27 Nisan 2021 Salı

EMEKLİLİKTE BAŞA TAKILANLAR

Bir şekilde çalışma hayatının içinde olmak, en çok işe  yarama hissini ve mesleğim itibariyle birilerine dokunmayı getiriyor bence. Daha ötesi, "

"Fazla derse gir,kurs al,etüt aç, parayı bol al!" parolasıyla çalışıp havuzlu ev taksidi ödeyen meslektaşlarım da var aynı okulda. İmrenme yerine derin bir acıma hissederken yakalıyorum kendimi ve maaş  karşılığı çalıştığım, ek dersim değil boş günüm olduğu için şükrediyorum. Sırf bu programı bulamam diye tayin isteme konusunu bile erteledim kaç yıldır, oysa habire yer değiştiririm ben ve doktora sonrası hala aynı terane  karın ağrım bile az ders sayesinde azalıyor, yoksa depresyonun eşiğinde olurdum eski okulumdaki tempoyla.

C. reddettiği tam zamanlı iş teklifi ve aldığı olumsuz tepkilerden bahsedince, uzun zamandır kendime ve yakın çevreme boca ettiğim, erken emeklilik hayallerim geldi aklıma. Çalışmayı seviyorum, ya öğrenci ya da ev dışı çalışan olduğum için başka alternatif de bilmiyorum aslında. Yine de en büyük hayalim, devletten emekli olup sırtımı sağlama alıp (sabit emekli maaşı), sonra özel bir üniversitede haftada bir ders ya da bir merkezde bir-iki danışanla seanslar şeklinde bir yaşam. İşten atılsam, "Zaten geçinecek emekli maaşım var" diyebilmek. İstemezsem, bırakma özgürlüğü. 

Anahtar sözcük bu: Özgürlük! 58 yaşına kadar dayatılan emeklilik yaşından sıyrılıp lisans sırasında kütüphanesinde 2 yıl çalıştığım üniversitem sigorta yapsaydı 53'te emekli olabileceğimi, aradaki bu 5 yılın çok değerli olduğunu düşünürken,çokça  da konuşurken yakalıyorum kendimi. Bu okulda, 65'te zorunlu emekli olan meslektaşlarıma " Keşke görev süresi becayişi de olsaydı." diye az söylenmedim. Vereyim bendeki fazla yılları, alsın kullansın:)

Uzun çalışma karşılığında daha fazla para, daha fazla prestij  veya ne arzuluyorsak; bu hepimizin hayali olmak zorunda değil. Belki daha az para, ve. ama daha çok zaman bazılarımızın ihtiyacı olan. Benimki de öyle en azından. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder