17 Aralık 2021 Cuma

1.M....

Ekonomi rayından çıkıp gidiyorken, bir sürü olumsuz duygu içimizde ve dışımızda patlarken 1.Mahveddin geyiği yine ortalığa şu serpti. Gezi'de ve ortalığın toz duman olduğu diğer olaylarda olduğu gibi,  yine ağlanacak halimize gülebilen bir millet olduğumuzu görüverdik bugün de!

Başka ülkelerde aynı şeyler yaşansa, toplu intiharlar falan yaşanır muhtemelen. Bizimse travma ile başa çıkma yöntemimiz oldu işi gırgıra vurmak. Yoksa, bir avuç zengin ve daha zengin olmakta olan azınlık ile vurdumduymaz ve şuursuz olanlar dışındaki herkes, topluca delirirdik 😞 


12 Aralık 2021 Pazar

REKLAMIN KÖTÜSÜ

Öncelikle, kestane balının diyarı Zonguldak'tan tüm blogger alemine selamlar 😀 

Bu iğrenç virali, doğru zeminde kullanmanın haklı utancını yaşıyor, Yerli Malı Haftası'na girerken bir yerli malın(!),yerli malını nasıl da tanıttığına, reklamın kötüsünün de olduğuna şahit oluyoruz. ".... ve Zonguldak" sonrası bu da varmış şehrin kaderinde.  Cumhuriyet'in ilk şehri falan olduğunu kimseler çok da bilmezken, gündüz kuşağında dillere düşmek, ödül törenlerinde bile aynı geyiğin konusu olmak! 

Neyse ne! Bahis kötü ama, bal gerçekten iyi 😀

9 Ekim 2021 Cumartesi

ÖLMEYEN BÜYÜYOR!

Çok uzun zamandır, "ara ver, seyrek yaz" modunda tavsadı blogum. "Ha bugün, ha yarın yazarım." ile "Toptan kapat, gitsin!" arasında salınırken ( kapatmaya karar vermeye daha yakınken, son anda  içindekileri yok etmeye kıyamayıp içe aktardım, yazılar yedeklenip yorumlar yok olmuş blog görüntülenirken!)zamanın ne kadar hızlı aktığını da bir kez daha fark ettim. Bir de, başladığım şey sürünse de kesip atmakta zorlandığımı, geçen süreye,verilen emeğe kıyamadığımı .O başka konu ama zamannnn, o fena!

Bugün küçük teyzemi kaybedeli tam 11 yıl oldu. Yine bir Cumartesi'ydi. Hayatta en büyük korkularımdan biri olan, başka şehirdeyken ölüm haberi almak gerçekleşti o gün. Teyzemle birlikte yer yön duygumu da kaybettim sanki o gün. Defalarca gittiğim otobüs firmasının bankosunu bulamayıp laboratuvar faresi gibi dolaştım terminalde. O afallama ve yalnızlık hissini unutamadım hala!

 O kadar anıya rağmen  onu en çok özdeşleştirdiğim Milka'dan aldığı Alman pastası ❤
Benim de,yeğenimle aynı yerde, onun  "kırmızı pasta" deyip bestelediği şarkılarda yer alan kalpli kırmızı pasta rituelimizin olması da bundan galiba. Arkamdan en çok bunu mu hatırlar bilmem ama!

Teyzemle aramızda 20 yaş varken, 9 oldu bu yıl. 
Arkasından tek tek giden anneannem ve büyük teyzem gibi ailenin kadınlarının meşhur sözünü doğrularcasına: " Ölmeyen büyüyor!"








 

27 Nisan 2021 Salı

EMEKLİLİKTE BAŞA TAKILANLAR

Bir şekilde çalışma hayatının içinde olmak, en çok işe  yarama hissini ve mesleğim itibariyle birilerine dokunmayı getiriyor bence. Daha ötesi, "

"Fazla derse gir,kurs al,etüt aç, parayı bol al!" parolasıyla çalışıp havuzlu ev taksidi ödeyen meslektaşlarım da var aynı okulda. İmrenme yerine derin bir acıma hissederken yakalıyorum kendimi ve maaş  karşılığı çalıştığım, ek dersim değil boş günüm olduğu için şükrediyorum. Sırf bu programı bulamam diye tayin isteme konusunu bile erteledim kaç yıldır, oysa habire yer değiştiririm ben ve doktora sonrası hala aynı terane  karın ağrım bile az ders sayesinde azalıyor, yoksa depresyonun eşiğinde olurdum eski okulumdaki tempoyla.

