Minnoş, dün gece acillik olmuş, gece hastanede yatmış yine. Tabii ben bunu hastaneden çıktıklarında, küçük kardeşim sayesinde öğrendim. Bana da, ona da söylenmemiş üzülmeyelim diye.
Ailemin bizi üzüntülerden koruma mekanizması bu şekilde işliyor çoğu zaman. Çaresi olmayan, bir katkımızın olamayacağı, sadece üzülmekle yetineceğimizi düşündükleri olayları saklamayı tercih ediyorlar. Dedemin ve babaannemin ölümü bir süre saklanmıştı, babam bayılıp düşünce, Minnoş yine hastanelik olunca da durum değişmedi. Bulaşıcı mıdır bilmem, eniştem de teyzemin kanserin son evresinde olduğunu hepimizden saklamıştı biz onu ilk evrede zannedip umutla beklerken. Şoku atlatmamız uzun sürdü haliyle.
Süreç ya da sonuç olumsuz da olsa, saklanmaması taraftarıyım. Sevdiklerimizi korumak, üzmemek adına olumsuzlukları saklamak onları olumsuzluklar karşısında hazırlıklı kılmıyor, olumsuzluklara karşı aniden bir emrivakiyle karşı karşıya bırakıveriyor. İçsel bir süreçten geçip kabullenmeye giden yola hazırlık yapabilecekken, pat diye süreçten habersiz sonucun içine itiveriyor.
Hayat, maalesef her zaman olumlu gelişmelerle selamlamıyor bizi. Koruma dürtüsüyle gerçekleri saklamak, haber alma özgürlüğü kadar gardımızı almayı da engelliyor bence.
13 Ekim 2014 Pazartesi
HABERDAR OLMA HAKKI
Minnoş, dün gece acillik olmuş, gece hastanede yatmış yine. Tabii ben bunu hastaneden çıktıklarında, küçük kardeşim sayesinde öğrendim. Bana da, ona da söylenmemiş üzülmeyelim diye.
Ailemin bizi üzüntülerden koruma mekanizması bu şekilde işliyor çoğu zaman. Çaresi olmayan, bir katkımızın olamayacağı, sadece üzülmekle yetineceğimizi düşündükleri olayları saklamayı tercih ediyorlar. Dedemin ve babaannemin ölümü bir süre saklanmıştı, babam bayılıp düşünce, Minnoş yine hastanelik olunca da durum değişmedi. Bulaşıcı mıdır bilmem, eniştem de teyzemin kanserin son evresinde olduğunu hepimizden saklamıştı biz onu ilk evrede zannedip umutla beklerken. Şoku atlatmamız uzun sürdü haliyle.
Süreç ya da sonuç olumsuz da olsa, saklanmaması taraftarıyım. Sevdiklerimizi korumak, üzmemek adına olumsuzlukları saklamak onları olumsuzluklar karşısında hazırlıklı kılmıyor, olumsuzluklara karşı aniden bir emrivakiyle karşı karşıya bırakıveriyor. İçsel bir süreçten geçip kabullenmeye giden yola hazırlık yapabilecekken, pat diye süreçten habersiz sonucun içine itiveriyor.
Hayat, maalesef her zaman olumlu gelişmelerle selamlamıyor bizi. Koruma dürtüsüyle gerçekleri saklamak, haber alma özgürlüğü kadar gardımızı almayı da engelliyor bence.
Ailemin bizi üzüntülerden koruma mekanizması bu şekilde işliyor çoğu zaman. Çaresi olmayan, bir katkımızın olamayacağı, sadece üzülmekle yetineceğimizi düşündükleri olayları saklamayı tercih ediyorlar. Dedemin ve babaannemin ölümü bir süre saklanmıştı, babam bayılıp düşünce, Minnoş yine hastanelik olunca da durum değişmedi. Bulaşıcı mıdır bilmem, eniştem de teyzemin kanserin son evresinde olduğunu hepimizden saklamıştı biz onu ilk evrede zannedip umutla beklerken. Şoku atlatmamız uzun sürdü haliyle.
Süreç ya da sonuç olumsuz da olsa, saklanmaması taraftarıyım. Sevdiklerimizi korumak, üzmemek adına olumsuzlukları saklamak onları olumsuzluklar karşısında hazırlıklı kılmıyor, olumsuzluklara karşı aniden bir emrivakiyle karşı karşıya bırakıveriyor. İçsel bir süreçten geçip kabullenmeye giden yola hazırlık yapabilecekken, pat diye süreçten habersiz sonucun içine itiveriyor.
Hayat, maalesef her zaman olumlu gelişmelerle selamlamıyor bizi. Koruma dürtüsüyle gerçekleri saklamak, haber alma özgürlüğü kadar gardımızı almayı da engelliyor bence.
10 Ekim 2014 Cuma
CANİLERİN KOLAYA KAÇIŞI: ÖLÜM
Münevver Karabulut'un katili C:G.'nin (adını açık yazsam sayfam kirlenecek gibi geliyor!), hapishanede intihar ettiği haberleri var bugünkü gazetelerde. Tek başına yattığı hücresinden başka bir yere geçip sabaha karşı kendisini boğduğu yazılmış. Ne kadar doğru, gerçekten kendisi mi yaptı emin değilim. Üniversitede yan dal psikoloji okumamın yanında asıl alanım iletişim benim. Yazılıp çizilenleri, resmin hangi kısmını göstermek istiyorlarsa onu gördüğümüzü bilerek okuyorum, izliyorum bu yüzden. İçini bilince daha bir temkinli olma ihtiyacı duyuyor insan!
Ölüm nedeni ne olursa olsun, sonuç bir katilin ölümü. Böyle durumlarda içsel bir sorgulama yaşıyorum ben. İçin için yüreğime su serpilirken, ölenin bir insan olduğu da- bu durumda olduğu gibi insanca davranmayan biri olsa da- dank ediveriyor birden. Münevver'in ailesinin ve kamu vicdanının feraha ermesi gibi bir düşüncenin yanı sıra ölenin ailesinin durumu geliveriyor aklıma. Bir yandan da, karşısındakinin ölüm şeklini olduğu gibi kendi ölüm şeklini de seçme lüksüne sahip çıkmak isteyen bir zavallı olduğunu düşünüyorum. Aldığı 24 yıllık cezanın çok az kısmını yatacağını bildiği halde bu fikre katlanamayan bir zavallıyı.
Bu beni kötü bir insan yapar mı bilmiyorum ama canilerin, katillerin, tecavüzcülerin herkes için adil olan sona yani ölüme bu kadar kolay sığınmalarını hiç adil bulmuyorum. Yüreğime su serpilse de bu böyle!
Ölüm nedeni ne olursa olsun, sonuç bir katilin ölümü. Böyle durumlarda içsel bir sorgulama yaşıyorum ben. İçin için yüreğime su serpilirken, ölenin bir insan olduğu da- bu durumda olduğu gibi insanca davranmayan biri olsa da- dank ediveriyor birden. Münevver'in ailesinin ve kamu vicdanının feraha ermesi gibi bir düşüncenin yanı sıra ölenin ailesinin durumu geliveriyor aklıma. Bir yandan da, karşısındakinin ölüm şeklini olduğu gibi kendi ölüm şeklini de seçme lüksüne sahip çıkmak isteyen bir zavallı olduğunu düşünüyorum. Aldığı 24 yıllık cezanın çok az kısmını yatacağını bildiği halde bu fikre katlanamayan bir zavallıyı.
Bu beni kötü bir insan yapar mı bilmiyorum ama canilerin, katillerin, tecavüzcülerin herkes için adil olan sona yani ölüme bu kadar kolay sığınmalarını hiç adil bulmuyorum. Yüreğime su serpilse de bu böyle!
CANİLERİN KOLAYA KAÇIŞI: ÖLÜM
Münevver Karabulut'un katili C:G.'nin (adını açık yazsam sayfam kirlenecek gibi geliyor!), hapishanede intihar ettiği haberleri var bugünkü gazetelerde. Tek başına yattığı hücresinden başka bir yere geçip sabaha karşı kendisini boğduğu yazılmış. Ne kadar doğru, gerçekten kendisi mi yaptı emin değilim. Üniversitede yan dal psikoloji okumamın yanında asıl alanım iletişim benim. Yazılıp çizilenleri, resmin hangi kısmını göstermek istiyorlarsa onu gördüğümüzü bilerek okuyorum, izliyorum bu yüzden. İçini bilince daha bir temkinli olma ihtiyacı duyuyor insan!
Ölüm nedeni ne olursa olsun, sonuç bir katilin ölümü. Böyle durumlarda içsel bir sorgulama yaşıyorum ben. İçin için yüreğime su serpilirken, ölenin bir insan olduğu da- bu durumda olduğu gibi insanca davranmayan biri olsa da- dank ediveriyor birden. Münevver'in ailesinin ve kamu vicdanının feraha ermesi gibi bir düşüncenin yanı sıra ölenin ailesinin durumu geliveriyor aklıma. Bir yandan da, karşısındakinin ölüm şeklini olduğu gibi kendi ölüm şeklini de seçme lüksüne sahip çıkmak isteyen bir zavallı olduğunu düşünüyorum. Aldığı 24 yıllık cezanın çok az kısmını yatacağını bildiği halde bu fikre katlanamayan bir zavallıyı.
Bu beni kötü bir insan yapar mı bilmiyorum ama canilerin, katillerin, tecavüzcülerin herkes için adil olan sona yani ölüme bu kadar kolay sığınmalarını hiç adil bulmuyorum. Yüreğime su serpilse de bu böyle!
Ölüm nedeni ne olursa olsun, sonuç bir katilin ölümü. Böyle durumlarda içsel bir sorgulama yaşıyorum ben. İçin için yüreğime su serpilirken, ölenin bir insan olduğu da- bu durumda olduğu gibi insanca davranmayan biri olsa da- dank ediveriyor birden. Münevver'in ailesinin ve kamu vicdanının feraha ermesi gibi bir düşüncenin yanı sıra ölenin ailesinin durumu geliveriyor aklıma. Bir yandan da, karşısındakinin ölüm şeklini olduğu gibi kendi ölüm şeklini de seçme lüksüne sahip çıkmak isteyen bir zavallı olduğunu düşünüyorum. Aldığı 24 yıllık cezanın çok az kısmını yatacağını bildiği halde bu fikre katlanamayan bir zavallıyı.
Bu beni kötü bir insan yapar mı bilmiyorum ama canilerin, katillerin, tecavüzcülerin herkes için adil olan sona yani ölüme bu kadar kolay sığınmalarını hiç adil bulmuyorum. Yüreğime su serpilse de bu böyle!
8 Ekim 2014 Çarşamba
SONA ERMEYEN YAZI
Yarın teyzemin 4. ölüm yıl dönümü. Ciddi anlamda yetişkinken kaybettiğim ilk yakınımın. En son lise ve üniversitede aile büyüklerimizi kaybetmiştik, yine çok acıydı ama bu başka. Teyzemi çok özlememin dışında, deli gibi ebeveynini kaybetmekten korkan benim için onları kaybetme ihtimalini habire hatırlattığı için belki de.
Hayattaki zor anlarımda aile fertlerimin yüzlerini gözümün önünden bir film şeridi gibi geçirip güç toplarım. Çocukken başladığım bir alışkanlık bu. O film şeridinden bir karenin kopması, fikir olarak bile katlanmakta güçlük çektiğim bir durum. Ne olursa olsun, "Ailem hayatta ya!" deyip katlanabilirmişim gibi gelir bu yüzden. Bu koşullu bir tahammül gücü, bu nedenle çok kırılgan, bunun da farkındayım. Çok küçükken bile hep birlikte ölmek için dualar ederdim, büyüyünce bencilce olduğunu fark edip vazgeçtim bu duadan, daha önce ölen olmayı ister oldum. Ölüm acısı, yaptıklarımdan / yapamadıklarımdan doğan vicdan azabı, özlem gibi ölümün getirdiği olumsuzluklardan kaçmak için...
