16 Ekim 2017 Pazartesi

ANAOKULU TRAVMASI


Uzun uzun yazıp taslakta bıraktığım bir yazıda, Minnoş'un geçen yıl toplamda okul deneyimini anlattım, yaşarken de yazarken de içim kıyıldığı için orada öylece bıraktım. Benimle defalarca okulda derse girip mutlu mutlu eve dönen, anne- babasının okuluna keyifle ziyarete giden çocuk, 6 günde okulun/ okulların civarından geçmez hale gelmişti.

Minnoş, olumsuz deneyimleri ile ilgili çok ketum bir çocuk. Resmen yaratıcı drama, oyun ne varsa devreye sokup ağzından laf alarak ilk gün sınıfta ağlamayan tek çocukken nasıl anne- babasından ağlama krizleriyle ayrılamayan, bizden kendi evine gitmek istemeyen (çünkü bizde kalınca okula gitmiyordu) bir çocuk haline döndü öğrendik. 

Geçen yıl Ekim'den bu Eylül'e kadar güven kazanması,okulu sevimli kılma, kaygısını azaltma kısacası korkutan öğretmenin travmalarını onarma çabasıyla geçti. O 6 günde, geceleri kabuslar, yemek yiyememe nedeniyle kilo verme (kardeşim de üzüntüden aynı durundaydı), hastanelik olmasına varan bir dizi olumsuzluk yaşadık. Ev, Milli Eğitim Şura Salonu gibi öğretmen kaynıyor ama birimiz gidip öğretmenle  konuşamıyoruz. Anne-babayla aynı okuldaki çocuğu kapıdan burnunu uzatıp göremiyorlar. Sadece kural ve müfredat önemli çünkü. Disipliniyle övünen bir öğretmen de bazı veliler için aynı derecede önemli. Bizim aradığımız, azıcık çocuk görsün, sosyalleşsin, toplum içinde uyumlu bir birey gibi davransından öteye gitmiyordu oysa. Bu yüzden 6 gün sürdü macera, okul hayatı bitti, kendi  deyimiyle "Anneanne Okulu" na döndü :) 

Arada anne- babasının okulunda öğretmenini görüp korktu, okula adım atmaktan kaçındı ve en son anaokulu binası yanınca resmen sevindi çocuk. Gözle görülür bir sevinç, bir daha gitmeyeceğine  dair inancı pekişti. 

Bu yıl, benim okulumda tüm bunlardan haberi olan, sevecen ve katı kuralları olmayan bir öğretmeni var.  Henüz 4 olmamışken tam gün okul ve öğretmenin kuralcı tutumu onu zorlamışken, 5e ramak kala çok çabuk adapte olduğu bir okulu oldu. 

Hayattaki en büyük şanslardan birinin küçükken iyi bir öğretmene sahip olmak olduğu söylenir ya, gerçekten şans. Birilerinin aynı kabusu yaşamasına neden olmadığımı, şanssızlık olarak anılmamak istediğimi biliyorum bir kez daha.  

2 yorum:

  1. Katı kurallar dediğin neydi mesela? Merak ettim.. Çok kurallarıyla ünlü bir kültürde yaşıyorum ya, ondan.. Minnoşa severek öğreneceği uzun ve güzel bir okul hayatı dilerim tabii :)

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle teşekkür ederim <3

    Kurallar basit gibi görünen sms 4 yaşı zorlayan şeylerdi. Örneğin tek yiyeceğim mantı olduğu günde tepeleme mantıyı yemek zorunda olmak, mantı sevmeyen biri için zulüm. Sonra, sürekli sırada oturmak. Bunu lise cağındakiler bile uygulamak mümkün değil, kalemini yontmak için de olsa kalkar çocuk ayağa. En önemlisi de, sarılmak gibi beklentilerin " mıymıntı" olarak karşılanmasıydı. Ben çok dokumadık bir insan değilim ama ilkokulda görev yaparken sarılmak isteyen çocuğu itemem. Referans benim öğretmenlik tarzım değil ama bize uymadı kadının tarzı özetle.

    YanıtlaSil