C. reddettiği tam zamanlı iş teklifi ve aldığı olumsuz tepkilerden bahsedince, uzun zamandır kendime ve yakın çevreme boca ettiğim, erken emeklilik hayallerim geldi aklıma. Çalışmayı seviyorum, ya öğrenci ya da ev dışı çalışan olduğum için başka alternatif de bilmiyorum aslında. Yine de en büyük hayalim, devletten emekli olup sırtımı sağlama alıp (sabit emekli maaşı), sonra özel bir üniversitede haftada bir ders ya da bir merkezde bir-iki danışanla seanslar şeklinde bir yaşam. İşten atılsam, "Zaten geçinecek emekli maaşım var" diyebilmek. İstemezsem, bırakma özgürlüğü. 

Anahtar sözcük bu: Özgürlük! 58 yaşına kadar dayatılan emeklilik yaşından sıyrılıp lisans sırasında kütüphanesinde 2 yıl çalıştığım üniversitem sigorta yapsaydı 53'te emekli olabileceğimi, aradaki bu 5 yılın çok değerli olduğunu düşünürken,çokça  da konuşurken yakalıyorum kendimi. Bu okulda, 65'te zorunlu emekli olan meslektaşlarıma " Keşke görev süresi becayişi de olsaydı." diye az söylenmedim. Vereyim bendeki fazla yılları, alsın kullansın:)

Uzun çalışma karşılığında daha fazla para, daha fazla prestij  veya ne arzuluyorsak; bu hepimizin hayali olmak zorunda değil. Belki daha az para, ve. ama daha çok zaman bazılarımızın ihtiyacı olan. Benimki de öyle en azından. 



13 Nisan 2021 Salı

AŞILANSAK ÇİÇEK AÇAR MIYIZ?

Bu sabah, telefonu açar açmaz  okulun gayri resmi  WhatsApp grubundan (MEB ve BİP sevgisi ayrı hikaye) aşı sırasının geldiğini, randevu aldığını yazan arkadaş  mesajları ile karşılaştım. Bir heyecanla e- nabız sayfasına ulaşıp aşı  onayı vereyim dedim, aile hekimini seçince pat inaktif aşı seçildi. Öğretmenlere Biontech falan haberleri vardı  ama e- nabız bundan habersiz gibi. 

Sonra oradan randevu falan almadan, MHRS'yi aradım. Aile hekimi zaten randevu takviminde kapalı,sistemden seçim yaptırmadı. Her koşulda mecbur aranacaktı yani.

Anneme Şubat'ta kolayca e-nabız üzerinden randevu alırken,  geçen hafta için babama da aynı sorun çıktı. Babam, doktorlar kemoterapi ilaçlarına ara vermesini ya da aşıyı seçmesi söylediği için beklemişti. Son gidişimizde,  yeni kararın beklemeden aşı önerisi olduğu iletildi. Kanser hastalarını da, ilaca 2 hafta öngörülmeden aşılıyorlar yani. Doktor, aşı  ile ilgili tek bildiklerinin kemoterapi sürecinin aşı etkisini azalttığı gerçeği olduğunu söyledi 😞 

(Aradan geçen 3 yılda, kanserle ilgili hala milim milim ve el yordamıyla ilerlendiğini, kararların bile anlık olduğunu görmekten ve yaşamaktan yorgunum. Tek başına, sosyal destekten yoksun birinin bu süreçte işi çok zor. Okumadan, sormadan, koşturmadan, bir sürü hatayı düzeltmeye çalışmadan yürümüyor hiçbir iş!)

