Son 1.5 aylık gündemim Antep. Daha doğrusu, kongreye bildiri gönderdik, panel önerisi geldi. O gün bugündür, kabul alacak mı, bilet fiyatları artmadan belli olacak mı, panelist ücreti de bildirili katılımcı ile aynı mı gibi o kadar çok soruya takılı durumdayım ki bunalttım bizimkileri. Habire otel araştırması, kabin bagajı boyutları vs. onları saymıyorum bile.
Panelin adını ve ünvanımı yanlış yazmaları da ayrı. Normalde, akademik çalışmaları yolluk ve yevmiye bazında desteklemesi gerekiyor MEB'in. Bununla ilgili genelgeyi de ekleyip bir dilekçe yazdım, kabul mektubu ve bildiriyi de ekleyerek.Koskoca (!) İl MEM Müdür Yard. konudan bihaber çıktı. Bir sorunsal daha.
Konuyu BİMER'e yazdım, doktoralı ögretmenleri bir e-posta grubunda birleştiren bir üst düzey yöneticiye durumu anlattım, adam doğrudan ilgili konuyu anlamayan personelin adını istedi. Derdim kişileri şikayet etnek değil kurumdaki bilgi eksikliği yazdım sinirlenip. "Hemen pes etmeyin, geleceğimizsiniz."yazmış ,ne alaka ise. Ben bu kurumla müsteşarlık düzeyinde bile iletişim kuramıyorum anlayacağız.
Geçen sürenin özeti, babamın saçımda beyaz bir tel bulması.Genetik olarak saçları geç beyazlayan bir sülaleyiz, bu ilk beyaz telin stresten mi, yaşlılık alametinden mi sayılacağını zaman gösterecek ama dünyada ne dertler varken çözülebilecek olanlar için dertlenmemeyi ögrenneliyim.
SORUN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SORUN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18 Kasım 2016 Cuma
KONGRE VE İLK BEYAZ TEL
Son 1.5 aylık gündemim Antep. Daha doğrusu, kongreye bildiri gönderdik, panel önerisi geldi. O gün bugündür, kabul alacak mı, bilet fiyatları artmadan belli olacak mı, panelist ücreti de bildirili katılımcı ile aynı mı gibi o kadar çok soruya takılı durumdayım ki bunalttım bizimkileri. Habire otel araştırması, kabin bagajı boyutları vs. onları saymıyorum bile.
Panelin adını ve ünvanımı yanlış yazmaları da ayrı. Normalde, akademik çalışmaları yolluk ve yevmiye bazında desteklemesi gerekiyor MEB'in. Bununla ilgili genelgeyi de ekleyip bir dilekçe yazdım, kabul mektubu ve bildiriyi de ekleyerek.Koskoca (!) İl MEM Müdür Yard. konudan bihaber çıktı. Bir sorunsal daha.
Konuyu BİMER'e yazdım, doktoralı ögretmenleri bir e-posta grubunda birleştiren bir üst düzey yöneticiye durumu anlattım, adam doğrudan ilgili konuyu anlamayan personelin adını istedi. Derdim kişileri şikayet etnek değil kurumdaki bilgi eksikliği yazdım sinirlenip. "Hemen pes etmeyin, geleceğimizsiniz."yazmış ,ne alaka ise. Ben bu kurumla müsteşarlık düzeyinde bile iletişim kuramıyorum anlayacağız.
Geçen sürenin özeti, babamın saçımda beyaz bir tel bulması.Genetik olarak saçları geç beyazlayan bir sülaleyiz, bu ilk beyaz telin stresten mi, yaşlılık alametinden mi sayılacağını zaman gösterecek ama dünyada ne dertler varken çözülebilecek olanlar için dertlenmemeyi ögrenneliyim.
Panelin adını ve ünvanımı yanlış yazmaları da ayrı. Normalde, akademik çalışmaları yolluk ve yevmiye bazında desteklemesi gerekiyor MEB'in. Bununla ilgili genelgeyi de ekleyip bir dilekçe yazdım, kabul mektubu ve bildiriyi de ekleyerek.Koskoca (!) İl MEM Müdür Yard. konudan bihaber çıktı. Bir sorunsal daha.
Konuyu BİMER'e yazdım, doktoralı ögretmenleri bir e-posta grubunda birleştiren bir üst düzey yöneticiye durumu anlattım, adam doğrudan ilgili konuyu anlamayan personelin adını istedi. Derdim kişileri şikayet etnek değil kurumdaki bilgi eksikliği yazdım sinirlenip. "Hemen pes etmeyin, geleceğimizsiniz."yazmış ,ne alaka ise. Ben bu kurumla müsteşarlık düzeyinde bile iletişim kuramıyorum anlayacağız.
Geçen sürenin özeti, babamın saçımda beyaz bir tel bulması.Genetik olarak saçları geç beyazlayan bir sülaleyiz, bu ilk beyaz telin stresten mi, yaşlılık alametinden mi sayılacağını zaman gösterecek ama dünyada ne dertler varken çözülebilecek olanlar için dertlenmemeyi ögrenneliyim.
23 Ekim 2016 Pazar
İÇİMİZDEKİ ÇOCUK
Sadece üzülmek, isyan etmek ya da bilumum olumsuz duygu ve düşünceye boğulmak bu kez de bir işe yaramayacak. Caydırıcı cezalar ve uygun tedaviler devreye konmadığı sürece, bir gün Manisa başka bir gün farklı bir köşeden almaya devam.edeceğiz istismar ve cinayet haberlerini.
