6 Mart 2022 Pazar
BOYKOT
4 Mart 2022 Cuma
MASKE KİMSİN SEN?
Saldım çayıra, Mevlam kayıra mantığıyla maske konusunda bir gevşeklik getirildi bu hafta. Özdenetim abidesi halkımız(!), mesafe ve havalandırma yeterliyse kapalı alanda da maske takmayabileceğini öğrendi. Öyle havada bir tanım ki bizim ülkeye göre.
Bugün, diş hastanesinde annemin uyardığı bir genç kız, hastaneler bu kapsam dışında olmasına rağmen, " Siz takıyorsunuz, yeterli!" diye bir savunma yaptı daha biraz önce. (Yine bir hastaneden bildiriyorum!)
Dolmuşta falan zaten tek cam açılsa, yeterli havalandırma var deyip maskeyi indiren bir güruh olacak, okullarda hala maske zorunlu ama gel de ergenlere anlat! Daha katı kurallar varkn bile, " Öğretmenin maske tak derse takma, şikayet ederim."diyen veli biliyorum ben.
Bilal'e anlatır gibi tek tek "Orada yasak, burada değil" diye tabela asılmadıkça insanların sağduyusuna kaldık. Açık havada maskeye devam edip bekliyorum sonucu.
27 Şubat 2022 Pazar
KARA
2 gün önce, kaçak bir maden ocağında göçük oldu burada yine. Bir öğrencim, 10 yaşında babasız kaldı. Ağabeyi eski öğrencimiz, o da 12 zaten. Bir de, daha küçükleri varmış.
Buraya geldiğimden beri ilk değil bu tarz ölümlerde babasını kaybeden öğrencimin olması. Her seferinde, aynı yürek tutulması, en çok çocuklara üzülmek!
İstanbul'da yaşarken de, görev yaptığım ilk yıldan bir öğrencim göçük altında kalıp can vermişti. Televizyonda haberlerde izleyip donup kalmıştım. Hüngür hüngür ağlamıştım fakir ve zavallı haline, ekranda sadece bir isim olarak yer almasına.
"Fıtratında var!" denilip öylesine görmezden gelinen bir konu ki, kaçak ocaklar, kaçak olmasa da iş güvenliğinin hiçe sayıldığı yapılar ve kaçınılmaz kazalar, daha doğrusu cinayetler! Üstelik bu olayda, ocağın sahibi de kendi ailesinden. Geçim derdinden ya da paragözlükten, yok olup giden bir hayat ve geride kalanların acısı. Anlatabilirse birileri o çocuklarabu yaşta fıtratında illa babasız kalmak mı vardı diye, bize de susmak düşecek.
18 Şubat 2022 Cuma
YORUCU HAFTA
24 Ocak 2022 Pazartesi
COVIRGIN OLMAK
Covirgin,biraz ilaç adı gibi geliyor kulağa, Novalgine falan gibi. Oysa, pandeminin başından bugüne kadar Covid-19 konusunda bakir kalanlara verilen admış.
Şom ağızlı bir tipim, bunu yazar ve yarın Covirgin unvanım yok oluverir birden ama nedense salakça bir mutluluk ve gurur var bünyede. Okula, hastaneye, salgın yokmuş gibi şuursuzca maskesiz, önlemsiz dolaşan güruha rağmen Covirgin olmak!
Yaşama sıkı sıkı tutunmak, hasta olmaktan korkmak falan değil korona olmama çabam. Birinin sebebi olmak, en büyük korkularımdan biri. Trafikte birinin ölümüne sebep olmak gibi bir vicdan azabı korkusu. O yüzden, korona olup da kendini karantinaya almayan, bunu saklayan, maske takmayan, toplum içinde yaşama kurallarını bilmeyen, bencil tiplerden iyice nefret eder oldum. Nefret ağır bir yük ama koronanın azıcık aklı olsa da, yok etse bu canlı türlerini diye düşünüp utanıyorum sonra kendimden. Onlar utanmadan ortalarda gezerken!
17 Aralık 2021 Cuma
1.M....
12 Aralık 2021 Pazar
REKLAMIN KÖTÜSÜ
Öncelikle, kestane balının diyarı Zonguldak'tan tüm blogger alemine selamlar 😀
Bu iğrenç virali, doğru zeminde kullanmanın haklı utancını yaşıyor, Yerli Malı Haftası'na girerken bir yerli malın(!),yerli malını nasıl da tanıttığına, reklamın kötüsünün de olduğuna şahit oluyoruz. ".... ve Zonguldak" sonrası bu da varmış şehrin kaderinde. Cumhuriyet'in ilk şehri falan olduğunu kimseler çok da bilmezken, gündüz kuşağında dillere düşmek, ödül törenlerinde bile aynı geyiğin konusu olmak!
Neyse ne! Bahis kötü ama, bal gerçekten iyi 😀
9 Ekim 2021 Cumartesi
ÖLMEYEN BÜYÜYOR!
27 Nisan 2021 Salı
EMEKLİLİKTE BAŞA TAKILANLAR
Bir şekilde çalışma hayatının içinde olmak, en çok işe yarama hissini ve mesleğim itibariyle birilerine dokunmayı getiriyor bence. Daha ötesi, "
"Fazla derse gir,kurs al,etüt aç, parayı bol al!" parolasıyla çalışıp havuzlu ev taksidi ödeyen meslektaşlarım da var aynı okulda. İmrenme yerine derin bir acıma hissederken yakalıyorum kendimi ve maaş karşılığı çalıştığım, ek dersim değil boş günüm olduğu için şükrediyorum. Sırf bu programı bulamam diye tayin isteme konusunu bile erteledim kaç yıldır, oysa habire yer değiştiririm ben ve doktora sonrası hala aynı terane karın ağrım bile az ders sayesinde azalıyor, yoksa depresyonun eşiğinde olurdum eski okulumdaki tempoyla.
C. reddettiği tam zamanlı iş teklifi ve aldığı olumsuz tepkilerden bahsedince, uzun zamandır kendime ve yakın çevreme boca ettiğim, erken emeklilik hayallerim geldi aklıma. Çalışmayı seviyorum, ya öğrenci ya da ev dışı çalışan olduğum için başka alternatif de bilmiyorum aslında. Yine de en büyük hayalim, devletten emekli olup sırtımı sağlama alıp (sabit emekli maaşı), sonra özel bir üniversitede haftada bir ders ya da bir merkezde bir-iki danışanla seanslar şeklinde bir yaşam. İşten atılsam, "Zaten geçinecek emekli maaşım var" diyebilmek. İstemezsem, bırakma özgürlüğü.
Anahtar sözcük bu: Özgürlük! 58 yaşına kadar dayatılan emeklilik yaşından sıyrılıp lisans sırasında kütüphanesinde 2 yıl çalıştığım üniversitem sigorta yapsaydı 53'te emekli olabileceğimi, aradaki bu 5 yılın çok değerli olduğunu düşünürken,çokça da konuşurken yakalıyorum kendimi. Bu okulda, 65'te zorunlu emekli olan meslektaşlarıma " Keşke görev süresi becayişi de olsaydı." diye az söylenmedim. Vereyim bendeki fazla yılları, alsın kullansın:)
Uzun çalışma karşılığında daha fazla para, daha fazla prestij veya ne arzuluyorsak; bu hepimizin hayali olmak zorunda değil. Belki daha az para, ve. ama daha çok zaman bazılarımızın ihtiyacı olan. Benimki de öyle en azından.
13 Nisan 2021 Salı
AŞILANSAK ÇİÇEK AÇAR MIYIZ?
Bu sabah, telefonu açar açmaz okulun gayri resmi WhatsApp grubundan (MEB ve BİP sevgisi ayrı hikaye) aşı sırasının geldiğini, randevu aldığını yazan arkadaş mesajları ile karşılaştım. Bir heyecanla e- nabız sayfasına ulaşıp aşı onayı vereyim dedim, aile hekimini seçince pat inaktif aşı seçildi. Öğretmenlere Biontech falan haberleri vardı ama e- nabız bundan habersiz gibi.
Sonra oradan randevu falan almadan, MHRS'yi aradım. Aile hekimi zaten randevu takviminde kapalı,sistemden seçim yaptırmadı. Her koşulda mecbur aranacaktı yani.
Anneme Şubat'ta kolayca e-nabız üzerinden randevu alırken, geçen hafta için babama da aynı sorun çıktı. Babam, doktorlar kemoterapi ilaçlarına ara vermesini ya da aşıyı seçmesi söylediği için beklemişti. Son gidişimizde, yeni kararın beklemeden aşı önerisi olduğu iletildi. Kanser hastalarını da, ilaca 2 hafta öngörülmeden aşılıyorlar yani. Doktor, aşı ile ilgili tek bildiklerinin kemoterapi sürecinin aşı etkisini azalttığı gerçeği olduğunu söyledi 😞
(Aradan geçen 3 yılda, kanserle ilgili hala milim milim ve el yordamıyla ilerlendiğini, kararların bile anlık olduğunu görmekten ve yaşamaktan yorgunum. Tek başına, sosyal destekten yoksun birinin bu süreçte işi çok zor. Okumadan, sormadan, koşturmadan, bir sürü hatayı düzeltmeye çalışmadan yürümüyor hiçbir iş!)
Kendi randevuma gelince, şehrin taa tepedeki Biontech yapan güzide (!)hastanesinden randevu alabildim. Euro almış başını giderken, koronaher yerde cirit atarken evden zor çıkıyoruz ama Avrupa kafatasçılık yapar da sınırları aşamam diye de kaygılarım baskın çıktı biraz. Daha çok da, daha önceden de bahsettiğim ülke ve teknolojisi seçimi etkili oldu, Alman disiplinini seçtim (Vallahi, bir şu robot süpürgede aştı kendini Çin, araya reklam aldım:)
Alerjik reaksiyon falan olur mu diye de hafiften bir kaygım da yok değil. İlk grip aşısının, yerlerde süründüm çünkü. Yine de ötekine meyletmedi gönlüm:) Yarını bekleyip göreceğiz.