10 Mayıs 2015 Pazar

COŞKUSUZ KUTLAMA

Anne olan, olmak isteyen, olmamayı tercih eden ve annesi olan her kadının yani içinde anneye dair cümle barındıran herkesin günü kutlu olsun. Adettem ya kutlamak, öyle olsun! 

Annesine tüm yıl kan kusturan, yıl boyu görüşmeyenler için bir vesile olacaksa olsun bugün, yoksa zaten hediye almak, arayıp sormak, görüşmek için bahaneye ihtiyaç duymayanlara yılın diğer günlerine ek bir özel gün bugün. 
Bu yüzden, henüz tren kaçmadan, onlar hayattayken bir vesileye ihtiyaç duymadan iletişimi güzelleştirmenin yolları bulunmalı her iki taraf için de. Aksi takdirde vicdanlar iyi anne ve çocuk olabildiğimize dair sorgulamalarla dolar, tabii o becerimiz varsa!

Annesi hala hayatta ve mesafelere rağmen yakınında olan şanslardanım. Sivri dilime rağmen bu böyle:) Hatta ve neyse ki onun da annesi, anneannem de hayatta. Bugün birlikteler hatta:) Annesini çok küçükken kaybetmiş, üstüne anne olarak evlat acısı da yaşamış olan anneannemle. Alzheimer başlangıcı teşhisi konulduğunu iki gün önce öğrendiğim ve hatırladığı son anneler günü bu olmamasını umduğum annesiyle yani. O yüzden bir garibim bugün. 

NOT: Afişteki orijinal adı Still Alice olan, J. Moore'a En İyi Kadın Oyuncu Oscarı kazandıran film Alzheimerin bir türü olan genetik Alzheimer ile ilgili. Geçenlerde izlemiştim. 

COŞKUSUZ KUTLAMA

Anne olan, olmak isteyen, olmamayı tercih eden ve annesi olan her kadının yani içinde anneye dair cümle barındıran herkesin günü kutlu olsun. Adettem ya kutlamak, öyle olsun! 

Annesine tüm yıl kan kusturan, yıl boyu görüşmeyenler için bir vesile olacaksa olsun bugün, yoksa zaten hediye almak, arayıp sormak, görüşmek için bahaneye ihtiyaç duymayanlara yılın diğer günlerine ek bir özel gün bugün. 
Bu yüzden, henüz tren kaçmadan, onlar hayattayken bir vesileye ihtiyaç duymadan iletişimi güzelleştirmenin yolları bulunmalı her iki taraf için de. Aksi takdirde vicdanlar iyi anne ve çocuk olabildiğimize dair sorgulamalarla dolar, tabii o becerimiz varsa!

Annesi hala hayatta ve mesafelere rağmen yakınında olan şanslardanım. Sivri dilime rağmen bu böyle:) Hatta ve neyse ki onun da annesi, anneannem de hayatta. Bugün birlikteler hatta:) Annesini çok küçükken kaybetmiş, üstüne anne olarak evlat acısı da yaşamış olan anneannemle. Alzheimer başlangıcı teşhisi konulduğunu iki gün önce öğrendiğim ve hatırladığı son anneler günü bu olmamasını umduğum annesiyle yani. O yüzden bir garibim bugün. 

NOT: Afişteki orijinal adı Still Alice olan, J. Moore'a En İyi Kadın Oyuncu Oscarı kazandıran film Alzheimerin bir türü olan genetik Alzheimer ile ilgili. Geçenlerde izlemiştim. 

8 Mayıs 2015 Cuma

HAREKETLİ GÜNLER

Bugun hava azıcık puslu olsa da, bahar tam gelemeden yaz da dilini çıkardı buralarda. Ortamda da bir şenlik görülmeye değer!

Görülmeye değer gerçekten. Hem de kelimenin tam anlamıyla! Bir yandan Opera ve Bale Günleri, bir yandan Film Festivali. Haftalar öncesinden gidip gitmeye gönüllü olanların biletini de aldığım, operaların ilki (Puritani) Çarşamba günüydü, yarın sıra balede. Film festivali sona ermeden tek bir film (Güeros) izleyebildim okul çıkışı. 

Bir yandan tezde analizler, bulgular ve tartışma kısımları, bir yandan okulda sınav analizleri, yarın veli toplantısı ve hatta kışın evlerine kapanan arkadaşlarımın dışarı çıkma planları, bebek görmeye gitmeler. Acayip hareketli günler yine. Organize olmayı başarınca hepsi oluyor. Olup olamadığımı bu hafta sonu tezle* ilgili bitirmem gereken işleri yapıp yapmamam belirleyecek.

 *Geçen hafta veri setindeki aksiliklere (Murphy!) rağmen yaptım bir şeyler gönderdim. İçime daha çok sinen bir şeyler yazabilmek için bu hafta yüz yüze görüşmemizi ertelememizi istedim tez hocamdan. Çok özel bir tez yazdığımı, iyi niyet ve çabamı bildiğini yazmış:)Gerçekten minnettarım. Her öğrenci bu gaza ihtiyaç duyuyor zaman zaman. Açık iletişimle ilişkimiz bu kıvama geldi. Daha önceki maceralarımızı biliyorsunuz:)

HAREKETLİ GÜNLER

Bugun hava azıcık puslu olsa da, bahar tam gelemeden yaz da dilini çıkardı buralarda. Ortamda da bir şenlik görülmeye değer!

Görülmeye değer gerçekten. Hem de kelimenin tam anlamıyla! Bir yandan Opera ve Bale Günleri, bir yandan Film Festivali. Haftalar öncesinden gidip gitmeye gönüllü olanların biletini de aldığım, operaların ilki (Puritani) Çarşamba günüydü, yarın sıra balede. Film festivali sona ermeden tek bir film (Güeros) izleyebildim okul çıkışı. 

Bir yandan tezde analizler, bulgular ve tartışma kısımları, bir yandan okulda sınav analizleri, yarın veli toplantısı ve hatta kışın evlerine kapanan arkadaşlarımın dışarı çıkma planları, bebek görmeye gitmeler. Acayip hareketli günler yine. Organize olmayı başarınca hepsi oluyor. Olup olamadığımı bu hafta sonu tezle* ilgili bitirmem gereken işleri yapıp yapmamam belirleyecek.

 *Geçen hafta veri setindeki aksiliklere (Murphy!) rağmen yaptım bir şeyler gönderdim. İçime daha çok sinen bir şeyler yazabilmek için bu hafta yüz yüze görüşmemizi ertelememizi istedim tez hocamdan. Çok özel bir tez yazdığımı, iyi niyet ve çabamı bildiğini yazmış:)Gerçekten minnettarım. Her öğrenci bu gaza ihtiyaç duyuyor zaman zaman. Açık iletişimle ilişkimiz bu kıvama geldi. Daha önceki maceralarımızı biliyorsunuz:)

29 Nisan 2015 Çarşamba

KULİSLER

Çarşambaları toplam 10 saat derse giriyorum, dolayısıyla öğle paydosu hariç molasız gün daha başlarken yorgun ve bıkkın olabiliyorum. Daha sabah okula vardığımda, aynı zamanda çocuklarının tepemde boza pişirdiği ve bu nedenle bana mahçup olduğunu da söyleyen üst kat komşum olan müdür yardımcımız, arada görüşmek istediğini söyledi. Arada boşluğun yok ya, çok önemliyse söyleyebileceğini ilettim. Bir gizem, bir gizem, sormayın! Sonra odasında konuşmak istedi.