Kendi randevuma gelince, şehrin taa tepedeki Biontech yapan güzide (!)hastanesinden randevu alabildim. Euro almış  başını giderken, koronaher yerde cirit atarken evden zor çıkıyoruz ama Avrupa  kafatasçılık yapar da sınırları aşamam diye de kaygılarım baskın çıktı biraz. Daha çok da, daha önceden de bahsettiğim ülke ve teknolojisi seçimi etkili oldu, Alman disiplinini seçtim (Vallahi,  bir şu robot süpürgede aştı kendini Çin, araya reklam aldım:)

Alerjik reaksiyon falan olur mu diye de hafiften bir kaygım da yok değil. İlk grip aşısının, yerlerde süründüm çünkü. Yine de ötekine meyletmedi  gönlüm:) Yarını bekleyip göreceğiz.





12 Ocak 2021 Salı

YAŞ ALMAK, SAYGI VE SABIR

Her pazartesi okula sınıf defterlerini imzalamaya gidiyorum. Beraber gittiğim iki sınıf öğretmeni ve dönüşümlü çalışan idarecilerden eğer müdür denk gelmişse odada maskesiz 3 kişiye maruz kalıyorum. Bir de maskesiz hizmetli, 4.

 "Bir çay daha içelim.","Aynı odada yarım saat  kalınca maske de olsa fark  etmez.", " Benim maskeye alerjik var.", " 85 yaşında, evden çıkmayan bir kadın da korona olmuş. (Sonradan eve bir temizlikçi geldiği de ekleniyor hikâyeye ama korona taşıyabileceği ile vurgu da yapılmadan!)". Bunlar, bugüne kadar duyduğum bahanelerden birkaçı. Hoşsohbet de keratalar, normalde oturup iki lafın belini kırarsın. Oysa durum, insana saygı ve bencillikten uzak durma kategorisinde olunca, alıp kitabımı imza sonrası 2 saatlik mesaiyi doldurayım diye boş bir sınıfta çile dolduruyorum. 

Geçen hafta, imza esnasında arkama açık pencereyi almış otururken, bir güzel de soğuğu yemişim aldatıcı kış güneşinde. Sonra da, geniz akıntısı, diş eti sızlaması, boyun ağrısı gibi ortaya karışık bir çeşniyle girdim yeni yaşıma. " Artık 40000 bakımını bile geçtin." diyenlere "Yaşlılık değil bu, büyüme sancısı." geyiği yaparak. Tabii, yersen! :)

Korona bir şey öğretecekse, başkasına saygıyı öğretsin en çok, bunu diliyorum. Yirmili yaşlarındaki dünyayı ve insanları daha kolay düzeltebileceği umuduyla yaşayan biri olsam, çok daha kırılgan olurdum şu süreçte.  Daha da, saldırgan tabii. Yaş almamıza dua etsinler!

5 Ocak 2021 Salı

BAĞLANMA

Bugün telefonum 6 yaşına girdi :) Ekranında pigment sorunları var az da olsa, zor şarj oluyor, o kadar dolmuş ki yeğenimin video ve fotoları ile onları silip Whatsaap gincellemesine yer açamadım bile.

Bahsetmiştim, eskisinden de " O beni bırakmadan, ben onu bırakmam." diye ayrılamıyordum da, android olsun diye doğum günüm öncesinde  hediye olarak almıştı kardeşlerim. Yeğenimin fotolarını uzaktayken daha rahat göreyim diye.  Yeğenim, minicik elleriyle vermişti paketi. Ben onlara model seçtik sanırken. Buna da hediye diye bir acayip bağlandım. Sağlam da çıktı, özenli de kullanmışım ben kerata:) 

Diz üstü de 11ini doldurdu Ekim'de:) Çocuk olsalar, biri ilkokullu, öteki ortaokullu, o derece! 

Acayip bağlanma sorununa işaret belki bunlar.Al, incele, deş! Sadece çok rahat şehir ve okul  değiştiriyor olmayı nereye koyacağım, onu bilemedim. Buraya da kazık çakmaktan korkuyorum mesela. Ailem olmasa bu kadar zor dururdum. 

Güncelleme: 21.26 itibariyle saatlerdir şarj olmayan telefonumun beni bıraktığına ikna oldum, sipariş veriyoruz birazdan.