5 Ocak 2017 Perşembe

SERZENİŞ DEĞİL


Bu bir serzeniş yazısı değil.

Yeni yıl önce sağlık dileğiyle girmiştim. Minnoş gece kötü olunca sabahı beklemeden hastaneye yatırıldı. 31 Aralık ve 1 Ocak gecelerini orada geçirdi, 2 Ocak'ta da çıkamayacaktı ama her zaman gittiği doktorun araya girmesiyle çıkabildi.

O çıkınca o kadar ferahladık ki, annemin ve iki kardeşimin eşzamanlı acillik olup serum yemeleri, rapor alacak kadar hasta olmaları bile o kadar etkilemedi bizi. Çocuk hastalığı fena. Yetişkini de ruhen hasta ediyor. Görünürde en sağlam benim ama dişçiye git, kulağın uğuldasın, boynun tutulsun ne kadar iyi olunursa.

Başta da yazdığım gibi bu bir serzeniş yazısı değil. Minnoş hastanedeyken, bunalmasın diye koridorda gezdirdim. O esnada, elimden tutup içinde park ve kütüphanenin de olduğu, oyuncak ve süs dolu bir koridora soktu beni. Yılbaşı süslerinden birimin adını görmemişim, onkoloji servisine girmişiz. Orada belki de tüm özel günlerini (biz sadece yılbaşı ve babamın doğum gününü geçirmişken) hastanede geçirenlerin varlığı daha çok dank etti bana. Eve döndükten sonra kardeşimle yazışırken (sesi çıkmayınca mecburrrren) orada yatan 3 yaşındaki bir çocuğun muhtar aracılığıyla çıktığı gazete haberini yolladı bana. İşsiz babası ve kanserle mücadele zorunluluğu, para toplama kampanyası.

Bir yandan daha kötüyü görüp haline şükretmek. Bu bencillik mi hala emin değilim. Öte yandan, bir nebze de olsa birilerine iyilik edebilme fırsatının ayağınıza gelmesi. Gerçekten ihtiyacı olan birilerine ulaşmak öyle zor ki! ( Burada C.nin de kulağını çınlatayım!) Benim son ev taşımada eşyalarımı verdiğim bir aileyle ilgili böyle bir yaram da var ayrıca!

Sağlıklı günler!!!


SERZENİŞ DEĞİL


Bu bir serzeniş yazısı değil.

Yeni yıl önce sağlık dileğiyle girmiştim. Minnoş gece kötü olunca sabahı beklemeden hastaneye yatırıldı. 31 Aralık ve 1 Ocak gecelerini orada geçirdi, 2 Ocak'ta da çıkamayacaktı ama her zaman gittiği doktorun araya girmesiyle çıkabildi.

O çıkınca o kadar ferahladık ki, annemin ve iki kardeşimin eşzamanlı acillik olup serum yemeleri, rapor alacak kadar hasta olmaları bile o kadar etkilemedi bizi. Çocuk hastalığı fena. Yetişkini de ruhen hasta ediyor. Görünürde en sağlam benim ama dişçiye git, kulağın uğuldasın, boynun tutulsun ne kadar iyi olunursa.

Başta da yazdığım gibi bu bir serzeniş yazısı değil. Minnoş hastanedeyken, bunalmasın diye koridorda gezdirdim. O esnada, elimden tutup içinde park ve kütüphanenin de olduğu, oyuncak ve süs dolu bir koridora soktu beni. Yılbaşı süslerinden birimin adını görmemişim, onkoloji servisine girmişiz. Orada belki de tüm özel günlerini (biz sadece yılbaşı ve babamın doğum gününü geçirmişken) hastanede geçirenlerin varlığı daha çok dank etti bana. Eve döndükten sonra kardeşimle yazışırken (sesi çıkmayınca mecburrrren) orada yatan 3 yaşındaki bir çocuğun muhtar aracılığıyla çıktığı gazete haberini yolladı bana. İşsiz babası ve kanserle mücadele zorunluluğu, para toplama kampanyası.

