6 Mart 2022 Pazar

BOYKOT

Körfez Savaşı'nı televizyondan izlemek durumunda kalan bir kuşağın mensubu olarak, Milenyum'da savaşların bilim, teknoloji ve akıl dolu olacağını, sıcak çatışmaların yok olacağını hayal ederdim. Z kuşağının dilinden, bu günkü durumumuz:Hayaller... Hayatlar... 😞

Savaşın galibi yok, savaş şöyle böyle dememiz nafile çünkü birileri canı istiyor ya da gaza geldi diye savaşıp duracak, biz de şahit olup derdimize dert ekleyeceğiz. Azıcık duyarlı olan herkes, din, ırk ve coğrafya gözetmeden savaşın mağdurları ile gönül birliği yapacak. Bir kısımsa, sadece  'Ukraynalı kadın mülteciler'e kucak açacak!

Savaş sınırları dışındaki ülkelerde de, savaş boykotları da yine,  İtalya'ya kızıp Roma Hukuku kitabı yakma zekasında devam edecek görünüyor. Tolstoy, Dostoyevski gibi yazarların kitaplarının müfredattan çıkarılması, Rus bestecilerin eserlerinin repertuvarlarda yer almaması gibi akla ziyan protestolar! Hadi şimdi yasakladınız, hafızalarda yer almasını, okunan romanlardan kalanları ne yapacaksınız? Hafızaları temizleyip boykot sona erince geri mi yükleyeceksiniz?

4 Mart 2022 Cuma

MASKE KİMSİN SEN?

 Saldım çayıra, Mevlam kayıra mantığıyla maske konusunda bir gevşeklik getirildi bu hafta.  Özdenetim abidesi halkımız(!), mesafe ve havalandırma yeterliyse kapalı alanda da maske takmayabileceğini öğrendi. Öyle havada bir tanım ki bizim ülkeye göre. 

Bugün, diş hastanesinde annemin uyardığı bir genç kız, hastaneler bu kapsam dışında olmasına rağmen, " Siz takıyorsunuz, yeterli!" diye bir savunma yaptı daha biraz önce. (Yine bir hastaneden bildiriyorum!) 

Dolmuşta falan zaten tek cam açılsa, yeterli havalandırma var deyip maskeyi indiren bir güruh olacak, okullarda hala maske zorunlu ama gel de ergenlere anlat! Daha katı kurallar varkn bile, " Öğretmenin maske tak derse  takma, şikayet ederim."diyen veli biliyorum ben. 

Bilal'e anlatır gibi tek tek  "Orada yasak, burada değil" diye tabela asılmadıkça insanların sağduyusuna kaldık. Açık havada maskeye devam edip bekliyorum sonucu. 

27 Şubat 2022 Pazar

KARA

2 gün önce, kaçak bir maden ocağında göçük oldu burada yine. Bir öğrencim, 10 yaşında babasız kaldı. Ağabeyi eski öğrencimiz, o da 12 zaten. Bir de, daha küçükleri varmış. 

Buraya geldiğimden beri ilk değil bu tarz ölümlerde babasını kaybeden öğrencimin olması. Her seferinde, aynı yürek tutulması, en çok çocuklara üzülmek! 

İstanbul'da yaşarken de, görev yaptığım ilk yıldan bir öğrencim göçük altında kalıp can vermişti. Televizyonda haberlerde izleyip donup kalmıştım. Hüngür hüngür  ağlamıştım fakir ve zavallı haline, ekranda sadece bir isim olarak yer almasına.

"Fıtratında var!" denilip öylesine görmezden gelinen bir konu ki, kaçak ocaklar, kaçak olmasa da iş güvenliğinin hiçe sayıldığı yapılar ve kaçınılmaz kazalar, daha doğrusu cinayetler! Üstelik bu olayda, ocağın sahibi de kendi ailesinden. Geçim derdinden ya da paragözlükten, yok olup giden bir hayat ve geride kalanların acısı. Anlatabilirse birileri o çocuklarabu yaşta fıtratında illa babasız kalmak mı vardı diye, bize de susmak düşecek.

18 Şubat 2022 Cuma

YORUCU HAFTA

Korona muhabiri gibi olacak ama şehirde ve okulda vakalar patladı! Kemoterapi beklerken de, akla iç açıcı konu gelmiyor, yine hastane, hastalık falan da olsa yazayım dedim. 

Koronayı bu kadar  dibimde hissetmemiştim  diyeceğim ama  yok! Aklıma 5 Aralık 2020'de, biz babamı enfeksiyon doktoru var diye yol tepip uzak bir hastaneye götürmüşken, babamın uçan kuşla selamı sabahı esirgemeyen kişiliği sayesinde, maskesiz bir adamla muhabbeti geldi. Adam, ağzının dibine kadar eğilip sohbet ederken uyarınız nafile oldu. Sonra, adamın reçetesini yanlışlıkla bize verdiler o gidince: Nur topu gibi pozitif ! Bir şey olmadı o gün ama nasıl oldu bilmiyorum.

Geçen hafta da, yine zümre toplantısı vardı, okuldan aç çıkacaklarını  söyledi  3 arkadaş, 4 kişi aynı arabayla normalde toplu taşıma ile 2 araç olan başka  bir okula gidecektik. Neyse, toplantı öncesi yemek yeme faslı. Ertesi gün, gruptan biri sesinin kısıldığını, test yaptırdığını haber verdi. Sonuç: Pozitif.  Bizde bir şey yok şükür.

Evde ortak alanlarda maske  biri yanıma gelince maske derken fena oldum. Bir de, başka öğretmen yokmuş gibi beni bu okulla birlikte başka okula görevlendirmisler, kimsenin adı verilmemiş idareler tarafından, bizimkiler sazan. Yonetmelik, en az hizmet puanı olan görevlendirilir diyor, kimsenin kanun nizam taktığı yok. 2 araç  bir sürü insanla temas ve hastane için boş mesai saatinin kalmaması da bonus eziyet. Babamın durumunu ciddiye aldılar. Kanser bir işe yaradıysa buna yaradı. İptali için yok onunla konuş, yok dilekçe yaz, gerginlikten midem gitti, üstüne maske de astımı zorladı, anladım ki haksızlığa dayanmıyor. Bu diyarlarda, dayın yoksa  mağdursun da mağdursun 😞

Kendime de kızdım, baş edemedim kaygıyla, babamı da gerdim diye. Evrak gelene kadar da, hala son anda bir aksilik çıkacak endişesi. Adaletsizlik ne güvensiz yapmış bizi!

24 Ocak 2022 Pazartesi

COVIRGIN OLMAK

Covirgin,biraz ilaç adı gibi geliyor kulağa, Novalgine falan gibi. Oysa, pandeminin başından bugüne kadar Covid-19 konusunda bakir kalanlara verilen admış. 

Şom ağızlı bir tipim, bunu yazar ve yarın Covirgin unvanım yok oluverir birden ama nedense salakça bir mutluluk ve gurur var bünyede. Okula, hastaneye, salgın yokmuş gibi şuursuzca maskesiz, önlemsiz dolaşan güruha rağmen Covirgin olmak!

Yaşama sıkı sıkı tutunmak, hasta olmaktan korkmak falan değil korona olmama çabam. Birinin sebebi olmak, en büyük korkularımdan biri. Trafikte birinin ölümüne sebep olmak gibi bir vicdan azabı korkusu. O yüzden, korona olup da kendini karantinaya almayan, bunu saklayan, maske takmayan, toplum içinde yaşama kurallarını bilmeyen, bencil tiplerden iyice nefret eder oldum. Nefret ağır bir yük ama koronanın azıcık aklı olsa da, yok etse bu canlı türlerini diye düşünüp utanıyorum sonra kendimden. Onlar utanmadan ortalarda gezerken!



17 Aralık 2021 Cuma

1.M....

Ekonomi rayından çıkıp gidiyorken, bir sürü olumsuz duygu içimizde ve dışımızda patlarken 1.Mahveddin geyiği yine ortalığa şu serpti. Gezi'de ve ortalığın toz duman olduğu diğer olaylarda olduğu gibi,  yine ağlanacak halimize gülebilen bir millet olduğumuzu görüverdik bugün de!