İncinen her çocukla beraber, geleceğe umutla bakan içimizdeki çocuklar da kırılıp dökülmeye ve sonunda ne yazık ki ölmeye mahkum :(
Etiketler:
ÇOCUK,
MEDYA,
PSİKOLOJİK DANIŞMA,
SORUN,
TÜRKİYE
İÇİMİZDEKİ ÇOCUK
Sadece üzülmek, isyan etmek ya da bilumum olumsuz duygu ve düşünceye boğulmak bu kez de bir işe yaramayacak. Caydırıcı cezalar ve uygun tedaviler devreye konmadığı sürece, bir gün Manisa başka bir gün farklı bir köşeden almaya devam.edeceğiz istismar ve cinayet haberlerini.
İncinen her çocukla beraber, geleceğe umutla bakan içimizdeki çocuklar da kırılıp dökülmeye ve sonunda ne yazık ki ölmeye mahkum :(
Etiketler:
ÇOCUK,
MEDYA,
PSİKOLOJİK DANIŞMA,
SORUN,
TÜRKİYE
14 Eylül 2016 Çarşamba
AT İZİ, İT İZİ
Politika yazmayı, yapmayı, izlemeyi, dinlemeyi sevmem ama bu ülkede kaçmayı başar, yok mümkün değil!
Eylül başında ihraç listeleri yayınlanmaya başlandı. Üniversiteler ve MEB ilgi alanım malum, baktım meraktan. Eleme kriterlerinde bir yamukluk var sanki. Gerçekten adı listede olan, işinden atılan, adı karalanan nasıl aklanır ya da aklanır mı şüpheliyim. Çevremde tanıdıklarını listede görüp dehşete düşenler var, kayyum sonrası işe alındığı halde koleji kapatılıp lisansı iptal olan da var mesela.
Listede, İstanbul'da görev yaparken bir süre aynı okulda çalıştığım bir öğretmen var ki, şaşkınım. Aynı dönemde Anadolu Lisesi öğretmeni olmak sınava tabii idi ve ikimiz de kazanıp atladığımız okullarda norm fazlası olmuştuk gitmeden. Sonra bize yeni bir okul seçme şansı verildi hata onlarda olduğu için ve puanlara dayalı tercih yaptık. Benim puanım ondan 1 puan fazla olduğu için onun da istediği okula ben gittim. Hatta orayı tercih etmememi dilemişti.
İşin komiği ve garibi, 3 İngilizce kadrosu boş olan Kağıthane Anadolu Lisesi'ne hiçbirimiz atanmadık çünkü orası torpilli görevlerdirme öğretmenlere ayrılmıştı, kadrolu almamışlardı. Zaten sonra tüm Anadolu türü okullara sınavsız herkes atadı bu hükümet ve bildiğiniz gibi bir Anadolu Lisesi'nde değilim şu an. Zaten en fazla Anadolu Teknik Lisesi oldu sınavımın faydası.
Neyse konuyu dağıtmadan öze geleyim. Şimdi bu öğretmenin güçlü bağlantıları olsa önce benim önüme geçmez miydi? Sendikalı bile değilim ve arkam da yok. Ya gerçekten bağlantısı yok ya da o kadar güçlü değiller. Kafam karıştı benim, at izleri de it izlerine karıştı galiba bu süreçte. Galiba fazla galiba!
Etiketler:
EĞİTM-ÖĞRETİM İŞLERİ,
İŞ,
MEDYA,
SORUN,
TÜRKİYE
AT İZİ, İT İZİ
Politika yazmayı, yapmayı, izlemeyi, dinlemeyi sevmem ama bu ülkede kaçmayı başar, yok mümkün değil!
Eylül başında ihraç listeleri yayınlanmaya başlandı. Üniversiteler ve MEB ilgi alanım malum, baktım meraktan. Eleme kriterlerinde bir yamukluk var sanki. Gerçekten adı listede olan, işinden atılan, adı karalanan nasıl aklanır ya da aklanır mı şüpheliyim. Çevremde tanıdıklarını listede görüp dehşete düşenler var, kayyum sonrası işe alındığı halde koleji kapatılıp lisansı iptal olan da var mesela.
Listede, İstanbul'da görev yaparken bir süre aynı okulda çalıştığım bir öğretmen var ki, şaşkınım. Aynı dönemde Anadolu Lisesi öğretmeni olmak sınava tabii idi ve ikimiz de kazanıp atladığımız okullarda norm fazlası olmuştuk gitmeden. Sonra bize yeni bir okul seçme şansı verildi hata onlarda olduğu için ve puanlara dayalı tercih yaptık. Benim puanım ondan 1 puan fazla olduğu için onun da istediği okula ben gittim. Hatta orayı tercih etmememi dilemişti.
İşin komiği ve garibi, 3 İngilizce kadrosu boş olan Kağıthane Anadolu Lisesi'ne hiçbirimiz atanmadık çünkü orası torpilli görevlerdirme öğretmenlere ayrılmıştı, kadrolu almamışlardı. Zaten sonra tüm Anadolu türü okullara sınavsız herkes atadı bu hükümet ve bildiğiniz gibi bir Anadolu Lisesi'nde değilim şu an. Zaten en fazla Anadolu Teknik Lisesi oldu sınavımın faydası.
