11 Nisan 2014 Cuma

"AH BİR ATAŞ VER"ME!


"Hayatım boyunca ağzıma sigara koymadım." diyebilme şansımı, daha yeni doğduğumda şimdi hayatta olmayan karşı komşumuz elimden almış. Ben ortalığı yıkarcasına, çığlık çığlığa ağlarken ağzındaki sigarayı benim ağzıma tutuşturup emziğimi ağzına alıvermiş:) 

Sigarayla erken başlayan maceram, neyse ki devam etmedi. O olay haricinde, sigarayı hiç denemedim, niyet de etmedim böyle bir şeye. Evde, günde 3 pakete yakın sigara içen bir adet baba, içmediği halde bir dönem ev gezmelerinde sigara keyfi (!) yapmaya başlayan (ve sonra iyi ki hevesi geçen) bir adet anne ve üniversite çağında yurt arkadaşlarından etkilenip kafelerde sigara içme tecrübesi olan ve sonra bu merakından vazgeçen bir adet kız kardeş mevcutken hem de. Üniversiteden önce de, üniversitede gerek devlet yurdunda, gerekse üniversite yurdunda kalırken de sigara içen çok arkadaşım oldu. Zaten, bizim kuşak kapalı alanda sigara içmeme gerektiği gerçeğinden haberdar bile değildi, evinizde bile misafirden içmemesini rica etmek kaba bulunurdu. Ergenlikte, gençlikte dinlenen şarkılar bile "Son bir sigara içelim, öyle git gideceksen." gibi anlamsız mesajlarla doluydu. Bir sigara markasının reklamlarını süsleyen adamın logosu, dev afişler halinde boy gösterirdi. Sigara reklamlarının yasaklanması bile yadırgandı hatta.

Bütün "model olma/alma" literatürüne inat, başlamamak da mümkün yani. Aynı koşullara maruz kaldığı halde, sigaraya başlamamayı başarmış küçük kız kardeşim de, çok arkadaşım da var. Demek ki, istemeyince, irade kullanınca kötü alışkanlıklardan uzak durulabiliyor gerçeğinin örnekleriyiz hepimiz. Bu aralar, vizyondaki "Bırakmak İstiyorum." filmi, babamın uzun zamandır sigarayı bırakmak isteyip de o iradeyi gösterememesi, sigarayı bırakacağına söz verip çakmaklarını bana teslim eden öğrencilerim (Çok sevindim, "Onur Belgesi verdim hatta teşvik etmek için:), sigara dumanına maruz kalmamak adına açık hava yerine kapalı alanlara tıkılıp kaldığımız günlerin gelmesi,  bunların hepsi, bir de yazılış nedeni Dumlupınar'ın batması olsa da başlıktaki şarkı bu yazıyı yazmama neden oldu. 

İlgilenenler için: Bırakmak İstiyorum, kendisi de daha önce sigara bağımlısı terapist Emre Üstünuçar'ın sigarayı bırakmasını sağlayan Allen Carr'ın yöntemi üzerine kurulu. Çok az sinemada vizyonda olduğu ve buralara gelmediği için ben de izleyemedim ama nerede tanıtımı olsa izler ve babama haber verir durumdayım.

"AH BİR ATAŞ VER"ME!


"Hayatım boyunca ağzıma sigara koymadım." diyebilme şansımı, daha yeni doğduğumda şimdi hayatta olmayan karşı komşumuz elimden almış. Ben ortalığı yıkarcasına, çığlık çığlığa ağlarken ağzındaki sigarayı benim ağzıma tutuşturup emziğimi ağzına alıvermiş:) 

Sigarayla erken başlayan maceram, neyse ki devam etmedi. O olay haricinde, sigarayı hiç denemedim, niyet de etmedim böyle bir şeye. Evde, günde 3 pakete yakın sigara içen bir adet baba, içmediği halde bir dönem ev gezmelerinde sigara keyfi (!) yapmaya başlayan (ve sonra iyi ki hevesi geçen) bir adet anne ve üniversite çağında yurt arkadaşlarından etkilenip kafelerde sigara içme tecrübesi olan ve sonra bu merakından vazgeçen bir adet kız kardeş mevcutken hem de. Üniversiteden önce de, üniversitede gerek devlet yurdunda, gerekse üniversite yurdunda kalırken de sigara içen çok arkadaşım oldu. Zaten, bizim kuşak kapalı alanda sigara içmeme gerektiği gerçeğinden haberdar bile değildi, evinizde bile misafirden içmemesini rica etmek kaba bulunurdu. Ergenlikte, gençlikte dinlenen şarkılar bile "Son bir sigara içelim, öyle git gideceksen." gibi anlamsız mesajlarla doluydu. Bir sigara markasının reklamlarını süsleyen adamın logosu, dev afişler halinde boy gösterirdi. Sigara reklamlarının yasaklanması bile yadırgandı hatta.

Bütün "model olma/alma" literatürüne inat, başlamamak da mümkün yani. Aynı koşullara maruz kaldığı halde, sigaraya başlamamayı başarmış küçük kız kardeşim de, çok arkadaşım da var. Demek ki, istemeyince, irade kullanınca kötü alışkanlıklardan uzak durulabiliyor gerçeğinin örnekleriyiz hepimiz. Bu aralar, vizyondaki "Bırakmak İstiyorum." filmi, babamın uzun zamandır sigarayı bırakmak isteyip de o iradeyi gösterememesi, sigarayı bırakacağına söz verip çakmaklarını bana teslim eden öğrencilerim (Çok sevindim, "Onur Belgesi verdim hatta teşvik etmek için:), sigara dumanına maruz kalmamak adına açık hava yerine kapalı alanlara tıkılıp kaldığımız günlerin gelmesi,  bunların hepsi, bir de yazılış nedeni Dumlupınar'ın batması olsa da başlıktaki şarkı bu yazıyı yazmama neden oldu. 

İlgilenenler için: Bırakmak İstiyorum, kendisi de daha önce sigara bağımlısı terapist Emre Üstünuçar'ın sigarayı bırakmasını sağlayan Allen Carr'ın yöntemi üzerine kurulu. Çok az sinemada vizyonda olduğu ve buralara gelmediği için ben de izleyemedim ama nerede tanıtımı olsa izler ve babama haber verir durumdayım.

9 Nisan 2014 Çarşamba

MİMLE(N)MEK GÜZEL ŞEY:)



Tecrübesiz bir e-günlük yazarı olunca, bir de uzun süre "Yazayım, sevdiğim yazarları okuyayım, takibe ne hacet!" kafasında olunca blog yazarlarının yaygın eğilimlerinden habersiz kalmışım da haberim yok! Mimle(n)mek güzel bir şeymiş de, haberim yokmuş! Bu eğilimden haberdar olmamı sağlayan, güzel şeylerin de olduğunu bir kez daha hatırlamaya vesile olan Ceren'in Günlüğü'ne teşekkür ederim.


MİMLE(N)MEK GÜZEL ŞEY:)



Tecrübesiz bir e-günlük yazarı olunca, bir de uzun süre "Yazayım, sevdiğim yazarları okuyayım, takibe ne hacet!" kafasında olunca blog yazarlarının yaygın eğilimlerinden habersiz kalmışım da haberim yok! Mimle(n)mek güzel bir şeymiş de, haberim yokmuş! Bu eğilimden haberdar olmamı sağlayan, güzel şeylerin de olduğunu bir kez daha hatırlamaya vesile olan Ceren'in Günlüğü'ne teşekkür ederim.


7 Nisan 2014 Pazartesi

PAMİR'İN ARDINDAN!!!




- Çocuk sahibi olmaya karar verme evresinde çok düşünülmeli!

- Bu düşünce evresi uzadıkça, dünyaya çocuk getirmeme seçeneği daha makul hale gelebilir!
-Ne kadar korunup kollanmaya çalışılsa da, sosyalleşmeye başlayan bir çocuk dışarıdaki tehlikelere açık durumda!
-Sevdiklerini kaybetmekten, onların başına insan eliyle bir felaket gelmesinden korkuyorsan, sevdiğin yeni birinin dünyaya gelmesine vesile olmak çok korkutucu ve düşündürücü!
- Anne- babasının yaşadığı üzüntünün vicdan azabıyla karışması ne acı!
-Çocuğu kaybolanların, soru işaretleriyle yaşamaktansa  ölüsüne bile olsa bir şekilde çocuklarına kavuşma isteği duyduğu söylenir. Ne acı bir seçim!
-Ülkedeki bürokrasi yüzünden havuzların aranmasını geciktiren yetkililerin vicdanlarının durumu merak konusu!
-TV dizilerinde şipşak çözülen adli tıp olayları, bu örnekte ne kadar sürede çözülür,  bilinmez!
-AKUT iyi ki var!
-Sevdiklerine sabır dilerim!!!




PAMİR'İN ARDINDAN!!!




- Çocuk sahibi olmaya karar verme evresinde çok düşünülmeli!

- Bu düşünce evresi uzadıkça, dünyaya çocuk getirmeme seçeneği daha makul hale gelebilir!
-Ne kadar korunup kollanmaya çalışılsa da, sosyalleşmeye başlayan bir çocuk dışarıdaki tehlikelere açık durumda!
-Sevdiklerini kaybetmekten, onların başına insan eliyle bir felaket gelmesinden korkuyorsan, sevdiğin yeni birinin dünyaya gelmesine vesile olmak çok korkutucu ve düşündürücü!
- Anne- babasının yaşadığı üzüntünün vicdan azabıyla karışması ne acı!
-Çocuğu kaybolanların, soru işaretleriyle yaşamaktansa  ölüsüne bile olsa bir şekilde çocuklarına kavuşma isteği duyduğu söylenir. Ne acı bir seçim!
-Ülkedeki bürokrasi yüzünden havuzların aranmasını geciktiren yetkililerin vicdanlarının durumu merak konusu!
-TV dizilerinde şipşak çözülen adli tıp olayları, bu örnekte ne kadar sürede çözülür,  bilinmez!
-AKUT iyi ki var!
-Sevdiklerine sabır dilerim!!!




30 Mart 2014 Pazar

POZİTİF AYRIMCILIK

Apolitik olmakla suçlanan bir kuşağın çocuğu olarak, ulu orta politika konuşulmasından, fikirlerimizin birilerine dikta edilmesinden oldum olası hoşlanmam. Herkesin oy hakkını sandıkta kullanıp rengini bu şekilde belli etmesinden yanayım.

Malum, bugün ülkemizde yerel seçimler dolayısıyla hareketli saatler yaşanmakta. Ben de, yarın da okulların tatil olmasını fırsat bilip ailemin yanına kaçmak yerine burada kalıp sorumluluğumu yerine getirmeyi seçtim. sorumluluğun olmadığı yerde haktan da bahsedilemeyeceğine inanıyorum çünkü.

Bu kadar girizgahtan sonra sadede gelirsem, özellikle muhtar adayları hakkında afişlerini görmenin ötesinde bir fikrim yoktu ve yolda kafama takılanı uygulamaya karar verdim. "Bir muhtar adayını diğerlerinden farklı kılan ya yaşı, ya cinsiyetidir. Bunca yıl, her koltukta erkekleri gördük de ne oldu?! " diye düşünüp hemcinsimi kayırdım, tek kadın adaya pozitif ayrımcılık yapıverdim. Diğerlerinden daha üstün nitelikli birini sırf kadın diye seçmeye karşıyım ama öbür adaylar da, mahalleliye beyin ameliyatı yapacak değiller bu adaydan farklı olarak sayın okur. Kadın aday seçilirse, umarım kadın duyarlılığını kaybetmez ve "erkek gibi kadın" olmaz.

POZİTİF AYRIMCILIK

Apolitik olmakla suçlanan bir kuşağın çocuğu olarak, ulu orta politika konuşulmasından, fikirlerimizin birilerine dikta edilmesinden oldum olası hoşlanmam. Herkesin oy hakkını sandıkta kullanıp rengini bu şekilde belli etmesinden yanayım.

Malum, bugün ülkemizde yerel seçimler dolayısıyla hareketli saatler yaşanmakta. Ben de, yarın da okulların tatil olmasını fırsat bilip ailemin yanına kaçmak yerine burada kalıp sorumluluğumu yerine getirmeyi seçtim. sorumluluğun olmadığı yerde haktan da bahsedilemeyeceğine inanıyorum çünkü.

