1 Mart 2024 Cuma

1 MART

Geçen yıl ezdi geçti derken 2024 de yorarak başladı. Belki benzer süreçlerden geçmiyoruz ama kardan yorgun düşme ihtimaline rağmen bahar yine de Mart. 

1 Mart çok acayip bir tarih ailemiz için. Yeğenimin doğacağını haber aldığımız ve babamın teşhisinin konulduğu gün. 6 yıl arayla, ifrat ve tefrit, iki ayrı uç, umut ve korku, mutluluk ve hüzün veee bir sürü çelişik duygu durumu, ruh hali!  

20 Kasım 2023 Pazartesi

SOSYAL MEDYA VE ACININ İFŞASI

Ayşenur Parlak hayatını kaybetmiş. 12 yaşından itibaren farklı kanser türleriyle yüzleşip mücadele etmiş bir hastadan öte sosyal medya fenomeniydi kendisi. 

Paylaşımlarından, katıldığı programlardan ve en çok da geçen yıl kanserden kaybettiğim arkadaşım G. ile kardeşimin takibinden biliyorum. "Paylaşımın suyunu çıkardı." deyip kardeşim takibi bırakmıştı. G. de  "Ben oğluma her şeyi para ile alırken, o sponsor ile yaşıyor." diye isyan etmişti bir gün, oğluna akülü araba almaya çalışırken. O araba, G. öldükten 10 gün sonra, oğlunun 4. yaş doğum günü hediyesi olarak apartman komşularının toplanıp aldıkları bir hediye olabildi ancak :(

Ölünün arkasından konuşmama, en azından kötü bahsetmeme geleneği hakim bir toplumun parçasıyız. Aynı girdabın (hastalığın) içinde olan bir hasta yakını olarak, takip etmesem de, her karşıma çıktığında üzüldüm yaşına ve çocuğuyla geçireceği zamanı tedaviye harcamasına, yakınlarına, acılarına ve bu hastalığın etkilediği her şeye.

Bir yandan da, tek kanser hastası ve yakınları onlarmış gibi sosyal medya paylaşımları sayesinde iş güç değiştiren, yüklü bir maddi refaha ulaşan, biraz da haybeye para kazanılan yaşamı yadırgadım her seferinde. En son, küçücük kızının mezar ziyaretini bile paylaşan eşini görünce "yuh" bile çektim az önce.  Biraz daha fazla kişi görecek, bundan daha çok para gelecek diye küçük bir çocuğu da alet etmeseydiniz, acısına saygı gösterseydiniz baba olarak.

8 Kasım 2023 Çarşamba

KIRMIZI BALON'UN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SONU

Her yıl, 2. sınıflarımla izlediğim bir kısa film var: Kırmızı Balon. 34 dakikalık, ödüllü bir Fransız filmi. Çok az diyaloğun olduğu, İngilizce ve Türkçe altyazılı, başrolünde yönetmenin oğlu Pascal Lamorisse'in yer aldığı bir film bu. Hatta küçük kız kardeş de var bir sahnede yanlış hatırlamıyorsam. 1956 yapımı ve henüz 6 yaşındaki bir çocuk ile arkadaş olarak benimsediği bir balonun öyküsü anlatılan. Filmin sonunda, oyuncunun şimdiki fotoğrafını akıllı tahtadan göstermeden önce, yaşlılık tahminlerinin 12 yaş olması gülümsetti beni. Kendileri 7 olunca, 12 yaşlı kalıyor:)

Defalarca izledim ve her seferinde açıklama yaparken  çocukların gördükleri detaylardan da etkilenerek keyiflendim filmi izlerken. Perdeleri ve ışıkları kapayıp sinema ortamı oluşturup izliyoruz, patlamış mısırlı zamanlarımız da oldu. (Boğaza kaçan şeftali çekirdekli başka bir olaydan sonra çekinir oldum yiyecekli her eylemden. Beslenme saatinde bile ayrı bir tedirginlik! Çocuk koşar düşer, sorumlu öğretmen; kaleminin ucu kırılır yine öğretmen, öğretmene saldırmaya hazır veliler için her hareketi 100 kere, 1000 kere düşünmek dert bu coğrafyada!)

Filmi keyifle izleyip sona erdiğinde, bir öğrencim herkesin takıldığı sona değil de, yerdeki balona takıldı. Filmin sonunu anlatmadan nasıl anlatırım bakalım:) Çocuk, balonu orada bırakacak mı, almayacak mı kaygısıyla doldu çocukcağız. "Kesin geri dönüp alır, arkadaşını orada bırakmaz, merak etme." diye yorum yaparak bitirmek zorunda kaldım seansı hayal gücüne ket vurmak uğruna, üzülmesin diye. Çocuk dünyası çok masum, yetişkinler o hamuru düzgün yoğursa, hor ellerde şekil almasa! Bir de, onları hayatta bıraksa!


29 Ekim 2023 Pazar

100

Yazmayalı çok olmuş! Kayıplar, kötü haberler, sınanmalar, tatil, iş falan derken geçti günler... 

Kafamdan cümleler kurup yazıya dökmedim sadece. Bugünü de es geçmek olmazdı ama! Seneye ve sonrasında doğacak bebeklerin, öncesinde de kaybettiklerimizin şahit olamayacağı bir gün bugün. Dile kolay 100 :) Daha görkemli, coşkulu ve birlikte olsaydı kutlamalar tabii ama en azından çoğumuzun içinde var hala o minik kelebekler♡

15 Nisan 2023 Cumartesi

YUVA

Ekşi Sözlük, Kızılcık Şerbeti, hoşlarına gitmeyen ne varsa yasaaaakkk bir ülkede yutkuna yutkuna yaşarken, güzel şeyler de oluyor, olduruluyor çevremizde. Daha çok  olumluya odaklanıp gündeme dalmama gayreti içinde, geçen ay My House ünitesi kapsamında, aile katılımlı  sokak hayvanları için ev yapımı projesi organize ettim 3.sınıflarla. 

Havalar kötü gidiyordu, evde ya da bahçesinde hayvan besleyenlerin kendilerinin de kullanabileceği, ıslanmayan ve soğuktan koruyan evler yapacaklardı. Eldeki malzemeyle, para harcamadan, bakkaldan falan alınan kartonlarla, evdeki çöp poşetleriyle yaratıcılıklarını kullanacakları evler. 

Ara tatile deprem sonrası 2 hafta da eklenince, 1 ayda birkaç fire dışında bireysel ya da grupla yapılan bir sürü ev çıktı ortaya. Emek veren çocuklar ve ailelerine sertifika hazırladım. 

Okulun ortaokul kısmında Fen Bilgisi (şimdiki adıyla Fen Bilimleri) öğretmenimizden de, üç boyutlu yazıcı ile madalya hazırlanmasını rica ettim. Her çocuk için hazırlamak uzun süreceği için belli bir sayıda yapabildi. Başka okullardan ve şehirlerden öğretmen arkadaşlarım ile çocukların oyları ile madalya sahiplerini de belirledik, herkese veremeyince içim gitti, kurabiye yapıp 2 sınıfa da dağıtıp telafi etmeye çalıştım durumu, bir de zaten sertifika vardı önceden hepsine verilen. İçim rahat etmeyince, daha çok madalya bastık. 

Evleri sergileyip övgü alınca mutlu oldular. Üstüne, okuldan talep de geldi bahçeye koymak için. Hayvan sevmeyen ve okul bahçesinde ve son zamanlarda içeride de dolanan hayvanlara sinir olan öğretmenlerden bir kısmı sinir oldu evlerin yapılmış olmasına ve okulun istemesine. Zaten çocuklar da, kıyıp da veremediler evlerini, mahallede komşusunun ya da  kendi bahçesine koyup kullanıma açtılar. Yoldan gecerken gördüm hatta.  

Günün birinde, 1 gün önce 2lerle dersimde sınıfa sığınan, yemek vaadiyle bile dışarı çıkmayan ve hatta dersin sonunda sıraya kurulup ders dinleyen hamile kedi -okula sığınmış bir sürü kediden biri- öğretmenler odasında çöp kutusunu mesken edinip yavrulayınca bizim evler iyice cazip oldu. Kantin görevlisinin kızının hazırda bekleyen evi,  ona ve yavrularına yuva oldu. 

Okulun hizmetlisi, evine götürmeden önce okulda bir süre bakacağını ve bu evi hizmetli  odasında tutacağını söyleyince, sahiplenilmiş de oldu anne ve yavrular. Yeni yuvalarına gitmeden önce, öğrenciler bizim odaya meraktan girmeye başlayınca, her öğretmen sınıfını sırayla getirmeye karar verdi. 3ler, işe yaramanın gururuyla girdi sıraya :)



12 Nisan 2023 Çarşamba

OYUN

Uzun zamandır bu sayfalarda çok da keyifli şeylerden bahsetmeyip hastalık, salgın, deprem, ölüm, vs. bir girdaba girdiğimin farkındayım. Yazılara fotoğraf eklemeyi bile bırakmışım uzun zamandır. 

Tatillerle, yakın ya da uzak gezilerle, sosyal etkinliklerle (biraz da küçük şehrin laneti yüzünden bu son durum) beslenemiyorum, gıdasız kalmış gibi hissediyorum çoğu zaman. Neyse ki, ailem var, işim var ve iyi ki bu yaş grubuyla çalışma dönemine geldi bu dönem. Müzik, dans, oyun, boyama, çocuk dünyasında ne varsa derste kullanmak dengeyi kurmaya yarıyor ruhumda. Şu dönemde, ergenlerle çalışsam halim ne olurdu acep? 

Yeğenim, ufaktan erinlik kapılarını tırmalarken, ergen olunca yastık savaşlarına ara verir ya da sonlandırır kaygısını örtbas ediyor biraz da okuldaki vur patlasın çal oynasın ders ortamımız:)  Bilim Kurulu'nun mevsimsel ağır grip adını vermeye karar verdiği korona ve influenza yüzünden hastanelik olmuş tanıdıklar varken, eve hastalık getirme endişesi ile hala maskeyle okula gidiyorum (Ayy yine yazdım;) Maskeli bir animatör diyelim okuldaki halime ama çocuklardan çok bana iyi geliyor sanki bu durum. 

G.'nin ölümünden 5 hafta önce, hastaneye yattığı günün yıl dönümü bugün. Onu hüzünle anmak yerine, bugün bir tv sohbetinde Buket Uzuner'in dediği gibi kaybettiklerimizle geçirilen zamana ve biriktirilen anılara odaklanmak istiyorum. Neşeli sesini ve " Di mi?!" deyişini kulağımda hissederek. Düşe kalka da olsa, yaşayanlar için oyun devam ediyor çünkü.


12 Şubat 2023 Pazar

LATERJİK UYKU

Laterjik ya da letarjik uyku terimine, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde rastlayan olmuştur belki (s. 70). Koma öncesi, uykuya benzer derin bir uyuşukluk hali olarak tanımlanan, tepkisizlik, nabız alınamaması,  hareketsizlik gibi belirtilerin olduğu bir durum olarak tanımlanıyor. 

Bu akşam, Selçuk Tepeli Fox Haber'de isyan ediyordu. Bu ihtimalin göz ardı edilip enkaz kaldırma çalışmalarına başlama önerisinde ve duyurusunda bulunanlara. Enkazda kalan işitme engelli genç gibi tesadüfen kurtarılan örnekler var sesi soluğu çıkmadığı halde ama çıkarılıp sırf tepki vermiyor, nabzı atmıyor diye de birileri öldü diye köşeye atılmıyordur umarım.  "Ses yok!" yazılan binalarda, laterjik uyku nedeniyle öldü sanılan birileri olmasın, yaşarken ölüme bırakmış olmayalım bir kişiyi bile. 