Başka ülkelerde aynı şeyler yaşansa, toplu intiharlar falan yaşanır muhtemelen. Bizimse travma ile başa çıkma yöntemimiz oldu işi gırgıra vurmak. Yoksa, bir avuç zengin ve daha zengin olmakta olan azınlık ile vurdumduymaz ve şuursuz olanlar dışındaki herkes, topluca delirirdik 😞 


12 Aralık 2021 Pazar

REKLAMIN KÖTÜSÜ

Öncelikle, kestane balının diyarı Zonguldak'tan tüm blogger alemine selamlar 😀 

Bu iğrenç virali, doğru zeminde kullanmanın haklı utancını yaşıyor, Yerli Malı Haftası'na girerken bir yerli malın(!),yerli malını nasıl da tanıttığına, reklamın kötüsünün de olduğuna şahit oluyoruz. ".... ve Zonguldak" sonrası bu da varmış şehrin kaderinde.  Cumhuriyet'in ilk şehri falan olduğunu kimseler çok da bilmezken, gündüz kuşağında dillere düşmek, ödül törenlerinde bile aynı geyiğin konusu olmak! 

Neyse ne! Bahis kötü ama, bal gerçekten iyi 😀

9 Ekim 2021 Cumartesi

ÖLMEYEN BÜYÜYOR!

Çok uzun zamandır, "ara ver, seyrek yaz" modunda tavsadı blogum. "Ha bugün, ha yarın yazarım." ile "Toptan kapat, gitsin!" arasında salınırken ( kapatmaya karar vermeye daha yakınken, son anda  içindekileri yok etmeye kıyamayıp içe aktardım, yazılar yedeklenip yorumlar yok olmuş blog görüntülenirken!)zamanın ne kadar hızlı aktığını da bir kez daha fark ettim. Bir de, başladığım şey sürünse de kesip atmakta zorlandığımı, geçen süreye,verilen emeğe kıyamadığımı .O başka konu ama zamannnn, o fena!

Bugün küçük teyzemi kaybedeli tam 11 yıl oldu. Yine bir Cumartesi'ydi. Hayatta en büyük korkularımdan biri olan, başka şehirdeyken ölüm haberi almak gerçekleşti o gün. Teyzemle birlikte yer yön duygumu da kaybettim sanki o gün. Defalarca gittiğim otobüs firmasının bankosunu bulamayıp laboratuvar faresi gibi dolaştım terminalde. O afallama ve yalnızlık hissini unutamadım hala!

 O kadar anıya rağmen  onu en çok özdeşleştirdiğim Milka'dan aldığı Alman pastası ❤
Benim de,yeğenimle aynı yerde, onun  "kırmızı pasta" deyip bestelediği şarkılarda yer alan kalpli kırmızı pasta rituelimizin olması da bundan galiba. Arkamdan en çok bunu mu hatırlar bilmem ama!

Teyzemle aramızda 20 yaş varken, 9 oldu bu yıl. 
Arkasından tek tek giden anneannem ve büyük teyzem gibi ailenin kadınlarının meşhur sözünü doğrularcasına: " Ölmeyen büyüyor!"








 

27 Nisan 2021 Salı

EMEKLİLİKTE BAŞA TAKILANLAR

Bir şekilde çalışma hayatının içinde olmak, en çok işe  yarama hissini ve mesleğim itibariyle birilerine dokunmayı getiriyor bence. Daha ötesi, "

"Fazla derse gir,kurs al,etüt aç, parayı bol al!" parolasıyla çalışıp havuzlu ev taksidi ödeyen meslektaşlarım da var aynı okulda. İmrenme yerine derin bir acıma hissederken yakalıyorum kendimi ve maaş  karşılığı çalıştığım, ek dersim değil boş günüm olduğu için şükrediyorum. Sırf bu programı bulamam diye tayin isteme konusunu bile erteledim kaç yıldır, oysa habire yer değiştiririm ben ve doktora sonrası hala aynı terane  karın ağrım bile az ders sayesinde azalıyor, yoksa depresyonun eşiğinde olurdum eski okulumdaki tempoyla.