SONA ERMEYEN YAZI
Yarın teyzemin 4. ölüm yıl dönümü. Ciddi anlamda yetişkinken kaybettiğim ilk yakınımın. En son lise ve üniversitede aile büyüklerimizi kaybetmiştik, yine çok acıydı ama bu başka. Teyzemi çok özlememin dışında, deli gibi ebeveynini kaybetmekten korkan benim için onları kaybetme ihtimalini habire hatırlattığı için belki de.
Hayattaki zor anlarımda aile fertlerimin yüzlerini gözümün önünden bir film şeridi gibi geçirip güç toplarım. Çocukken başladığım bir alışkanlık bu. O film şeridinden bir karenin kopması, fikir olarak bile katlanmakta güçlük çektiğim bir durum. Ne olursa olsun, "Ailem hayatta ya!" deyip katlanabilirmişim gibi gelir bu yüzden. Bu koşullu bir tahammül gücü, bu nedenle çok kırılgan, bunun da farkındayım. Çok küçükken bile hep birlikte ölmek için dualar ederdim, büyüyünce bencilce olduğunu fark edip vazgeçtim bu duadan, daha önce ölen olmayı ister oldum. Ölüm acısı, yaptıklarımdan / yapamadıklarımdan doğan vicdan azabı, özlem gibi ölümün getirdiği olumsuzluklardan kaçmak için...
4 Ekim 2014 Cumartesi
DALYA
Bu benim 100. yazımmış! Evimdeyim, hepimiz bir araya gelebildik:) Evden uzakta olduğum zaman diliminde yani hayatımın yarısında olduğu gibi, bayramlar benim için eve kavuşma vakitleri. Sevmediğim doğu ilinde tayinimin çıkmasını beklediğim günlere denk gelen tek bayram haricinde, tüm bayramlarda ailemle yan yanaydım. Dini ya da milli anlamı hep geri planda kalmıştır bu yüzden bayramlarımın.
100. yazıyı da, eve kavuşmanın sevinciyle yazayım diye beklettim, bekledim. Dalya derken evde olayım istedim. Salıdan beri buradayım, huzurluyum. Küçük atışmalara başlayacak kadar alıştım ev haline:)
İyi bayramlar, iyi tatiller, nice 100ler :)
100. yazıyı da, eve kavuşmanın sevinciyle yazayım diye beklettim, bekledim. Dalya derken evde olayım istedim. Salıdan beri buradayım, huzurluyum. Küçük atışmalara başlayacak kadar alıştım ev haline:)
İyi bayramlar, iyi tatiller, nice 100ler :)
DALYA
Bu benim 100. yazımmış! Evimdeyim, hepimiz bir araya gelebildik:) Evden uzakta olduğum zaman diliminde yani hayatımın yarısında olduğu gibi, bayramlar benim için eve kavuşma vakitleri. Sevmediğim doğu ilinde tayinimin çıkmasını beklediğim günlere denk gelen tek bayram haricinde, tüm bayramlarda ailemle yan yanaydım. Dini ya da milli anlamı hep geri planda kalmıştır bu yüzden bayramlarımın.
100. yazıyı da, eve kavuşmanın sevinciyle yazayım diye beklettim, bekledim. Dalya derken evde olayım istedim. Salıdan beri buradayım, huzurluyum. Küçük atışmalara başlayacak kadar alıştım ev haline:)
İyi bayramlar, iyi tatiller, nice 100ler :)
100. yazıyı da, eve kavuşmanın sevinciyle yazayım diye beklettim, bekledim. Dalya derken evde olayım istedim. Salıdan beri buradayım, huzurluyum. Küçük atışmalara başlayacak kadar alıştım ev haline:)
İyi bayramlar, iyi tatiller, nice 100ler :)
28 Eylül 2014 Pazar
SİSTEMİN DÖNMEYEN ÇARKI
Geçtiğimiz perşembe okul tarafından bir toplantıda görevlendirildim. Dersim bitti, saatlerce vakit geçsin diye bekleyip gittiğim toplantının baştan fos çıkacağını zaten bekliyordum ama görev icabı diye gittim yine de.
