24 Aralık 2015 Perşembe

ACININ TERAZİSİ

" Bir blog yazarının bebeğinin ölümüne üzülüp doğudakilere üzülmemek" temalı bir laf sokmuş millete sözlük yazarlarından biri kendince. Sözlükleri zaman zaman okuduğumdan bahsetmiştim, her telden görüşü sunduğu için, biraz da ergen kafasını anlayabilmek için okuyorum yıllardır. Hadsizliğine, dengesizliğine hatta çoğu zaman saçmalığına rağmen. 

Ama!!!!!

Yukarıdaki yorum gibi kimin neye ne kadar üzüleceğine karar verme yetkisini kendinde bulanlar zıvanadan çıkarıyor beni. Batıdaysa ölsün, doğudaysa yaşasın, bizdense alkış, ötekiyse taş ve daha neler neler...

Acının bir terazisi mi var ki elinizde, insanların merhamet duygusuna bile değer biçebiliyorsunuz?

ACININ TERAZİSİ

" Bir blog yazarının bebeğinin ölümüne üzülüp doğudakilere üzülmemek" temalı bir laf sokmuş millete sözlük yazarlarından biri kendince. Sözlükleri zaman zaman okuduğumdan bahsetmiştim, her telden görüşü sunduğu için, biraz da ergen kafasını anlayabilmek için okuyorum yıllardır. Hadsizliğine, dengesizliğine hatta çoğu zaman saçmalığına rağmen. 

Ama!!!!!

Yukarıdaki yorum gibi kimin neye ne kadar üzüleceğine karar verme yetkisini kendinde bulanlar zıvanadan çıkarıyor beni. Batıdaysa ölsün, doğudaysa yaşasın, bizdense alkış, ötekiyse taş ve daha neler neler...

Acının bir terazisi mi var ki elinizde, insanların merhamet duygusuna bile değer biçebiliyorsunuz?

16 Aralık 2015 Çarşamba

MURPHY İŞ BAŞINDA!

Beş buçuk aydır uzun yol yapmamışım. Şu anda, denizden uzak ksrasala doğru yol almaktayım. 

Tez danışmanım, tüm korkularımı ve tahminleri haklı çıkardı, tezi o kadar geç okudu ki TİK zamanı geldi çattı. Bu yolculuğun tez savunması için yapılması gerekiyordu, olmadı:(

Bu aralar, Murphy benim için devrede yine. Yeni okuldaki yeni öğretmenler (malum sınıfçılar!),anlamadıkları işlere karışmaya, notlara müdahaleye falan yeltendiler ki öngörülerimi haklı çıkardılar. İyi derken, elimde patladı önyargımı yıkma gayretim. Neyse, anlatıp can sıkmayayım. Sıkıldım çünkü!

MURPHY İŞ BAŞINDA!

Beş buçuk aydır uzun yol yapmamışım. Şu anda, denizden uzak ksrasala doğru yol almaktayım. 

Tez danışmanım, tüm korkularımı ve tahminleri haklı çıkardı, tezi o kadar geç okudu ki TİK zamanı geldi çattı. Bu yolculuğun tez savunması için yapılması gerekiyordu, olmadı:(

Bu aralar, Murphy benim için devrede yine. Yeni okuldaki yeni öğretmenler (malum sınıfçılar!),anlamadıkları işlere karışmaya, notlara müdahaleye falan yeltendiler ki öngörülerimi haklı çıkardılar. İyi derken, elimde patladı önyargımı yıkma gayretim. Neyse, anlatıp can sıkmayayım. Sıkıldım çünkü!

29 Kasım 2015 Pazar

UFFF YİNE TEZ!

    Haftalardır bilgisayarımı açmıyordum. Telefondan blog yazısı yazmaktan da bir türlü keyif alamadım çünkü fotoğraf ekleme, kes- kopyala işlerini beceremiyorum bu meretten. Eeee telefondan yazınca da kuru kuru oluyor haliyle. 

     Bilgisayarı tezi hatırlattığı için açamadığımı fark ettim az önce:) Malum ben 24 Eylül'de sabahın köründe tez danışmanıma göndermiştim tezi , burada bahsetmiştim, okumasını bekler haldeyim. Bu yıl bitmeden savunmaya girmemizi o da istiyormuş ama vakit sıkıntısı varmış! Bende de sabır sıkıntısı var!!!  O okuyacak, ben düzelteceğim, diğer hocalar okuyacak... Kendisi Anabilim Dalı Başkanı ve çok yoğun. Farkındayım ama beklemek de sinirlerimi bozuyor elimde olmadan.

    Aralık geldi çattı! İçim kabardı. Pimi çekilmiş bomba misali geziyorum etrafta. Bu hafta TEOG nedeniyle milletin yurtdışı tatiline gidebileceği bir tatil sürem oldu, onda bile kımıldamadım yerimden. Beklemekten gergin bir halde tükettim günleri. Yazmadan önce bu kadar gerildiğimin farkında bile değildim ama doldum. O okuduktan sonra bana düzeltmelik ne kadar iş çıkacağını bilmemenin gerginliği bu. Okuduklarını beğendiğini söylemişti en son ama o kadar detaycı ki daha önce bahsettiğim gibi 3 tez öğrencisi kaçırmışlığı var. Hatta biri son 3 sayfa düzeltmede bırakmış. Neyse...

       Yazıp rahatladım. Ev halkı sıkıldı aynı şeyleri duymaktan. Burada bir de sizin kafanızı (okuduğunuza göre öncelikle gözünüzü:) şişireyim dedim. 

UFFF YİNE TEZ!

    Haftalardır bilgisayarımı açmıyordum. Telefondan blog yazısı yazmaktan da bir türlü keyif alamadım çünkü fotoğraf ekleme, kes- kopyala işlerini beceremiyorum bu meretten. Eeee telefondan yazınca da kuru kuru oluyor haliyle. 