Neyse konuyu dağıtmadan öze geleyim. Şimdi bu öğretmenin güçlü bağlantıları olsa önce benim önüme geçmez miydi? Sendikalı bile değilim ve arkam da yok. Ya gerçekten bağlantısı yok ya da o kadar güçlü değiller. Kafam karıştı benim, at izleri de it izlerine karıştı galiba bu süreçte. Galiba fazla galiba!
Etiketler:
EĞİTM-ÖĞRETİM İŞLERİ,
İŞ,
MEDYA,
SORUN,
TÜRKİYE
12 Eylül 2016 Pazartesi
" EN İYİ ARKADAŞIM SENSİN."
Bu akşam bunu Minnoş'tan duydum. Acayip bir mutluluk duydum. Sonra da kaygı.
Bir dahaki ay 4 olacak ufaklık ve yaşıtlarından sürekli görüştürüldüğü bir çocuk olmadı bugüne kadar. Kardeşim ve eşinin çalışma temposu, çocuklu ailelerle iş dışında sık bir araya gelme çabalarının olmayışı, bu yaşa kadar anne- babası işteyken bakım veren konumundaki annem ve babamın park dışında çocuklu bir çevre ve enerjilerinin olmayışı yetişkin dünyasında korunaklı bir dünya yarattı Minnoş'a. Ben bazen okula, benimle birlikte derse bile soktum idareden onayla ama onların da en küçüğü yine büyük kaçtı. Apartmandaki yaşıtları sayılabilecek çocuklar ise üç kardeşle kendi kendilerine büyüdü. Ergen kuzeni dışında çocuk da yok ailede. Bizim kuzenler ve çocukları il dışında, onlarla çok sık görüşemiyor. Çevrede anne-babası dışında bizim sağlayacağımız bir çocuk grubu yok özetle.
Sırf yaşıtı olsun diye bir spor grubuna kattık, onda da kardeşim pes etti. Annelik tarzını eleştirdiğimizde de olmuyor, sussak da, sonuçta ben yaya olarak çift araçla kendim götüremeyeceğim için pes ettim
(Ehliyetim yok, o ayrı konu!).
Yani işin özü, ilişkimizin kalitesi açısından çok mıtluyum ama kaygılıyım da. Önümüzdeki hafta kreşe başlayacak ve ilk defa anneanne, dede, teyzeler, enişte ve ebeveyn zincirinin dışına çıkacak. Umarım örselenmez.
Herşeye rağmen yaşasın teyzelik :)
Bir dahaki ay 4 olacak ufaklık ve yaşıtlarından sürekli görüştürüldüğü bir çocuk olmadı bugüne kadar. Kardeşim ve eşinin çalışma temposu, çocuklu ailelerle iş dışında sık bir araya gelme çabalarının olmayışı, bu yaşa kadar anne- babası işteyken bakım veren konumundaki annem ve babamın park dışında çocuklu bir çevre ve enerjilerinin olmayışı yetişkin dünyasında korunaklı bir dünya yarattı Minnoş'a. Ben bazen okula, benimle birlikte derse bile soktum idareden onayla ama onların da en küçüğü yine büyük kaçtı. Apartmandaki yaşıtları sayılabilecek çocuklar ise üç kardeşle kendi kendilerine büyüdü. Ergen kuzeni dışında çocuk da yok ailede. Bizim kuzenler ve çocukları il dışında, onlarla çok sık görüşemiyor. Çevrede anne-babası dışında bizim sağlayacağımız bir çocuk grubu yok özetle.
Sırf yaşıtı olsun diye bir spor grubuna kattık, onda da kardeşim pes etti. Annelik tarzını eleştirdiğimizde de olmuyor, sussak da, sonuçta ben yaya olarak çift araçla kendim götüremeyeceğim için pes ettim
(Ehliyetim yok, o ayrı konu!).
Yani işin özü, ilişkimizin kalitesi açısından çok mıtluyum ama kaygılıyım da. Önümüzdeki hafta kreşe başlayacak ve ilk defa anneanne, dede, teyzeler, enişte ve ebeveyn zincirinin dışına çıkacak. Umarım örselenmez.
Herşeye rağmen yaşasın teyzelik :)
" EN İYİ ARKADAŞIM SENSİN."
Bu akşam bunu Minnoş'tan duydum. Acayip bir mutluluk duydum. Sonra da kaygı.
Bir dahaki ay 4 olacak ufaklık ve yaşıtlarından sürekli görüştürüldüğü bir çocuk olmadı bugüne kadar. Kardeşim ve eşinin çalışma temposu, çocuklu ailelerle iş dışında sık bir araya gelme çabalarının olmayışı, bu yaşa kadar anne- babası işteyken bakım veren konumundaki annem ve babamın park dışında çocuklu bir çevre ve enerjilerinin olmayışı yetişkin dünyasında korunaklı bir dünya yarattı Minnoş'a. Ben bazen okula, benimle birlikte derse bile soktum idareden onayla ama onların da en küçüğü yine büyük kaçtı. Apartmandaki yaşıtları sayılabilecek çocuklar ise üç kardeşle kendi kendilerine büyüdü. Ergen kuzeni dışında çocuk da yok ailede. Bizim kuzenler ve çocukları il dışında, onlarla çok sık görüşemiyor. Çevrede anne-babası dışında bizim sağlayacağımız bir çocuk grubu yok özetle.
Sırf yaşıtı olsun diye bir spor grubuna kattık, onda da kardeşim pes etti. Annelik tarzını eleştirdiğimizde de olmuyor, sussak da, sonuçta ben yaya olarak çift araçla kendim götüremeyeceğim için pes ettim
(Ehliyetim yok, o ayrı konu!).
Yani işin özü, ilişkimizin kalitesi açısından çok mıtluyum ama kaygılıyım da. Önümüzdeki hafta kreşe başlayacak ve ilk defa anneanne, dede, teyzeler, enişte ve ebeveyn zincirinin dışına çıkacak. Umarım örselenmez.
Herşeye rağmen yaşasın teyzelik :)
Bir dahaki ay 4 olacak ufaklık ve yaşıtlarından sürekli görüştürüldüğü bir çocuk olmadı bugüne kadar. Kardeşim ve eşinin çalışma temposu, çocuklu ailelerle iş dışında sık bir araya gelme çabalarının olmayışı, bu yaşa kadar anne- babası işteyken bakım veren konumundaki annem ve babamın park dışında çocuklu bir çevre ve enerjilerinin olmayışı yetişkin dünyasında korunaklı bir dünya yarattı Minnoş'a. Ben bazen okula, benimle birlikte derse bile soktum idareden onayla ama onların da en küçüğü yine büyük kaçtı. Apartmandaki yaşıtları sayılabilecek çocuklar ise üç kardeşle kendi kendilerine büyüdü. Ergen kuzeni dışında çocuk da yok ailede. Bizim kuzenler ve çocukları il dışında, onlarla çok sık görüşemiyor. Çevrede anne-babası dışında bizim sağlayacağımız bir çocuk grubu yok özetle.
Sırf yaşıtı olsun diye bir spor grubuna kattık, onda da kardeşim pes etti. Annelik tarzını eleştirdiğimizde de olmuyor, sussak da, sonuçta ben yaya olarak çift araçla kendim götüremeyeceğim için pes ettim
(Ehliyetim yok, o ayrı konu!).
Yani işin özü, ilişkimizin kalitesi açısından çok mıtluyum ama kaygılıyım da. Önümüzdeki hafta kreşe başlayacak ve ilk defa anneanne, dede, teyzeler, enişte ve ebeveyn zincirinin dışına çıkacak. Umarım örselenmez.
Herşeye rağmen yaşasın teyzelik :)
4 Eylül 2016 Pazar
YAPMAYIP YIKARKEN...
Fotoğrafta gördüğünüz yıkıntı, ilkokul yıllarımı geçirdiğim okuldan geriye kalanlar :(
Babamın, kardeşlerimin ve aileden pek çok kişinin okuluydu. Yaş almış insanların sevdiği, değer verdiği, alıştığı şeyler zamanla ellerinden kayar gider ya, öyle bir burukluk çöktü içime. Kardeşim "Bilseydik Minnoş'a gösterirdik bizim okulumuz diye" deyince daha da fazla buruldum.
Yapmayıp yıkan, kuşaklar arası dağlar yaratan zihniyetimize yine kırgın ve kızgınım. İyiye odaklanmak ne zor buralarda!
Babamın, kardeşlerimin ve aileden pek çok kişinin okuluydu. Yaş almış insanların sevdiği, değer verdiği, alıştığı şeyler zamanla ellerinden kayar gider ya, öyle bir burukluk çöktü içime. Kardeşim "Bilseydik Minnoş'a gösterirdik bizim okulumuz diye" deyince daha da fazla buruldum.
Yapmayıp yıkan, kuşaklar arası dağlar yaratan zihniyetimize yine kırgın ve kızgınım. İyiye odaklanmak ne zor buralarda!
YAPMAYIP YIKARKEN...
Fotoğrafta gördüğünüz yıkıntı, ilkokul yıllarımı geçirdiğim okuldan geriye kalanlar :(
Babamın, kardeşlerimin ve aileden pek çok kişinin okuluydu. Yaş almış insanların sevdiği, değer verdiği, alıştığı şeyler zamanla ellerinden kayar gider ya, öyle bir burukluk çöktü içime. Kardeşim "Bilseydik Minnoş'a gösterirdik bizim okulumuz diye" deyince daha da fazla buruldum.
Yapmayıp yıkan, kuşaklar arası dağlar yaratan zihniyetimize yine kırgın ve kızgınım. İyiye odaklanmak ne zor buralarda!
Babamın, kardeşlerimin ve aileden pek çok kişinin okuluydu. Yaş almış insanların sevdiği, değer verdiği, alıştığı şeyler zamanla ellerinden kayar gider ya, öyle bir burukluk çöktü içime. Kardeşim "Bilseydik Minnoş'a gösterirdik bizim okulumuz diye" deyince daha da fazla buruldum.
Yapmayıp yıkan, kuşaklar arası dağlar yaratan zihniyetimize yine kırgın ve kızgınım. İyiye odaklanmak ne zor buralarda!
Etiketler:
ÇOCUK,
EĞİTİM-ÖĞRETİM İŞLERİ,
SORUN,
TÜRKİYE
28 Ağustos 2016 Pazar
BİR BEBEĞİN ÖLÜMÜ YÜREK FERAHLATIR MI?
Bir bebeğin ölümü yürek ferahlatır mı?
Normal şartlarda bu soruya "evet" yanıtı veren insan, insan değildir değil mi? O kadar anormal ki artık yaşananlar, cinsel saldırıya uğrayan bebeciğin artık bu vahşilerle aynı havayı solumayacak olması bile yüreğimize su serpebiliyor. Travma ile başlayan hayat ne kadar normal olurduyu düşünmek zorunda kalmamak, sapığın ilk afla çıkıp yeniden dadanma ihtimalini es geçebilmek, vb. sonsuz olumsuz seçenek!
O kadar sıyırdı ki bu ülke kafayı, bir bebeğin ölümünden onun kurtuluşu olarak ferahlık duyabiliyoruz. Çoğul konuşmayayım peki, bende durum bu ve böyle düşünmekten ürküyorum utançla karışık.
Normal şartlarda bu soruya "evet" yanıtı veren insan, insan değildir değil mi? O kadar anormal ki artık yaşananlar, cinsel saldırıya uğrayan bebeciğin artık bu vahşilerle aynı havayı solumayacak olması bile yüreğimize su serpebiliyor. Travma ile başlayan hayat ne kadar normal olurduyu düşünmek zorunda kalmamak, sapığın ilk afla çıkıp yeniden dadanma ihtimalini es geçebilmek, vb. sonsuz olumsuz seçenek!
O kadar sıyırdı ki bu ülke kafayı, bir bebeğin ölümünden onun kurtuluşu olarak ferahlık duyabiliyoruz. Çoğul konuşmayayım peki, bende durum bu ve böyle düşünmekten ürküyorum utançla karışık.
BİR BEBEĞİN ÖLÜMÜ YÜREK FERAHLATIR MI?
Bir bebeğin ölümü yürek ferahlatır mı?
Normal şartlarda bu soruya "evet" yanıtı veren insan, insan değildir değil mi? O kadar anormal ki artık yaşananlar, cinsel saldırıya uğrayan bebeciğin artık bu vahşilerle aynı havayı solumayacak olması bile yüreğimize su serpebiliyor. Travma ile başlayan hayat ne kadar normal olurduyu düşünmek zorunda kalmamak, sapığın ilk afla çıkıp yeniden dadanma ihtimalini es geçebilmek, vb. sonsuz olumsuz seçenek!
O kadar sıyırdı ki bu ülke kafayı, bir bebeğin ölümünden onun kurtuluşu olarak ferahlık duyabiliyoruz. Çoğul konuşmayayım peki, bende durum bu ve böyle düşünmekten ürküyorum utançla karışık.
Normal şartlarda bu soruya "evet" yanıtı veren insan, insan değildir değil mi? O kadar anormal ki artık yaşananlar, cinsel saldırıya uğrayan bebeciğin artık bu vahşilerle aynı havayı solumayacak olması bile yüreğimize su serpebiliyor. Travma ile başlayan hayat ne kadar normal olurduyu düşünmek zorunda kalmamak, sapığın ilk afla çıkıp yeniden dadanma ihtimalini es geçebilmek, vb. sonsuz olumsuz seçenek!
O kadar sıyırdı ki bu ülke kafayı, bir bebeğin ölümünden onun kurtuluşu olarak ferahlık duyabiliyoruz. Çoğul konuşmayayım peki, bende durum bu ve böyle düşünmekten ürküyorum utançla karışık.
13 Ağustos 2016 Cumartesi
TİN TİN TİNNİTUS
Bu hoş tınılı isme aldannamak gerek. Öyle tin tin yakışmıyor, dannnn diye çöküveriyor hayatımıza.
"Kalbim kulağımda atıyor!" diye dert yanıp acaba kurcaladım da mı oldu diye eseflendiğim bir dönemde, kulağım uğuldarken biraz uğraş ve ıstırapla yıkanmış ve rahatlamıştım. Geçen Aralık'ta yine doluluk hissi ve onun yarattığı rahatsızlıkla özel bir hastaneye gittim sıra beklememek için. Kulağım kendi kendini temizleyrmiyor ve yine yıkandı. Asıl dert ondan sonra başladı zaten. Geçen macerada yıkatma sonrası hassasiyet yaşadığım sol kulağım bu kez çınlamadan uğultuya, kalp atışından deniz kabuğunun içindeki gizemli sese kadar her türlü sesi dinletir oldu bana. Ortam sessizse iç sesiniz dışarı fırlayacak gibi kulaktan beyne gittiğini hissettiren bir hisle hem de!
Aralık'tan en son düne kadar 2 işitme testi, 1 kan testi, 1 aylık Menier (işitme kaybı, uğultu, kulakta dolgunluk, baş dönmesi gibi belirtileri olan bir hastalık) ilacını ay boyunca kullanma ve son çare beyin tomografisine kadar tüm teşhis yöntemleti denendi üzerimde.
