak iyot kokusunu duyamadığımızı oranın temiz havasında fark ettik. Doğalgaz sayesinde temiz hava ve çalışan belediye sayesinde temiz ortam var orada. İmrendik ve bol bol söylendik. Kardeşim ve  O. da bize katılınca fikrimize de katıldılar. Balık, deniz, kum, yeşillik kıyı şehirlerinin nimeti ama değerini bilmek herkesin harcı değil demek ki!

Bu da kardeşimin yorumuyla Akçakoca'nın "Terminal tabelası eksik terminale benzer cami"nin fotosu. Çekmemişim, siteden aldım. Bir dahaki sefer kalelerini, şelale ve çaylarını görmeyi umuyorum. Onu babamla yapmayı umuyoruz. Kültür turizmi kafasına sahip gezi arkadaşlığına en uygun adayım o.


28 Nisan 2016 Perşembe

ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK

Kitap, fular ve kupa. 

Beni uzun süredir tanıyanların da, bu yeni okulda olduğu gibi yeni tanıyanların da kesişim kümesi bu üçlü. Hayatımın uzuuuun yıllara yayılan bir dilimimde yani yıllardır (mecburi okul yılbaşı çekilişleri hariç) bana hediye alanlar bu üçlüyü seçti genelde.

Deli gibi çay içtiğimden, belki fena bir okuyucu olmadığım izlenimi verdiğimden ve saat dışında sadece fular taktığımdan ipucu bulmak zor değil sanırım. Bu kadar öngörülebilir olmak neye alamet bilmiyorum. Ya çok tekrara düşen, sıkıcı ve sınırları keskin biriyim ya da çevremdekiler iyi bir gözlemci ve beni tanıyan bir cevre edinebilmişim. Bardağa dolu kısmından bakalım değil mi?

Bu arada Buket Uzuner'den Toprak, sevimli notlarıyla farklı yer ve zamanlarda kardeşim ve arkadaşım tarafından hediye edildi:)

Size gelen hediyelerde  de ortak noktalar var mı?


ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK

Kitap, fular ve kupa. 

Beni uzun süredir tanıyanların da, bu yeni okulda olduğu gibi yeni tanıyanların da kesişim kümesi bu üçlü. Hayatımın uzuuuun yıllara yayılan bir dilimimde yani yıllardır (mecburi okul yılbaşı çekilişleri hariç) bana hediye alanlar bu üçlüyü seçti genelde.

Deli gibi çay içtiğimden, belki fena bir okuyucu olmadığım izlenimi verdiğimden ve saat dışında sadece fular taktığımdan ipucu bulmak zor değil sanırım. Bu kadar öngörülebilir olmak neye alamet bilmiyorum. Ya çok tekrara düşen, sıkıcı ve sınırları keskin biriyim ya da çevremdekiler iyi bir gözlemci ve beni tanıyan bir cevre edinebilmişim. Bardağa dolu kısmından bakalım değil mi?

Bu arada Buket Uzuner'den Toprak, sevimli notlarıyla farklı yer ve zamanlarda kardeşim ve arkadaşım tarafından hediye edildi:)

Size gelen hediyelerde  de ortak noktalar var mı?


22 Nisan 2016 Cuma

GECİKMELİ MİM


Jardzy beni mimlediğinde tarihlerden 3 Mart'mış. Araya yorgun, yoğun, yolculuklu günler girince ertelendi bu yazı. Özür diliyor ve söz verdiğim gibi mimi Kitapsız Kedi'ye atfediyirum.

1.  YAKIN ÇEVRENİZDEKİ İNSANLARA BLOGUNUZDAN SÖZ EDİYOR MUSUNUZ?
Kimseye bahsetmedim ama yazdığım bir özgeçmişe ekleme gafletinde bulundum:) Kardeşlerim ve eşleri, hangi isimle blog yazabilecegimi tahlil etmeye giriştiler. Küçük kardeşim, herşeyini paylaştığını söyleyip benim ketumluğuma alındı hatta. Bu kadar ketum olmama da şaşırıldı ayrıca. Sonuç olarak hala anomimim:)

2. NEDEN BLOG YAZIYORSUNUZ?
 Aslında bazen cevap bulamadığım bir soru bu. "Madem günlük yazıyoruz, niye paylaşıyoruz?" kısmında takılı durumdayım. Günlüğünü saklayan ergenden herkese açık yayınlayan yetişkine geçiş! Sebep yazmayı sevmek dışında, birileri okusun ve beğensin değildir de nedir?