     Bilgisayarı tezi hatırlattığı için açamadığımı fark ettim az önce:) Malum ben 24 Eylül'de sabahın köründe tez danışmanıma göndermiştim tezi , burada bahsetmiştim, okumasını bekler haldeyim. Bu yıl bitmeden savunmaya girmemizi o da istiyormuş ama vakit sıkıntısı varmış! Bende de sabır sıkıntısı var!!!  O okuyacak, ben düzelteceğim, diğer hocalar okuyacak... Kendisi Anabilim Dalı Başkanı ve çok yoğun. Farkındayım ama beklemek de sinirlerimi bozuyor elimde olmadan.

    Aralık geldi çattı! İçim kabardı. Pimi çekilmiş bomba misali geziyorum etrafta. Bu hafta TEOG nedeniyle milletin yurtdışı tatiline gidebileceği bir tatil sürem oldu, onda bile kımıldamadım yerimden. Beklemekten gergin bir halde tükettim günleri. Yazmadan önce bu kadar gerildiğimin farkında bile değildim ama doldum. O okuduktan sonra bana düzeltmelik ne kadar iş çıkacağını bilmemenin gerginliği bu. Okuduklarını beğendiğini söylemişti en son ama o kadar detaycı ki daha önce bahsettiğim gibi 3 tez öğrencisi kaçırmışlığı var. Hatta biri son 3 sayfa düzeltmede bırakmış. Neyse...

       Yazıp rahatladım. Ev halkı sıkıldı aynı şeyleri duymaktan. Burada bir de sizin kafanızı (okuduğunuza göre öncelikle gözünüzü:) şişireyim dedim. 

6 Kasım 2015 Cuma

İSMİYLE MÜSEMMA (!)

Soyadı Kapkaç ya da Kaypak olan avukat olur mu??? 

Okumayı öğrendim öğreneli muzdarip olduğum tabela okuma hastalığım(!) sayesinde olduğunu öğrendim. İnsan, soyadına göre meslek seçemez ama bazı soyadları da baştan ofsayt. Hangi ata, hangi ruh haline göre seçmiş ya da nüfus memuru mu kazık atmış onlara bilemedim:)


İSMİYLE MÜSEMMA (!)

Soyadı Kapkaç ya da Kaypak olan avukat olur mu??? 

Okumayı öğrendim öğreneli muzdarip olduğum tabela okuma hastalığım(!) sayesinde olduğunu öğrendim. İnsan, soyadına göre meslek seçemez ama bazı soyadları da baştan ofsayt. Hangi ata, hangi ruh haline göre seçmiş ya da nüfus memuru mu kazık atmış onlara bilemedim:)


31 Ekim 2015 Cumartesi

BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK

Edebiyatta büyülü gerçekçilik akımını sever misiniz? Yüzyıllık Yalnızlık, Acı Çikolata gibi çok iyi örnekleri okuduysanız sevmişsinizdir muhtemelen.

Ben bu akımı çok heyecanlı ve keyifli bulanlardanım. Sanki gerçek tek başına daha sert, tokat gibi çarpan ama yine de kabullenilmesi gerekenken, büyülü gerçekçilik işin içine masalsı bir tat katıyor. Gerçekler tabii ki kabullenilmeli, zorsa da başa çıkılmaya çalışılmalı ama masallar da hayatı kolaylaştırıyor bence. 

Özellikle yarının seçim sonuçları aklıma düştükçe, masal anlatmayan, martaval okumayan ama masalsı bir gelecek sunan kazansın istiyorum. Hayal bu ya!




BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK

Edebiyatta büyülü gerçekçilik akımını sever misiniz? Yüzyıllık Yalnızlık, Acı Çikolata gibi çok iyi örnekleri okuduysanız sevmişsinizdir muhtemelen.

Ben bu akımı çok heyecanlı ve keyifli bulanlardanım. Sanki gerçek tek başına daha sert, tokat gibi çarpan ama yine de kabullenilmesi gerekenken, büyülü gerçekçilik işin içine masalsı bir tat katıyor. Gerçekler tabii ki kabullenilmeli, zorsa da başa çıkılmaya çalışılmalı ama masallar da hayatı kolaylaştırıyor bence. 

Özellikle yarının seçim sonuçları aklıma düştükçe, masal anlatmayan, martaval okumayan ama masalsı bir gelecek sunan kazansın istiyorum. Hayal bu ya!




24 Ekim 2015 Cumartesi

GELECEK PLANLARI

Bugün itibariyle üç yıldır teyzeyim ve son üç yıldır "Minnoş şu kadar olduğunda, yaşarsam şu yaşta olacağım." cümleleri kuruyorum:)

Uzun yaşamak yerine istediğim gibi yaşamak anlamlı gelmiştir hep. O hayatımıza girdi gireli daha ileri gelecek zaman hayalleri kurduğumu fark ettim. Bir çocuk büyüdükçe, yetişkinler de dönüşüyormuş, bunu  anladım.

GELECEK PLANLARI

Bugün itibariyle üç yıldır teyzeyim ve son üç yıldır "Minnoş şu kadar olduğunda, yaşarsam şu yaşta olacağım." cümleleri kuruyorum:)

Uzun yaşamak yerine istediğim gibi yaşamak anlamlı gelmiştir hep. O hayatımıza girdi gireli daha ileri gelecek zaman hayalleri kurduğumu fark ettim. Bir çocuk büyüdükçe, yetişkinler de dönüşüyormuş, bunu  anladım.

18 Ekim 2015 Pazar

AĞIRLIK

Yazdan beri tavsamış bir halde blog yazdığımın farkındayım. Ne zaman yazmaya karar versem erteliyor, sonra da vazgeçiyorum. Çoğu blog yazarında da aynı şeyi gözlemliyorum bu ara. Daha uzun aralıklarla, daha depresif yorumlarla dolu yazılar konduruyoruz sayfalarımıza.

"Ülkenin genel hali" deyip genelleme yapmak,  fazla mı olur, az bile mi kalır bilmiyorum. Bu hafta kardeşim kalp krizinden gencecik bir arkadaşını, arkadaşım da kanserden babasını kaybetti. Özelde de ölüm haberi almaktan yoruldum. Yılın ikinci yarısı ağır geldi sanki!