Bu beslenme tarzıyla hala normal kan değerlerine, normalden iyi duyan kulaklara ve yıllar önce aldığım kafa darbesi ve boyun düzleşmesine rağmen problemsiz bir beyne sahip olduğum çıktı ortaya. Tomografi sadece sinüzitimi gösterdi. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim çünkü görünür bir sebep yok ama durumda da değişen bir şey yok. Aylardır o kadar çok okudum ki durumla ilgili bir tez de bunun üzerine yazabilirim:) Okuyup bulduğum teşhisi doktor hiç dillendirmedi, hatta doktorlar ( yıkayanla birlikte bu üçüncü doktordu!) ama beyin tomografidi için verilen kâğıtta okudum aynı ismi: Tinnitus.
Kulağa su ya da saç teli kaçması, boyun düzleşmesi, alerji, yüksek sese maruz kalmak gibi sebeplerin yanısıra hiç sebepsiz bu sıkıntıyı yaşayanlar da var hem de yıllarca. Başlı başına bir hastalık değil hastalık habercisi bulan doktorlar da mevcut. Benim durumumda, doktor kafaya takmamamı, strese bağlı olduğunu, yıkatma ile ilgisi olmadığını söylese de, siz siz olun bu belirtileri ciddiye alın derim. Altında bir sebep olnasa da, benim gibi sağlık konusunda çok evhamlı ve ilgili olnayan birini bile doktor doktor dolaştıracak kadar büyük bir bela çünkü!
TİN TİN TİNNİTUS
Bu hoş tınılı isme aldannamak gerek. Öyle tin tin yakışmıyor, dannnn diye çöküveriyor hayatımıza.
"Kalbim kulağımda atıyor!" diye dert yanıp acaba kurcaladım da mı oldu diye eseflendiğim bir dönemde, kulağım uğuldarken biraz uğraş ve ıstırapla yıkanmış ve rahatlamıştım. Geçen Aralık'ta yine doluluk hissi ve onun yarattığı rahatsızlıkla özel bir hastaneye gittim sıra beklememek için. Kulağım kendi kendini temizleyrmiyor ve yine yıkandı. Asıl dert ondan sonra başladı zaten. Geçen macerada yıkatma sonrası hassasiyet yaşadığım sol kulağım bu kez çınlamadan uğultuya, kalp atışından deniz kabuğunun içindeki gizemli sese kadar her türlü sesi dinletir oldu bana. Ortam sessizse iç sesiniz dışarı fırlayacak gibi kulaktan beyne gittiğini hissettiren bir hisle hem de!
Aralık'tan en son düne kadar 2 işitme testi, 1 kan testi, 1 aylık Menier (işitme kaybı, uğultu, kulakta dolgunluk, baş dönmesi gibi belirtileri olan bir hastalık) ilacını ay boyunca kullanma ve son çare beyin tomografisine kadar tüm teşhis yöntemleti denendi üzerimde.
Bu beslenme tarzıyla hala normal kan değerlerine, normalden iyi duyan kulaklara ve yıllar önce aldığım kafa darbesi ve boyun düzleşmesine rağmen problemsiz bir beyne sahip olduğum çıktı ortaya. Tomografi sadece sinüzitimi gösterdi. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim çünkü görünür bir sebep yok ama durumda da değişen bir şey yok. Aylardır o kadar çok okudum ki durumla ilgili bir tez de bunun üzerine yazabilirim:) Okuyup bulduğum teşhisi doktor hiç dillendirmedi, hatta doktorlar ( yıkayanla birlikte bu üçüncü doktordu!) ama beyin tomografidi için verilen kâğıtta okudum aynı ismi: Tinnitus.
Kulağa su ya da saç teli kaçması, boyun düzleşmesi, alerji, yüksek sese maruz kalmak gibi sebeplerin yanısıra hiç sebepsiz bu sıkıntıyı yaşayanlar da var hem de yıllarca. Başlı başına bir hastalık değil hastalık habercisi bulan doktorlar da mevcut. Benim durumumda, doktor kafaya takmamamı, strese bağlı olduğunu, yıkatma ile ilgisi olmadığını söylese de, siz siz olun bu belirtileri ciddiye alın derim. Altında bir sebep olnasa da, benim gibi sağlık konusunda çok evhamlı ve ilgili olnayan birini bile doktor doktor dolaştıracak kadar büyük bir bela çünkü!
11 Ağustos 2016 Perşembe
AĞUSTOS BÖCEĞİ
Geçen Ağustos'ta da az yazdığımı fark ettim. Yaprak kımıldamayan, çok nemli günler bunlar ve rehavete kapıldım gidiyorum.
Belki de ilk defa organize bir şekilde uzun tura çıkalım dedik, kardeşim ve eşi ile Karadeniz ve Batum turuna çıkacaktık 7 Ağustos'ta ama izinlerin iptali vurdu bizi. Bir sonraki de 21 Ağustos'ta ama kardeşim okulların açılmasına az kalıyor diye vazgeçti, yalnız gitmek de sıkar sanki. Bir sürü şeyi tek başına yapmaya bayılıyorum ama uzun tatilde itici geliyor ne hikmetse!
Yazının devamını uzun uzun yazmıştım, kaydedemeden silinmiş demin. Yine yazmaya bile üşendim, o derece, hatta hazır sofraya bile kurulmaya usanır haldeyim. Eşiği atlasam depresyon diyeceğim bir adım ötesine de, değil!
Ha gayret kısa bir kültür turu ayarlasam sanki gidecek bu uyuntu hal. O bile zul geliyor. Paradoks yani!!!