Bir yandan daha kötüyü görüp haline şükretmek. Bu bencillik mi hala emin değilim. Öte yandan, bir nebze de olsa birilerine iyilik edebilme fırsatının ayağınıza gelmesi. Gerçekten ihtiyacı olan birilerine ulaşmak öyle zor ki! ( Burada C.nin de kulağını çınlatayım!) Benim son ev taşımada eşyalarımı verdiğim bir aileyle ilgili böyle bir yaram da var ayrıca!

Sağlıklı günler!!!


31 Aralık 2016 Cumartesi

YENİ YIL ÖNCE SAĞLIK GETİRSİN

Minnoş bu yılı alerji, ateş, krup derken defalarca acillik olarak bitiriyor. Yarın tekrar kontrolden sonra yatırılıp yatırılmayacağı belli olacak.  Umarım yatmadan evde iyileşir.

Biz de dökülüyoruz, bel ağrısı, ürüne nöbeti, vs. Doğal olarak babamın doğum gününü de  beraber geçirdiğimiz bir gün planlarken evlere dağılmış durumdayız.

Bu yıldan da en büyük temennim, önce tüm sevdiklerimin hayatta ve sağlıklı olması. Bir de, yakın bir arkadaşımın Whatsapp grubumuza attığı, kaynağını bilmediğim şu videodaki dilekleri göndereyim.

Gelenin gideni aratmadığı nice yıllara...



YENİ YIL ÖNCE SAĞLIK GETİRSİN

Minnoş bu yılı alerji, ateş, krup derken defalarca acillik olarak bitiriyor. Yarın tekrar kontrolden sonra yatırılıp yatırılmayacağı belli olacak.  Umarım yatmadan evde iyileşir.

Biz de dökülüyoruz, bel ağrısı, ürüne nöbeti, vs. Doğal olarak babamın doğum gününü de  beraber geçirdiğimiz bir gün planlarken evlere dağılmış durumdayız.

Bu yıldan da en büyük temennim, önce tüm sevdiklerimin hayatta ve sağlıklı olması. Bir de, yakın bir arkadaşımın Whatsapp grubumuza attığı, kaynağını bilmediğim şu videodaki dilekleri göndereyim.

Gelenin gideni aratmadığı nice yıllara...



30 Aralık 2016 Cuma

ERKEN YENİ YIL

Merkür geriye gidiyormuş ya bu aralar, her işim bir ertelemeye ve engellemeye uğruyor, habire bir sürünceme. Ölümcül değiller, yaşarken yoruldum, anlatmak sıkıcı. Hem güzel şeylerden bahsedecektim artık burada.

Daha önce de yazmıştım. Bugün benim Doğu Anadolu'dan kurtulduğum gün. Erken yeni yılım yani. Ankara'ya bayılmam ama o gün uçaktan inip toprağı öpmek istemenin ne olduğunu anlamıştım. İlk ve son kez uçakla dönebilmiştim oradan.  O zamanlar sadece THY seferleri vardı oraya ve 124 TL idi 13 yıl önce düşünün artık! Erken dönebilmek için o zamanki maaşımın yaklaşık 5'te birini gözümü kırpmadan ödemiştim. O zaman, müdürüm dosyamı keyfince beklettiğinden bir tarih öngörüp erkenden bilet alma şansım da yoktu.

Öyle ya da böyle, kurtuldum. Okul, bizim kuşak için can simidi olmuştur hep, öğrenim durumu özrü kullandığım için bu kez de öyle oldu. İstemeden kimsenin yolu düşmesin uzaklara. Gönüllü olsun tüm gidişler. Bu yıl da giderken, erken yeni yılımı not düşmek istedim.




ERKEN YENİ YIL

Merkür geriye gidiyormuş ya bu aralar, her işim bir ertelemeye ve engellemeye uğruyor, habire bir sürünceme. Ölümcül değiller, yaşarken yoruldum, anlatmak sıkıcı. Hem güzel şeylerden bahsedecektim artık burada.