Bu kadar girizgahtan sonra sadede gelirsem, özellikle muhtar adayları hakkında afişlerini görmenin ötesinde bir fikrim yoktu ve yolda kafama takılanı uygulamaya karar verdim. "Bir muhtar adayını diğerlerinden farklı kılan ya yaşı, ya cinsiyetidir. Bunca yıl, her koltukta erkekleri gördük de ne oldu?! " diye düşünüp hemcinsimi kayırdım, tek kadın adaya pozitif ayrımcılık yapıverdim. Diğerlerinden daha üstün nitelikli birini sırf kadın diye seçmeye karşıyım ama öbür adaylar da, mahalleliye beyin ameliyatı yapacak değiller bu adaydan farklı olarak sayın okur. Kadın aday seçilirse, umarım kadın duyarlılığını kaybetmez ve "erkek gibi kadın" olmaz.

25 Mart 2014 Salı

KENAN IŞIK

Aslında hayatımızda yer almayan ama medya aracılığıyla bir tanıdık haline gelen öyle isimler var ki, başlarına bir şey geldiğinde yakınlarımıza bir şey olmuşcasına etkilenebiliyoruz. Benim için, Kenan Işık bu isimlerden biri. 

Bir bilgi yarışması sever olarak ben, Kim Milyoner Olmak İster'i takip ederim, onun kadar keyif almasam da Kelimenin Gücü'nü de takip ettim. Hatta Dadı'yı izledim. "Ses fetişisti miyim neyim?" diye sorguladım kendimi, sesinin izinden gidip ses tonunu etkileyici bulurken. Geç gelen tanınmışlığının hakkını verdiğini, sadece yarışma sunucusu olmadığını, sanat ve fikir adamı yanlarını da gösterebildiğini görmek de hep hayranlığımı artırdı. Yıllardır, taklitçilerine inat çene altına koyduğu eli, "düşünen adam" pozisyonundan taviz vermemesi, bilgisizliği cesurca eleştirmesi hep ona has özellikler olarak kaldı hafızamda. Bütün bu nedenler yüzünden, hastalığı ile ilgili haberleri izlerken bir yakınımmışcasına üzülürken ve dua ederken yakaladım kendimi. 

Yukarıdaki cümleleri yazarken birden fark ettim ki, geçmiş zamanla yazmışım neredeyse tüm paragrafı. İrkildim! Umarım, bir an önce iyileşir de, sesi daha uzun süre farklı nesillerin kulağında kalır. 

Not: Aynı duyguları annem de yaşıyormuş. Internet'le arası iyi olmadığından ara sıra anlık gelişmeleri sorduğu oldu!

KENAN IŞIK

Aslında hayatımızda yer almayan ama medya aracılığıyla bir tanıdık haline gelen öyle isimler var ki, başlarına bir şey geldiğinde yakınlarımıza bir şey olmuşcasına etkilenebiliyoruz. Benim için, Kenan Işık bu isimlerden biri. 

Bir bilgi yarışması sever olarak ben, Kim Milyoner Olmak İster'i takip ederim, onun kadar keyif almasam da Kelimenin Gücü'nü de takip ettim. Hatta Dadı'yı izledim. "Ses fetişisti miyim neyim?" diye sorguladım kendimi, sesinin izinden gidip ses tonunu etkileyici bulurken. Geç gelen tanınmışlığının hakkını verdiğini, sadece yarışma sunucusu olmadığını, sanat ve fikir adamı yanlarını da gösterebildiğini görmek de hep hayranlığımı artırdı. Yıllardır, taklitçilerine inat çene altına koyduğu eli, "düşünen adam" pozisyonundan taviz vermemesi, bilgisizliği cesurca eleştirmesi hep ona has özellikler olarak kaldı hafızamda. Bütün bu nedenler yüzünden, hastalığı ile ilgili haberleri izlerken bir yakınımmışcasına üzülürken ve dua ederken yakaladım kendimi. 

Yukarıdaki cümleleri yazarken birden fark ettim ki, geçmiş zamanla yazmışım neredeyse tüm paragrafı. İrkildim! Umarım, bir an önce iyileşir de, sesi daha uzun süre farklı nesillerin kulağında kalır. 

Not: Aynı duyguları annem de yaşıyormuş. Internet'le arası iyi olmadığından ara sıra anlık gelişmeleri sorduğu oldu!