Belki de ilk defa organize bir şekilde uzun tura çıkalım dedik, kardeşim ve eşi ile Karadeniz ve Batum turuna çıkacaktık 7 Ağustos'ta ama izinlerin iptali vurdu bizi. Bir sonraki de 21 Ağustos'ta ama kardeşim okulların açılmasına az kalıyor diye vazgeçti, yalnız gitmek de sıkar sanki. Bir sürü şeyi tek başına yapmaya bayılıyorum ama uzun tatilde itici geliyor ne hikmetse!
Yazının devamını uzun uzun yazmıştım, kaydedemeden silinmiş demin. Yine yazmaya bile üşendim, o derece, hatta hazır sofraya bile kurulmaya usanır haldeyim. Eşiği atlasam depresyon diyeceğim bir adım ötesine de, değil!
Ha gayret kısa bir kültür turu ayarlasam sanki gidecek bu uyuntu hal. O bile zul geliyor. Paradoks yani!!!
AĞUSTOS BÖCEĞİ
Geçen Ağustos'ta da az yazdığımı fark ettim. Yaprak kımıldamayan, çok nemli günler bunlar ve rehavete kapıldım gidiyorum.
Belki de ilk defa organize bir şekilde uzun tura çıkalım dedik, kardeşim ve eşi ile Karadeniz ve Batum turuna çıkacaktık 7 Ağustos'ta ama izinlerin iptali vurdu bizi. Bir sonraki de 21 Ağustos'ta ama kardeşim okulların açılmasına az kalıyor diye vazgeçti, yalnız gitmek de sıkar sanki. Bir sürü şeyi tek başına yapmaya bayılıyorum ama uzun tatilde itici geliyor ne hikmetse!
Yazının devamını uzun uzun yazmıştım, kaydedemeden silinmiş demin. Yine yazmaya bile üşendim, o derece, hatta hazır sofraya bile kurulmaya usanır haldeyim. Eşiği atlasam depresyon diyeceğim bir adım ötesine de, değil!
Ha gayret kısa bir kültür turu ayarlasam sanki gidecek bu uyuntu hal. O bile zul geliyor. Paradoks yani!!!
Belki de ilk defa organize bir şekilde uzun tura çıkalım dedik, kardeşim ve eşi ile Karadeniz ve Batum turuna çıkacaktık 7 Ağustos'ta ama izinlerin iptali vurdu bizi. Bir sonraki de 21 Ağustos'ta ama kardeşim okulların açılmasına az kalıyor diye vazgeçti, yalnız gitmek de sıkar sanki. Bir sürü şeyi tek başına yapmaya bayılıyorum ama uzun tatilde itici geliyor ne hikmetse!
Yazının devamını uzun uzun yazmıştım, kaydedemeden silinmiş demin. Yine yazmaya bile üşendim, o derece, hatta hazır sofraya bile kurulmaya usanır haldeyim. Eşiği atlasam depresyon diyeceğim bir adım ötesine de, değil!
Ha gayret kısa bir kültür turu ayarlasam sanki gidecek bu uyuntu hal. O bile zul geliyor. Paradoks yani!!!
30 Temmuz 2016 Cumartesi
ÖMÜRLÜK DERS PLANI
Telefonu karıştırırken notlar kısmında çok sinirli bir anımda yazdığım bu notu buldum. Hepimiz birşeylerin aymazı, bazı durumların cahiliyiz, yeter ki kabul edelim, öğrenmeyi reddetmeyelim.
Gerek gündelik yaşamda, gerekse hatta ve özellikle mesleki yaşamda bu planı birebir yaşadığım, duvara konuştuğumu düşündüğüm çok oluyor. Gram İngilizce bilmeden dersim hakkında ahkam kesen, çocuk gelişiminden bihaber olduğu yetiştirdiği çocuktan ve tavrından belli olan veliden, iyi niyetli bir tavırla yaklaşsa da nota davranıştan çok değer veren idarecilerden sıtkım sıyrıldı özellikle bu yıl. Tezle uğraşıp akademik dünyayla cebelleşirken bunlarla uğraşmak daha da yük bindirdi omuzlarıma.
Mesleki yaşam dışında daha az didindim cehaletle mücadelede ama belediye otobüsünde, sokakta, mağazalarda, bilumum çevrede kol gezdiği oldu hep. Hayat denen şey galiba biraz da bu yani bilmediğini bildiğini sanana, bilgi sahibi olmadan fikir beyan edenle mücadele.
Gerek gündelik yaşamda, gerekse hatta ve özellikle mesleki yaşamda bu planı birebir yaşadığım, duvara konuştuğumu düşündüğüm çok oluyor. Gram İngilizce bilmeden dersim hakkında ahkam kesen, çocuk gelişiminden bihaber olduğu yetiştirdiği çocuktan ve tavrından belli olan veliden, iyi niyetli bir tavırla yaklaşsa da nota davranıştan çok değer veren idarecilerden sıtkım sıyrıldı özellikle bu yıl. Tezle uğraşıp akademik dünyayla cebelleşirken bunlarla uğraşmak daha da yük bindirdi omuzlarıma.
Mesleki yaşam dışında daha az didindim cehaletle mücadelede ama belediye otobüsünde, sokakta, mağazalarda, bilumum çevrede kol gezdiği oldu hep. Hayat denen şey galiba biraz da bu yani bilmediğini bildiğini sanana, bilgi sahibi olmadan fikir beyan edenle mücadele.
