13 Ekim 2020 Salı

"BEN BİLE ..!

Bu okulda,  müdüre vekalet eden müdür yardımcımız da dahil olmak üzere 4. müdürle çalışıyorum. Toplamda da 15. müdür, kimbilir kaç da yardımcı.  Ben gerek keyfimden, gerekse öğrenim durumundan şehir  şehir ve bölge bölge gezip durduğum için yeni idareci değişikliği çok da dokunmuyor bana. Şimdiye kadar, benden hiç haz etmeyen idareciler de oldu, takdirini belli eden de.

 İş ortamında, " Paket yapıp eve götürmek zorunda değilim." benim hoşlanmadığım ortama ve kişilere katlanma mottom :)   Okul hayatımdaki çekingen, parmak kaldıramayan, göz göze  gelindiğinde  kızaran ben,  o kadar çok  yer  degistirdim ve sınıfta kitlelere konuşmak zorunda kaldım ki, yanlış gelen ne varsa "pat" diye söylemezsem "çat" diye patlarım diyen bir tipe dönüştüm yıllar içinde.  İdareci falan herkes nasibini alıyor kimi zaman çatallaşan dilimden. 

Bu okuldaki şansım da, okul ikliminin açık iletişime uygun olması. Yüze söylenen eleştiriler, toplantıda idarenin yüzüne vurulan aksak gidişat, olumlu bir şey varsa onun da söylenmesi okulun işleyiş rutini. 40  yılı aşkın  aynı okulda çalışan  öğretmenlerin varlığı, okulun kemikleşmiş bir kadrosu olması bu iklimi yaratmış bence. Her gelen idareci ve öğretmeni de içine alıp yoğuruyor. 

Okulda 3. yılını çalışan ( çalışamayan) bir müdür yardımcımız bu düzenin ayrık otu. " Kadından idareci olmaz." diyen tüm önyargılı yorumları besleyen, çiçek yetiştirerek ilk yıl mesaisini bitiren, hiçbir mevzuatı bilmeyen, her işi birbirine dolayan ve   bu yüzüne vurulduğunda savunmaya geçen biri. Gelen resmi yazılara " Benim kompozisyonum süperdir. Bu yazıyı ben bile anlamadıysam, kim anlar merak ediyorum. Ben Siyasal mezunuyum, İngilizcem de çok iyi." gibi yorumlar yapan biri. Bunlar birebir onun cümleleri, atmadım gerçekten:) Şu yeni model liyakatla değil mülakatla gelen idareci tipi bu galiba! Okulda nöbetleri birbirine sokuyor, gruptan yazıp düzelttirmek zorunda kalıyoruz. İdarecilerin tayin dönemini öğretmen tayinleri diye atıyor. Düzeltilince özür dilemek yerine, " Bu okulda farklı mahalleye bile tayin isteseniz, kendinizi şehir dışına gitmiş sayarsınız." diye yorum yazıyor. 

En son, toplantıda yine yaptıkları bir hata onun ve müdürün yüzüne söylendi. Müdür, kendi hatasını kabul etti. O ise, toplantı sonrası,o  öğretmeni yanına çağırıp bağırmış, "Beni linç etmek istiyorsunuz." diye. Bu okulu  ve idareci olmayı o seçmesine rağmen, çoğu zaman raporlu falan. Geldiğinde de ortalık karışıyor.

İlişkimizi kişisel bir sohbet düzeyinde tutmak, boşanma sonrası travmayı atlatamamış olabilir diye anlamaya çalışmak, gruptan değil özelden yazmak oluyor tutumumuz genelde ama yine haklı olduğuna inanıp her gündemi ortalığa  taşımayı seçiyor. O zaman da, yanlış yaptığı tüm okul tarafından öğreniliyor ve aynı kısır döngü.  "Türbanlıyım diye dışlanıyorum. " , "Beni kabul edemediniz." ağzından düşmüyor. Bu okuldaki tek türbanlı olmadığının, böyle bir sınıflandırmanın da olmadığının farkında olarak. 

Bu okula ilk geldiğimde, sınıf öğretmenleri arasında " İçimizdeki İrlandalı" misaliydim. Dersinde İngilizce anlatmaya çalışan sınıf öğretmenleri falan vardı, buralarda yazmıştım. Derse müdahaleden hoşlanmadığımı açıkça söylerek, konuşarak, iletişim kurarak alanımı açtım. Aynı insanlar sınırlarıma saygı duydu zamanla. Arkadan konuşan ve şu anda okulda olmayanla da yüzleştim. 

Demem o ki,  her yeni ortamda bir alışma evresi oluyor ve bu bir süreç. Bizim meslekte, beğenmediginde, alışamadığında ya da değişiklik istediğinde 3 yılda bir tayin hakkın da var. Kaldı ki, zaten mülakatla yani torpille gelen biriysen, gitmen için de o zamana gerek yok. Linç edildiğine inandığın ve mutlu olmadığın bir ortamda, üstelik evine kilometrelerce uzak bir yerde ısrarla niye durulur, bunu anlamak zor. "Onlar gitsin", " Beni kabul etmek zorundalar." veya "Ben bile anlaşamıyorsam bu okuldakilerle, kimse anlaşamaz."  Aklından ne geçiyorsa, durumu düzeltmeye yaramıyor, çözümsüz kalıyor.

Not: Tüm yazıyı okuyunca, bit kişiyi arkadan çekiştirip durmuşum izlenimi oluştu bende. Yüzüne söyleyip çözüm bulamadigim her şey birikmiş sanki. Onun açısından da bakmaya çalıştım mı sorgulamalarının zihnimden yazıya dökülmüş hali bu. Kişisel olarak, onun yanlış kişiye yanlış zamanda verdiği bit göreve (canlı ders gibi) maruz kalıp müdüre düzelttirmek,  önce ona söylediğimde yanlış olduğunu kabul etmemesi ama müdürü devreye  soktuğumuzda  mecburen düzeltmesi ve kendisini şikayet etmiş konumuna düşmek beni en çok rahatsız eden. Şimdi fark ediyorum da, "arkadan iş çeviren" gibi algılanma endişesi tek derdim kadınla ilgili.