Daha önce de yazmıştım. Bugün benim Doğu Anadolu'dan kurtulduğum gün. Erken yeni yılım yani. Ankara'ya bayılmam ama o gün uçaktan inip toprağı öpmek istemenin ne olduğunu anlamıştım. İlk ve son kez uçakla dönebilmiştim oradan.  O zamanlar sadece THY seferleri vardı oraya ve 124 TL idi 13 yıl önce düşünün artık! Erken dönebilmek için o zamanki maaşımın yaklaşık 5'te birini gözümü kırpmadan ödemiştim. O zaman, müdürüm dosyamı keyfince beklettiğinden bir tarih öngörüp erkenden bilet alma şansım da yoktu.

Öyle ya da böyle, kurtuldum. Okul, bizim kuşak için can simidi olmuştur hep, öğrenim durumu özrü kullandığım için bu kez de öyle oldu. İstemeden kimsenin yolu düşmesin uzaklara. Gönüllü olsun tüm gidişler. Bu yıl da giderken, erken yeni yılımı not düşmek istedim.




27 Aralık 2016 Salı

GÜLERKEN DÜŞÜNMEK, DÜŞÜNÜRKEN GÜLMEK


Karikatürleri, kısa ve öz ve de doğrudan çaaaaat diye dert anlattıkları için seviyorum. Bir yandan gülümsememek, bir yandan düşünmemek mümkün mü şunu görünce?

Hafiften bir Mona Lisa gülüşü anlattığım. Manidar olduğu kadar manasız.

GÜLERKEN DÜŞÜNMEK, DÜŞÜNÜRKEN GÜLMEK


Karikatürleri, kısa ve öz ve de doğrudan çaaaaat diye dert anlattıkları için seviyorum. Bir yandan gülümsememek, bir yandan düşünmemek mümkün mü şunu görünce?

Hafiften bir Mona Lisa gülüşü anlattığım. Manidar olduğu kadar manasız.

24 Aralık 2016 Cumartesi

YAŞAMIN KIYISINDA GAMSIZ BAYKUŞ

Bu sabah, ağrı sızı ile sabahın köründe uyanıkken birden bir şangırtı ve patırtı koptu. Babam, bu aralar Koah nedeniyle sık sık acillik olup ilaç ve oksijen takviyesi ile ayakta durabildiğinden önce aklıma onun düştüğü geldi (Ben burada yaşamazken bana söylenmeyen düşmeleri var!)  Annem de fırlamış sesle. O penceredeydi. Kalorifer kazanının üstüne briket çökmüş, bacayı kırmış, kaloriferci kendini kurtarmış ama alevler devam ettiği için itfaiye çağrılmış. Doğalgaz şebekesi sokağa geldi ama kömür cennetinde tüm şehirdeki evlere gelmesine zaman var, henüz bu yüzden hala kaloriferci yakıyor kaloriferi.

Neyse, ben itfaiyenin gelecegini haber aldım, yattim yatağa. Sonra bir ara geldi mi diye kontrol ettim, gelmiş. Minnoş için, "İtfaiyeci Sam bize geldi." temalı bir fotoğrafını çeksem mi diye içimden geçti, yetişkin benim çocuk benimi durdutdu ( Mesleki jargon da olsun biraz:) Bknz. TRANSAKSİYONEL ANALİZ) Teli açmaya da üşenmiştim itiraf edeyim.
 
Tekrar yattığımda, annem babama sigortaları attırmayı öneriyor, eşyaları çıkarmayı planlıyor, bir yandan da felaket senaryoları yazıyordu. Bu arada babamı  da sıçratarak uyandırdığımızı söyleyince yine sigarasını içmiş (maalesef hala!), rahatmış diye de serzenişte bulundu.

8 ve 9 Aralık'ta gittiğim İş Güvenliği ve Sağlığı seminerinde, her apartmanda yangın tüpü olması gerektiği ama bizde olmadığı, ilk iş ev tipi bir tane edinmek gerektiği düşüncesi ve kalorifer yanmaz da üşürüm diye battaniyemi de üzerime alma temkinliliği ile öğleye kadar uyudum. Resmen yangın tehlikesi biti mi diye düşünmeden uyudum, resmen!

Minnoş parktayken hiiileyip duran, kongreye gitmeden önce stresten bir adet beyaz tel edinen bendeniz, hayati bir tehlike olunca yatırırdım. Eskişehir'de deprem olduğunda da, dışarı fırlayan üst kat komşumun aksine depremin şiddetine bakmak için haberleri okumuştum netten! Bu nasıl bir şuursuzluktur bilmem. Sanki intihara eğilimliyim de, en ufak bir afet ve kaza bana yardımcı olsun diye beklemedeyim. Oysa güvende olma, hayattaki en önemli önceliklerimden, Maslow amcanın en sevdiğim basamaklarından. Bir yandan genel anlamda daha temkinli ve panik olan kendime şaşıyorum, bir yandan da "İtfaiye çağrılmış, gelmiş, zaten güvendeydim, annem ve babam da olayı takipteydi.Babam da düşmemiş." diyorum. Çözemedim ben beni, anlayan beri gelsin :)


YAŞAMIN KIYISINDA GAMSIZ BAYKUŞ

Bu sabah, ağrı sızı ile sabahın köründe uyanıkken birden bir şangırtı ve patırtı koptu. Babam, bu aralar Koah nedeniyle sık sık acillik olup ilaç ve oksijen takviyesi ile ayakta durabildiğinden önce aklıma onun düştüğü geldi (Ben burada yaşamazken bana söylenmeyen düşmeleri var!)  Annem de fırlamış sesle. O penceredeydi. Kalorifer kazanının üstüne briket çökmüş, bacayı kırmış, kaloriferci kendini kurtarmış ama alevler devam ettiği için itfaiye çağrılmış. Doğalgaz şebekesi sokağa geldi ama kömür cennetinde tüm şehirdeki evlere gelmesine zaman var, henüz bu yüzden hala kaloriferci yakıyor kaloriferi.

Neyse, ben itfaiyenin gelecegini haber aldım, yattim yatağa. Sonra bir ara geldi mi diye kontrol ettim, gelmiş. Minnoş için, "İtfaiyeci Sam bize geldi." temalı bir fotoğrafını çeksem mi diye içimden geçti, yetişkin benim çocuk benimi durdutdu ( Mesleki jargon da olsun biraz:) Bknz. TRANSAKSİYONEL ANALİZ) Teli açmaya da üşenmiştim itiraf edeyim.
 
Tekrar yattığımda, annem babama sigortaları attırmayı öneriyor, eşyaları çıkarmayı planlıyor, bir yandan da felaket senaryoları yazıyordu. Bu arada babamı  da sıçratarak uyandırdığımızı söyleyince yine sigarasını içmiş (maalesef hala!), rahatmış diye de serzenişte bulundu.

8 ve 9 Aralık'ta gittiğim İş Güvenliği ve Sağlığı seminerinde, her apartmanda yangın tüpü olması gerektiği ama bizde olmadığı, ilk iş ev tipi bir tane edinmek gerektiği düşüncesi ve kalorifer yanmaz da üşürüm diye battaniyemi de üzerime alma temkinliliği ile öğleye kadar uyudum. Resmen yangın tehlikesi biti mi diye düşünmeden uyudum, resmen!

Minnoş parktayken hiiileyip duran, kongreye gitmeden önce stresten bir adet beyaz tel edinen bendeniz, hayati bir tehlike olunca yatırırdım. Eskişehir'de deprem olduğunda da, dışarı fırlayan üst kat komşumun aksine depremin şiddetine bakmak için haberleri okumuştum netten! Bu nasıl bir şuursuzluktur bilmem. Sanki intihara eğilimliyim de, en ufak bir afet ve kaza bana yardımcı olsun diye beklemedeyim. Oysa güvende olma, hayattaki en önemli önceliklerimden, Maslow amcanın en sevdiğim basamaklarından. Bir yandan genel anlamda daha temkinli ve panik olan kendime şaşıyorum, bir yandan da "İtfaiye çağrılmış, gelmiş, zaten güvendeydim, annem ve babam da olayı takipteydi.Babam da düşmemiş." diyorum. Çözemedim ben beni, anlayan beri gelsin :)