Geçen hafta raporlu olunca yuvaya döndüm fırsattan istifade. Zaten Minnoş, Ankara'ya doktora götürülecekti. Her nezle oluşunda ciğerleri doluyor ve hastanelik oluyor. Benden miras genetik yatkınlık olunca da astımdan şüphelenilmişti, o yüzden tavsiye üzerine bulunan bir doktorun yolunu tutması gerekti, ben de onunla alerji uzmanının yolunu tuttum meraktan.
Gitmeden bir de grip aşısı oldum, kolum balon gibi oldu ilk defa. Daha önce 4 kez aşı oldum, ilk üçünde gripten beterdi halim. Mide bulantısı, baş dönmesi, ses kısıklığı hafta boyunca sürmüştü, tek iyi yanı burun akıntısının olmamasıydı. Bazı bünyeler, bu tepkiyi verirmiş öğrendiğime göre. Bendeki de ne bahtsa, nadir bulunan özelliğim nanemolla bünyem:)
Bütün hafta hastalıkla geçmedi neyse ki! Kardeşim, çalışan bir anne olduğundan Minnoş'a annem ve babam bakıyor hafta içi. Ben de eklendim bakım veren listesine neredeyse 10 gün. Daha doğrusu, yeme, içme, alt temizleme, uyutma gibi temel ihtiyaçları annem halletti, ben işin eğlenceli kısmını devraldım. Sabah 8.30'da, gece geç yatmanın etkisiyle uykulu olsam da, o geliyor diye kalktım. Kahvaltı sonrası abuk subuk müziklerle deli gibi dans edip tepindik, bağırarak şarkıları deforme edip söyledim, onu güldürdüm, güldüm, eğlendim. Sadece 1 gün teze göz atabildim ama değdi.
Gelmeden 1 gün önce de küçük teyzesi dışında aile fertlerinin olduğu, baba tarafının da dahil olduğu, doktor randevusu nedeniyle gecikmeli kutladığımız bir doğum günü yaptık. Her fırsatta pasta üfleyen Minnoş, bu kez "İyi ki doğdun!" tezahüratı yapan sayısı artınca başka bir mest oldu. Hayran kitlesinin çoğalmasına sevindi yavrucak:) Uyku vakti gelince, yavaş yavaş evlerimizin yoluna koyulduk.
Babası bizi eve bırakmak üzereyken yaygarayı koparıp evin dış kapısında dikildi. Uyusun diye "Ben aşağıdan bir şeyler alıp geleceğim, sen evde bekle." diye bir martaval çıktı ağzımdan. Çocukcağız, babası bizi bırakıp eve dönünce arkasında beni aramış, "İye, iye" (Teyze, oluyor İYE:) diye. Gecenin köründe ağlama krizlerine girmiş. Çok kötü oldum, her şeyi anladığını unutup gaflete düştüm, yavrucağızı kandırmış bulundum. Alışmamış ağızda martaval patladı anlayacağınız! Minnoş'u üzdüğümle kaldım:(
Üstüne, ertesi gün yola çıkacakken bir de terminalde babası onu oyaladı, gözden kaybolduğumu önce fark etmedi ama tam arabalarına bineceklerken beni otobüste görüverdi, bir kıyamet de orada koptu. Ağlama krizlerine girmiş arkamdan yine. Dün de önce yattığım odayı, sonra bütün evi aramış bize gelince. Bulamayınca yine ağlamış. Özlenmek güzel de, onu üzmek değil!
Bütün hafta hastalıkla geçmedi neyse ki! Kardeşim, çalışan bir anne olduğundan Minnoş'a annem ve babam bakıyor hafta içi. Ben de eklendim bakım veren listesine neredeyse 10 gün. Daha doğrusu, yeme, içme, alt temizleme, uyutma gibi temel ihtiyaçları annem halletti, ben işin eğlenceli kısmını devraldım. Sabah 8.30'da, gece geç yatmanın etkisiyle uykulu olsam da, o geliyor diye kalktım. Kahvaltı sonrası abuk subuk müziklerle deli gibi dans edip tepindik, bağırarak şarkıları deforme edip söyledim, onu güldürdüm, güldüm, eğlendim. Sadece 1 gün teze göz atabildim ama değdi.
Gelmeden 1 gün önce de küçük teyzesi dışında aile fertlerinin olduğu, baba tarafının da dahil olduğu, doktor randevusu nedeniyle gecikmeli kutladığımız bir doğum günü yaptık. Her fırsatta pasta üfleyen Minnoş, bu kez "İyi ki doğdun!" tezahüratı yapan sayısı artınca başka bir mest oldu. Hayran kitlesinin çoğalmasına sevindi yavrucak:) Uyku vakti gelince, yavaş yavaş evlerimizin yoluna koyulduk.
Babası bizi eve bırakmak üzereyken yaygarayı koparıp evin dış kapısında dikildi. Uyusun diye "Ben aşağıdan bir şeyler alıp geleceğim, sen evde bekle." diye bir martaval çıktı ağzımdan. Çocukcağız, babası bizi bırakıp eve dönünce arkasında beni aramış, "İye, iye" (Teyze, oluyor İYE:) diye. Gecenin köründe ağlama krizlerine girmiş. Çok kötü oldum, her şeyi anladığını unutup gaflete düştüm, yavrucağızı kandırmış bulundum. Alışmamış ağızda martaval patladı anlayacağınız! Minnoş'u üzdüğümle kaldım:(
Üstüne, ertesi gün yola çıkacakken bir de terminalde babası onu oyaladı, gözden kaybolduğumu önce fark etmedi ama tam arabalarına bineceklerken beni otobüste görüverdi, bir kıyamet de orada koptu. Ağlama krizlerine girmiş arkamdan yine. Dün de önce yattığım odayı, sonra bütün evi aramış bize gelince. Bulamayınca yine ağlamış. Özlenmek güzel de, onu üzmek değil!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder