20 Nisan 2017 Perşembe

NİSAN GEÇERKEN

Havalar bir ısındı, bir soğudu, bazen güneş tepemizi kavurdu, bazen yağmur sıçana döndürdü. Üstümüzden bir seçim daha geçti, gitti.  Bizim okulda 23 Nisan kutlama tarihi 3. kez hava tahminlerine göre değişti.

Hani önceden haftasonuna da denk gelse o gün yapılır, genelde yağmur yağardı ama yine de kutlanırdı resmi bayramlar ya, artık çelenk koyma töreni dışında gününde yapılan etkinlik yok gibi. Bir 29 Ekim var geçit törenli, o da küçük şehirlerde. Yıllardır ilk kez burada denk geldim o kadar büyükşehir zamanından sonra.

Haaa haftasonu sabah erken kalkalım, gidelim hevesi değil bu ama bayramın bayram olduğu da başka türlü anlaşılmıyor. En azından hala kutlanıyor tesellisi de işe yaramıyor artık sanki, insan (tek değilim umarım!) bu konuda da eskiyi özlüyor...

NİSAN GEÇERKEN

Havalar bir ısındı, bir soğudu, bazen güneş tepemizi kavurdu, bazen yağmur sıçana döndürdü. Üstümüzden bir seçim daha geçti, gitti.  Bizim okulda 23 Nisan kutlama tarihi 3. kez hava tahminlerine göre değişti.

Hani önceden haftasonuna da denk gelse o gün yapılır, genelde yağmur yağardı ama yine de kutlanırdı resmi bayramlar ya, artık çelenk koyma töreni dışında gününde yapılan etkinlik yok gibi. Bir 29 Ekim var geçit törenli, o da küçük şehirlerde. Yıllardır ilk kez burada denk geldim o kadar büyükşehir zamanından sonra.

Haaa haftasonu sabah erken kalkalım, gidelim hevesi değil bu ama bayramın bayram olduğu da başka türlü anlaşılmıyor. En azından hala kutlanıyor tesellisi de işe yaramıyor artık sanki, insan (tek değilim umarım!) bu konuda da eskiyi özlüyor...

11 Nisan 2017 Salı

DÜZENEKTEN ÇOKLU ZEKAYA BEYİN FIRTINASI

Belki denk gelmişsinizdir Survivor misali bir düzenekte oradan oraya atlayan minik kıza. İşte o düzenek bizim Minnoş için de ilham kaynağı oldu.

İzletmiştim videoyu, gaza geldi, minderlerden (daha önce de bahsettiğim İder Mobilya maceramızdan sonra bizde bol minder:), sehpadan, çekyat ve puftan kurduğumuz düzenekte oradan oraya zıpladı. Biraz elinden tutturarak biraz kendi gayretiyle parkuru tamamladı :)

Büyüyünce cimnastikçi olup 1. olacakmış. Hırsını kendisiyle yarışa, azme evriltmek için "Sen şu alanda, X şunda, Y şunda başarılı olabilir. Hepsinde kupa alamayabiliriz." gibi telkinlerde bulunuyoruz her seferinde çünkü "Ben hep birinci olmak isterim." gibi rekabetçi söylemleri var. Tamam devir rekabet devri ama farkındaysak Çoklu Zeka Kuramı diye de birşey var, Afrikalı atletlerin genetik miras kaslı bacakları gibi avantajlı durumlar da. O yüzden rekabeti centilmence yarışmaya çevirmek, her faaliyeti yarışa çevirmemek, merak duygusunu sürdürerek kendimizi keşfetmeye devam etmek de gerek sanki.

DÜZENEKTEN ÇOKLU ZEKAYA BEYİN FIRTINASI

Belki denk gelmişsinizdir Survivor misali bir düzenekte oradan oraya atlayan minik kıza. İşte o düzenek bizim Minnoş için de ilham kaynağı oldu.

İzletmiştim videoyu, gaza geldi, minderlerden (daha önce de bahsettiğim İder Mobilya maceramızdan sonra bizde bol minder:), sehpadan, çekyat ve puftan kurduğumuz düzenekte oradan oraya zıpladı. Biraz elinden tutturarak biraz kendi gayretiyle parkuru tamamladı :)

Büyüyünce cimnastikçi olup 1. olacakmış. Hırsını kendisiyle yarışa, azme evriltmek için "Sen şu alanda, X şunda, Y şunda başarılı olabilir. Hepsinde kupa alamayabiliriz." gibi telkinlerde bulunuyoruz her seferinde çünkü "Ben hep birinci olmak isterim." gibi rekabetçi söylemleri var. Tamam devir rekabet devri ama farkındaysak Çoklu Zeka Kuramı diye de birşey var, Afrikalı atletlerin genetik miras kaslı bacakları gibi avantajlı durumlar da. O yüzden rekabeti centilmence yarışmaya çevirmek, her faaliyeti yarışa çevirmemek, merak duygusunu sürdürerek kendimizi keşfetmeye devam etmek de gerek sanki.

3 Nisan 2017 Pazartesi

GEZENTİ

Son 10 güne bir Ankara (daha doğrusu İkea ve çevresi) ve bir İstanbul gezisi,  burada Taksim Trio konseri (Medyatik hallerine uyuz olduğum iki adam Hüsnü Şenlendirici ve İsmail Tunçbilek, 3. adam Aytaç Doğan'dan zaten haberim yoktu ama en çok o etkiledi. Hem canlı müzik dinlemeyi özlemişim, önyargılara rağmen değdi. Kişilik başka müzik başka, hele o bazen darbuka görevi de üstlenen kanun!), İstanbul'da Nilgün Belgün ile Aşk ve Komedi gösterisi (geliş gününü de değerlendirme etkinliği), Şişli Kitap Fuarı (ayarlasam denk gelmezdi, bonusum oldu bu) ve bilumum mesafeleri Forest Gump gibi yürüme gibi atraksiyonlarla geçtiği için buralardan yani blogdan uzak kaldım. Bol parantezli oldu ama olsun.

Ankara, İstanbul derken git-gel 3 kitap bitirmişim ama şu 3. köprü ne sinir bir şey Yarab! 5.5- 6 saatlik yol kafadan 7 saat. Trafik yok ama zorunlu istikamet dön baba dön bir köprü. Hangi akıl sahibi ne amaçla yapmış da, keyifle başladığım yazının ortasına böyle düştü bu konu bilmem!

Neyse, bahar demek gezmek demek, nefes almak ve bahar yorgunluğuna inat yeni yorgunluk fırsatları yaratmak demek. Benim durumumda iki hafta kadar il dışına çıkmadan paşa paşa oturmaya karar vermek demek :)


GEZENTİ

Son 10 güne bir Ankara (daha doğrusu İkea ve çevresi) ve bir İstanbul gezisi,  burada Taksim Trio konseri (Medyatik hallerine uyuz olduğum iki adam Hüsnü Şenlendirici ve İsmail Tunçbilek, 3. adam Aytaç Doğan'dan zaten haberim yoktu ama en çok o etkiledi. Hem canlı müzik dinlemeyi özlemişim, önyargılara rağmen değdi. Kişilik başka müzik başka, hele o bazen darbuka görevi de üstlenen kanun!), İstanbul'da Nilgün Belgün ile Aşk ve Komedi gösterisi (geliş gününü de değerlendirme etkinliği), Şişli Kitap Fuarı (ayarlasam denk gelmezdi, bonusum oldu bu) ve bilumum mesafeleri Forest Gump gibi yürüme gibi atraksiyonlarla geçtiği için buralardan yani blogdan uzak kaldım. Bol parantezli oldu ama olsun.

