TÜRKİYE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜRKİYE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2015 Pazartesi

ANI YAKALAMAK

Bu aralar çok konuşur ve şahit olur durumda olduğumuz bir şey var: Her anı fotoğraflayıp an kaydetme sapkınlığı. Sapkınlık diyorum çünkü herhangi bir gösteriyi adam akıllı izlemek ve anın keyfini çıkarmak yerine şipşak fotoğraflamak neyin kaygısı anlamak zor. 

Farkındayım eski zamanlardaki şık şıkıdım giyinip herhangi bir gösteri izleme döneminde olmadığınızın. Bu dönemler, o zamanlardan farklı olacak tabii ama daha baştan uyarı yapılmasına rağmen nedir kaçamak kaçamak telefonları çıkarıp flaş patlatmak?! Opera ve bale seyircisi seçkindir falan diye kandırmacaya da gerek yok. Daha geçen gün önümüzde oturan genç, sahneye sadece foto ve kamera çekimi için baktı üç saat içinde. Sözde, para verip bir sanatsal etkinliğe katıldı ama sorsak tek sahneyi hatırlamaz.Abartısız durum bu! Ama bütün bunlara rağmen çektiklerini sosyal medyaya yüklemekten geri kalmadı. O an orada, "şimdi ve burada"yı yaşamaktan uzak, sadece fiziken olmanın, ona buna sözüm ona sanatsever görünmenin ne anlamı var? Git evinde otur, Survivor izle, olmayan karizman çizilmez be adam!

ANI YAKALAMAK

Bu aralar çok konuşur ve şahit olur durumda olduğumuz bir şey var: Her anı fotoğraflayıp an kaydetme sapkınlığı. Sapkınlık diyorum çünkü herhangi bir gösteriyi adam akıllı izlemek ve anın keyfini çıkarmak yerine şipşak fotoğraflamak neyin kaygısı anlamak zor. 

Farkındayım eski zamanlardaki şık şıkıdım giyinip herhangi bir gösteri izleme döneminde olmadığınızın. Bu dönemler, o zamanlardan farklı olacak tabii ama daha baştan uyarı yapılmasına rağmen nedir kaçamak kaçamak telefonları çıkarıp flaş patlatmak?! Opera ve bale seyircisi seçkindir falan diye kandırmacaya da gerek yok. Daha geçen gün önümüzde oturan genç, sahneye sadece foto ve kamera çekimi için baktı üç saat içinde. Sözde, para verip bir sanatsal etkinliğe katıldı ama sorsak tek sahneyi hatırlamaz.Abartısız durum bu! Ama bütün bunlara rağmen çektiklerini sosyal medyaya yüklemekten geri kalmadı. O an orada, "şimdi ve burada"yı yaşamaktan uzak, sadece fiziken olmanın, ona buna sözüm ona sanatsever görünmenin ne anlamı var? Git evinde otur, Survivor izle, olmayan karizman çizilmez be adam!

18 Mart 2015 Çarşamba

BUGÜNE DAİR


Eleştirmene rağmen ülkeni seviyorsan, ortak dil ve tarihin birleştirici gücüne inanıyorsan ülkücü, kafatasçı hatta faşist olarak adlandırıldığımız bir dönemdeyiz. Her türlü "izm" ile yaftalanmaya inat milli bayramları ve bazı belirli gün ve haftaları seviyorum. 

Bugün de onlardan biri.

Babam ve büyükbabam askerliklerini Çanakkale'de yapmış. Her ailede olduğu gibi, bu savaşa gidip dönemeyen büyük aile üyelerimiz var. Gitmeden önce de, gördükten sonra da Çanakkale'yi sevdim belki de bu nedenlerle.

 Şu anda aynı yaşlarda gençleri eğitmeye çalıştığım için de, o günün ruhuna ayrı bir saygım var. Büyük Britanya'nın savaşın kucağına attığı ANZAKlara da. 

İlkokulda kendi yazdığım şiiri törende okurken nasıl bir ruh halendeysem, her yıl aynı duygularla karşılıyorum bu günü. Savaşın galibi de olunsa, kaybettiklerimizden dolayı mağlubuz aslında. Savaşlar olmasa da, kutlayacak galibiyetletimiz de olmasa keşke.

BUGÜNE DAİR


Eleştirmene rağmen ülkeni seviyorsan, ortak dil ve tarihin birleştirici gücüne inanıyorsan ülkücü, kafatasçı hatta faşist olarak adlandırıldığımız bir dönemdeyiz. Her türlü "izm" ile yaftalanmaya inat milli bayramları ve bazı belirli gün ve haftaları seviyorum. 

Bugün de onlardan biri.

Babam ve büyükbabam askerliklerini Çanakkale'de yapmış. Her ailede olduğu gibi, bu savaşa gidip dönemeyen büyük aile üyelerimiz var. Gitmeden önce de, gördükten sonra da Çanakkale'yi sevdim belki de bu nedenlerle.

 Şu anda aynı yaşlarda gençleri eğitmeye çalıştığım için de, o günün ruhuna ayrı bir saygım var. Büyük Britanya'nın savaşın kucağına attığı ANZAKlara da. 

İlkokulda kendi yazdığım şiiri törende okurken nasıl bir ruh halendeysem, her yıl aynı duygularla karşılıyorum bu günü. Savaşın galibi de olunsa, kaybettiklerimizden dolayı mağlubuz aslında. Savaşlar olmasa da, kutlayacak galibiyetletimiz de olmasa keşke.

17 Mart 2015 Salı

SOKAKTAKİ İHMALİN GETİRDİĞİ VAHŞET

Blog yazarları arasında sokakta hayranlar olsun mu, olmasın mı tartışması yaşanırken burnumun dibindeki olay son noktayı koydu. Köpekleri beslemek üzere onlara et vermeye çalışan genç kadın, sokak köpekleri tarafından parçalandı.

Bu bölgede bu kadar köpek oldugunu kar her yeri bastırana, tatile neden olana kadar fark etmemiştim. Bir de, etrafımda kopeklerle ilgili kaygıları tavan yapan arkadaşlarım olmasa belki bu kadar gözüme batmayacaktı. Hayvanları okşayabilme, tüylerine dokunabilme konusunda mesafemi yıkmaya çalışan biri olamasam da, onlarla ilişkim zarar vermeme ve korkup kaçmama üzerine kurulu kendimi bildim bileli. 

Ama!

Bu son olay, bu kadar yakında olunca köpeklerden korktuğu için otobüsten inip evine kadar ki mesafeyi taksiylet kat eden ya da netten köpeksavar sipariş eden arkadaşlarımın kaygılarının boşa olmadığını görüyorum. Onlara zarar verme niyetiyle değil besleme amacıyla yaklaşan birine böyle vahşice saldıracak düzeye getirdiysek bu hayvanları, birşeyleri eksik ve yanlış yaptık demektir. Aç kalmalarına, üşümelerine, devşirildikleri kurt refleksiyle davranmalarına umursamaz tavrımız, nasılsa bir yolunu bulup yaşarlar anlayışımız neden olmuştur bu olaya. 

Özetle, sokakta zaten var olanları katletmemeli, barınaklara hapsetmemeli ama denetimsiz, yiyeceksiz, aşısız, gözetimsiz bırakmamalı yerel yönetimler. Yeni sokak hayvanlarının üreyip durmasını da engellemeli!

SOKAKTAKİ İHMALİN GETİRDİĞİ VAHŞET

Blog yazarları arasında sokakta hayranlar olsun mu, olmasın mı tartışması yaşanırken burnumun dibindeki olay son noktayı koydu. Köpekleri beslemek üzere onlara et vermeye çalışan genç kadın, sokak köpekleri tarafından parçalandı.

Bu bölgede bu kadar köpek oldugunu kar her yeri bastırana, tatile neden olana kadar fark etmemiştim. Bir de, etrafımda kopeklerle ilgili kaygıları tavan yapan arkadaşlarım olmasa belki bu kadar gözüme batmayacaktı. Hayvanları okşayabilme, tüylerine dokunabilme konusunda mesafemi yıkmaya çalışan biri olamasam da, onlarla ilişkim zarar vermeme ve korkup kaçmama üzerine kurulu kendimi bildim bileli. 

Ama!