AĞIRLIK

Yazdan beri tavsamış bir halde blog yazdığımın farkındayım. Ne zaman yazmaya karar versem erteliyor, sonra da vazgeçiyorum. Çoğu blog yazarında da aynı şeyi gözlemliyorum bu ara. Daha uzun aralıklarla, daha depresif yorumlarla dolu yazılar konduruyoruz sayfalarımıza.

"Ülkenin genel hali" deyip genelleme yapmak,  fazla mı olur, az bile mi kalır bilmiyorum. Bu hafta kardeşim kalp krizinden gencecik bir arkadaşını, arkadaşım da kanserden babasını kaybetti. Özelde de ölüm haberi almaktan yoruldum. Yılın ikinci yarısı ağır geldi sanki!

5 Ekim 2015 Pazartesi

HEDİYE

Bugün teneffüste müdür yardımcısı arkamdan seslendi. "Okulumuza yeni geldiniz. " deyip elime bir paket tutuşturdu. Hediye almışlar:)

Güzel insanlar gerçekten. Kardeşimin eşinin söylediği gibi " Nazar değmesin!" Eskişehir'deki okulun idaresinden sonra, farklı bir idare var bu okulda. Bozulmasın istediğim...


HEDİYE

Bugün teneffüste müdür yardımcısı arkamdan seslendi. "Okulumuza yeni geldiniz. " deyip elime bir paket tutuşturdu. Hediye almışlar:)

Güzel insanlar gerçekten. Kardeşimin eşinin söylediği gibi " Nazar değmesin!" Eskişehir'deki okulun idaresinden sonra, farklı bir idare var bu okulda. Bozulmasın istediğim...


24 Eylül 2015 Perşembe

TEZ ZAMANDA BİTER İNŞ.!

Bu sabaha karşı 3'ü geçerken tezimi tamamlayıp tez danışmanıma gönderdim. Yaz boyunca kafamı toplayamamak, taşınma telaşı, anneannem, erteleme hastalığı, lojman dertleri vs. derken neredeyse tek satır yazamadım.

Şu son iki haftada nasıl gaza  geldiysem, ilk hafta tam gün teyzelik sonrası sabahlara kadar çalışma, bu hafta yine annemin bayram telaşına eşlik ve gece yine tez.. Bayram hediyesi diye kodladım operasyonumu ve bitti çok şükür:)

Her saniye kapanmaya başlayan bilgisayarıma rağmen, onu yere atıp kırmama çabalarıma rağmen bitti. Artık top hocamda. Umarım insaflı dönütlerle döner bana.

TEZ ZAMANDA BİTER İNŞ.!

Bu sabaha karşı 3'ü geçerken tezimi tamamlayıp tez danışmanıma gönderdim. Yaz boyunca kafamı toplayamamak, taşınma telaşı, anneannem, erteleme hastalığı, lojman dertleri vs. derken neredeyse tek satır yazamadım.

Şu son iki haftada nasıl gaza  geldiysem, ilk hafta tam gün teyzelik sonrası sabahlara kadar çalışma, bu hafta yine annemin bayram telaşına eşlik ve gece yine tez.. Bayram hediyesi diye kodladım operasyonumu ve bitti çok şükür:)

Her saniye kapanmaya başlayan bilgisayarıma rağmen, onu yere atıp kırmama çabalarıma rağmen bitti. Artık top hocamda. Umarım insaflı dönütlerle döner bana.

20 Eylül 2015 Pazar

YABANİ GÖZLEMCİNDEN YENİ KURUM İZLENİMLERİ

Eylül başında seminerler dolayısıyla yeni okulumda göreve başladım. Sınavla Anadolu Lisesi kadrosu kazanmışken bir ilkokula atanmış olmayı yaz boyunca kendime yetiremedim. İl dışı atamalarda birada yazabileceğim tek bir Anadolu Lisesi yoktu. Zaten her lisenin mevcut düz liselerin tabelası değiştiğinden A. Lisesi de olsa nitelik degismeyecekti belki ama yine de yazımı kendime zehir ettim ilkokul diye. Bir de sınıf öğretmenlerini az çok tanıdığımdan, egolarını bildiğimden onların ağırlıkta olduğu bir okul, tamamen itici gelmişti.

Di'li geçmiş zaman kullanıyorum farkındayım. Henüz ilk izlenimlerle net bir karar vermek için erken ama çok önyargılı olduğumu düşünmeme neden olan insanlara denk geldim. Beni ilk atama sanacak kadar yaş almışlar çoğunlukta:) Okulda o kadar uzun zamandır çalışıyorlar ki, aile gibi olmuşlar. Okul kültürü denen şeyin uygulamalı örneği sanki burası. Bir kahvaltı düzenlendi mesela, eskiler akın etti. Üç kuşak müdür bile vardı.

Yerine atandığım öğretmenle de tanıştım, rotasyon gelir korkusuyla yer değiştirmiş ve son ana kadar ilişiğini kesmemiş bu okuldan. Bu okulu bırakıp gitmememi tavsiye etti.

İki haftalık süreçteki izlenimlerimin yanıltmamış olmasını, hayal kırıklığına uğramamayı umuyorum. Yeni ortamlara bodoslama dalmayan, önce gözlemleyen yabani mizacım umarım bu kez de yanıltmaz beni.

YABANİ GÖZLEMCİNDEN YENİ KURUM İZLENİMLERİ

Eylül başında seminerler dolayısıyla yeni okulumda göreve başladım. Sınavla Anadolu Lisesi kadrosu kazanmışken bir ilkokula atanmış olmayı yaz boyunca kendime yetiremedim. İl dışı atamalarda birada yazabileceğim tek bir Anadolu Lisesi yoktu. Zaten her lisenin mevcut düz liselerin tabelası değiştiğinden A. Lisesi de olsa nitelik degismeyecekti belki ama yine de yazımı kendime zehir ettim ilkokul diye. Bir de sınıf öğretmenlerini az çok tanıdığımdan, egolarını bildiğimden onların ağırlıkta olduğu bir okul, tamamen itici gelmişti.