C. reddettiği tam zamanlı iş teklifi ve aldığı olumsuz tepkilerden bahsedince, uzun zamandır kendime ve yakın çevreme boca ettiğim, erken emeklilik hayallerim geldi aklıma. Çalışmayı seviyorum, ya öğrenci ya da ev dışı çalışan olduğum için başka alternatif de bilmiyorum aslında. Yine de en büyük hayalim, devletten emekli olup sırtımı sağlama alıp (sabit emekli maaşı), sonra özel bir üniversitede haftada bir ders ya da bir merkezde bir-iki danışanla seanslar şeklinde bir yaşam. İşten atılsam, "Zaten geçinecek emekli maaşım var" diyebilmek. İstemezsem, bırakma özgürlüğü. 

Anahtar sözcük bu: Özgürlük! 58 yaşına kadar dayatılan emeklilik yaşından sıyrılıp lisans sırasında kütüphanesinde 2 yıl çalıştığım üniversitem sigorta yapsaydı 53'te emekli olabileceğimi, aradaki bu 5 yılın çok değerli olduğunu düşünürken,çokça  da konuşurken yakalıyorum kendimi. Bu okulda, 65'te zorunlu emekli olan meslektaşlarıma " Keşke görev süresi becayişi de olsaydı." diye az söylenmedim. Vereyim bendeki fazla yılları, alsın kullansın:)

Uzun çalışma karşılığında daha fazla para, daha fazla prestij  veya ne arzuluyorsak; bu hepimizin hayali olmak zorunda değil. Belki daha az para, ve. ama daha çok zaman bazılarımızın ihtiyacı olan. Benimki de öyle en azından. 



13 Nisan 2021 Salı

AŞILANSAK ÇİÇEK AÇAR MIYIZ?

Bu sabah, telefonu açar açmaz  okulun gayri resmi  WhatsApp grubundan (MEB ve BİP sevgisi ayrı hikaye) aşı sırasının geldiğini, randevu aldığını yazan arkadaş  mesajları ile karşılaştım. Bir heyecanla e- nabız sayfasına ulaşıp aşı  onayı vereyim dedim, aile hekimini seçince pat inaktif aşı seçildi. Öğretmenlere Biontech falan haberleri vardı  ama e- nabız bundan habersiz gibi. 

Sonra oradan randevu falan almadan, MHRS'yi aradım. Aile hekimi zaten randevu takviminde kapalı,sistemden seçim yaptırmadı. Her koşulda mecbur aranacaktı yani.

Anneme Şubat'ta kolayca e-nabız üzerinden randevu alırken,  geçen hafta için babama da aynı sorun çıktı. Babam, doktorlar kemoterapi ilaçlarına ara vermesini ya da aşıyı seçmesi söylediği için beklemişti. Son gidişimizde,  yeni kararın beklemeden aşı önerisi olduğu iletildi. Kanser hastalarını da, ilaca 2 hafta öngörülmeden aşılıyorlar yani. Doktor, aşı  ile ilgili tek bildiklerinin kemoterapi sürecinin aşı etkisini azalttığı gerçeği olduğunu söyledi 😞 

(Aradan geçen 3 yılda, kanserle ilgili hala milim milim ve el yordamıyla ilerlendiğini, kararların bile anlık olduğunu görmekten ve yaşamaktan yorgunum. Tek başına, sosyal destekten yoksun birinin bu süreçte işi çok zor. Okumadan, sormadan, koşturmadan, bir sürü hatayı düzeltmeye çalışmadan yürümüyor hiçbir iş!)

Kendi randevuma gelince, şehrin taa tepedeki Biontech yapan güzide (!)hastanesinden randevu alabildim. Euro almış  başını giderken, koronaher yerde cirit atarken evden zor çıkıyoruz ama Avrupa  kafatasçılık yapar da sınırları aşamam diye de kaygılarım baskın çıktı biraz. Daha çok da, daha önceden de bahsettiğim ülke ve teknolojisi seçimi etkili oldu, Alman disiplinini seçtim (Vallahi,  bir şu robot süpürgede aştı kendini Çin, araya reklam aldım:)

Alerjik reaksiyon falan olur mu diye de hafiften bir kaygım da yok değil. İlk grip aşısının, yerlerde süründüm çünkü. Yine de ötekine meyletmedi  gönlüm:) Yarını bekleyip göreceğiz.