Topu topu Zonguldak il merkezinde tek bir okul açıktı, o da butik okul gibi, az öğrencili bir Anadolu Lisesi. Yıllardır sınavla Anadolu Lisesi öğretmeni olma hakkı kazanıp sınavsız torpilliler yüzünden meslek lisesinde çalışmaya mahkum biri olarak çok cazip, hatta ailem yüz yüze, ben telefonla müdürüyle konuşunca doktoradan dolayı programda esnek davranacağını söyledi, daha da cazip. Zaten ailemi özlemek, yıllardır uzakta yaşamak, onlarla beraber kaç yılımızı beraber geçirebileceğimizi düşünmek vicdanımı zorluyor. Lojmanı da değiştirip taşınma ihtimali de var bir yandan. Bir yandan da, ailemle yaşadığımda 2 araç ya da 1 araç artı yürüme mesafesi. Üstüne psikolojik danışmanların ölçek doldurmada isteksiz olmalarından dolayı (Tembellikleri ayrı bir tez konusu!!!) şimdiye kadar bitirmeyi planladığım ve hala veri toplamaya devam ettiğim tezim. Tayin istesem bu yıl, tez bittiğinde üniversite kadrosu bulduğum yere yine tayin, 2 türlü iş yani.
Bir de, o okulun Roman mahallesiyle karşılıklı olması, benim o yolu kazasız belasız geçebilme endişem eklendi kafa karışıklığıma. Ben ki, lisansını böyle bir mahalleye kurulmuş bir üniversitede tamamlayıp üstüne aynı mahalleye atanıp 3 yıl görev yapmış biriyim ;İstanbul'da. Hatta, bir göreve yetişmek için taksiye binmeye çalıştığımızda şoför o mahalleye giremeyeceğini söylemişti öyle bir kötü imaj yani. Buna rağmen, okuldaki Roman öğrencileri hiç etiketlediğimi hatırlamıyorum hatta Karadenizli ve Doğulu ailelere tercih ettiğimi hatırlıyorum velilerin yaklaşımlarını. Bir de kültüre duyarlı p.d. kavramıyla ilgili tez yazıyorum ama tedirginliklerim varmış, bir farkındalık kazandım. Geçenlerde yolda annem, kardeşim ve yeğenimle yürürken yolumuzu çevirip laf atan ergen Romana takıldı aklım istemeden. Kendi ellerimle o tercihi yapamadım.
Bu süreçte, özellikle babamla annemin kafasını çok şişirdim. Hatta dün sabah çok uykumu almışım gibi sabahın 5:30'unda kalkıp 6.30'da babamı arayıp yine sordum. Biraz anlayışsız bir annem babam olsa, "Gelmezsen hakkımızı helal etmeyiz, ne öyle oralarda uzakta." deseler, duygu sömürüsü yapsalar daha kolay karar verir miydim bilmiyorum. "Yakınımızda olmanı isteriz ama kendini zora sokma, bitirince buralara yakın bir yerlere bakarız." falan deyince ihale bana kaldı.Kötü bir karar verince "Sizin yüzünüzden." deme hakkımı elimden almış oldular:)Ailesiyle uzakta yaşayıp ilişkileri de uzak olan arkadaşlarımın kalma kararını net alabilmelerine bile imrenecek hale gelmeye yakındım o süreçte. Nihayetinde, en kötü karar bile kararsızlıktan iyiymiş bir kez daha gördüm. Hizmet puanı benden daha yüksek puanlı biri o okula yerleşirse, "Yazsaydım da çıkmayacakmış!" deyip bir ferahlayacağım o derece:)
Ben de çok kararsız biriyim, bazen menüden yemek bile seçemiyorum illa ki yanımdaki birine "ya sen olsan hangisini seçersin şimdi?" diyorum, yanımdaki de kendi seçtiği yemeği öneriyor tabii ki, şaşkolozluğun daniskası bu kararsızlık.. Bırakmak lazım.
YanıtlaSilNormalde kararsız olmayan biri de kendince hayati kararlar alırken kararsızlık girdaplarında boğuluveriyormuş benim gibi. Yemek seçerken zorlanan arkadaşlarıma tebessüm eder, sabırla beklerim, en sonunda kendi seçtiğimi öneririm ben de:)
Sil