ÖMÜRLÜK DERS PLANI
Telefonu karıştırırken notlar kısmında çok sinirli bir anımda yazdığım bu notu buldum. Hepimiz birşeylerin aymazı, bazı durumların cahiliyiz, yeter ki kabul edelim, öğrenmeyi reddetmeyelim.
Gerek gündelik yaşamda, gerekse hatta ve özellikle mesleki yaşamda bu planı birebir yaşadığım, duvara konuştuğumu düşündüğüm çok oluyor. Gram İngilizce bilmeden dersim hakkında ahkam kesen, çocuk gelişiminden bihaber olduğu yetiştirdiği çocuktan ve tavrından belli olan veliden, iyi niyetli bir tavırla yaklaşsa da nota davranıştan çok değer veren idarecilerden sıtkım sıyrıldı özellikle bu yıl. Tezle uğraşıp akademik dünyayla cebelleşirken bunlarla uğraşmak daha da yük bindirdi omuzlarıma.
Mesleki yaşam dışında daha az didindim cehaletle mücadelede ama belediye otobüsünde, sokakta, mağazalarda, bilumum çevrede kol gezdiği oldu hep. Hayat denen şey galiba biraz da bu yani bilmediğini bildiğini sanana, bilgi sahibi olmadan fikir beyan edenle mücadele.
Gerek gündelik yaşamda, gerekse hatta ve özellikle mesleki yaşamda bu planı birebir yaşadığım, duvara konuştuğumu düşündüğüm çok oluyor. Gram İngilizce bilmeden dersim hakkında ahkam kesen, çocuk gelişiminden bihaber olduğu yetiştirdiği çocuktan ve tavrından belli olan veliden, iyi niyetli bir tavırla yaklaşsa da nota davranıştan çok değer veren idarecilerden sıtkım sıyrıldı özellikle bu yıl. Tezle uğraşıp akademik dünyayla cebelleşirken bunlarla uğraşmak daha da yük bindirdi omuzlarıma.
Mesleki yaşam dışında daha az didindim cehaletle mücadelede ama belediye otobüsünde, sokakta, mağazalarda, bilumum çevrede kol gezdiği oldu hep. Hayat denen şey galiba biraz da bu yani bilmediğini bildiğini sanana, bilgi sahibi olmadan fikir beyan edenle mücadele.
22 Temmuz 2016 Cuma
KARA DELİK
"Oraya mı kaçsam, buraya mı?", " Bu ülkede yaşanmaz, gitmeli!" gibi söylemlerde bulunmak sinirime dokunuyor benim. İnsanların gelecek için, çocuklar için, ülke için endişelenmesi için çok haklı gerekçeleri var ama kaçıp gitmek, buraları istemediğin zihniyetlere bırakmak, kendimi kurtarayım yeter diye düşünmek fazla bencillik değil mi?
İşte Münih de bugün bir yara aldı, geçen Nice'in aldığı gibi. O zaman bugünden itibaren onlar da mı kaçacak delik arayacak?
Sessiz durmamak, düzenin adamı olmamak ya da yapabilecek her ne varsa...
Kaçmaktan bahsediyorsak, insanlık değişmedikçe hangi deliğe kaçsak halimiz değişmeyecek. Uzayda bir kara delik bulup sığınmak dışında insanın gazabından kaçacak bir başka delik yok!!!
İşte Münih de bugün bir yara aldı, geçen Nice'in aldığı gibi. O zaman bugünden itibaren onlar da mı kaçacak delik arayacak?
Sessiz durmamak, düzenin adamı olmamak ya da yapabilecek her ne varsa...
Kaçmaktan bahsediyorsak, insanlık değişmedikçe hangi deliğe kaçsak halimiz değişmeyecek. Uzayda bir kara delik bulup sığınmak dışında insanın gazabından kaçacak bir başka delik yok!!!
KARA DELİK
"Oraya mı kaçsam, buraya mı?", " Bu ülkede yaşanmaz, gitmeli!" gibi söylemlerde bulunmak sinirime dokunuyor benim. İnsanların gelecek için, çocuklar için, ülke için endişelenmesi için çok haklı gerekçeleri var ama kaçıp gitmek, buraları istemediğin zihniyetlere bırakmak, kendimi kurtarayım yeter diye düşünmek fazla bencillik değil mi?
İşte Münih de bugün bir yara aldı, geçen Nice'in aldığı gibi. O zaman bugünden itibaren onlar da mı kaçacak delik arayacak?
Sessiz durmamak, düzenin adamı olmamak ya da yapabilecek her ne varsa...
Kaçmaktan bahsediyorsak, insanlık değişmedikçe hangi deliğe kaçsak halimiz değişmeyecek. Uzayda bir kara delik bulup sığınmak dışında insanın gazabından kaçacak bir başka delik yok!!!
İşte Münih de bugün bir yara aldı, geçen Nice'in aldığı gibi. O zaman bugünden itibaren onlar da mı kaçacak delik arayacak?
Sessiz durmamak, düzenin adamı olmamak ya da yapabilecek her ne varsa...
Kaçmaktan bahsediyorsak, insanlık değişmedikçe hangi deliğe kaçsak halimiz değişmeyecek. Uzayda bir kara delik bulup sığınmak dışında insanın gazabından kaçacak bir başka delik yok!!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)