Neyse, gittim bir ara. Kendi odasi doluydu, müdürün odasına geçtik. Aklımda bir sorun olduğuna dair fikirler oluşmaya başladı. Karşılıklı oturduk. Araştırmalarına göre sendikalı olmadığımı gördüğünü, Eğitim Bir-Sen'e (hükümet yanlısı sendika olur kendileri!) üye  olmayı düşünüp düşünmeyecegimi sordu. Adama tüm sendikaların politika yaptıklarına inandığımı, Tabibler Odası gibi bir birlik olsa ona katılabileceğimi söyledim.

10 günlüğüne üye olup ayrılsam olmaz mı diye sordu hu kez. Açık iletişim yanlısıyım ya, bir sendikaya üye olmayı düşünseydim bile son seçeneğinin bu olacağını söyleyiverdim. Bu durumlarda kıvıramiyorum ben. O lafı söyledim, hala arkamdan düşünüp düşünmeyecegimi sordu. O kadar önemli ki kelle hesabı, kişilerin ne düşündüğü ve değer yargıları önemli değil. Sırf sendikalara olan inançsızlığımdan nöbetten yırtmak adına bile bir sendikaya üye olmadım. Oturup düşünebilseler "Bu mazoşist mi hala nöbet tutuyor?" diye kulis yapmaya kalkmazlar ama yok!

KULİSLER

Çarşambaları toplam 10 saat derse giriyorum, dolayısıyla öğle paydosu hariç molasız gün daha başlarken yorgun ve bıkkın olabiliyorum. Daha sabah okula vardığımda, aynı zamanda çocuklarının tepemde boza pişirdiği ve bu nedenle bana mahçup olduğunu da söyleyen üst kat komşum olan müdür yardımcımız, arada görüşmek istediğini söyledi. Arada boşluğun yok ya, çok önemliyse söyleyebileceğini ilettim. Bir gizem, bir gizem, sormayın! Sonra odasında konuşmak istedi.

Neyse, gittim bir ara. Kendi odasi doluydu, müdürün odasına geçtik. Aklımda bir sorun olduğuna dair fikirler oluşmaya başladı. Karşılıklı oturduk. Araştırmalarına göre sendikalı olmadığımı gördüğünü, Eğitim Bir-Sen'e (hükümet yanlısı sendika olur kendileri!) üye  olmayı düşünüp düşünmeyecegimi sordu. Adama tüm sendikaların politika yaptıklarına inandığımı, Tabibler Odası gibi bir birlik olsa ona katılabileceğimi söyledim.

10 günlüğüne üye olup ayrılsam olmaz mı diye sordu hu kez. Açık iletişim yanlısıyım ya, bir sendikaya üye olmayı düşünseydim bile son seçeneğinin bu olacağını söyleyiverdim. Bu durumlarda kıvıramiyorum ben. O lafı söyledim, hala arkamdan düşünüp düşünmeyecegimi sordu. O kadar önemli ki kelle hesabı, kişilerin ne düşündüğü ve değer yargıları önemli değil. Sırf sendikalara olan inançsızlığımdan nöbetten yırtmak adına bile bir sendikaya üye olmadım. Oturup düşünebilseler "Bu mazoşist mi hala nöbet tutuyor?" diye kulis yapmaya kalkmazlar ama yok!

27 Nisan 2015 Pazartesi

Hİİİ!

Yeğenim doğduktan sonra garip bir ünlem geliştirdim. En son kardeşim, yine "hiiii" diye bir nida attığımda güldü. Öncesinde daha önceki gidişlerimden birinde eşi de, daha önce böyle bir şey yapmadığıma, Minnoş doğduktan sonra hiiilediğime dikkat çekmişti.

Ne zaman düşmesine ramak kalsa, kafasını vursa, kaydıraktan kaysa yani en ufak bir tehlike anında bende tehlike çanları çalıveriyor! Çocuk denen canlı sosyalleşecek, düşe kalka büyüyecek bunları biliyorum ama bu panik halinden kurtulamıyorum. Öğretmenlikte öğrendiğim acı bir gerçek de çocukların acımasız olabileceği olunca, etrafta başka çocuklar olunca başka türlü tedirgin oluyorum.  "Aşırı koruyucu teyze" diye bir model varsa işte o benim!

Hİİİ!

Yeğenim doğduktan sonra garip bir ünlem geliştirdim. En son kardeşim, yine "hiiii" diye bir nida attığımda güldü. Öncesinde daha önceki gidişlerimden birinde eşi de, daha önce böyle bir şey yapmadığıma, Minnoş doğduktan sonra hiiilediğime dikkat çekmişti.

Ne zaman düşmesine ramak kalsa, kafasını vursa, kaydıraktan kaysa yani en ufak bir tehlike anında bende tehlike çanları çalıveriyor! Çocuk denen canlı sosyalleşecek, düşe kalka büyüyecek bunları biliyorum ama bu panik halinden kurtulamıyorum. Öğretmenlikte öğrendiğim acı bir gerçek de çocukların acımasız olabileceği olunca, etrafta başka çocuklar olunca başka türlü tedirgin oluyorum.  "Aşırı koruyucu teyze" diye bir model varsa işte o benim!

23 Nisan 2015 Perşembe

GECE YOLCULUĞU

Dün, Cuma günlerim boş diye 23 Nisan'la bağlanan 4 günlük tatilim başladı. Böyle zamanlarda, eve gitmek dışında bir tatil terbiyesi geliştiremedim bunca yıldır dışarıda olunca. 10 saatlik ders sonrası yolculuğa çıktım Zonguldak'a doğru. Normalde, her saat başı tetikte durduğum, deliksiz uyumayı beceremediğim yolculuklar gece yolculukları. O yüzden çok sevemiyorum. 

Kafasını koyunca uyuyabilen biri olsam ya da karanlıkta kitap okumayı becerebilsem verimli ve sevimli geçecek. Belki bu kadar yorgun olunca bu kez başarırım diye düşündüm ama yok yine sadece 3 ve 4 arasını net hatırlamadığım bir yol katettim. 

Öyle ya da böyle vardım
Sabah kardeşimin eşi aldi beni. Biraz uyumayı başarmışken Minnoş'un sesini duyup dayanamayıp kalktım. Yarın tam 2,5 olacak Minnoş'umun:)

GECE YOLCULUĞU

Dün, Cuma günlerim boş diye 23 Nisan'la bağlanan 4 günlük tatilim başladı. Böyle zamanlarda, eve gitmek dışında bir tatil terbiyesi geliştiremedim bunca yıldır dışarıda olunca. 10 saatlik ders sonrası yolculuğa çıktım Zonguldak'a doğru. Normalde, her saat başı tetikte durduğum, deliksiz uyumayı beceremediğim yolculuklar gece yolculukları. O yüzden çok sevemiyorum. 

Kafasını koyunca uyuyabilen biri olsam ya da karanlıkta kitap okumayı becerebilsem verimli ve sevimli geçecek. Belki bu kadar yorgun olunca bu kez başarırım diye düşündüm ama yok yine sadece 3 ve 4 arasını net hatırlamadığım bir yol katettim. 

Öyle ya da böyle vardım
Sabah kardeşimin eşi aldi beni. Biraz uyumayı başarmışken Minnoş'un sesini duyup dayanamayıp kalktım. Yarın tam 2,5 olacak Minnoş'umun:)

19 Nisan 2015 Pazar

GÜVERCİNKA

Havaların güzelleştiğinin pek çok belirtisi var.  Ağaçların çiçeklenmesi, börtü böcek, vs. Benim için en belirgin alamet-i farika balkonun dört bir tarafına itinayla pisleten güvercinler:)

11 yıl önce doğudan Ankara'ya öğrenim durumu özründen tayinim çıkıp taşındığım zaman, dairemin balkonu aylarca boş kalmışlıkla karla karışık güvercin pisliği ve ölüsü ile kaplıydı da, önce mala falan satın alıp kendim temizlemeye girişmiş, midem kaldırmayinca parayla temizletmiştim. Havalar güzellesince de, sil baştan yeni kuluçka girişimleri ve pislenen balkon. Salon camına vurdukları gagalar...

Şimdi yine glu glu sesleri ve güvercin pislikleri dolu etraf. Tiksiniyorum bazen temizlerken. Yok, çamaşır suyundan kacarlar, CD takılınca gelmezler türü önlemlere de başvurmuyorum. Doğa bu, kendi döngüsünde dönüp duruyor, kendi rengini yaratıyor.

GÜVERCİNKA

Havaların güzelleştiğinin pek çok belirtisi var.  Ağaçların çiçeklenmesi, börtü böcek, vs. Benim için en belirgin alamet-i farika balkonun dört bir tarafına itinayla pisleten güvercinler:)

11 yıl önce doğudan Ankara'ya öğrenim durumu özründen tayinim çıkıp taşındığım zaman, dairemin balkonu aylarca boş kalmışlıkla karla karışık güvercin pisliği ve ölüsü ile kaplıydı da, önce mala falan satın alıp kendim temizlemeye girişmiş, midem kaldırmayinca parayla temizletmiştim. Havalar güzellesince de, sil baştan yeni kuluçka girişimleri ve pislenen balkon. Salon camına vurdukları gagalar...

Şimdi yine glu glu sesleri ve güvercin pislikleri dolu etraf. Tiksiniyorum bazen temizlerken. Yok, çamaşır suyundan kacarlar, CD takılınca gelmezler türü önlemlere de başvurmuyorum. Doğa bu, kendi döngüsünde dönüp duruyor, kendi rengini yaratıyor.

16 Nisan 2015 Perşembe

FİLOZOF PİNOKYO

Geçen Cumartesi kütüphane çıkışı tramvay beklerken bir telefon konuşmasına kulak misafiri oldum. Durakta bekleyenlerden bir eril ergen telefonla konuşurken yanındaki dişi ergen kendini tutamayıp için için gülüyordu. Konuşma da o yüzden dikkatimi çekti zaten. 

Erkek, telefonda konuştuğu  ve hocam diye hitap ettiği kişiye arkadaşının midesinin yıkandığını ve derse gidemeyeceğini söyledikten sonra telefonu kapadı ve...

Ve...

"Yalanına önce kendin inanacaksın!" dedi. Şimdi doğruluk, dürüstlük, yalan söylemenin yanlışlığı konusunda ahkam kesmeye niyetim yok. Benim ilgimi çeken noktalar var bu olayda: Öncelikle, yalancı da olsa herkesin bir mottosu var bu hayatta demek ki:) Bir de, eğitilmek o kadar zor ki bazılarımız için, bu yüzden eğitilmemek için kaçacak delik arayabiliyoruz. Karşındaki özel ders öğretmeniyse en fazla para kaybeder evladım:) Ya senin kaybettiklerin? Bir de, yanında bu kadar kolay yalan söyleyen bu gence o kikirik kız nasıl güvenecek, güvensizlik hissetmeyecek mi? 

Ya da...

Bunlar sadece belli kuşağın dertleriydi de, artık dert değil mi?


FİLOZOF PİNOKYO

Geçen Cumartesi kütüphane çıkışı tramvay beklerken bir telefon konuşmasına kulak misafiri oldum. Durakta bekleyenlerden bir eril ergen telefonla konuşurken yanındaki dişi ergen kendini tutamayıp için için gülüyordu. Konuşma da o yüzden dikkatimi çekti zaten. 

Erkek, telefonda konuştuğu  ve hocam diye hitap ettiği kişiye arkadaşının midesinin yıkandığını ve derse gidemeyeceğini söyledikten sonra telefonu kapadı ve...

Ve...

"Yalanına önce kendin inanacaksın!" dedi. Şimdi doğruluk, dürüstlük, yalan söylemenin yanlışlığı konusunda ahkam kesmeye niyetim yok. Benim ilgimi çeken noktalar var bu olayda: Öncelikle, yalancı da olsa herkesin bir mottosu var bu hayatta demek ki:) Bir de, eğitilmek o kadar zor ki bazılarımız için, bu yüzden eğitilmemek için kaçacak delik arayabiliyoruz. Karşındaki özel ders öğretmeniyse en fazla para kaybeder evladım:) Ya senin kaybettiklerin? Bir de, yanında bu kadar kolay yalan söyleyen bu gence o kikirik kız nasıl güvenecek, güvensizlik hissetmeyecek mi? 

Ya da...

Bunlar sadece belli kuşağın dertleriydi de, artık dert değil mi?


6 Nisan 2015 Pazartesi

ARTİK GÜNDEM DEĞİŞSE!

Ya ne manyak bir dünya oldu içinde yaşadığımız elips! Sanki Teksas'ta yaşıyoruz cümbür cemaat. Bugün okulda öğretmen arkadaşlar anlattı (Ben, son bir haftadır raporluydum ve ailemin yanındaydım). Bir öğrencimiz, durakta yengesini karşılamak için beklerken bıçaklanmış, hem de "Hapse girnem lazım!" diyen biri tarafından! Şimdi yoğun bakımdaymış çocuk. 

Anlık yaşıyoruz sanki ve bir hasta ruh, herşeyi bir anda değiştirebiliyor. Yazmayayım bunları diyorum, güzel konulardan bahsetmek istiyorum ama imkan vermiyor gündem. Böyle fotosuz, tatsız tuzsuz yazmak düşüyor payıma:(

ARTİK GÜNDEM DEĞİŞSE!

Ya ne manyak bir dünya oldu içinde yaşadığımız elips! Sanki Teksas'ta yaşıyoruz cümbür cemaat. Bugün okulda öğretmen arkadaşlar anlattı (Ben, son bir haftadır raporluydum ve ailemin yanındaydım). Bir öğrencimiz, durakta yengesini karşılamak için beklerken bıçaklanmış, hem de "Hapse girnem lazım!" diyen biri tarafından! Şimdi yoğun bakımdaymış çocuk. 

Anlık yaşıyoruz sanki ve bir hasta ruh, herşeyi bir anda değiştirebiliyor. Yazmayayım bunları diyorum, güzel konulardan bahsetmek istiyorum ama imkan vermiyor gündem. Böyle fotosuz, tatsız tuzsuz yazmak düşüyor payıma:(

29 Mart 2015 Pazar

GELECEK KİMLERE EMANET?!

Kaç gündür, okuma ve yorum yapma dışında bloga el atasım gelmedi. Konusuzluktan değil konunun ağırlığından! 

Yine bir öğrencimizi kaybettik, yine trafik kazasında. Bu kez, aynı çocuğa benim dersimden sonra öğle yemeğine giderken, yolda kovalamaca oynarken çarpmış önce. Bir şey hissetmemiş. Akşama ayağı acıyınca hastaneye gitmiş. Ertesi sabah, karakola gidip durumu anlatmak için yola çıktığında ikinci kaza gerçekleşmiş. Şaka gibi ama değil!

Salı günü, ölüm haberini aldığımızda, öğleden sonra o sınıfa dersim vardı. Öğrencileri velileri gelip alırsa izinli saymıştı idare ama gelip alan aile olmadığından neredeyse tümü, bütün gün okuldaydılar. Sınıfa girdiğimde, sohbet ettik, kaza hakkında konuştuk. Daha önceki kazalardan da bahsedip dikkatli olmalarına vurgu yaptım. Bir süre sonra, bir grup öğrenciden kikirti geldi. Çok eğlendikleri belliydi. Aralarında, koştururken ilk kazaya sebep olan da, ölen M.nin en yakın arkadaşı olduğunu söyleyen de  vardı. Uyarınca, aldığım yanıt "Ölenle ölünmez." oldu. Bu haberi alalı çok olmuş, daha sabah almalarına rağmen! 

