Program uzundu. Arama çabalarını, üstüne yapılan yorumları izlemek ve dinlemek içimden gelmedi. Sadece, eşinin kendisini aldattığını, başkasını sevdiğini bile bile arayan kadını düşündüm. Adam, ortada bir kadın olmadan kaybolsa belki endişe etmek, türlü felaket senaryoları kurmak olası ama adam belli ki söylediği gibi gitmiş işte. Az bir olasılıkla başına başka bir durum geldiyse onu bilmem ama terkedilmişsin. Ekran aracılığıyla adamı geri isteme çabası niye? Çocuk, babasız kalmasın diyeyse, zaten belli ki adamın derdi değil.
Sonra, her birimizin aynı durumlara verdiği ne çok olasılık olabileceğini düşündüm bir de. Ben, ararsam boşanma dilekçesinde yazacağım adres netleşsin diye ararım, öbürü "dul kadın" damgası yememek için, bir başkası adamın başka bir kadına gittiğine kendisini ikna edemeyip başına bir şey geleceğinden korktuğu için. Çok farklıyız birbirimizden ve iyi ki farklıyız. Bu farklılıklarımız olduğu için, farklı pencerelerden baktığımız için daha renkli dünyamız!
Sevdiğinden değil çaresizlikten... Aileler, gelinlikle gittin, kefenle çıkarsın dediğinden... O yüzden kadınlar okumalı, çalışmalı, ayakları üzerinde durmalı. Kocaları olan adamlara boyun eğmemek, şiddetine, aldatmasına katlanmamak için.
YanıtlaSilİlgili kadının sosyoekonomik durumunu, eğitim düzeyini falan bilmiyorum ama gidebilecekken gitmemeyi seçenler de var. Maddiyat, soyadının sağladığı statü gibi. Onun dışında, özellikle kız çocukları okumalı, meslek sahibi olup gerektiğinde gidebilme lüksüne sahip olmalı. Katılıyorum özetle:)
YanıtlaSil