3. İLK YAZINIZ İLE SON YAZINIZ ARASINDA NE GİBİ FARKLAR VAR?
İlk yazılarıma baktığımda kişisel ayrıntılardan çok durum ve olaylara yönelik yorumlarım yazı konularıymış, bunu görüyorum. Sonrakilerde tezle ilgili serzenişler, ailevi detaylar da yer almaya başladı blogumda. İlk tarz daha korunaklı idi itiraf edeyim.

4.  BLOG YAZMAK NORMAL YAŞANTINIZA  NE KATTI?
Blog yazmak, sosyal medyadan çok hazzetmeyen biri olarak tanımadığım insanların biyografilerini okuma hazzı verdi en net ifadeyle. Tanımadığım insanlarla paylaşımda bulunduğum bir mecra olduğundan doğrudan etkisi, neyi ne kadar yazmalıdan öteye gitmiyor.

5. YAKIN ARKADAŞLARINIZA BLOG YAZMAYI ÖNERİR MİSİNİZ?
Sağaltan, iyileştiren ve geçmiş yazıları okurken kişisel arşive dokunmayı sağlayan  bir uğraş bence blog yazmak. Bir arkadaşıma saçma sapan arkadaşlık sitelerindende birileriyle tanışma girişiminden sonra önermiştim.

6. HANGİ KAYNAKLARDAN İLHAM ALIYORSUNUZ?
Aslında hayatın getirdikleri ve cebimde biriktirdiklerim dışında hiçbir şeyden.

7.  DİĞER BLOG SAHİPLERİYLE İYİ İLETİŞİM KURUYOR MUSUNUZ?
Yapılan yorumlara en kısa zamanda yanıt vermek, yorumları yanıtlamayı es geçmemek, başka bloglara yorum bırakmak dışında bir etkileşimde bulunmadım bu güne değin. Bu haliyle de yormuyor beni. Belki bir araya gelen bloggerlar için daha tatmin edicidir bu süreç ama bende henüz bir eylem yok.

8. RAHATSIZ OLDUĞUNUZ KONULAR VAR MI?
Samimiyete takmış durumdayım. Gerçek olanı kendi süzgecinden geçirip yazmaya varım. Hikaye yazdığı halde bunu belirtmeyenlereyse gıcığım.
Bir de yaşı hiç büyümeyen tiplere, sürekli reklam yayınlayanlara, tek derdi moda ve makyaj olanlara da mesafeli durasım var :)


GECİKMELİ MİM


Jardzy beni mimlediğinde tarihlerden 3 Mart'mış. Araya yorgun, yoğun, yolculuklu günler girince ertelendi bu yazı. Özür diliyor ve söz verdiğim gibi mimi Kitapsız Kedi'ye atfediyirum.

1.  YAKIN ÇEVRENİZDEKİ İNSANLARA BLOGUNUZDAN SÖZ EDİYOR MUSUNUZ?
Kimseye bahsetmedim ama yazdığım bir özgeçmişe ekleme gafletinde bulundum:) Kardeşlerim ve eşleri, hangi isimle blog yazabilecegimi tahlil etmeye giriştiler. Küçük kardeşim, herşeyini paylaştığını söyleyip benim ketumluğuma alındı hatta. Bu kadar ketum olmama da şaşırıldı ayrıca. Sonuç olarak hala anomimim:)

2. NEDEN BLOG YAZIYORSUNUZ?
 Aslında bazen cevap bulamadığım bir soru bu. "Madem günlük yazıyoruz, niye paylaşıyoruz?" kısmında takılı durumdayım. Günlüğünü saklayan ergenden herkese açık yayınlayan yetişkine geçiş! Sebep yazmayı sevmek dışında, birileri okusun ve beğensin değildir de nedir?

3. İLK YAZINIZ İLE SON YAZINIZ ARASINDA NE GİBİ FARKLAR VAR?
İlk yazılarıma baktığımda kişisel ayrıntılardan çok durum ve olaylara yönelik yorumlarım yazı konularıymış, bunu görüyorum. Sonrakilerde tezle ilgili serzenişler, ailevi detaylar da yer almaya başladı blogumda. İlk tarz daha korunaklı idi itiraf edeyim.

4.  BLOG YAZMAK NORMAL YAŞANTINIZA  NE KATTI?
Blog yazmak, sosyal medyadan çok hazzetmeyen biri olarak tanımadığım insanların biyografilerini okuma hazzı verdi en net ifadeyle. Tanımadığım insanlarla paylaşımda bulunduğum bir mecra olduğundan doğrudan etkisi, neyi ne kadar yazmalıdan öteye gitmiyor.

5. YAKIN ARKADAŞLARINIZA BLOG YAZMAYI ÖNERİR MİSİNİZ?
Sağaltan, iyileştiren ve geçmiş yazıları okurken kişisel arşive dokunmayı sağlayan  bir uğraş bence blog yazmak. Bir arkadaşıma saçma sapan arkadaşlık sitelerindende birileriyle tanışma girişiminden sonra önermiştim.

6. HANGİ KAYNAKLARDAN İLHAM ALIYORSUNUZ?
Aslında hayatın getirdikleri ve cebimde biriktirdiklerim dışında hiçbir şeyden.

7.  DİĞER BLOG SAHİPLERİYLE İYİ İLETİŞİM KURUYOR MUSUNUZ?
Yapılan yorumlara en kısa zamanda yanıt vermek, yorumları yanıtlamayı es geçmemek, başka bloglara yorum bırakmak dışında bir etkileşimde bulunmadım bu güne değin. Bu haliyle de yormuyor beni. Belki bir araya gelen bloggerlar için daha tatmin edicidir bu süreç ama bende henüz bir eylem yok.

8. RAHATSIZ OLDUĞUNUZ KONULAR VAR MI?
Samimiyete takmış durumdayım. Gerçek olanı kendi süzgecinden geçirip yazmaya varım. Hikaye yazdığı halde bunu belirtmeyenlereyse gıcığım.
Bir de yaşı hiç büyümeyen tiplere, sürekli reklam yayınlayanlara, tek derdi moda ve makyaj olanlara da mesafeli durasım var :)


8 Nisan 2016 Cuma

ÖNCE SAĞLIK

Fiziksel ve ruhsal sağlığın yerindeyse, herhangi birinin sorunu, dünyanın gidişatı, ülkede olup bitenler, çalışma ortamı gıybetleri ve daha neler neler...

Bunların hepsi gündemimiz olabiliyor. Dünden beni ev bir nevi hastane, o yüzden bu gündemden sıyrılıp ne yazsam boş.

Yeğenim ve ben yine alerji- astım krizi yaşadık, kardeşim böbrek taşı sancısı çekiyor ve taş düşürmeye çalışıyor, babam katarakt ameliyatı randevusu aldı derken....

 Yine de komik bir şekilde, nihayet minnoşun keyfi yerinde diye sevinçliyiz. Hastane yerine eve geçilebildi diye de. 

Herkese sağlık diliyorum. 

ÖNCE SAĞLIK

Fiziksel ve ruhsal sağlığın yerindeyse, herhangi birinin sorunu, dünyanın gidişatı, ülkede olup bitenler, çalışma ortamı gıybetleri ve daha neler neler...

Bunların hepsi gündemimiz olabiliyor. Dünden beni ev bir nevi hastane, o yüzden bu gündemden sıyrılıp ne yazsam boş.

Yeğenim ve ben yine alerji- astım krizi yaşadık, kardeşim böbrek taşı sancısı çekiyor ve taş düşürmeye çalışıyor, babam katarakt ameliyatı randevusu aldı derken....

 Yine de komik bir şekilde, nihayet minnoşun keyfi yerinde diye sevinçliyiz. Hastane yerine eve geçilebildi diye de. 

Herkese sağlık diliyorum. 

26 Mart 2016 Cumartesi

BİR İLERİ, BİR GERİ...

Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri...

Daha biz çocukken, "Bu yıl son, artık yaz saati uygulaması yapılmayacak." açıklamaları yapılırdı. Kaç iktidar, kaç yıl geçti. Durum değişmedi.

Ülkenin hali gibi bir ileri, bir geri...
Size de öyle gelmedi mi?

Yarın sınav görevim var, ayrı bir gerginim. Yoksa bana mı öyle geldi ülke ve saat ilişkisi???

BİR İLERİ, BİR GERİ...

Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri...

Daha biz çocukken, "Bu yıl son, artık yaz saati uygulaması yapılmayacak." açıklamaları yapılırdı. Kaç iktidar, kaç yıl geçti. Durum değişmedi.

Ülkenin hali gibi bir ileri, bir geri...
Size de öyle gelmedi mi?

Yarın sınav görevim var, ayrı bir gerginim. Yoksa bana mı öyle geldi ülke ve saat ilişkisi???

19 Mart 2016 Cumartesi

ÖLMEYEN BÜYÜYOR

Anne tarafımda yaygın bir söz vardır: " Ölmeyen büyüyor."

Bugün anneannemin doğum günü. O olmadan ilk doğum günü aslında! Sayfama not düşmek istedim.

ÖLMEYEN BÜYÜYOR

Anne tarafımda yaygın bir söz vardır: " Ölmeyen büyüyor."

Bugün anneannemin doğum günü. O olmadan ilk doğum günü aslında! Sayfama not düşmek istedim.

12 Mart 2016 Cumartesi

UNUTAMADIKLARIM

İstanbul'da yaşarken evime giren hırsız girmişti. Tüm ısrarlarıma rağmen tahta kapıyı çelik kapıyla değiştirmeyen ev sahibi, apartman kapısını hep açık bırakan komşu bozuntuları, o gün dolmuşa kadar takıp ettiğini fark ettiğim adam ve acar (!) emniyet güçleri! Aradan tam dokuz yıl geçti ve hiçbirinizi unutmadım, unutamadım!

Aslında elim uzun zaman sonra değmişken Jardzy'nin mimine geç de olsa cevap yazacaktım ama anılar tırmaladı beynimi. Borcum olsun bu sefer.


UNUTAMADIKLARIM

İstanbul'da yaşarken evime giren hırsız girmişti. Tüm ısrarlarıma rağmen tahta kapıyı çelik kapıyla değiştirmeyen ev sahibi, apartman kapısını hep açık bırakan komşu bozuntuları, o gün dolmuşa kadar takıp ettiğini fark ettiğim adam ve acar (!) emniyet güçleri! Aradan tam dokuz yıl geçti ve hiçbirinizi unutmadım, unutamadım!

Aslında elim uzun zaman sonra değmişken Jardzy'nin mimine geç de olsa cevap yazacaktım ama anılar tırmaladı beynimi. Borcum olsun bu sefer.


26 Şubat 2016 Cuma

KENDİNE ENGEL OLMAK

"Görüşmek üzere:)"
Doktora alt gruplarından tanıdığım, ölçeğimi yurtdışı bir yayınında kullanmak isteyen M.'den aldığım bir mesajdı bugün. İlk defa almadım elbette ama yazan görme engelli olunca sonundaki gülücük bir başka anlamlı oldu. 

Kendisiyle barışık, espri anlayışı geniş, engellerine rağmen yılmayan insanları seviyorum. Hepimizin görünen ya da görünmeyen engelleri var. Fiziksel engeli olmadığı halde kendisine psikolojik engeller yaratıp hep olumsuza odaklı, başkasına sıra gelmeden kendi ayağına çelme takan, ileride bir gün doğru koşullarda gerçekleştirebileceği bir hayali bile sonsuza öteleyen o kadar çok örnek var ki! O yüzden onlardan olmamak aşılması gereken en önemli engellerden biri gibi geliyor bana. Ha gayret!

KENDİNE ENGEL OLMAK

"Görüşmek üzere:)"
Doktora alt gruplarından tanıdığım, ölçeğimi yurtdışı bir yayınında kullanmak isteyen M.'den aldığım bir mesajdı bugün. İlk defa almadım elbette ama yazan görme engelli olunca sonundaki gülücük bir başka anlamlı oldu. 

Kendisiyle barışık, espri anlayışı geniş, engellerine rağmen yılmayan insanları seviyorum. Hepimizin görünen ya da görünmeyen engelleri var. Fiziksel engeli olmadığı halde kendisine psikolojik engeller yaratıp hep olumsuza odaklı, başkasına sıra gelmeden kendi ayağına çelme takan, ileride bir gün doğru koşullarda gerçekleştirebileceği bir hayali bile sonsuza öteleyen o kadar çok örnek var ki! O yüzden onlardan olmamak aşılması gereken en önemli engellerden biri gibi geliyor bana. Ha gayret!

19 Şubat 2016 Cuma

RESMİN GÖRÜNMEYEN KISMI

Okuldaki öğretmenlerden birinin ablası sivil memur olarak askeriyede çalışıyormuş. Ankara'da bombalı saldırının olduğu yerde hem de. Bize medya aracılığıyla aktarılandan çok daha fazla sivilin, kreş çıkışı çocuklarını almaya gelenlerin ve çocukların da sayıya dahil edilmediğini söyledi bugün.

İstediğin kadar resmi yasak koy, bir şekilde canı yanan insanlar birbirinden ve olaydan haberdar ediyor başkalarını da!

Resmi kanallar resmin istedikleri kısmını görmemizi istese de, gerçekler böyle görünür olabiliyor. Kimden koruyorlarsa bizi, acaba kendilerinden mi???

RESMİN GÖRÜNMEYEN KISMI

Okuldaki öğretmenlerden birinin ablası sivil memur olarak askeriyede çalışıyormuş. Ankara'da bombalı saldırının olduğu yerde hem de. Bize medya aracılığıyla aktarılandan çok daha fazla sivilin, kreş çıkışı çocuklarını almaya gelenlerin ve çocukların da sayıya dahil edilmediğini söyledi bugün.

İstediğin kadar resmi yasak koy, bir şekilde canı yanan insanlar birbirinden ve olaydan haberdar ediyor başkalarını da!

Resmi kanallar resmin istedikleri kısmını görmemizi istese de, gerçekler böyle görünür olabiliyor. Kimden koruyorlarsa bizi, acaba kendilerinden mi???

9 Şubat 2016 Salı

BİLİNÇALTIM

Sabah kaçırılmış çocukların yakınlarıyla tanıştığım ama asıl teması farklı bir rüya ile uyandım. Tüm rüya kaçırılmış çocuklarla ilgili olmadığından kabus denemez ama nahoş bir tat bıraktı uykumda.

Uyandıktan sonra, bilinçaltı üstüne kafa yordum çünkü benim yüreğim çok kaldırmasa da, bizimkilerin bazen kahvaltı sırasında Müge Anlı izlediklerini hatırladım. En son, ortadan gizemli bir şekilde yok olan, suyun dibinde ve karada günlerdir aranmalarına rağmen bulunamayan iki komşu çocukla ilgili konusmustuk. Hiçbir çocuğa ölümü yakıştıramasam da, herhangi bir yetişkinin kaçırıp eziyet etme ihtimalindense ölselerdi içim ferahlarmış gibi gelmişti ve bunu dile getirmiştim.

Gerçekten, sevdiklerimizi ölümle kaybetmek, insan eliyle eziyet edilmesinden, organ mafyası, dilenci çetesi, sapık ve benzeri canlı türlerinin eline geçmesinden daha güvenli geldi o an ve söyledim. Söyledim ama yüreğim, dilim kadar net karar veremedi böyle bir konuda ve bilinçaltına ittim konuyu. Daha doğrusu itmişim!

BİLİNÇALTIM

Sabah kaçırılmış çocukların yakınlarıyla tanıştığım ama asıl teması farklı bir rüya ile uyandım. Tüm rüya kaçırılmış çocuklarla ilgili olmadığından kabus denemez ama nahoş bir tat bıraktı uykumda.

Uyandıktan sonra, bilinçaltı üstüne kafa yordum çünkü benim yüreğim çok kaldırmasa da, bizimkilerin bazen kahvaltı sırasında Müge Anlı izlediklerini hatırladım. En son, ortadan gizemli bir şekilde yok olan, suyun dibinde ve karada günlerdir aranmalarına rağmen bulunamayan iki komşu çocukla ilgili konusmustuk. Hiçbir çocuğa ölümü yakıştıramasam da, herhangi bir yetişkinin kaçırıp eziyet etme ihtimalindense ölselerdi içim ferahlarmış gibi gelmişti ve bunu dile getirmiştim.

Gerçekten, sevdiklerimizi ölümle kaybetmek, insan eliyle eziyet edilmesinden, organ mafyası, dilenci çetesi, sapık ve benzeri canlı türlerinin eline geçmesinden daha güvenli geldi o an ve söyledim. Söyledim ama yüreğim, dilim kadar net karar veremedi böyle bir konuda ve bilinçaltına ittim konuyu. Daha doğrusu itmişim!