Cenaze evlerinde, ölen kişiyle geçirilmiş komik anlardan bahsedilip gülünen anlar vardır ya, bu öyle bir an değildi. Resmen duyarsız ve acımasız ergen dünyasının tokat gibi yüzüme vurmasıydı. Bazen birbirlerine karşı acımasız tavırlarını görüp, öğretmenlerden biri derste bayılsa, üstünden atlayıp teneffüse çıkarlar diye geyik yaptığımız olurdu. Bu kez, bu geyiğin geyik değil gercek olabileceğine ikna durumdayım. Ne zaman, hangi ara bu kadar sevgisiz ve duyarsız hale getirdik bu kuşağı bilmiyorum ama geleceğin onlara emanet olmasından cidden ürküyorum.

Bir olaydan yola çıkarak, tüm bir gençliği karalamak değil amacım ama yıllardır her yıl 150-200 tanesiyle 4 farklı bölgede mesaim var, bu olaydan genelleme yapabilecek kadar olumsuz örneğim var maalesef!

GELECEK KİMLERE EMANET?!

Kaç gündür, okuma ve yorum yapma dışında bloga el atasım gelmedi. Konusuzluktan değil konunun ağırlığından! 

Yine bir öğrencimizi kaybettik, yine trafik kazasında. Bu kez, aynı çocuğa benim dersimden sonra öğle yemeğine giderken, yolda kovalamaca oynarken çarpmış önce. Bir şey hissetmemiş. Akşama ayağı acıyınca hastaneye gitmiş. Ertesi sabah, karakola gidip durumu anlatmak için yola çıktığında ikinci kaza gerçekleşmiş. Şaka gibi ama değil!

Salı günü, ölüm haberini aldığımızda, öğleden sonra o sınıfa dersim vardı. Öğrencileri velileri gelip alırsa izinli saymıştı idare ama gelip alan aile olmadığından neredeyse tümü, bütün gün okuldaydılar. Sınıfa girdiğimde, sohbet ettik, kaza hakkında konuştuk. Daha önceki kazalardan da bahsedip dikkatli olmalarına vurgu yaptım. Bir süre sonra, bir grup öğrenciden kikirti geldi. Çok eğlendikleri belliydi. Aralarında, koştururken ilk kazaya sebep olan da, ölen M.nin en yakın arkadaşı olduğunu söyleyen de  vardı. Uyarınca, aldığım yanıt "Ölenle ölünmez." oldu. Bu haberi alalı çok olmuş, daha sabah almalarına rağmen! 

Cenaze evlerinde, ölen kişiyle geçirilmiş komik anlardan bahsedilip gülünen anlar vardır ya, bu öyle bir an değildi. Resmen duyarsız ve acımasız ergen dünyasının tokat gibi yüzüme vurmasıydı. Bazen birbirlerine karşı acımasız tavırlarını görüp, öğretmenlerden biri derste bayılsa, üstünden atlayıp teneffüse çıkarlar diye geyik yaptığımız olurdu. Bu kez, bu geyiğin geyik değil gercek olabileceğine ikna durumdayım. Ne zaman, hangi ara bu kadar sevgisiz ve duyarsız hale getirdik bu kuşağı bilmiyorum ama geleceğin onlara emanet olmasından cidden ürküyorum.

Bir olaydan yola çıkarak, tüm bir gençliği karalamak değil amacım ama yıllardır her yıl 150-200 tanesiyle 4 farklı bölgede mesaim var, bu olaydan genelleme yapabilecek kadar olumsuz örneğim var maalesef!

20 Mart 2015 Cuma

KALBİM KULAĞIMDA ATIYOR:(

Canı tatlı olup eline diken batsa sızlananlardan değilim. Uyuşma hissindense dolguyu iğnesiz yaptırmış bir insan evladıyım hatta ama bugün yüreğim sol kulağımda atıyor. 

Geçen haftadan beri, ortam sessizken ve yatar vaziyetteyken sağ kulağımda dalga sesleri duymaya başlamıştım. Netten araştırınca bunun bir çınlama türü olduğunu ogrendim. Bazı günler sesi duymayınca geçtiğini düşünüp doktora gitmeyi erteledim. Hayatım boyunca akan ve deli gibi temizlediğim kulaklarımın kirini daha önce zarına itmişliğim de var, o da ayrı bir başarı öyküsü:) Yine şüphelendim bu başarıyı tekrarlamış olmaktan ve tahminlerim doğru çıktı!

Ne hikmetse, dalgalanan sağ kulağım iş çıkarmadı da, doktorun bakmayı akıl ettiği sol kulağım sulu ve kuru temizleme cihazlarına direndi, soluğu yıkama biriminde aldım. Zara yapışan ve derinlerdeki kısım, yine bana mısın demedi, gliserin ile yumuşatma görevim haftaya Çarsamba'ya kadar. Günde 3 kere 10 damla gliserin damlat ve diğer kulağın üstüne yatıp 15 dakika bekle gorevi yani.

Siz siz olun, kulağınızı temizlemeye çalışmayın. Bazı kulaklar genetik olarak dolmaya ve akmaya müsait. Bırakın, rutin aralıklarla dolsun, en azından uzman temizlesin. Her yerimiz temiz olsun ama kulak kiri faydalı uzmanlara göre. İlla temizlenecekse de doğru doktora, yoksa acısı fena çıkıyor sonra!

KALBİM KULAĞIMDA ATIYOR:(

Canı tatlı olup eline diken batsa sızlananlardan değilim. Uyuşma hissindense dolguyu iğnesiz yaptırmış bir insan evladıyım hatta ama bugün yüreğim sol kulağımda atıyor. 

Geçen haftadan beri, ortam sessizken ve yatar vaziyetteyken sağ kulağımda dalga sesleri duymaya başlamıştım. Netten araştırınca bunun bir çınlama türü olduğunu ogrendim. Bazı günler sesi duymayınca geçtiğini düşünüp doktora gitmeyi erteledim. Hayatım boyunca akan ve deli gibi temizlediğim kulaklarımın kirini daha önce zarına itmişliğim de var, o da ayrı bir başarı öyküsü:) Yine şüphelendim bu başarıyı tekrarlamış olmaktan ve tahminlerim doğru çıktı!

Ne hikmetse, dalgalanan sağ kulağım iş çıkarmadı da, doktorun bakmayı akıl ettiği sol kulağım sulu ve kuru temizleme cihazlarına direndi, soluğu yıkama biriminde aldım. Zara yapışan ve derinlerdeki kısım, yine bana mısın demedi, gliserin ile yumuşatma görevim haftaya Çarsamba'ya kadar. Günde 3 kere 10 damla gliserin damlat ve diğer kulağın üstüne yatıp 15 dakika bekle gorevi yani.

Siz siz olun, kulağınızı temizlemeye çalışmayın. Bazı kulaklar genetik olarak dolmaya ve akmaya müsait. Bırakın, rutin aralıklarla dolsun, en azından uzman temizlesin. Her yerimiz temiz olsun ama kulak kiri faydalı uzmanlara göre. İlla temizlenecekse de doğru doktora, yoksa acısı fena çıkıyor sonra!

18 Mart 2015 Çarşamba

BUGÜNE DAİR


Eleştirmene rağmen ülkeni seviyorsan, ortak dil ve tarihin birleştirici gücüne inanıyorsan ülkücü, kafatasçı hatta faşist olarak adlandırıldığımız bir dönemdeyiz. Her türlü "izm" ile yaftalanmaya inat milli bayramları ve bazı belirli gün ve haftaları seviyorum. 

Bugün de onlardan biri.

Babam ve büyükbabam askerliklerini Çanakkale'de yapmış. Her ailede olduğu gibi, bu savaşa gidip dönemeyen büyük aile üyelerimiz var. Gitmeden önce de, gördükten sonra da Çanakkale'yi sevdim belki de bu nedenlerle.