Di'li geçmiş zaman kullanıyorum farkındayım. Henüz ilk izlenimlerle net bir karar vermek için erken ama çok önyargılı olduğumu düşünmeme neden olan insanlara denk geldim. Beni ilk atama sanacak kadar yaş almışlar çoğunlukta:) Okulda o kadar uzun zamandır çalışıyorlar ki, aile gibi olmuşlar. Okul kültürü denen şeyin uygulamalı örneği sanki burası. Bir kahvaltı düzenlendi mesela, eskiler akın etti. Üç kuşak müdür bile vardı.

Yerine atandığım öğretmenle de tanıştım, rotasyon gelir korkusuyla yer değiştirmiş ve son ana kadar ilişiğini kesmemiş bu okuldan. Bu okulu bırakıp gitmememi tavsiye etti.

İki haftalık süreçteki izlenimlerimin yanıltmamış olmasını, hayal kırıklığına uğramamayı umuyorum. Yeni ortamlara bodoslama dalmayan, önce gözlemleyen yabani mizacım umarım bu kez de yanıltmaz beni.

13 Eylül 2015 Pazar

EL ELE

Küçükken "Zonguldaklıyım" dediğimizde, "Aslen nerelisin?" diye 
sorulması garip gelirdi. Artık anlıyorum. Büyüdükçe anladım daha 
doğrusu. Doğu Karadeniz'den, Doğu'dan bir sürü göç almış bu 
şehirde "Nerelisin?" sorusunun cevabı herkes için aynıydı, herkes 
Zonguldaklıydı çünkü! Nereden geldiklerini unutmadan ama 
yaşadığı topraklardan utanmadan!

Darısı tüm ülkenin başına. Anlayana!





EL ELE

Küçükken "Zonguldaklıyım" dediğimizde, "Aslen nerelisin?" diye 
sorulması garip gelirdi. Artık anlıyorum. Büyüdükçe anladım daha 
doğrusu. Doğu Karadeniz'den, Doğu'dan bir sürü göç almış bu 
şehirde "Nerelisin?" sorusunun cevabı herkes için aynıydı, herkes 
Zonguldaklıydı çünkü! Nereden geldiklerini unutmadan ama 
yaşadığı topraklardan utanmadan!

Darısı tüm ülkenin başına. Anlayana!





6 Eylül 2015 Pazar

NEYE NİYET, NEYE KISMET

Yaklaşık 1 aydır yazmamışım bloga. Sizleri okumaya, zaman zaman yorum bırakmaya devam ettim ama kendi sayfamı doldurmaya elim gitmedi.

Temmuz çoğu blog yazarının aksine en sevdiğim aylardandı. Anne-babamın ve kardeşimin evlendikleri gün, buçuk doğum günüm bu ayda. Bir de tatile denk gelmesi de çabası.

Ama....

3 ve 13 Temmuz'daki yıldönümlerini anneannem 23 Temmuz'la parselledi bu yıl! Artık Temmuz'a başka anlamlar yükleme zamanı yani. Bu yıl taşınma, okul değişikliği, resmi evrak işleriyle zaten yorucu başlamıştı benim Temmuz'um ama böyle biteceğini tahmin etmemiştim.

 Yazıya başlarken de, bundan bahsedecegimi tahmin etmediğim gibi! Yebi okulumdaki neşeli ve yaş almış öğretmenlerden bahsetmekti niyetim.Olmadı, belki başka sefere!





NEYE NİYET, NEYE KISMET

Yaklaşık 1 aydır yazmamışım bloga. Sizleri okumaya, zaman zaman yorum bırakmaya devam ettim ama kendi sayfamı doldurmaya elim gitmedi.

Temmuz çoğu blog yazarının aksine en sevdiğim aylardandı. Anne-babamın ve kardeşimin evlendikleri gün, buçuk doğum günüm bu ayda. Bir de tatile denk gelmesi de çabası.

Ama....

3 ve 13 Temmuz'daki yıldönümlerini anneannem 23 Temmuz'la parselledi bu yıl! Artık Temmuz'a başka anlamlar yükleme zamanı yani. Bu yıl taşınma, okul değişikliği, resmi evrak işleriyle zaten yorucu başlamıştı benim Temmuz'um ama böyle biteceğini tahmin etmemiştim.

 Yazıya başlarken de, bundan bahsedecegimi tahmin etmediğim gibi! Yebi okulumdaki neşeli ve yaş almış öğretmenlerden bahsetmekti niyetim.Olmadı, belki başka sefere!





7 Ağustos 2015 Cuma

OLUMLAMA

Ne zaman bloga yazmaya yeltensem, anneannemden, hissettiklerimden yazmaya, ülke genelinde yaşadığımız günlere dair yazmaya teşneyim. Hep ölüm, acı, mutsuzluk, özlem, hastalık, görevler, kötü insanlar yok neyse ki hayatta. Bunu hatırlamak, daha doğrusu kendime de hatırlatmak için yazıya dökmek istedim bu cümleleri.

GÜZEL ŞEYLER, İYİ İNSANLAR,  OLUMLU DÜŞÜNCELER, KÜÇÜK MUTLULUK ANLARI DA VAR HERŞEYE RAĞMEN. İYİ Kİ VAR!


OLUMLAMA

Ne zaman bloga yazmaya yeltensem, anneannemden, hissettiklerimden yazmaya, ülke genelinde yaşadığımız günlere dair yazmaya teşneyim. Hep ölüm, acı, mutsuzluk, özlem, hastalık, görevler, kötü insanlar yok neyse ki hayatta. Bunu hatırlamak, daha doğrusu kendime de hatırlatmak için yazıya dökmek istedim bu cümleleri.

GÜZEL ŞEYLER, İYİ İNSANLAR,  OLUMLU DÜŞÜNCELER, KÜÇÜK MUTLULUK ANLARI DA VAR HERŞEYE RAĞMEN. İYİ Kİ VAR!


26 Temmuz 2015 Pazar

ANNEANNEM

Perşembe günü anneannemi kaybettik. İnsanın annesinin öksüz kalması ne garip:(

ANNEANNEM

Perşembe günü anneannemi kaybettik. İnsanın annesinin öksüz kalması ne garip:(

15 Temmuz 2015 Çarşamba

GERİZEKALI!!!

Bu aralar ağzıma yapıştı "salak", "gerizekalı" gibi hakaretler. Hayatım boyunca küfretmedim, en azından öfkemi böyle ifade edebiliyorum.

Malum tayinim çıktı, şansıma okulun memuru da yeni müdürün gazabından kaçıp aynı zamanlarda tayin isteyip gidince olanlar oldu. Gelene kadar tüm evraklar defalarca yanlış düzenlendi, yolluk her seferinde yanlış hesaplandı. En son da, zaten maaşımdan kesilen lojman kiram taşınmadan sonra yine maaşımdan kesildi. En son gün, müdür yardımcısının kapris yapıp çıkış belgesini imzalamaya gelmeyip buraya dönememe ihtimalini yazarken bile ayrı sinirleniyorum.

O kadar incelikle laf sokup, açıktan da derdimi anlattım, iyi niyetli bir başka müdür yardımcısını hem yüzüne karşı hem de gıyabında müdüre övdüm hatta, kötüyü yerdim, yok yine geçmiyor sinirim sevgili blogum! Bana da, daha öğretmenliğin ilk yıllarında önerilmişti, daha çok insanla muhatap olma fikri itmişti, kabul etmemistim. O koltuğu dolduramıyorsan, oturmayacaksın. Bu adamlar gibi koltuğa o kadar anlam yükleyince olmuyor işte!

GERİZEKALI!!!

Bu aralar ağzıma yapıştı "salak", "gerizekalı" gibi hakaretler. Hayatım boyunca küfretmedim, en azından öfkemi böyle ifade edebiliyorum.

Malum tayinim çıktı, şansıma okulun memuru da yeni müdürün gazabından kaçıp aynı zamanlarda tayin isteyip gidince olanlar oldu. Gelene kadar tüm evraklar defalarca yanlış düzenlendi, yolluk her seferinde yanlış hesaplandı. En son da, zaten maaşımdan kesilen lojman kiram taşınmadan sonra yine maaşımdan kesildi. En son gün, müdür yardımcısının kapris yapıp çıkış belgesini imzalamaya gelmeyip buraya dönememe ihtimalini yazarken bile ayrı sinirleniyorum.

O kadar incelikle laf sokup, açıktan da derdimi anlattım, iyi niyetli bir başka müdür yardımcısını hem yüzüne karşı hem de gıyabında müdüre övdüm hatta, kötüyü yerdim, yok yine geçmiyor sinirim sevgili blogum! Bana da, daha öğretmenliğin ilk yıllarında önerilmişti, daha çok insanla muhatap olma fikri itmişti, kabul etmemistim. O koltuğu dolduramıyorsan, oturmayacaksın. Bu adamlar gibi koltuğa o kadar anlam yükleyince olmuyor işte!

11 Temmuz 2015 Cumartesi

YAŞAYAN ÖLÜLER

Milletçe yaşayan insanları ölü diye duyurma hastalığımız var galiba. Yıllarca Kemal Sunal'ın öldüğüne dair söylentiler çıkar, adamcağız yaşadığına ikna etmek için demeç verirdi. Öldü, artık söylentiye gerek kalmadı, rahatladı bu söylentileri çıkaran hasta ruhlar!

Şimdi de, komedyen, şarkıcı, sunucu, vs. Oğuzhan Koç'u öldürmüşler. Adamcağız ispat telaşında. Kağıt üzerinde yaşadığı halde resmi makamlarca yaşamıyor görünen bir sürü insanın olduğu bir ülkede, sıradan galiba bunlar. Hala şaşırıyorsam, belki bende bir anormallik var!

YAŞAYAN ÖLÜLER

Milletçe yaşayan insanları ölü diye duyurma hastalığımız var galiba. Yıllarca Kemal Sunal'ın öldüğüne dair söylentiler çıkar, adamcağız yaşadığına ikna etmek için demeç verirdi. Öldü, artık söylentiye gerek kalmadı, rahatladı bu söylentileri çıkaran hasta ruhlar!

Şimdi de, komedyen, şarkıcı, sunucu, vs. Oğuzhan Koç'u öldürmüşler. Adamcağız ispat telaşında. Kağıt üzerinde yaşadığı halde resmi makamlarca yaşamıyor görünen bir sürü insanın olduğu bir ülkede, sıradan galiba bunlar. Hala şaşırıyorsam, belki bende bir anormallik var!

6 Temmuz 2015 Pazartesi

YERLEŞİK DÜZEN

Nihayet eşyaları yerlestirip rahat bir nefes aldim. Dün anneannemi de ziyarete gidebildik. Uzun zamandır kafam ve bedenimin yorgunluğu, tüm yapilacaklar halledilince sinyallerini verdi. Sırtımın sol köşesinde inanilmaz bir ağrıyla uyandım bu sabah.

Oysa sabah kalkıp okul, Mal Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, Nüfus Müdürlüğü ve banka işlemlerinin tümünü aynı gün bitirmeyi planlamıştım. Tek yapabildiğim anne ve babamın yardımıyla kalanları toparladıktan sonra bankaya gidebilmek oldu!

Sonrasında da Minnoş, kardeşlerim ve eşleriyle şu güzel manzara eşliğinde keyif yapmak:) Denizi özlemişim, aile saadeti de iyi geldi. Hatta bu gece Minnoş'layim. Uyuyor, henüz haberi yok:)

YERLEŞİK DÜZEN

Nihayet eşyaları yerlestirip rahat bir nefes aldim. Dün anneannemi de ziyarete gidebildik. Uzun zamandır kafam ve bedenimin yorgunluğu, tüm yapilacaklar halledilince sinyallerini verdi. Sırtımın sol köşesinde inanilmaz bir ağrıyla uyandım bu sabah.

Oysa sabah kalkıp okul, Mal Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, Nüfus Müdürlüğü ve banka işlemlerinin tümünü aynı gün bitirmeyi planlamıştım. Tek yapabildiğim anne ve babamın yardımıyla kalanları toparladıktan sonra bankaya gidebilmek oldu!

Sonrasında da Minnoş, kardeşlerim ve eşleriyle şu güzel manzara eşliğinde keyif yapmak:) Denizi özlemişim, aile saadeti de iyi geldi. Hatta bu gece Minnoş'layim. Uyuyor, henüz haberi yok:)

1 Temmuz 2015 Çarşamba

TAŞINMA KONUSU

Malum şehir değiştiriyorum. Günlerdir koliler, vakumlu poşetler, çöp poşetleri evde benden çok yer kaplıyor.

ŞİMDİLİK ailemin yanına taşınacağım için büyük parçaları elden çıkarıp kişisel eşyalarım ve yorgan, yastık gibi tekstil ürünlerinin yanısıra demonte birkaç parçayı da götürmeye, otomobille taşımaya karar verdim. Nakliye aracı, bu kadar eşyaya tüm ev parası istiyor çünkü. Ama bir yandan da otomobile sığamayacak kadar koli birikirmişim. Başta dayım geleceğini söyledi, anneannem iyi değil diye onu eledik. Kardeşlerimin eşleri 2 ayrı araçla gelecekti, sınav görevi engel oldu. Minibüs bulduk, günü uymadı.
Başka bir aileyle ortak taşımada da gün uymadı, bir de görevlinin senli benli konuşmasına ifrit oldum baştan. Böyle de bir takıntım var belki saçma ama! En son yine ihale dayıma kaldı. Neyse, habire poşetten koliye, koliden vakumluya aktarıp sığdırma planları yapıyorum günlerdir. Bir kısmını hesaplı diye PTT Kargo ile göndermeyi planlıyorum. Nette yorumları okudukça sağlam teslimat konusunda soru işaretleri doluyum oysa.

Eşyalar yığın oluşturdukca, biriktirmeyip atmaya çalışsam da, atamadığım o.kadar çok şey var ki! Öğretmenliğimin ilk yıllarından ders programını bile saklamışım. Yuh çektim kendime. Evden eve bir sürü taşındım, bir sürü eledigimi sanmışım ama durum bu kadar vahim. Bir karavanda yaşamaya ya da bir kaplumbağa olmaya deli gibi özeniyorum. Normalde 1 günde ev toplayabiliyorken bu kez araç sıkıntısı canıma okudu. Bir de biriktirdiklerim tabii.

TAŞINMA KONUSU

Malum şehir değiştiriyorum. Günlerdir koliler, vakumlu poşetler, çöp poşetleri evde benden çok yer kaplıyor.

ŞİMDİLİK ailemin yanına taşınacağım için büyük parçaları elden çıkarıp kişisel eşyalarım ve yorgan, yastık gibi tekstil ürünlerinin yanısıra demonte birkaç parçayı da götürmeye, otomobille taşımaya karar verdim. Nakliye aracı, bu kadar eşyaya tüm ev parası istiyor çünkü. Ama bir yandan da otomobile sığamayacak kadar koli birikirmişim. Başta dayım geleceğini söyledi, anneannem iyi değil diye onu eledik. Kardeşlerimin eşleri 2 ayrı araçla gelecekti, sınav görevi engel oldu. Minibüs bulduk, günü uymadı.
Başka bir aileyle ortak taşımada da gün uymadı, bir de görevlinin senli benli konuşmasına ifrit oldum baştan. Böyle de bir takıntım var belki saçma ama! En son yine ihale dayıma kaldı. Neyse, habire poşetten koliye, koliden vakumluya aktarıp sığdırma planları yapıyorum günlerdir. Bir kısmını hesaplı diye PTT Kargo ile göndermeyi planlıyorum. Nette yorumları okudukça sağlam teslimat konusunda soru işaretleri doluyum oysa.

Eşyalar yığın oluşturdukca, biriktirmeyip atmaya çalışsam da, atamadığım o.kadar çok şey var ki! Öğretmenliğimin ilk yıllarından ders programını bile saklamışım. Yuh çektim kendime. Evden eve bir sürü taşındım, bir sürü eledigimi sanmışım ama durum bu kadar vahim. Bir karavanda yaşamaya ya da bir kaplumbağa olmaya deli gibi özeniyorum. Normalde 1 günde ev toplayabiliyorken bu kez araç sıkıntısı canıma okudu. Bir de biriktirdiklerim tabii.

20 Haziran 2015 Cumartesi

TAYİN

Tayinim çıktı. Zonguldak yolları göründü. Doğru mu yanlış mı diye deneyip göreceğim. 

Yıllar sonra memleketine dönen gurbetçi ruh halinde, taşınma ve tüm abonelikleri kapatma, yeni bir iş ortamına alışma, yıllar sonra aileyle yaşama, sıkılırsam ev tutma gibi bir sürü deneyim brkliyor beni.

TAYİN

Tayinim çıktı. Zonguldak yolları göründü. Doğru mu yanlış mı diye deneyip göreceğim. 

Yıllar sonra memleketine dönen gurbetçi ruh halinde, taşınma ve tüm abonelikleri kapatma, yeni bir iş ortamına alışma, yıllar sonra aileyle yaşama, sıkılırsam ev tutma gibi bir sürü deneyim brkliyor beni.

17 Haziran 2015 Çarşamba

KAFAM BİNBEŞYÜZ!

Hocam, yazın tez çalışmak istemediği için savunmam yeni öğretim yılı başına kaldı. Yazın hem tezi rötuşlamam, eksik kısımların yanında bir de makale çıkarmam gerek.

Bunlar yetmiyormuş gibi geçen seneki ikilemim yine hortladı. İl dışı tayinlerin başlamasına sayılı günler kaldığından beri uykusuzum. Tayin dönemi bitti, durumum değişmedi. Doktora bitene kadar burada kalıp sonra tek hamlede ve kalici olarak taşınmak en makul fikirdi önceleri ama lojmanda kalma süremin dolması, burada da taşınma ihtimalini ortaya çıkardı. Abartısız 20 yıldır, lojmanı farklı isimlere tahsis ettirip oturan meslektaş ve komşularım var aynı binada ve yine süreleri bitti. Benim çıkma ihtimalim var ama onların yine yok nedense!

Düne kadar sabahın ilk saatleri, geçenin körü demeden ailemle defalarca konuşup en son burada kalna fikrim ağır basıyordu. Üniversiteye yskin olmak, tek başına yaşama alışkanlığı, Zonguldak'ta açılan
okulların cazip olmaması gibi sebepler sanki artı taraftı. Lojman olmazsa eve çıkarım, belki delilik edip krediyle ev almaya kalkarım
diye bile düşündüm. Arada, okullar cazip diye Ege kıyılarına tayin isteme fikrim bile doğdu ki, kopma noktamdı!

Öğle saatletinde saat 2 civarı idareyle lojmanı konuşurken birden sinir oldum birilerinin el altından kayrilmasina, mücadele edesim gelnedi ve eve yakın bir okulu yazıverdim. Biraz kaderci olmak geldi içimden o anda. Çıkarsa da, çıkmazsa da. O kadar çok kafa patlattım ki süreçte, devrelerim yanmak üzereydi. Okul ilkokul, yıllardır lisedeyim,sınıf öğretmenlerini genelde çocuksu ve uyuz bulurum, buna rağmen yaptım tercihi.

Gün boyu kafa dağıtmaya çalıştım, eve gelince yine hüzün çöktü, taşınma fikri şimdiden yordu. Bu kafa karışıklığıyla banyoya girince gördüğüm manzaraysa şaşırttı. Banyo camından giren güvercin ya da güvercinler özenle pislemişti tüm banyoma! Şans mıdır, akşam akşam temizlik derdi midir bilemedim!

KAFAM BİNBEŞYÜZ!

Hocam, yazın tez çalışmak istemediği için savunmam yeni öğretim yılı başına kaldı. Yazın hem tezi rötuşlamam, eksik kısımların yanında bir de makale çıkarmam gerek.

Bunlar yetmiyormuş gibi geçen seneki ikilemim yine hortladı. İl dışı tayinlerin başlamasına sayılı günler kaldığından beri uykusuzum. Tayin dönemi bitti, durumum değişmedi. Doktora bitene kadar burada kalıp sonra tek hamlede ve kalici olarak taşınmak en makul fikirdi önceleri ama lojmanda kalma süremin dolması, burada da taşınma ihtimalini ortaya çıkardı. Abartısız 20 yıldır, lojmanı farklı isimlere tahsis ettirip oturan meslektaş ve komşularım var aynı binada ve yine süreleri bitti. Benim çıkma ihtimalim var ama onların yine yok nedense!

Düne kadar sabahın ilk saatleri, geçenin körü demeden ailemle defalarca konuşup en son burada kalna fikrim ağır basıyordu. Üniversiteye yskin olmak, tek başına yaşama alışkanlığı, Zonguldak'ta açılan
okulların cazip olmaması gibi sebepler sanki artı taraftı. Lojman olmazsa eve çıkarım, belki delilik edip krediyle ev almaya kalkarım
diye bile düşündüm. Arada, okullar cazip diye Ege kıyılarına tayin isteme fikrim bile doğdu ki, kopma noktamdı!

Öğle saatletinde saat 2 civarı idareyle lojmanı konuşurken birden sinir oldum birilerinin el altından kayrilmasina, mücadele edesim gelnedi ve eve yakın bir okulu yazıverdim. Biraz kaderci olmak geldi içimden o anda. Çıkarsa da, çıkmazsa da. O kadar çok kafa patlattım ki süreçte, devrelerim yanmak üzereydi. Okul ilkokul, yıllardır lisedeyim,sınıf öğretmenlerini genelde çocuksu ve uyuz bulurum, buna rağmen yaptım tercihi.

Gün boyu kafa dağıtmaya çalıştım, eve gelince yine hüzün çöktü, taşınma fikri şimdiden yordu. Bu kafa karışıklığıyla banyoya girince gördüğüm manzaraysa şaşırttı. Banyo camından giren güvercin ya da güvercinler özenle pislemişti tüm banyoma! Şans mıdır, akşam akşam temizlik derdi midir bilemedim!

6 Haziran 2015 Cumartesi

EV KUŞU VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Bugün televizyonda gezinirken, oyuncu Ayşenur Şamlıoğlu'nun evine konuk olunan Ev Kuşu programına rastladım. Sunucu Evrim Akın, önce Gazeteciluk, sonra da Mimarlık bölümlerini yarım bırakıp konservatuar mezunu olan evsahibibin bu durumuna vurgu yaptı. Şamlıoğlu da, yurtdışında insanların 2 yıl Sosyoloji, 2 yıl Psikoloji falan okuduklarını, bunun zenginlik olduğunu belirtti. Bizde, diplomanın havalı bulunduğunu da ekleyerek.

Aramızda gerçekten bir yaklaşım farkı olduğu muhakkak Batı toplumuyla. Eğitimli olmak, herhangi bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmaktan çok, daha iyi maddi imkanlara sahip olabilmek, daha nitelikli işler bulabilmek, sırtımızı sağlama almak demek bizde. Ya tuzunuz çok kuru olmalı ya da ne istediğinizi çok iyi bilip işsiz kalmayı da göze alıp canınızın çektiği eğitimi almalısınız. Ülkece ekonomik koşullarımız böyle olasılıklar sunuyor bize döngünün dışına çıkmadıkça.

Üniversite sınavlarının yaklaştığı bu günlerde, yine milyon kişi sınava girecek, yine o kadar ebeveyn sırf işsiz kalmasın diye onları belki sevmeden okuyacakları bölümlere yönlendirecek. Dershane ve okullardaki öğretmenler de, aynı duyarlılıkta (!) seçimlere yöneltecek. Umarım bir gün öyle bir ülke oluruz ki, kaygılarımız arzularımıza baskın çıkmaz.




EV KUŞU VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Bugün televizyonda gezinirken, oyuncu Ayşenur Şamlıoğlu'nun evine konuk olunan Ev Kuşu programına rastladım. Sunucu Evrim Akın, önce Gazeteciluk, sonra da Mimarlık bölümlerini yarım bırakıp konservatuar mezunu olan evsahibibin bu durumuna vurgu yaptı. Şamlıoğlu da, yurtdışında insanların 2 yıl Sosyoloji, 2 yıl Psikoloji falan okuduklarını, bunun zenginlik olduğunu belirtti. Bizde, diplomanın havalı bulunduğunu da ekleyerek.

Aramızda gerçekten bir yaklaşım farkı olduğu muhakkak Batı toplumuyla. Eğitimli olmak, herhangi bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmaktan çok, daha iyi maddi imkanlara sahip olabilmek, daha nitelikli işler bulabilmek, sırtımızı sağlama almak demek bizde. Ya tuzunuz çok kuru olmalı ya da ne istediğinizi çok iyi bilip işsiz kalmayı da göze alıp canınızın çektiği eğitimi almalısınız. Ülkece ekonomik koşullarımız böyle olasılıklar sunuyor bize döngünün dışına çıkmadıkça.

Üniversite sınavlarının yaklaştığı bu günlerde, yine milyon kişi sınava girecek, yine o kadar ebeveyn sırf işsiz kalmasın diye onları belki sevmeden okuyacakları bölümlere yönlendirecek. Dershane ve okullardaki öğretmenler de, aynı duyarlılıkta (!) seçimlere yöneltecek. Umarım bir gün öyle bir ülke oluruz ki, kaygılarımız arzularımıza baskın çıkmaz.




26 Mayıs 2015 Salı

KİSA KİSA

Uzun zamandır yazmamışım bloga. Rutin tez, hocaların tatil havasına girmesi, bitişin yeni öğretim yılı başına sarkması, akıllı tahta semineri, not girişleri, vs.

Arada perşembeden eve gitme ve pazar gecesi dönüş. Minnoş'un sürekli özlemle kolumu, bacağımı öpmeleri:) Bir sürü şey sıkışmışken evde olmak iyi geldi yine. Tayin dönemi de geldi bu arada. 

Anneannemde şimdi de pankreas kanseri şüphesi söz konusu. Zonguldak'ta tetkiklerden sonra netleştirecek durumu. Tabii, özellikle annemi teselli etmek zor. Yaşı kaç olursa olsun, olumsuzluklar yakınlarımızı teğet geçsin, ölümsüzlük ilk bize denk gelsin istiyor insanoğlu içten içe.Umarım iyi haberlerini alırız.


KİSA KİSA

Uzun zamandır yazmamışım bloga. Rutin tez, hocaların tatil havasına girmesi, bitişin yeni öğretim yılı başına sarkması, akıllı tahta semineri, not girişleri, vs.

Arada perşembeden eve gitme ve pazar gecesi dönüş. Minnoş'un sürekli özlemle kolumu, bacağımı öpmeleri:) Bir sürü şey sıkışmışken evde olmak iyi geldi yine. Tayin dönemi de geldi bu arada. 

Anneannemde şimdi de pankreas kanseri şüphesi söz konusu. Zonguldak'ta tetkiklerden sonra netleştirecek durumu. Tabii, özellikle annemi teselli etmek zor. Yaşı kaç olursa olsun, olumsuzluklar yakınlarımızı teğet geçsin, ölümsüzlük ilk bize denk gelsin istiyor insanoğlu içten içe.Umarım iyi haberlerini alırız.


11 Mayıs 2015 Pazartesi

ANI YAKALAMAK

Bu aralar çok konuşur ve şahit olur durumda olduğumuz bir şey var: Her anı fotoğraflayıp an kaydetme sapkınlığı. Sapkınlık diyorum çünkü herhangi bir gösteriyi adam akıllı izlemek ve anın keyfini çıkarmak yerine şipşak fotoğraflamak neyin kaygısı anlamak zor. 

Farkındayım eski zamanlardaki şık şıkıdım giyinip herhangi bir gösteri izleme döneminde olmadığınızın. Bu dönemler, o zamanlardan farklı olacak tabii ama daha baştan uyarı yapılmasına rağmen nedir kaçamak kaçamak telefonları çıkarıp flaş patlatmak?! Opera ve bale seyircisi seçkindir falan diye kandırmacaya da gerek yok. Daha geçen gün önümüzde oturan genç, sahneye sadece foto ve kamera çekimi için baktı üç saat içinde. Sözde, para verip bir sanatsal etkinliğe katıldı ama sorsak tek sahneyi hatırlamaz.Abartısız durum bu! Ama bütün bunlara rağmen çektiklerini sosyal medyaya yüklemekten geri kalmadı. O an orada, "şimdi ve burada"yı yaşamaktan uzak, sadece fiziken olmanın, ona buna sözüm ona sanatsever görünmenin ne anlamı var? Git evinde otur, Survivor izle, olmayan karizman çizilmez be adam!

ANI YAKALAMAK

Bu aralar çok konuşur ve şahit olur durumda olduğumuz bir şey var: Her anı fotoğraflayıp an kaydetme sapkınlığı. Sapkınlık diyorum çünkü herhangi bir gösteriyi adam akıllı izlemek ve anın keyfini çıkarmak yerine şipşak fotoğraflamak neyin kaygısı anlamak zor. 

Farkındayım eski zamanlardaki şık şıkıdım giyinip herhangi bir gösteri izleme döneminde olmadığınızın. Bu dönemler, o zamanlardan farklı olacak tabii ama daha baştan uyarı yapılmasına rağmen nedir kaçamak kaçamak telefonları çıkarıp flaş patlatmak?! Opera ve bale seyircisi seçkindir falan diye kandırmacaya da gerek yok. Daha geçen gün önümüzde oturan genç, sahneye sadece foto ve kamera çekimi için baktı üç saat içinde. Sözde, para verip bir sanatsal etkinliğe katıldı ama sorsak tek sahneyi hatırlamaz.Abartısız durum bu! Ama bütün bunlara rağmen çektiklerini sosyal medyaya yüklemekten geri kalmadı. O an orada, "şimdi ve burada"yı yaşamaktan uzak, sadece fiziken olmanın, ona buna sözüm ona sanatsever görünmenin ne anlamı var? Git evinde otur, Survivor izle, olmayan karizman çizilmez be adam!