28 Haziran 2014 Cumartesi
TİK MACERAM VE AÇIK İLETİŞİM
Dün, uzun zamandır beklenen TİK (Tez İzleme Komitesi) vardı. Atlattım. Şeker hastası olup ne yapacağı belli olmayan bir prof pamuk şekeri kıvamına yakındı,diğer üniversiteden gelen zaten hep ılımlı sağolsun.
Benim hocam ise harikalar yarattı! Günler öncesinden gönderdiğim literatüre dönüt beklerken, yüksek lisans öğrencilerini de araya katıp toplu dönüt şöleni verecekmiş, ben eve gitme planları yaparken geceden e-posta atıp buyurdu, o da sağolsun! Müsait olup olmadığımzı sormuş sözde ama yola çıkacağımı öğrenince sabah arayıp çok kızdığını, teklif bile etmememi söyledi, moralimi bozup gerginliğime gerginlik ekledi.
Biz Ocak'tan beri veri toplarken sayı yok 300, yok 400 olsun diye artırmaya devam ediyor örneklem sayımızı. Bir de TİK sırasında, diğer hocalar sayının dert olmadığını, bunu destekleyen yayınlar olduğunu dile getirirken, bir makalede 1000 örneklemin mükemmel olduğunu görüp, "Emekli olana kadar veri toplatırmışım öğrencime, mükemmelliyetçiyim ya." deyiverdi kendisiyle dalga geçerek.
Enstitüye dilekçe yazmayı unutup resmi olarak haftaya giriyor gireceğim bir jüri yarattı kendince. Haziran'da girilmesi gereken jüriye girdim ama kağıt üzerinde Temmuz olacak, "Umarım bir sıkıntı çıkmaz" diyerek sıkılıp duruyorum enstitü müdürü hocadan teyidini almama rağmen.Ben her şeyi organize etmişken bir dilekçe yazacak altı üstü ama hatırlatma üstüne hatırlatma yaptığım halde ihale bana kalacaktı.
Tamam ben ters doğmuşum, annemin deyişiyle işlerim önce ters gider, ben toparlarmışım ama bir günde bu kadar sınanınca sınırlarımı aştım. Duygularını kolayca içinde tutamayan, özellikle de bunlar olumsuz duygularsa karşımdakinin yüzüne söylememenin ona haksızlık, bana da yük olduğunu düşünen biri olarak hocaya sabah onun sinirli olabileceğini ama moralimi bozduğunu, babamın ameliyat için beni beklediğini(tatile girince en azından annemle dönüşümlü refakat edebiliriz diye planlamıştım), onun mükemmeliyetçi olabileceğini ama benim "artık" olmadığımı, dilekçe konusunda da hafızasına hep güvenmiş olduğumu olaylar cereyan ettiğinde söyleyiverdim. Sabah "Aman sakın bir şey söyleme, hoca tezini bırakır." diyen bir arkadaşım bu halimi çılgınca buluyor ama sanırım beni tanıyan herkes, hoca da dahil bu huyumun farkında, o yüzden, gerilmeyip açık iletişimle duygularımızı ifade etmeye devam edebiliyoruz. Can çıkar huy çıkmaz diyenler doğru söylemiş, ne diyeyim:)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ay içime daral geldi Kalem Nasırı... Allah sana güç ve sabır versin! Bu tez hocaları.... Ahhhh. Burada doktora babası deniyor tez danışmanlarına biliyor musun, gerçekten de tahtalara vurayım ama analık babalık yapıyorlar, sadece sen dağıldıkça seni toparlamak ve arada seni düşünmeye itecek mantık soruları sormakla yükümlüler. Ben ilk geldiğimde Türkiye'den çok bocalamıştım, herşeyi kendim yapmak zorundayım, adam bana "sen nasıl düşünüyorsun" dan öte birşey demiyor, delireceğim. Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissetmiştim çünkü Türkiye'de alışmışız tez hocasının devamlı böyle karışmasına, bizim yerimize kararlar almasına, devmlı didiklemesine.. Biliyorsun bizim oralarda doktora değil tez hocası önemlidir derler. Burada tabii özgürlükten dağıldım :) yavaş yavaş öğrendim ayaklarım üzerinde durmayı da zor oldu tabii.
YanıtlaSilBu arada, aaaaaaa sen de mi ters doğmuşsun benim gibi?!?!?!? :D Heyooo kardiş! Dünyaya totomuzu göstererek gelmişiz işte, dünya da bizi böyle ilk başta zorlar sonra hadi hadi tamam geeeç der :D Doğru valla!
Benim tez danışmanın daha önce 3 tez öğrencisini kaçırdığı için, "Bir hayal kırıklığına daha dayanamam." demişti bir de başta. Böyle dilime geleni söyleyip bir denge tutturduk ama ben erken bitmesini istedikçe yeni icatlar çıkarması, delirtiyor. Bir de bu temalı konuşma yapmam lazım bir kez daha:)Biz, ters insanlar olmayalım da ters doğmuş olalım. Ben, bir de yandan yandan gelmişim ki, o da ayrı:)
Sil