 Şu anda aynı yaşlarda gençleri eğitmeye çalıştığım için de, o günün ruhuna ayrı bir saygım var. Büyük Britanya'nın savaşın kucağına attığı ANZAKlara da. 

İlkokulda kendi yazdığım şiiri törende okurken nasıl bir ruh halendeysem, her yıl aynı duygularla karşılıyorum bu günü. Savaşın galibi de olunsa, kaybettiklerimizden dolayı mağlubuz aslında. Savaşlar olmasa da, kutlayacak galibiyetletimiz de olmasa keşke.

BUGÜNE DAİR


Eleştirmene rağmen ülkeni seviyorsan, ortak dil ve tarihin birleştirici gücüne inanıyorsan ülkücü, kafatasçı hatta faşist olarak adlandırıldığımız bir dönemdeyiz. Her türlü "izm" ile yaftalanmaya inat milli bayramları ve bazı belirli gün ve haftaları seviyorum. 

Bugün de onlardan biri.

Babam ve büyükbabam askerliklerini Çanakkale'de yapmış. Her ailede olduğu gibi, bu savaşa gidip dönemeyen büyük aile üyelerimiz var. Gitmeden önce de, gördükten sonra da Çanakkale'yi sevdim belki de bu nedenlerle.

 Şu anda aynı yaşlarda gençleri eğitmeye çalıştığım için de, o günün ruhuna ayrı bir saygım var. Büyük Britanya'nın savaşın kucağına attığı ANZAKlara da. 

İlkokulda kendi yazdığım şiiri törende okurken nasıl bir ruh halendeysem, her yıl aynı duygularla karşılıyorum bu günü. Savaşın galibi de olunsa, kaybettiklerimizden dolayı mağlubuz aslında. Savaşlar olmasa da, kutlayacak galibiyetletimiz de olmasa keşke.

17 Mart 2015 Salı

SOKAKTAKİ İHMALİN GETİRDİĞİ VAHŞET

Blog yazarları arasında sokakta hayranlar olsun mu, olmasın mı tartışması yaşanırken burnumun dibindeki olay son noktayı koydu. Köpekleri beslemek üzere onlara et vermeye çalışan genç kadın, sokak köpekleri tarafından parçalandı.

Bu bölgede bu kadar köpek oldugunu kar her yeri bastırana, tatile neden olana kadar fark etmemiştim. Bir de, etrafımda kopeklerle ilgili kaygıları tavan yapan arkadaşlarım olmasa belki bu kadar gözüme batmayacaktı. Hayvanları okşayabilme, tüylerine dokunabilme konusunda mesafemi yıkmaya çalışan biri olamasam da, onlarla ilişkim zarar vermeme ve korkup kaçmama üzerine kurulu kendimi bildim bileli. 

Ama!

Bu son olay, bu kadar yakında olunca köpeklerden korktuğu için otobüsten inip evine kadar ki mesafeyi taksiylet kat eden ya da netten köpeksavar sipariş eden arkadaşlarımın kaygılarının boşa olmadığını görüyorum. Onlara zarar verme niyetiyle değil besleme amacıyla yaklaşan birine böyle vahşice saldıracak düzeye getirdiysek bu hayvanları, birşeyleri eksik ve yanlış yaptık demektir. Aç kalmalarına, üşümelerine, devşirildikleri kurt refleksiyle davranmalarına umursamaz tavrımız, nasılsa bir yolunu bulup yaşarlar anlayışımız neden olmuştur bu olaya. 

Özetle, sokakta zaten var olanları katletmemeli, barınaklara hapsetmemeli ama denetimsiz, yiyeceksiz, aşısız, gözetimsiz bırakmamalı yerel yönetimler. Yeni sokak hayvanlarının üreyip durmasını da engellemeli!

SOKAKTAKİ İHMALİN GETİRDİĞİ VAHŞET

Blog yazarları arasında sokakta hayranlar olsun mu, olmasın mı tartışması yaşanırken burnumun dibindeki olay son noktayı koydu. Köpekleri beslemek üzere onlara et vermeye çalışan genç kadın, sokak köpekleri tarafından parçalandı.

Bu bölgede bu kadar köpek oldugunu kar her yeri bastırana, tatile neden olana kadar fark etmemiştim. Bir de, etrafımda kopeklerle ilgili kaygıları tavan yapan arkadaşlarım olmasa belki bu kadar gözüme batmayacaktı. Hayvanları okşayabilme, tüylerine dokunabilme konusunda mesafemi yıkmaya çalışan biri olamasam da, onlarla ilişkim zarar vermeme ve korkup kaçmama üzerine kurulu kendimi bildim bileli. 

Ama!

Bu son olay, bu kadar yakında olunca köpeklerden korktuğu için otobüsten inip evine kadar ki mesafeyi taksiylet kat eden ya da netten köpeksavar sipariş eden arkadaşlarımın kaygılarının boşa olmadığını görüyorum. Onlara zarar verme niyetiyle değil besleme amacıyla yaklaşan birine böyle vahşice saldıracak düzeye getirdiysek bu hayvanları, birşeyleri eksik ve yanlış yaptık demektir. Aç kalmalarına, üşümelerine, devşirildikleri kurt refleksiyle davranmalarına umursamaz tavrımız, nasılsa bir yolunu bulup yaşarlar anlayışımız neden olmuştur bu olaya. 

Özetle, sokakta zaten var olanları katletmemeli, barınaklara hapsetmemeli ama denetimsiz, yiyeceksiz, aşısız, gözetimsiz bırakmamalı yerel yönetimler. Yeni sokak hayvanlarının üreyip durmasını da engellemeli!

13 Mart 2015 Cuma

RENKLİ TELEVİZYON

13 Mart 1985.
Tam 30 yıl önce, bizim eve renkli televizyon girmişti. Siyah- beyaz izlediğimiz reklamları, şekerlerin gerçek rengini görmenin heyecanını hatırlıyorum. Kıyafetlerin rengini tahmin etmek yerine gerçeğinin görmenin heyecanı...

O günlerden bugüne, bilgisayar, net, cep telefonu, akıllı telefon gibi nice yenilik, nice teknoloji girdi hayatımıza. Her teknolojik gelismeyi ucundan kıyısından yakaladık biz 70lerin sonu ya da 80lerin başında doğanlar. Diğer kuşaklardan farklı olan yanımız, çocukluğumuz, ergenliğimiz. gençliğimiz ve yetiskinliğimiz hep bir teknolojik gelişmeyle özdeşleşti. Sizi bilmem ama belki çocuk saflığından, hiçbiri renkli televizyon kadar heyecan vermedi.

RENKLİ TELEVİZYON

13 Mart 1985.
Tam 30 yıl önce, bizim eve renkli televizyon girmişti. Siyah- beyaz izlediğimiz reklamları, şekerlerin gerçek rengini görmenin heyecanını hatırlıyorum. Kıyafetlerin rengini tahmin etmek yerine gerçeğinin görmenin heyecanı...

O günlerden bugüne, bilgisayar, net, cep telefonu, akıllı telefon gibi nice yenilik, nice teknoloji girdi hayatımıza. Her teknolojik gelismeyi ucundan kıyısından yakaladık biz 70lerin sonu ya da 80lerin başında doğanlar. Diğer kuşaklardan farklı olan yanımız, çocukluğumuz, ergenliğimiz. gençliğimiz ve yetiskinliğimiz hep bir teknolojik gelişmeyle özdeşleşti. Sizi bilmem ama belki çocuk saflığından, hiçbiri renkli televizyon kadar heyecan vermedi.

7 Mart 2015 Cumartesi

KA- DIN

Yarının Dünya Kadınlar Günü (aslında emekçi kadınlar!) olması dolayısıyla, eli kalem tutan, ağzı laf yapan, düşünmeye zahmet eden herkesin yazacak birkaç satırı, edecek birkaç kelamı ve üretecek fikri olacak bol bol. 9 Mart olduğunda ise, gündemimiz değişiverecek, nasılsa dünyada özellikle bu ülkede sık sık değişiverdiği gibi. 

         O yüzden, geçen yıl yazdığım şu yazıda olduğu gibi, kadın olduğumuz için cezalı ve mazlum hissettirmeyen mutlu azınlıktan sayılmamı sağlayan aileme teşekkür etmek, aynı şansa sahip olmayanları görüp halime şükredebilmekten utanmak dışında bir şey yapmak gelmiyor içimden.

KA- DIN

Yarının Dünya Kadınlar Günü (aslında emekçi kadınlar!) olması dolayısıyla, eli kalem tutan, ağzı laf yapan, düşünmeye zahmet eden herkesin yazacak birkaç satırı, edecek birkaç kelamı ve üretecek fikri olacak bol bol. 9 Mart olduğunda ise, gündemimiz değişiverecek, nasılsa dünyada özellikle bu ülkede sık sık değişiverdiği gibi. 

         O yüzden, geçen yıl yazdığım şu yazıda olduğu gibi, kadın olduğumuz için cezalı ve mazlum hissettirmeyen mutlu azınlıktan sayılmamı sağlayan aileme teşekkür etmek, aynı şansa sahip olmayanları görüp halime şükredebilmekten utanmak dışında bir şey yapmak gelmiyor içimden.

3 Mart 2015 Salı

BLOG ANALİZİM VE CERENMUS

             Sanal ortamda paylaşımda bulunduğum kimseyi, banal ortamda da arkadaşım diye tanımlamayan bir bünyem var. Yalnız, blog yazmak arkadaşlıktan da farklı bir mertebede kaynaştırıyor sanki bizleri. Yakınlarımıza açmayıp, köşe bucak sakladığımız günlüklerimizi gönüllü olarak çarşaf çarşaf seriyoruz birbirimizin önüne. Bu yüzden, gerçek dünyadaki arkadaşlarımızla paylaştığımızdan daha farklı, daha kendimize özgü kurguladığımız bir dünya kurmuş gibiyiz. Yine gerçeklerimizle buradayız ama ne kadar açmak istersek kendimizi o kadar açtığımız bir dünya bu. Jestlerle, mimiklerle, tonlama ve vurgularımızla ifşa olmadığımız, kendimizi açmak istediğimiz kadar açtığımız...
          
          Daha önce ortak dersler almamıza rağmen, bu  platformda tanıştığım/tanıdığım ve tanıdığım kadarını yakın bulduğum insanlar var hepimiz gibi. Onlardan birinin doğum günü bugün. Kendisi şimdi tatilde ve sosyal ortamlardan biraz uzakta. O paylaşmadan fevri davranıp kutlamak istedim. Tüm sevdiklerinle nice yıllara Cerenmus:)  



BLOG ANALİZİM VE CERENMUS

             Sanal ortamda paylaşımda bulunduğum kimseyi, banal ortamda da arkadaşım diye tanımlamayan bir bünyem var. Yalnız, blog yazmak arkadaşlıktan da farklı bir mertebede kaynaştırıyor sanki bizleri. Yakınlarımıza açmayıp, köşe bucak sakladığımız günlüklerimizi gönüllü olarak çarşaf çarşaf seriyoruz birbirimizin önüne. Bu yüzden, gerçek dünyadaki arkadaşlarımızla paylaştığımızdan daha farklı, daha kendimize özgü kurguladığımız bir dünya kurmuş gibiyiz. Yine gerçeklerimizle buradayız ama ne kadar açmak istersek kendimizi o kadar açtığımız bir dünya bu. Jestlerle, mimiklerle, tonlama ve vurgularımızla ifşa olmadığımız, kendimizi açmak istediğimiz kadar açtığımız...
          
          Daha önce ortak dersler almamıza rağmen, bu  platformda tanıştığım/tanıdığım ve tanıdığım kadarını yakın bulduğum insanlar var hepimiz gibi. Onlardan birinin doğum günü bugün. Kendisi şimdi tatilde ve sosyal ortamlardan biraz uzakta. O paylaşmadan fevri davranıp kutlamak istedim. Tüm sevdiklerinle nice yıllara Cerenmus:)  



1 Mart 2015 Pazar

BAHARRRRR

Resmi olarak baharın geldiğini,  ders çalışmaya başlamadan önce üniversite kampüsü içindeki yapay bir göle nazır kahvaltı ederken idrak ettim bugün. Karasal iklime rağmen bahara yakışır bir gün bugün. Sabahın köründe saatten önce sisli bir güne uyanmamıza rağmen, devamında güneşin gulet yüzünü gösterdiği, baharın geldiğini dannnkkk ettiren bir gün. Başı gibi sisli puslu değil, sıcak gelismelere gebe olsun bahar hepimiz için.

BAHARRRRR

Resmi olarak baharın geldiğini,  ders çalışmaya başlamadan önce üniversite kampüsü içindeki yapay bir göle nazır kahvaltı ederken idrak ettim bugün. Karasal iklime rağmen bahara yakışır bir gün bugün. Sabahın köründe saatten önce sisli bir güne uyanmamıza rağmen, devamında güneşin gulet yüzünü gösterdiği, baharın geldiğini dannnkkk ettiren bir gün. Başı gibi sisli puslu değil, sıcak gelismelere gebe olsun bahar hepimiz için.

22 Şubat 2015 Pazar

KAFAMDA DELİ SORULAR

Demin, Manisa'da da yakılmış bir genç kız cesedi bulunduğuna dair bir haber çarptı gözüme. Özgecan'ın katilinin türlü şekillerde, çarşaf çarşaf fotoğraflarının her yerde yayınlanması, her gün ekranda boy göstermesi, bir nevi ünlü olması birilerini gaza getiriyor mudur diye düşünmeden edemedim. Andy Warhol'un herkesin 5 dakikalığına ünlü olacağımız öngörüsüyle gaza gelip, nasilsa kisa zamanda hapisten çıkacağını bilmek, başka canilere de gaz veriyordur diye endişeliyim.                                  

            Beynim, bu tür komplo teorileri uretmekle meşgul. Bir sapığın kafası nasıl çalışır bilmiyorum ama benim aklımı kurcalayanların, onun aklina gelmeyecegi ne malum!

KAFAMDA DELİ SORULAR

Demin, Manisa'da da yakılmış bir genç kız cesedi bulunduğuna dair bir haber çarptı gözüme. Özgecan'ın katilinin türlü şekillerde, çarşaf çarşaf fotoğraflarının her yerde yayınlanması, her gün ekranda boy göstermesi, bir nevi ünlü olması birilerini gaza getiriyor mudur diye düşünmeden edemedim. Andy Warhol'un herkesin 5 dakikalığına ünlü olacağımız öngörüsüyle gaza gelip, nasilsa kisa zamanda hapisten çıkacağını bilmek, başka canilere de gaz veriyordur diye endişeliyim.                                  

            Beynim, bu tür komplo teorileri uretmekle meşgul. Bir sapığın kafası nasıl çalışır bilmiyorum ama benim aklımı kurcalayanların, onun aklina gelmeyecegi ne malum!

18 Şubat 2015 Çarşamba

ELEKTRİK

          Ülkede gerilimli ve elektrikli günler yaşıyoruz malum.Evdeyse durum tam tersi! Bu aralar, Merkür mü geriye gidiyor (!), gezegenler takla mı atıyor bilmiyorum ama evde elektrikle ilgili her şey fena halde sabrımı deniyor. Üst üste, mutfaktaki duy bozuldu, salondaki prizlerden biri fırladı. Dün de, 2 elektrikli ocak aynı anda çalışmamaya başladı. Aynı prizde başka cihazları denedim, onlar çalıştı üstelik.       