Farklı okullardan öğretmenler, yabancı dil öğretimi ile ilgili bir program ile ilgili ne anlatacaklarını bekledik. Önce Milli Eğitim'den bir yetkilinin teşrif etmesini, konuşma yapmasını, sonra da uygulayamayacağımız bir programla ilgili bilgi almayı. Her öğrencinin evinde bilgisayar, kulaklık, mikrofon gibi ekipmana sahip olmasını, okulda da öğrenci başına aynı ekipmanın bulunduğu sınıfları gerektiren programı. Yok öyle bir imkan yani.
Milli Eğitim Müdürü emretmiş, bir sürü imkan gereken bu programı uygulamamızı. Her işimizde olduğu gibi, "Önce altyapı, sonra eylem" demeden, sırça köşkünde oturup altyapıdan önce eylemi seçerek. Akıllı tahta ve tablette de aynı şey oldu, bizim okul pilot bölgede olmasına rağmen, bulunduğu bölge akıllı tahta kurulumuna elverişli değil mesela. Elektriği olmayan köylere dağıtılan seçim buzdolapları gibi MEB'in her icraatı! Okumak istemeyeni AB'ye şirin görünmek için zorla diplomalı yaptıkları gibi her yenilik bir marazla, bir imkansızlıkla baştan yanlış yapılıyor. Ben içindeyken çok yoruldum bu sistemin. Öğrenci olarak da yormuşlardı değişimlerden, öğretmenlik daha da çarkın içinde ezilmek demek. Doktoram bitince bu sistemden temelli çekip gitme şansım olabilir, hiyerarşisi yüzünden üniversite ne kadar şans ondan da emin değilim, ama hep bu sistemin içinde kalacak, manevra yapmaya mecali, isteği, direnci kırılmışlara kolay gelsin!!!
Farklı okullardan öğretmenler, yabancı dil öğretimi ile ilgili bir program ile ilgili ne anlatacaklarını bekledik. Önce Milli Eğitim'den bir yetkilinin teşrif etmesini, konuşma yapmasını, sonra da uygulayamayacağımız bir programla ilgili bilgi almayı. Her öğrencinin evinde bilgisayar, kulaklık, mikrofon gibi ekipmana sahip olmasını, okulda da öğrenci başına aynı ekipmanın bulunduğu sınıfları gerektiren programı. Yok öyle bir imkan yani.
Milli Eğitim Müdürü emretmiş, bir sürü imkan gereken bu programı uygulamamızı. Her işimizde olduğu gibi, "Önce altyapı, sonra eylem" demeden, sırça köşkünde oturup altyapıdan önce eylemi seçerek. Akıllı tahta ve tablette de aynı şey oldu, bizim okul pilot bölgede olmasına rağmen, bulunduğu bölge akıllı tahta kurulumuna elverişli değil mesela. Elektriği olmayan köylere dağıtılan seçim buzdolapları gibi MEB'in her icraatı! Okumak istemeyeni AB'ye şirin görünmek için zorla diplomalı yaptıkları gibi her yenilik bir marazla, bir imkansızlıkla baştan yanlış yapılıyor. Ben içindeyken çok yoruldum bu sistemin. Öğrenci olarak da yormuşlardı değişimlerden, öğretmenlik daha da çarkın içinde ezilmek demek. Doktoram bitince bu sistemden temelli çekip gitme şansım olabilir, hiyerarşisi yüzünden üniversite ne kadar şans ondan da emin değilim, ama hep bu sistemin içinde kalacak, manevra yapmaya mecali, isteği, direnci kırılmışlara kolay gelsin!!!