Bu son olay, bu kadar yakında olunca köpeklerden korktuğu için otobüsten inip evine kadar ki mesafeyi taksiylet kat eden ya da netten köpeksavar sipariş eden arkadaşlarımın kaygılarının boşa olmadığını görüyorum. Onlara zarar verme niyetiyle değil besleme amacıyla yaklaşan birine böyle vahşice saldıracak düzeye getirdiysek bu hayvanları, birşeyleri eksik ve yanlış yaptık demektir. Aç kalmalarına, üşümelerine, devşirildikleri kurt refleksiyle davranmalarına umursamaz tavrımız, nasılsa bir yolunu bulup yaşarlar anlayışımız neden olmuştur bu olaya. 

Özetle, sokakta zaten var olanları katletmemeli, barınaklara hapsetmemeli ama denetimsiz, yiyeceksiz, aşısız, gözetimsiz bırakmamalı yerel yönetimler. Yeni sokak hayvanlarının üreyip durmasını da engellemeli!

7 Mart 2015 Cumartesi

KA- DIN

Yarının Dünya Kadınlar Günü (aslında emekçi kadınlar!) olması dolayısıyla, eli kalem tutan, ağzı laf yapan, düşünmeye zahmet eden herkesin yazacak birkaç satırı, edecek birkaç kelamı ve üretecek fikri olacak bol bol. 9 Mart olduğunda ise, gündemimiz değişiverecek, nasılsa dünyada özellikle bu ülkede sık sık değişiverdiği gibi. 

         O yüzden, geçen yıl yazdığım şu yazıda olduğu gibi, kadın olduğumuz için cezalı ve mazlum hissettirmeyen mutlu azınlıktan sayılmamı sağlayan aileme teşekkür etmek, aynı şansa sahip olmayanları görüp halime şükredebilmekten utanmak dışında bir şey yapmak gelmiyor içimden.

KA- DIN

Yarının Dünya Kadınlar Günü (aslında emekçi kadınlar!) olması dolayısıyla, eli kalem tutan, ağzı laf yapan, düşünmeye zahmet eden herkesin yazacak birkaç satırı, edecek birkaç kelamı ve üretecek fikri olacak bol bol. 9 Mart olduğunda ise, gündemimiz değişiverecek, nasılsa dünyada özellikle bu ülkede sık sık değişiverdiği gibi. 

         O yüzden, geçen yıl yazdığım şu yazıda olduğu gibi, kadın olduğumuz için cezalı ve mazlum hissettirmeyen mutlu azınlıktan sayılmamı sağlayan aileme teşekkür etmek, aynı şansa sahip olmayanları görüp halime şükredebilmekten utanmak dışında bir şey yapmak gelmiyor içimden.

22 Şubat 2015 Pazar

KAFAMDA DELİ SORULAR

Demin, Manisa'da da yakılmış bir genç kız cesedi bulunduğuna dair bir haber çarptı gözüme. Özgecan'ın katilinin türlü şekillerde, çarşaf çarşaf fotoğraflarının her yerde yayınlanması, her gün ekranda boy göstermesi, bir nevi ünlü olması birilerini gaza getiriyor mudur diye düşünmeden edemedim. Andy Warhol'un herkesin 5 dakikalığına ünlü olacağımız öngörüsüyle gaza gelip, nasilsa kisa zamanda hapisten çıkacağını bilmek, başka canilere de gaz veriyordur diye endişeliyim.                                  

            Beynim, bu tür komplo teorileri uretmekle meşgul. Bir sapığın kafası nasıl çalışır bilmiyorum ama benim aklımı kurcalayanların, onun aklina gelmeyecegi ne malum!

KAFAMDA DELİ SORULAR

Demin, Manisa'da da yakılmış bir genç kız cesedi bulunduğuna dair bir haber çarptı gözüme. Özgecan'ın katilinin türlü şekillerde, çarşaf çarşaf fotoğraflarının her yerde yayınlanması, her gün ekranda boy göstermesi, bir nevi ünlü olması birilerini gaza getiriyor mudur diye düşünmeden edemedim. Andy Warhol'un herkesin 5 dakikalığına ünlü olacağımız öngörüsüyle gaza gelip, nasilsa kisa zamanda hapisten çıkacağını bilmek, başka canilere de gaz veriyordur diye endişeliyim.                                  

            Beynim, bu tür komplo teorileri uretmekle meşgul. Bir sapığın kafası nasıl çalışır bilmiyorum ama benim aklımı kurcalayanların, onun aklina gelmeyecegi ne malum!

14 Şubat 2015 Cumartesi

.... İSTİYORUM.

         Artık haber izlemeyi yüreğim kaldırmıyor ama kaçış da yok! Özgecan çarptı en son tokat gibi.                                                                  İmza kampanyasına katılmak, sayfamda paylaşmak, içten içe isyan etmek dışında da elimden bir şeyler gelsin istiyorum. Geciken ve hatta çoğu zaman yerini bulmayan adalet, bu kez bizleri şaşırtsın istiyorum. İstemek, başarmanın yarısı değil, bütünü olsun istiyorum. İsteyenin bir yüzü karaysa, bu ve benzeri olayların faillerinin hayatları kararsın istiyorum. 

.... İSTİYORUM.

         Artık haber izlemeyi yüreğim kaldırmıyor ama kaçış da yok! Özgecan çarptı en son tokat gibi.                                                                  İmza kampanyasına katılmak, sayfamda paylaşmak, içten içe isyan etmek dışında da elimden bir şeyler gelsin istiyorum. Geciken ve hatta çoğu zaman yerini bulmayan adalet, bu kez bizleri şaşırtsın istiyorum. İstemek, başarmanın yarısı değil, bütünü olsun istiyorum. İsteyenin bir yüzü karaysa, bu ve benzeri olayların faillerinin hayatları kararsın istiyorum. 

6 Ocak 2015 Salı

YOL YORGUNU

Cuma günlerim zaten boş, perşembe de yılbaşı dolayısıyla tatil diye eve gitme planlarımı çok önceden yapmıştım. Babamı belki en azından bir sorunu nedeniyle doktora götürmeyi başarırım diye mesai saatlerinden yararlanayım diye Çarşamba için de mazeret izni aldım Salı gecesi yola çıkabilmek için. Belki izin alamam diye önceden aldığım bileti, sonradan bir gün öncesi için değiştirdim. Sonra Pazartesi yağan kar durmayınca, Salı gününden kar tatili ilan edildi 1,5 gün. İzni boşuna aldım yani. 

Gündüz yağış devam ettiği için otobüs firması Pamukkale'yi arayıp seferlerin iptal olup olmadığını sorduğumda, olursa mesaj atacaklarını söylediler. Gece, iki tramvayla aktarmalı yol tepip neredeyse iki saat sonra terminale ulaştım. Yol kenarından yolcu almak, firmadan firmaya, şoförden şoföre değişiyor bu şehirde. Neyse, terminale ulaştığımda İstanbul seferleri hariç tüm seferlerin iptal edildiğini öğrendim. Tırıs tırıs geri dönme çabası, şehir içi otobüslerin gelmemesi ve saatlerce firmayı arayıp, bekleyip tam taksiye binecekken başka bir firmanın servis aracıyla tekrar terminale dönüp tekrar servisle eve dönmem... Sinir harbi yaşadım, ailemi endişelendirdim ve o günden beridir yorgunluğumu atamadım. FB sayfalarına ilgilerinden dolayı teşekkür eden bir mesaj attım, o günden beri habire arıyorlar:)

Ertesi gün başka ifrit olduğum bir firmayla (seçenek yok!) öğlen otobüsü ile yollarda dura kalka Zonguldak'a gittim. "Bu valizi bu şehirde açmayacağım." inadım yüzünden bilet alıp otobüslerin gittiği herhangi bir yere gitmeyi bile düşündüm. O kadar mahsur kalmış hissettim ki, sanki doğuda kar yolları tıkayınca hastaneye bile ulaşamayan yurdum insanı acınasılığı çöktü üstüme. Gerçi benimki mutlu sondu, eve vardım. 

Yıllardır ilk defa yılbaşında evdeydim. Bizim için 1 Ocak,  babamın doğum günü olduğu için hep özeldir.İyi ki var:)

Bu arada yaklaşan doğum günüm için, bana kalsa hiçbir zaman almam diye kardeşlerim ve eşleri akıllı telefon ve tablet karışımı bir aygıt da aldılar, Minnoş elleriyle verdi hediyemi:) Doğum günümde onlardan uzakta olacağım ama erken kutlama yapmış olduk. 