          Evlilik programlarında elektrik alamadığından dert yanan tiplere döndüm kaç gündür. Bu kadar mı arka arkaya gelir ey okur?           
          Güncelleme: Yazıyı yazdığım günün sabahında, ocağı denemek için taktığım priz patladı. Pesssss.

ELEKTRİK

          Ülkede gerilimli ve elektrikli günler yaşıyoruz malum.Evdeyse durum tam tersi! Bu aralar, Merkür mü geriye gidiyor (!), gezegenler takla mı atıyor bilmiyorum ama evde elektrikle ilgili her şey fena halde sabrımı deniyor. Üst üste, mutfaktaki duy bozuldu, salondaki prizlerden biri fırladı. Dün de, 2 elektrikli ocak aynı anda çalışmamaya başladı. Aynı prizde başka cihazları denedim, onlar çalıştı üstelik.       

          Evlilik programlarında elektrik alamadığından dert yanan tiplere döndüm kaç gündür. Bu kadar mı arka arkaya gelir ey okur?           
          Güncelleme: Yazıyı yazdığım günün sabahında, ocağı denemek için taktığım priz patladı. Pesssss.

14 Şubat 2015 Cumartesi

.... İSTİYORUM.

         Artık haber izlemeyi yüreğim kaldırmıyor ama kaçış da yok! Özgecan çarptı en son tokat gibi.                                                                  İmza kampanyasına katılmak, sayfamda paylaşmak, içten içe isyan etmek dışında da elimden bir şeyler gelsin istiyorum. Geciken ve hatta çoğu zaman yerini bulmayan adalet, bu kez bizleri şaşırtsın istiyorum. İstemek, başarmanın yarısı değil, bütünü olsun istiyorum. İsteyenin bir yüzü karaysa, bu ve benzeri olayların faillerinin hayatları kararsın istiyorum. 

.... İSTİYORUM.

         Artık haber izlemeyi yüreğim kaldırmıyor ama kaçış da yok! Özgecan çarptı en son tokat gibi.                                                                  İmza kampanyasına katılmak, sayfamda paylaşmak, içten içe isyan etmek dışında da elimden bir şeyler gelsin istiyorum. Geciken ve hatta çoğu zaman yerini bulmayan adalet, bu kez bizleri şaşırtsın istiyorum. İstemek, başarmanın yarısı değil, bütünü olsun istiyorum. İsteyenin bir yüzü karaysa, bu ve benzeri olayların faillerinin hayatları kararsın istiyorum. 

5 Şubat 2015 Perşembe

REKABETİN BÖYLESİ!

        Bugün,  gazetede İngiltere'nin ABD'ye kızdığıyla ilgili bir haber vardı. ABD, tek bir keskin nişancının 160 kişiyi öldürdüğü ve rekorun kendilerine ait olduğunu açıklamış. İngiltere de bu açıklamaya bozulmuş, kendilerinin rekorunun 173 olduğunu deklare etmiş. 

        Üstüne sayfalarca yazı yazılır, milyonlarca cümle kurulur bir konu. Bir o kadar da kan dondurup sözlerin kifayetsiz kaldığı bir vahşet, bir insanlık dışı durum, bir rezillik, bir bir bir...

        Ölüm ayında anmak ve adının anlamının konuyla bağlantısından  dolayı görselim Barış Manço olsun. Barış her zaman lafta kalmasın dileğiyle.

Not: "Telif melif uğraşamam." deyip 12 Ocak 2021'de (18.22)sildim görseli!


REKABETİN BÖYLESİ!

        Bugün,  gazetede İngiltere'nin ABD'ye kızdığıyla ilgili bir haber vardı. ABD, tek bir keskin nişancının 160 kişiyi öldürdüğü ve rekorun kendilerine ait olduğunu açıklamış. İngiltere de bu açıklamaya bozulmuş, kendilerinin rekorunun 173 olduğunu deklare etmiş. 

        Üstüne sayfalarca yazı yazılır, milyonlarca cümle kurulur bir konu. Bir o kadar da kan dondurup sözlerin kifayetsiz kaldığı bir vahşet, bir insanlık dışı durum, bir rezillik, bir bir bir...

        Ölüm ayında anmak ve adının anlamının konuyla bağlantısından  dolayı görselim Barış Manço olsun. Barış her zaman lafta kalmasın dileğiyle.

Not: "Telif melif uğraşamam." deyip 12 Ocak 2021'de (18.22)sildim görseli!


1 Şubat 2015 Pazar

MOLA

Ne zamandır tembellik edip.yazmadım, farkındayım. Diğer blogları okumaya devam ettim ama bilgisayar açmak bile gelmedi içimden. Telefonla yazayım bari deyip yazıyorum şimdi de. Benim için büyük, insanlık için ufacık bir adım:)))   
                                                                                                            Tatil başlarken nasıl heyecanlanıp tezle ilgili çalışmayı planlamışsam yüklenip geldim. Yine kafam yapilacak islerle dolu ama tatil yine de tatil. Okumaya, uyumaya, aile ile vakit geçirmeye, teknojiye ara vermeye birebir. Bütün yılı tatilsiz geçiren bir sürü insanın varlığını bilerek az da kalsa yasasın tatil diyorum.

MOLA

Ne zamandır tembellik edip.yazmadım, farkındayım. Diğer blogları okumaya devam ettim ama bilgisayar açmak bile gelmedi içimden. Telefonla yazayım bari deyip yazıyorum şimdi de. Benim için büyük, insanlık için ufacık bir adım:)))   
                                                                                                            Tatil başlarken nasıl heyecanlanıp tezle ilgili çalışmayı planlamışsam yüklenip geldim. Yine kafam yapilacak islerle dolu ama tatil yine de tatil. Okumaya, uyumaya, aile ile vakit geçirmeye, teknojiye ara vermeye birebir. Bütün yılı tatilsiz geçiren bir sürü insanın varlığını bilerek az da kalsa yasasın tatil diyorum.

16 Ocak 2015 Cuma

FARKLI PENCEREDEN

Geçenlerde, televizyonda eşini arayan çocuklu bir kadın haberi gördüm. Eşinin arabasının bagajında kadın çamaşırları görmüş, eşi bunun üzerine onu sevmediğini hayatında başka biri olduğunu ve çekip gideceğini söylemiş. Sonra da bir kaç gün içinde ortadan yok olmuş. 

Program uzundu. Arama çabalarını, üstüne yapılan yorumları izlemek ve dinlemek içimden gelmedi. Sadece, eşinin kendisini aldattığını, başkasını sevdiğini bile bile arayan kadını düşündüm. Adam, ortada bir kadın olmadan kaybolsa belki endişe etmek, türlü felaket senaryoları kurmak olası ama adam belli ki söylediği gibi gitmiş işte. Az bir olasılıkla başına başka bir durum geldiyse onu bilmem ama terkedilmişsin. Ekran aracılığıyla adamı geri isteme çabası niye? Çocuk, babasız kalmasın diyeyse, zaten belli ki adamın derdi değil. 

Sonra, her birimizin aynı durumlara verdiği ne çok olasılık olabileceğini düşündüm bir de. Ben, ararsam boşanma dilekçesinde yazacağım adres netleşsin diye ararım, öbürü "dul kadın" damgası yememek için, bir başkası adamın başka bir kadına gittiğine kendisini ikna edemeyip başına bir şey geleceğinden korktuğu için. Çok farklıyız birbirimizden ve iyi ki farklıyız. Bu farklılıklarımız olduğu için, farklı pencerelerden baktığımız için daha renkli dünyamız! 