SİSTEMİN DÖNMEYEN ÇARKI
Geçtiğimiz perşembe okul tarafından bir toplantıda görevlendirildim. Dersim bitti, saatlerce vakit geçsin diye bekleyip gittiğim toplantının baştan fos çıkacağını zaten bekliyordum ama görev icabı diye gittim yine de.
Farklı okullardan öğretmenler, yabancı dil öğretimi ile ilgili bir program ile ilgili ne anlatacaklarını bekledik. Önce Milli Eğitim'den bir yetkilinin teşrif etmesini, konuşma yapmasını, sonra da uygulayamayacağımız bir programla ilgili bilgi almayı. Her öğrencinin evinde bilgisayar, kulaklık, mikrofon gibi ekipmana sahip olmasını, okulda da öğrenci başına aynı ekipmanın bulunduğu sınıfları gerektiren programı. Yok öyle bir imkan yani.
Milli Eğitim Müdürü emretmiş, bir sürü imkan gereken bu programı uygulamamızı. Her işimizde olduğu gibi, "Önce altyapı, sonra eylem" demeden, sırça köşkünde oturup altyapıdan önce eylemi seçerek. Akıllı tahta ve tablette de aynı şey oldu, bizim okul pilot bölgede olmasına rağmen, bulunduğu bölge akıllı tahta kurulumuna elverişli değil mesela. Elektriği olmayan köylere dağıtılan seçim buzdolapları gibi MEB'in her icraatı! Okumak istemeyeni AB'ye şirin görünmek için zorla diplomalı yaptıkları gibi her yenilik bir marazla, bir imkansızlıkla baştan yanlış yapılıyor. Ben içindeyken çok yoruldum bu sistemin. Öğrenci olarak da yormuşlardı değişimlerden, öğretmenlik daha da çarkın içinde ezilmek demek. Doktoram bitince bu sistemden temelli çekip gitme şansım olabilir, hiyerarşisi yüzünden üniversite ne kadar şans ondan da emin değilim, ama hep bu sistemin içinde kalacak, manevra yapmaya mecali, isteği, direnci kırılmışlara kolay gelsin!!!
Farklı okullardan öğretmenler, yabancı dil öğretimi ile ilgili bir program ile ilgili ne anlatacaklarını bekledik. Önce Milli Eğitim'den bir yetkilinin teşrif etmesini, konuşma yapmasını, sonra da uygulayamayacağımız bir programla ilgili bilgi almayı. Her öğrencinin evinde bilgisayar, kulaklık, mikrofon gibi ekipmana sahip olmasını, okulda da öğrenci başına aynı ekipmanın bulunduğu sınıfları gerektiren programı. Yok öyle bir imkan yani.
Milli Eğitim Müdürü emretmiş, bir sürü imkan gereken bu programı uygulamamızı. Her işimizde olduğu gibi, "Önce altyapı, sonra eylem" demeden, sırça köşkünde oturup altyapıdan önce eylemi seçerek. Akıllı tahta ve tablette de aynı şey oldu, bizim okul pilot bölgede olmasına rağmen, bulunduğu bölge akıllı tahta kurulumuna elverişli değil mesela. Elektriği olmayan köylere dağıtılan seçim buzdolapları gibi MEB'in her icraatı! Okumak istemeyeni AB'ye şirin görünmek için zorla diplomalı yaptıkları gibi her yenilik bir marazla, bir imkansızlıkla baştan yanlış yapılıyor. Ben içindeyken çok yoruldum bu sistemin. Öğrenci olarak da yormuşlardı değişimlerden, öğretmenlik daha da çarkın içinde ezilmek demek. Doktoram bitince bu sistemden temelli çekip gitme şansım olabilir, hiyerarşisi yüzünden üniversite ne kadar şans ondan da emin değilim, ama hep bu sistemin içinde kalacak, manevra yapmaya mecali, isteği, direnci kırılmışlara kolay gelsin!!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)