YOL YORGUNU

Cuma günlerim zaten boş, perşembe de yılbaşı dolayısıyla tatil diye eve gitme planlarımı çok önceden yapmıştım. Babamı belki en azından bir sorunu nedeniyle doktora götürmeyi başarırım diye mesai saatlerinden yararlanayım diye Çarşamba için de mazeret izni aldım Salı gecesi yola çıkabilmek için. Belki izin alamam diye önceden aldığım bileti, sonradan bir gün öncesi için değiştirdim. Sonra Pazartesi yağan kar durmayınca, Salı gününden kar tatili ilan edildi 1,5 gün. İzni boşuna aldım yani. 

Gündüz yağış devam ettiği için otobüs firması Pamukkale'yi arayıp seferlerin iptal olup olmadığını sorduğumda, olursa mesaj atacaklarını söylediler. Gece, iki tramvayla aktarmalı yol tepip neredeyse iki saat sonra terminale ulaştım. Yol kenarından yolcu almak, firmadan firmaya, şoförden şoföre değişiyor bu şehirde. Neyse, terminale ulaştığımda İstanbul seferleri hariç tüm seferlerin iptal edildiğini öğrendim. Tırıs tırıs geri dönme çabası, şehir içi otobüslerin gelmemesi ve saatlerce firmayı arayıp, bekleyip tam taksiye binecekken başka bir firmanın servis aracıyla tekrar terminale dönüp tekrar servisle eve dönmem... Sinir harbi yaşadım, ailemi endişelendirdim ve o günden beridir yorgunluğumu atamadım. FB sayfalarına ilgilerinden dolayı teşekkür eden bir mesaj attım, o günden beri habire arıyorlar:)

Ertesi gün başka ifrit olduğum bir firmayla (seçenek yok!) öğlen otobüsü ile yollarda dura kalka Zonguldak'a gittim. "Bu valizi bu şehirde açmayacağım." inadım yüzünden bilet alıp otobüslerin gittiği herhangi bir yere gitmeyi bile düşündüm. O kadar mahsur kalmış hissettim ki, sanki doğuda kar yolları tıkayınca hastaneye bile ulaşamayan yurdum insanı acınasılığı çöktü üstüme. Gerçi benimki mutlu sondu, eve vardım. 

Yıllardır ilk defa yılbaşında evdeydim. Bizim için 1 Ocak,  babamın doğum günü olduğu için hep özeldir.İyi ki var:)

Bu arada yaklaşan doğum günüm için, bana kalsa hiçbir zaman almam diye kardeşlerim ve eşleri akıllı telefon ve tablet karışımı bir aygıt da aldılar, Minnoş elleriyle verdi hediyemi:) Doğum günümde onlardan uzakta olacağım ama erken kutlama yapmış olduk. 


21 Aralık 2014 Pazar

VELİ TOPLANTISI

Bugün, okulda veli toplantısı vardı. Ara karneler dağıtıldı, notlar ve devamsızlıklarla ilgili resmi olarak bilgilendirildi veliler bu yolla. O yüzden, sınıflarda öğrencilere velilerin notları değil davranışları konuşmak için gelmelerini istediğimi özellikle belirttim geçen haftadan. E-okul çıktığından  beri zaten karne öncesi notlar öğrenilebiliyor. Karnenin bir esprisi kalmadı malımunuz. 

Not da, çalışmana, konsantrasyonuna, isteğine göre azalıp artabilen bir şey ama ara karnede de, karnede de davranış kısmı yok liselerde ve konuşulması en önemli konu da o bence. Yoksa, olumsuz davranışlar bir çığ gibi büyüyor, yanındakine de bulaşıp kartopu etkisiyle ileride toplum zararına da oluyor. Bu yüzden, olumsuz davranışlar kemikleşmeden, kişiliğin ayrılmaz parçaları haline gelmeden veliyi de dahil edip bertaraf edilebildiği kadar edilsin istiyorum. Kişilik, doğuştan gelen mizaç kadar dönüşüme ve değişime açık karakterden oluşuyor malum.

Bu yüzden, bugün not soranı da, notu yükselmek için  konuşmak isteyeni de es geçmedim ama konuyu hep davranışa getirmeye çalıştım manevra yaparak. Bunu yaparken de, olabildiğince olumlu özellik de araya sıkıştırmaya çalışarak. Çünkü bazı velilerin veli toplantısına gelirken ürktüğünü, çocuğuyla ilgili olumsuz sözler duyma beklentisiyle ayaklarının geri geri gittiğini gözlemliyorum yıllardır. Çok kırılgan, el yordamıyla yetiştirdiği çocuğun sosyalleştiğinde problemli olduğunu çaresizce izleyen, izleyici olma dışında bir şey yapamadığı yüzüne her seferinde tokat gibi çarpılan, cep telefonunu elinden düşürmeme gibi konularda evde uygulayamadığı kuralların okulda kesinkes uygulanmasını bekleyen, elinde pimi çekilmiş kendi ürettiği bombayla hayat boyu yaşamaya mahkum...

VELİ TOPLANTISI

Bugün, okulda veli toplantısı vardı. Ara karneler dağıtıldı, notlar ve devamsızlıklarla ilgili resmi olarak bilgilendirildi veliler bu yolla. O yüzden, sınıflarda öğrencilere velilerin notları değil davranışları konuşmak için gelmelerini istediğimi özellikle belirttim geçen haftadan. E-okul çıktığından  beri zaten karne öncesi notlar öğrenilebiliyor. Karnenin bir esprisi kalmadı malımunuz. 

Not da, çalışmana, konsantrasyonuna, isteğine göre azalıp artabilen bir şey ama ara karnede de, karnede de davranış kısmı yok liselerde ve konuşulması en önemli konu da o bence. Yoksa, olumsuz davranışlar bir çığ gibi büyüyor, yanındakine de bulaşıp kartopu etkisiyle ileride toplum zararına da oluyor. Bu yüzden, olumsuz davranışlar kemikleşmeden, kişiliğin ayrılmaz parçaları haline gelmeden veliyi de dahil edip bertaraf edilebildiği kadar edilsin istiyorum. Kişilik, doğuştan gelen mizaç kadar dönüşüme ve değişime açık karakterden oluşuyor malum.

Bu yüzden, bugün not soranı da, notu yükselmek için  konuşmak isteyeni de es geçmedim ama konuyu hep davranışa getirmeye çalıştım manevra yaparak. Bunu yaparken de, olabildiğince olumlu özellik de araya sıkıştırmaya çalışarak. Çünkü bazı velilerin veli toplantısına gelirken ürktüğünü, çocuğuyla ilgili olumsuz sözler duyma beklentisiyle ayaklarının geri geri gittiğini gözlemliyorum yıllardır. Çok kırılgan, el yordamıyla yetiştirdiği çocuğun sosyalleştiğinde problemli olduğunu çaresizce izleyen, izleyici olma dışında bir şey yapamadığı yüzüne her seferinde tokat gibi çarpılan, cep telefonunu elinden düşürmeme gibi konularda evde uygulayamadığı kuralların okulda kesinkes uygulanmasını bekleyen, elinde pimi çekilmiş kendi ürettiği bombayla hayat boyu yaşamaya mahkum...

17 Aralık 2014 Çarşamba

KUTU KUTU PENSE

"Kutu gibi ev"
"Kutu kutu pense"
"Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü"
"Pandora'nın Kutusu"
"Tele Kutu Yarışması"

Hooooooooop! Serbest çağrışım! 

Sabahın 6'sında veri toplama ile ilgili bir kabus görüp uyanıp bir daha da uyuyamadığımda, bugünün 17 Aralık olduğu düştü aklıma. Bir yıl önce kutu denince aklımıza gelen şeylere yenisi eklendi: "Ayakkabı Kutusu"!!!

O kutular, doldu, boşaldı. Sahiplerinin canı yanmadan kutu içindeki paralar, yandı, bitti, kül oldu. Yine her zamanki gibi zenginin parası, züğürdün çenesini yordu!

KUTU KUTU PENSE

"Kutu gibi ev"
"Kutu kutu pense"
"Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü"
"Pandora'nın Kutusu"
"Tele Kutu Yarışması"

Hooooooooop! Serbest çağrışım! 

Sabahın 6'sında veri toplama ile ilgili bir kabus görüp uyanıp bir daha da uyuyamadığımda, bugünün 17 Aralık olduğu düştü aklıma. Bir yıl önce kutu denince aklımıza gelen şeylere yenisi eklendi: "Ayakkabı Kutusu"!!!

O kutular, doldu, boşaldı. Sahiplerinin canı yanmadan kutu içindeki paralar, yandı, bitti, kül oldu. Yine her zamanki gibi zenginin parası, züğürdün çenesini yordu!

8 Aralık 2014 Pazartesi

KİŞİSEL TARİHE YANLIŞLARLA DOLU NOT DÜŞMEK

Yuvadan döndüğüm gün, kardeşim ve eşi beni terminale bırakmak üzere eve geldiler. Babamla B. (kardeşimin eşi), Hakan Şükür'ün milletvekili olmasına rağmen sosyal medyada "bazı" yerine "bağzı" yazması, Türkçe'nin doğru kullanımı üzerine bir sohbete giriştiler. 

Ben okuyucu olarak yazım yanlışlarına takılırım, içeriğe olan ilgimi kaybedip dikkatimi yazıya vermeye başlarım. Kalem ya da klavye kullanırken biraz özen beklerim. Bu, kişisel bir takıntı da olabilir, bir gereklilik de! Yoruma açık yani.

Sosyal medyada, hali hazırda bir editörümüz de yokken, yanlışlar yapmak olası. Kendi kendimizin editörüyken aynı barizlikte yazım yanlışı yapan bloglara takıldı aklım. Hata yapan ama bunu yazılar boyunca sürdüren, doğal olarak yanlışlara takılmaktan okuyucunun okumasını zorlaştıran. Tez yazarken, dergilerde editörlük de yapan bir danışmana sahip olduğumdan noktalı virgülü yanlış kullansam uyarı alabiliyorum, daha çok dikkat etsem de bazen gözden kaçabiliyor ama dikkat etmeye çalışıyorum. Bahsettiğim bloglarda ise sanki dikkat konusunda bir ihmal var çünkü ısrarla değişmiyor hatalar. Ayrı yazılması gereken "ki" ve "de"ler kavuşmuş, birleşik yazılması gerekenlerse gurbete düşmüş, kesme işaretleri başka bir gezegene gitmiş... 

Haber programlarında da alt yazılarda aynı hatalar yapılan bir ülkedeyiz, tamam ama kişisel tarihimize yanlışlarla dolu satırlarla iz bırakmaya çalışmak,önce kendimize, sonra okuyanlara haksızlık gibi geliyor.






KİŞİSEL TARİHE YANLIŞLARLA DOLU NOT DÜŞMEK

Yuvadan döndüğüm gün, kardeşim ve eşi beni terminale bırakmak üzere eve geldiler. Babamla B. (kardeşimin eşi), Hakan Şükür'ün milletvekili olmasına rağmen sosyal medyada "bazı" yerine "bağzı" yazması, Türkçe'nin doğru kullanımı üzerine bir sohbete giriştiler. 

Ben okuyucu olarak yazım yanlışlarına takılırım, içeriğe olan ilgimi kaybedip dikkatimi yazıya vermeye başlarım. Kalem ya da klavye kullanırken biraz özen beklerim. Bu, kişisel bir takıntı da olabilir, bir gereklilik de! Yoruma açık yani.

Sosyal medyada, hali hazırda bir editörümüz de yokken, yanlışlar yapmak olası. Kendi kendimizin editörüyken aynı barizlikte yazım yanlışı yapan bloglara takıldı aklım. Hata yapan ama bunu yazılar boyunca sürdüren, doğal olarak yanlışlara takılmaktan okuyucunun okumasını zorlaştıran. Tez yazarken, dergilerde editörlük de yapan bir danışmana sahip olduğumdan noktalı virgülü yanlış kullansam uyarı alabiliyorum, daha çok dikkat etsem de bazen gözden kaçabiliyor ama dikkat etmeye çalışıyorum. Bahsettiğim bloglarda ise sanki dikkat konusunda bir ihmal var çünkü ısrarla değişmiyor hatalar. Ayrı yazılması gereken "ki" ve "de"ler kavuşmuş, birleşik yazılması gerekenlerse gurbete düşmüş, kesme işaretleri başka bir gezegene gitmiş... 

Haber programlarında da alt yazılarda aynı hatalar yapılan bir ülkedeyiz, tamam ama kişisel tarihimize yanlışlarla dolu satırlarla iz bırakmaya çalışmak,önce kendimize, sonra okuyanlara haksızlık gibi geliyor.