FARKLI PENCEREDEN

Geçenlerde, televizyonda eşini arayan çocuklu bir kadın haberi gördüm. Eşinin arabasının bagajında kadın çamaşırları görmüş, eşi bunun üzerine onu sevmediğini hayatında başka biri olduğunu ve çekip gideceğini söylemiş. Sonra da bir kaç gün içinde ortadan yok olmuş. 

Program uzundu. Arama çabalarını, üstüne yapılan yorumları izlemek ve dinlemek içimden gelmedi. Sadece, eşinin kendisini aldattığını, başkasını sevdiğini bile bile arayan kadını düşündüm. Adam, ortada bir kadın olmadan kaybolsa belki endişe etmek, türlü felaket senaryoları kurmak olası ama adam belli ki söylediği gibi gitmiş işte. Az bir olasılıkla başına başka bir durum geldiyse onu bilmem ama terkedilmişsin. Ekran aracılığıyla adamı geri isteme çabası niye? Çocuk, babasız kalmasın diyeyse, zaten belli ki adamın derdi değil. 

Sonra, her birimizin aynı durumlara verdiği ne çok olasılık olabileceğini düşündüm bir de. Ben, ararsam boşanma dilekçesinde yazacağım adres netleşsin diye ararım, öbürü "dul kadın" damgası yememek için, bir başkası adamın başka bir kadına gittiğine kendisini ikna edemeyip başına bir şey geleceğinden korktuğu için. Çok farklıyız birbirimizden ve iyi ki farklıyız. Bu farklılıklarımız olduğu için, farklı pencerelerden baktığımız için daha renkli dünyamız! 


8 Ocak 2015 Perşembe

BİR YAŞIMA DAHA GİRDİM

"Bir yaşıma daha girdim." sözü, bugün geçerli benim için. Ailemden fiziki olarak ayrı ama diğer sevdiklerimin mesajları, telefonları, sürprizleri ve hediyeleri ile geçti bugün. FB hatırlattı belki bir kısmına ama olsun:) 


BİR YAŞIMA DAHA GİRDİM

"Bir yaşıma daha girdim." sözü, bugün geçerli benim için. Ailemden fiziki olarak ayrı ama diğer sevdiklerimin mesajları, telefonları, sürprizleri ve hediyeleri ile geçti bugün. FB hatırlattı belki bir kısmına ama olsun:) 


6 Ocak 2015 Salı

YOL YORGUNU

Cuma günlerim zaten boş, perşembe de yılbaşı dolayısıyla tatil diye eve gitme planlarımı çok önceden yapmıştım. Babamı belki en azından bir sorunu nedeniyle doktora götürmeyi başarırım diye mesai saatlerinden yararlanayım diye Çarşamba için de mazeret izni aldım Salı gecesi yola çıkabilmek için. Belki izin alamam diye önceden aldığım bileti, sonradan bir gün öncesi için değiştirdim. Sonra Pazartesi yağan kar durmayınca, Salı gününden kar tatili ilan edildi 1,5 gün. İzni boşuna aldım yani. 

Gündüz yağış devam ettiği için otobüs firması Pamukkale'yi arayıp seferlerin iptal olup olmadığını sorduğumda, olursa mesaj atacaklarını söylediler. Gece, iki tramvayla aktarmalı yol tepip neredeyse iki saat sonra terminale ulaştım. Yol kenarından yolcu almak, firmadan firmaya, şoförden şoföre değişiyor bu şehirde. Neyse, terminale ulaştığımda İstanbul seferleri hariç tüm seferlerin iptal edildiğini öğrendim. Tırıs tırıs geri dönme çabası, şehir içi otobüslerin gelmemesi ve saatlerce firmayı arayıp, bekleyip tam taksiye binecekken başka bir firmanın servis aracıyla tekrar terminale dönüp tekrar servisle eve dönmem... Sinir harbi yaşadım, ailemi endişelendirdim ve o günden beridir yorgunluğumu atamadım. FB sayfalarına ilgilerinden dolayı teşekkür eden bir mesaj attım, o günden beri habire arıyorlar:)

Ertesi gün başka ifrit olduğum bir firmayla (seçenek yok!) öğlen otobüsü ile yollarda dura kalka Zonguldak'a gittim. "Bu valizi bu şehirde açmayacağım." inadım yüzünden bilet alıp otobüslerin gittiği herhangi bir yere gitmeyi bile düşündüm. O kadar mahsur kalmış hissettim ki, sanki doğuda kar yolları tıkayınca hastaneye bile ulaşamayan yurdum insanı acınasılığı çöktü üstüme. Gerçi benimki mutlu sondu, eve vardım. 

Yıllardır ilk defa yılbaşında evdeydim. Bizim için 1 Ocak,  babamın doğum günü olduğu için hep özeldir.İyi ki var:)

Bu arada yaklaşan doğum günüm için, bana kalsa hiçbir zaman almam diye kardeşlerim ve eşleri akıllı telefon ve tablet karışımı bir aygıt da aldılar, Minnoş elleriyle verdi hediyemi:) Doğum günümde onlardan uzakta olacağım ama erken kutlama yapmış olduk. 


YOL YORGUNU

Cuma günlerim zaten boş, perşembe de yılbaşı dolayısıyla tatil diye eve gitme planlarımı çok önceden yapmıştım. Babamı belki en azından bir sorunu nedeniyle doktora götürmeyi başarırım diye mesai saatlerinden yararlanayım diye Çarşamba için de mazeret izni aldım Salı gecesi yola çıkabilmek için. Belki izin alamam diye önceden aldığım bileti, sonradan bir gün öncesi için değiştirdim. Sonra Pazartesi yağan kar durmayınca, Salı gününden kar tatili ilan edildi 1,5 gün. İzni boşuna aldım yani. 

Gündüz yağış devam ettiği için otobüs firması Pamukkale'yi arayıp seferlerin iptal olup olmadığını sorduğumda, olursa mesaj atacaklarını söylediler. Gece, iki tramvayla aktarmalı yol tepip neredeyse iki saat sonra terminale ulaştım. Yol kenarından yolcu almak, firmadan firmaya, şoförden şoföre değişiyor bu şehirde. Neyse, terminale ulaştığımda İstanbul seferleri hariç tüm seferlerin iptal edildiğini öğrendim. Tırıs tırıs geri dönme çabası, şehir içi otobüslerin gelmemesi ve saatlerce firmayı arayıp, bekleyip tam taksiye binecekken başka bir firmanın servis aracıyla tekrar terminale dönüp tekrar servisle eve dönmem... Sinir harbi yaşadım, ailemi endişelendirdim ve o günden beridir yorgunluğumu atamadım. FB sayfalarına ilgilerinden dolayı teşekkür eden bir mesaj attım, o günden beri habire arıyorlar:)

Ertesi gün başka ifrit olduğum bir firmayla (seçenek yok!) öğlen otobüsü ile yollarda dura kalka Zonguldak'a gittim. "Bu valizi bu şehirde açmayacağım." inadım yüzünden bilet alıp otobüslerin gittiği herhangi bir yere gitmeyi bile düşündüm. O kadar mahsur kalmış hissettim ki, sanki doğuda kar yolları tıkayınca hastaneye bile ulaşamayan yurdum insanı acınasılığı çöktü üstüme. Gerçi benimki mutlu sondu, eve vardım. 

Yıllardır ilk defa yılbaşında evdeydim. Bizim için 1 Ocak,  babamın doğum günü olduğu için hep özeldir.İyi ki var:)

Bu arada yaklaşan doğum günüm için, bana kalsa hiçbir zaman almam diye kardeşlerim ve eşleri akıllı telefon ve tablet karışımı bir aygıt da aldılar, Minnoş elleriyle verdi hediyemi:) Doğum günümde onlardan uzakta olacağım ama erken kutlama yapmış olduk.