15 Mart 2022 Salı

SMA KUMBARASI

Okulda bir öğretmenimiz SMA gönüllüsü. Şu anda yayınları takip etmek ve arada paylaşım yapmak dışında bir faaliyet yok. Bu yüzden, burada bazı lokanta ve kafelerde gördüğüm kumbaralardan bahsettim ona. 

Valilik onaylı kumbaralar, kasa yanına konuyor ve isteyen müşteri para öderken katkıda bulunuyor kampanyalara. Bunları konuşup bazı yerlerle bağlantı kurmaya çalışırken, " Güvenli bir yere konulsa da, çalınmasa!" dedi. Üstüne çikolata kutusu konulup korunmaya alınan kumbara görmüştüm ama alıp da götürüldüğü aklıma gelmemişti. Hala saf bir yanım var hayata karşı!

Eve gelince, arama motoruna  "SMA kumbarası" yazıp kafelerle bağlantı kurmanın başka yolları da var mı diye ararken karşıma sürekli çalınan SMA bağış kumbarası haberi çıktı.  Damlaya damlaya göl olması için zaman ve kiloyla yarışan ailelerin umudunu da çalan bir sürü vicdansızla yüzleşirken bir kez daha utandım insanlıktan 😞 



12 Mart 2022 Cumartesi

1987 KIŞI: RETRO

1987 kışını hatırlayanlar parmak kaldırsın! Karın bacak boyumuzda olduğu, okulların  tatil edildiği o efsanevi kış. Hakkında şarkı bile var, o dönemin çocukları gibi mutlu olmayı temenni eden. 

Aybar etkisi ile,  hava 1987 kışı gibi olacak diye bir beklenti vardı burada da bu hafta. Pamuk gibi yağdı  çabucak eridi, yine yağdı, yine eridi ama adı yetti ve 10 Mart'ta kar tatili oldu.  Malum merdivenli ve yokuşlu şehir. 

Acayip nostalji yaptım o gün. (Ergen ağzından kalma: Nostalji  yapmak.) İkinci kez abla olduğum o kışa geri döndüm. Kar tatili, doğum heyecanı, tek kanallı dönemde Salı günleri izlediğimiz Yavru Kuş dizisini bebek sesi eşliğinde yine izleme azni 😀 Annem, gece yarısı evde doğum yapmış, sabah da kardeşimle beni kantar almaya halama göndermişlerdi. Yürüme mesafesi olarak kısacık yol, karda bata çıka uzamıştı. 

Bazen şakayla karışık o soğukta yola koyulmaya laf da söylerim annemlere. Aynı yaşlardaki yeğenimi, bugün olsa karda bir yere yollamaz mesela. Keza zamane çocukları yan sokaktaki evleri için servisle gidip geliyor okula. Neyse konuyu dağıtmadan, 35 yıl öncesinin havasına bu kez hiç kara batıp çıkmadan, evde yayılarak, okuyarak, yazarak, dinleyerek tanıklık ettim. Karla bu mesafeyi seviyorum.



6 Mart 2022 Pazar

BOYKOT

Körfez Savaşı'nı televizyondan izlemek durumunda kalan bir kuşağın mensubu olarak, Milenyum'da savaşların bilim, teknoloji ve akıl dolu olacağını, sıcak çatışmaların yok olacağını hayal ederdim. Z kuşağının dilinden, bu günkü durumumuz:Hayaller... Hayatlar... 😞

Savaşın galibi yok, savaş şöyle böyle dememiz nafile çünkü birileri canı istiyor ya da gaza geldi diye savaşıp duracak, biz de şahit olup derdimize dert ekleyeceğiz. Azıcık duyarlı olan herkes, din, ırk ve coğrafya gözetmeden savaşın mağdurları ile gönül birliği yapacak. Bir kısımsa, sadece  'Ukraynalı kadın mülteciler'e kucak açacak!

Savaş sınırları dışındaki ülkelerde de, savaş boykotları da yine,  İtalya'ya kızıp Roma Hukuku kitabı yakma zekasında devam edecek görünüyor. Tolstoy, Dostoyevski gibi yazarların kitaplarının müfredattan çıkarılması, Rus bestecilerin eserlerinin repertuvarlarda yer almaması gibi akla ziyan protestolar! Hadi şimdi yasakladınız, hafızalarda yer almasını, okunan romanlardan kalanları ne yapacaksınız? Hafızaları temizleyip boykot sona erince geri mi yükleyeceksiniz?

4 Mart 2022 Cuma

MASKE KİMSİN SEN?

 Saldım çayıra, Mevlam kayıra mantığıyla maske konusunda bir gevşeklik getirildi bu hafta.  Özdenetim abidesi halkımız(!), mesafe ve havalandırma yeterliyse kapalı alanda da maske takmayabileceğini öğrendi. Öyle havada bir tanım ki bizim ülkeye göre. 

Bugün, diş hastanesinde annemin uyardığı bir genç kız, hastaneler bu kapsam dışında olmasına rağmen, " Siz takıyorsunuz, yeterli!" diye bir savunma yaptı daha biraz önce. (Yine bir hastaneden bildiriyorum!) 

Dolmuşta falan zaten tek cam açılsa, yeterli havalandırma var deyip maskeyi indiren bir güruh olacak, okullarda hala maske zorunlu ama gel de ergenlere anlat! Daha katı kurallar varkn bile, " Öğretmenin maske tak derse  takma, şikayet ederim."diyen veli biliyorum ben. 

Bilal'e anlatır gibi tek tek  "Orada yasak, burada değil" diye tabela asılmadıkça insanların sağduyusuna kaldık. Açık havada maskeye devam edip bekliyorum sonucu. 

27 Şubat 2022 Pazar

KARA

2 gün önce, kaçak bir maden ocağında göçük oldu burada yine. Bir öğrencim, 10 yaşında babasız kaldı. Ağabeyi eski öğrencimiz, o da 12 zaten. Bir de, daha küçükleri varmış. 

Buraya geldiğimden beri ilk değil bu tarz ölümlerde babasını kaybeden öğrencimin olması. Her seferinde, aynı yürek tutulması, en çok çocuklara üzülmek! 

İstanbul'da yaşarken de, görev yaptığım ilk yıldan bir öğrencim göçük altında kalıp can vermişti. Televizyonda haberlerde izleyip donup kalmıştım. Hüngür hüngür  ağlamıştım fakir ve zavallı haline, ekranda sadece bir isim olarak yer almasına.

"Fıtratında var!" denilip öylesine görmezden gelinen bir konu ki, kaçak ocaklar, kaçak olmasa da iş güvenliğinin hiçe sayıldığı yapılar ve kaçınılmaz kazalar, daha doğrusu cinayetler! Üstelik bu olayda, ocağın sahibi de kendi ailesinden. Geçim derdinden ya da paragözlükten, yok olup giden bir hayat ve geride kalanların acısı. Anlatabilirse birileri o çocuklarabu yaşta fıtratında illa babasız kalmak mı vardı diye, bize de susmak düşecek.

18 Şubat 2022 Cuma

YORUCU HAFTA

Korona muhabiri gibi olacak ama şehirde ve okulda vakalar patladı! Kemoterapi beklerken de, akla iç açıcı konu gelmiyor, yine hastane, hastalık falan da olsa yazayım dedim. 

Koronayı bu kadar  dibimde hissetmemiştim  diyeceğim ama  yok! Aklıma 5 Aralık 2020'de, biz babamı enfeksiyon doktoru var diye yol tepip uzak bir hastaneye götürmüşken, babamın uçan kuşla selamı sabahı esirgemeyen kişiliği sayesinde, maskesiz bir adamla muhabbeti geldi. Adam, ağzının dibine kadar eğilip sohbet ederken uyarınız nafile oldu. Sonra, adamın reçetesini yanlışlıkla bize verdiler o gidince: Nur topu gibi pozitif ! Bir şey olmadı o gün ama nasıl oldu bilmiyorum.

Geçen hafta da, yine zümre toplantısı vardı, okuldan aç çıkacaklarını  söyledi  3 arkadaş, 4 kişi aynı arabayla normalde toplu taşıma ile 2 araç olan başka  bir okula gidecektik. Neyse, toplantı öncesi yemek yeme faslı. Ertesi gün, gruptan biri sesinin kısıldığını, test yaptırdığını haber verdi. Sonuç: Pozitif.  Bizde bir şey yok şükür.

Evde ortak alanlarda maske  biri yanıma gelince maske derken fena oldum. Bir de, başka öğretmen yokmuş gibi beni bu okulla birlikte başka okula görevlendirmisler, kimsenin adı verilmemiş idareler tarafından, bizimkiler sazan. Yonetmelik, en az hizmet puanı olan görevlendirilir diyor, kimsenin kanun nizam taktığı yok. 2 araç  bir sürü insanla temas ve hastane için boş mesai saatinin kalmaması da bonus eziyet. Babamın durumunu ciddiye aldılar. Kanser bir işe yaradıysa buna yaradı. İptali için yok onunla konuş, yok dilekçe yaz, gerginlikten midem gitti, üstüne maske de astımı zorladı, anladım ki haksızlığa dayanmıyor. Bu diyarlarda, dayın yoksa  mağdursun da mağdursun 😞

Kendime de kızdım, baş edemedim kaygıyla, babamı da gerdim diye. Evrak gelene kadar da, hala son anda bir aksilik çıkacak endişesi. Adaletsizlik ne güvensiz yapmış bizi!

24 Ocak 2022 Pazartesi

COVIRGIN OLMAK

Covirgin,biraz ilaç adı gibi geliyor kulağa, Novalgine falan gibi. Oysa, pandeminin başından bugüne kadar Covid-19 konusunda bakir kalanlara verilen admış. 

Şom ağızlı bir tipim, bunu yazar ve yarın Covirgin unvanım yok oluverir birden ama nedense salakça bir mutluluk ve gurur var bünyede. Okula, hastaneye, salgın yokmuş gibi şuursuzca maskesiz, önlemsiz dolaşan güruha rağmen Covirgin olmak!

Yaşama sıkı sıkı tutunmak, hasta olmaktan korkmak falan değil korona olmama çabam. Birinin sebebi olmak, en büyük korkularımdan biri. Trafikte birinin ölümüne sebep olmak gibi bir vicdan azabı korkusu. O yüzden, korona olup da kendini karantinaya almayan, bunu saklayan, maske takmayan, toplum içinde yaşama kurallarını bilmeyen, bencil tiplerden iyice nefret eder oldum. Nefret ağır bir yük ama koronanın azıcık aklı olsa da, yok etse bu canlı türlerini diye düşünüp utanıyorum sonra kendimden. Onlar utanmadan ortalarda gezerken!



17 Aralık 2021 Cuma

1.M....

Ekonomi rayından çıkıp gidiyorken, bir sürü olumsuz duygu içimizde ve dışımızda patlarken 1.Mahveddin geyiği yine ortalığa şu serpti. Gezi'de ve ortalığın toz duman olduğu diğer olaylarda olduğu gibi,  yine ağlanacak halimize gülebilen bir millet olduğumuzu görüverdik bugün de!

Başka ülkelerde aynı şeyler yaşansa, toplu intiharlar falan yaşanır muhtemelen. Bizimse travma ile başa çıkma yöntemimiz oldu işi gırgıra vurmak. Yoksa, bir avuç zengin ve daha zengin olmakta olan azınlık ile vurdumduymaz ve şuursuz olanlar dışındaki herkes, topluca delirirdik 😞 


12 Aralık 2021 Pazar

REKLAMIN KÖTÜSÜ

Öncelikle, kestane balının diyarı Zonguldak'tan tüm blogger alemine selamlar 😀 

Bu iğrenç virali, doğru zeminde kullanmanın haklı utancını yaşıyor, Yerli Malı Haftası'na girerken bir yerli malın(!),yerli malını nasıl da tanıttığına, reklamın kötüsünün de olduğuna şahit oluyoruz. ".... ve Zonguldak" sonrası bu da varmış şehrin kaderinde.  Cumhuriyet'in ilk şehri falan olduğunu kimseler çok da bilmezken, gündüz kuşağında dillere düşmek, ödül törenlerinde bile aynı geyiğin konusu olmak! 

Neyse ne! Bahis kötü ama, bal gerçekten iyi 😀

9 Ekim 2021 Cumartesi

ÖLMEYEN BÜYÜYOR!

Çok uzun zamandır, "ara ver, seyrek yaz" modunda tavsadı blogum. "Ha bugün, ha yarın yazarım." ile "Toptan kapat, gitsin!" arasında salınırken ( kapatmaya karar vermeye daha yakınken, son anda  içindekileri yok etmeye kıyamayıp içe aktardım, yazılar yedeklenip yorumlar yok olmuş blog görüntülenirken!)zamanın ne kadar hızlı aktığını da bir kez daha fark ettim. Bir de, başladığım şey sürünse de kesip atmakta zorlandığımı, geçen süreye,verilen emeğe kıyamadığımı .O başka konu ama zamannnn, o fena!

Bugün küçük teyzemi kaybedeli tam 11 yıl oldu. Yine bir Cumartesi'ydi. Hayatta en büyük korkularımdan biri olan, başka şehirdeyken ölüm haberi almak gerçekleşti o gün. Teyzemle birlikte yer yön duygumu da kaybettim sanki o gün. Defalarca gittiğim otobüs firmasının bankosunu bulamayıp laboratuvar faresi gibi dolaştım terminalde. O afallama ve yalnızlık hissini unutamadım hala!

 O kadar anıya rağmen  onu en çok özdeşleştirdiğim Milka'dan aldığı Alman pastası ❤
Benim de,yeğenimle aynı yerde, onun  "kırmızı pasta" deyip bestelediği şarkılarda yer alan kalpli kırmızı pasta rituelimizin olması da bundan galiba. Arkamdan en çok bunu mu hatırlar bilmem ama!

Teyzemle aramızda 20 yaş varken, 9 oldu bu yıl. 
Arkasından tek tek giden anneannem ve büyük teyzem gibi ailenin kadınlarının meşhur sözünü doğrularcasına: " Ölmeyen büyüyor!"