8 Şubat 2023 Çarşamba

İNSANLIK

24 yıldır olduğu gibi, depremle ilgili uzmanların her söylediği kulak arkası edilip yeni yeni devasa ve dayanıksız binalar yapılmaya devam edecek. Gram umudum yok aksine dair :(

Canla başla, kişisel ya da kitlesel imkanlarını seferber edip yardıma koşanlar, maddi manevi elinden geleni yapanlar, insanlık adına umudu taze tutuyor. Yer altındaki kim, hangi dinden, ırktan, arsız mı, hırsız mı demeden insan olduğu için kurtarmaya koşan herkes içimize su serpiyor, günler geçerken mucizeye tanık oluruz diye ümitle bekliyoruz.

Bir de, marketleri yağmalayan, çocuk kaçıran, depremzedelere abiye elbise gönderenler var ki... Sözün bittiği, boğazın düğüm düğüm olduğu, insanlardan nefret etmeye meyledilen o nirengi noktası! Yerin üstünde olmayın, yer altını da kirletmeyin, buhar olup uçmayın, hava da kirlenmesin!!! 


18 Aralık 2022 Pazar

1986

Bu akşam, Dünya Kupası final maçını izlerken çocukluğuma döndüm. 1986'da, annem küçük kardeşime hamileymiş. Maradonalı Arjantin Milli Takımı'nın o zamanki adıyla Federal (Batı )Almanya karşısındaki şampiyonluk sevincine ortak oluşumuzu hatırlıyorum ama hamilelik detayı yok bende o günlere dair. (Sonra baktım, tam ilk aya denk geliyor, annem de haberdar degildi muhtemelen) Sadece Arjantinli bir çocukmuşum gibi bir taraftarlık ve coşku hissi var ve ekranda sevinç sarhoşu Maradona görüntüsü.

Bu akşam da, 36 yıl öncesine dönüp Messili Arjantin takımını destekledim içten içe. Milli gurur duyamıyorsun, nostalji olsun misali. Spiker, "1978'in 10 numarası tribünde, 1986'ninki gökyüzünde" dedigi anda bende çeşmeler açıldı. O esnada, annem geldi tam da yanıma, yakalandım:)  

Sebebini sordu."Çocukluğuma" dedim. Maradona bahane aslında, o günlere özlem biraz,  aile büyükleri de dahil herkesin sağlıklı ve hayatta olduğu o zamanlara :(

23 Ekim 2022 Pazar

NOSTALJİK

Azra Akın, 2002'de Dünya Güzellik Yarışması'nda en iyi mili kostüm ödülü alan Cemil İpekçi tasarımlı elbisesini paylaşmış. Altta yazan yorumlar, elbiseden çok özelleştirilen/ kapatılan Sümerbank ve diğer fabrikalarla ilgili hep. Son 20 yılın gündemi ve ister istemez politika içeriyor her şey artık. Zonguldak'ta Hacı Sümer diye bir kumasçı sahip çıkmış Sümerbank'a :) Bu da bir şey!

20 yılımızı bir de, korona tatlandırıcıdı, tam oldu. Benim için İstiklal'in Arnavut kaldırımları kadar sembolik Beşiktaş Kazan Meyhanesi bile yenik düştü açılma kapanma rutinine. Bir kere gittin mi derseniz, yok! Eee, o zaman? Ben İstanbul'a ilk gittiğimde de, sonradan Beşiktaş'ta berbat ama merkezi bir evde yaşayıp yanından her geçtiğimde de orada mıydı, meselem o! 

Eskiye ait her detayı tutmak gerekmiyor ama her şeyi de değiştirmek, değişim adına yok etmek bir hastalık. Zonguldak  limanı yenilenirken, Atatürk'ün şehre ilk ayak bastığı yer bile yok edildi. Sembolik bir iz bırakmadan hem de:(