Ankara, İstanbul derken git-gel 3 kitap bitirmişim ama şu 3. köprü ne sinir bir şey Yarab! 5.5- 6 saatlik yol kafadan 7 saat. Trafik yok ama zorunlu istikamet dön baba dön bir köprü. Hangi akıl sahibi ne amaçla yapmış da, keyifle başladığım yazının ortasına böyle düştü bu konu bilmem!

Neyse, bahar demek gezmek demek, nefes almak ve bahar yorgunluğuna inat yeni yorgunluk fırsatları yaratmak demek. Benim durumumda iki hafta kadar il dışına çıkmadan paşa paşa oturmaya karar vermek demek :)


19 Mart 2017 Pazar

HATIRLAMAK...

Büyükbabam, dedem ve babaannemin hangi gün doğdukları bilinmezdi ama belki Cumhuriyet çocuğu olduğundan, belki de babası öğretmen olduğundan anneannemin doğum tarihini gün, ay ve yıl olarak bilirdik. Yaşasaydı bugün tam 87 olacaktı.

Ailenin özel gün hatırlatma görevlisi olarak dayanamayıp kardeşlerime hatırlattım, "Hatırlamıyorsa anneme söyleme!" oldu ilk tepkileri. Neyse ki hatırlamıyor. "Hatırlamak lanettir." denir ya, çok tutmasam da bu lafı bazen cidden yoruyor, olumsuzluklar söz konusuysa unutmak daha sağaltıcı geliyor. Yine de unutmamak, hep hatırlamak, kısmen de olsa lanetlenmek olurdu çünkü unutmak cidden korkutucu ve bilinmez geliyor bana. Bu yüzden belki de özlemle baş etmeye razı olmak!

HATIRLAMAK...

Büyükbabam, dedem ve babaannemin hangi gün doğdukları bilinmezdi ama belki Cumhuriyet çocuğu olduğundan, belki de babası öğretmen olduğundan anneannemin doğum tarihini gün, ay ve yıl olarak bilirdik. Yaşasaydı bugün tam 87 olacaktı.

Ailenin özel gün hatırlatma görevlisi olarak dayanamayıp kardeşlerime hatırlattım, "Hatırlamıyorsa anneme söyleme!" oldu ilk tepkileri. Neyse ki hatırlamıyor. "Hatırlamak lanettir." denir ya, çok tutmasam da bu lafı bazen cidden yoruyor, olumsuzluklar söz konusuysa unutmak daha sağaltıcı geliyor. Yine de unutmamak, hep hatırlamak, kısmen de olsa lanetlenmek olurdu çünkü unutmak cidden korkutucu ve bilinmez geliyor bana. Bu yüzden belki de özlemle baş etmeye razı olmak!

7 Mart 2017 Salı

BU CEPHEDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK!


Aslında karikatür ( bir eliyle gül veren, ötekiyle döven adam) ülkenin halini özetlemekte. Üstüne istatistiki veriler, haberler ve yorum eklemeye çok gerek yok.

Emekçi kadınlar dışında (evde ya da dışarıda), tüm gün AVM gezen, eş ya da  anne-baba parası yiyen, tüm hayatı üretmeden geçen kadınlarla aynı organları paylaşmak dışında ortak nokta bulamasam da, tüm kadınlar için daha güvenli ve adil bir dünya umut edip son veriyorum yazıya.

BU CEPHEDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK!


Aslında karikatür ( bir eliyle gül veren, ötekiyle döven adam) ülkenin halini özetlemekte. Üstüne istatistiki veriler, haberler ve yorum eklemeye çok gerek yok.

Emekçi kadınlar dışında (evde ya da dışarıda), tüm gün AVM gezen, eş ya da  anne-baba parası yiyen, tüm hayatı üretmeden geçen kadınlarla aynı organları paylaşmak dışında ortak nokta bulamasam da, tüm kadınlar için daha güvenli ve adil bir dünya umut edip son veriyorum yazıya.