Neyse, ben itfaiyenin gelecegini haber aldım, yattim yatağa. Sonra bir ara geldi mi diye kontrol ettim, gelmiş. Minnoş için, "İtfaiyeci Sam bize geldi." temalı bir fotoğrafını çeksem mi diye içimden geçti, yetişkin benim çocuk benimi durdutdu ( Mesleki jargon da olsun biraz:) Bknz. TRANSAKSİYONEL ANALİZ) Teli açmaya da üşenmiştim itiraf edeyim.
8 ve 9 Aralık'ta gittiğim İş Güvenliği ve Sağlığı seminerinde, her apartmanda yangın tüpü olması gerektiği ama bizde olmadığı, ilk iş ev tipi bir tane edinmek gerektiği düşüncesi ve kalorifer yanmaz da üşürüm diye battaniyemi de üzerime alma temkinliliği ile öğleye kadar uyudum. Resmen yangın tehlikesi biti mi diye düşünmeden uyudum, resmen!
Minnoş parktayken hiiileyip duran, kongreye gitmeden önce stresten bir adet beyaz tel edinen bendeniz, hayati bir tehlike olunca yatırırdım. Eskişehir'de deprem olduğunda da, dışarı fırlayan üst kat komşumun aksine depremin şiddetine bakmak için haberleri okumuştum netten! Bu nasıl bir şuursuzluktur bilmem. Sanki intihara eğilimliyim de, en ufak bir afet ve kaza bana yardımcı olsun diye beklemedeyim. Oysa güvende olma, hayattaki en önemli önceliklerimden, Maslow amcanın en sevdiğim basamaklarından. Bir yandan genel anlamda daha temkinli ve panik olan kendime şaşıyorum, bir yandan da "İtfaiye çağrılmış, gelmiş, zaten güvendeydim, annem ve babam da olayı takipteydi.Babam da düşmemiş." diyorum. Çözemedim ben beni, anlayan beri gelsin :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder