28 Mayıs 2016 Cumartesi

DR. OETKER DOÇENT OLSUN!:)))

27 Mayıs, ülkenin tarihinden farklı bir anlam ifade ediyor kişisel tarihimde.

Ben bitmeden doktora bitti:)


DR. OETKER DOÇENT OLSUN!:)))

27 Mayıs, ülkenin tarihinden farklı bir anlam ifade ediyor kişisel tarihimde.

Ben bitmeden doktora bitti:)


14 Mayıs 2016 Cumartesi

ŞOV DEVAM ETMELİ Mİ?

Bugün, cumhurbaşkanının kızı evlenecekmiş. Dün alınan şehit haberlerinden sonra düğün ertelenir beklentisi ile ilgili haberler okudum. Arap kralı ölünce, bizde de yas ilan edilmişti. Bu yüzden böyle bir beklenti var sanırım.

Olayın kişilerinden bağımsız olarak, ölümü takip eden izdivaçlar konusunda kafam karışık benim. Kuzenim, nişanı öncesi anneannesini, düğünü öncesi de babaannesi olan anneannemi kaybetti ve hiçbirini ertelemedi. Yakın çevremde başka örnekler de var ama en can alıcı örneğim bu oldu. Olayın resmi kısmına katıldım yani nikaha ama hoplayıp zıplamalı kısımlara çok yakın olmamıza rağmen katılmak içimden gelmedi. Ertelemesini ya da iptal etmesini de telkin etmedik hiçbirimiz çünkü aylar öncesinden yapılan hazırlıklar, ödenen paralar, bir de karşı tarafın beklentileri vardı ve en önemlisi gün onların günüydü.
Belki aynı durumu ben yaşasam, zaten nikah dışındakileri angarya gören biri olarak benim gibilere kolay ötelemek kolay da bu günü ömrü boyunca bekleyen de var.

Alın size bir muamma! Şov devam etmeli mi?

ŞOV DEVAM ETMELİ Mİ?

Bugün, cumhurbaşkanının kızı evlenecekmiş. Dün alınan şehit haberlerinden sonra düğün ertelenir beklentisi ile ilgili haberler okudum. Arap kralı ölünce, bizde de yas ilan edilmişti. Bu yüzden böyle bir beklenti var sanırım.

Olayın kişilerinden bağımsız olarak, ölümü takip eden izdivaçlar konusunda kafam karışık benim. Kuzenim, nişanı öncesi anneannesini, düğünü öncesi de babaannesi olan anneannemi kaybetti ve hiçbirini ertelemedi. Yakın çevremde başka örnekler de var ama en can alıcı örneğim bu oldu. Olayın resmi kısmına katıldım yani nikaha ama hoplayıp zıplamalı kısımlara çok yakın olmamıza rağmen katılmak içimden gelmedi. Ertelemesini ya da iptal etmesini de telkin etmedik hiçbirimiz çünkü aylar öncesinden yapılan hazırlıklar, ödenen paralar, bir de karşı tarafın beklentileri vardı ve en önemlisi gün onların günüydü.
Belki aynı durumu ben yaşasam, zaten nikah dışındakileri angarya gören biri olarak benim gibilere kolay ötelemek kolay da bu günü ömrü boyunca bekleyen de var.

Alın size bir muamma! Şov devam etmeli mi?

1 Mayıs 2016 Pazar

AKÇAKOCA

Bilenler bilir gezi yazısı yazmayı sevmediğimi. O yüzden, bu aslında bir gezi yazısı değil. Sadece yıllardır transit yolcu olarak gittiğim ve burnumuzun dibinde olduğu halde gitmediğim Akçakoca'ya merhaba yazısı.

Teog nedeniyle bu hafta boş zamanım artınca yakın mesafe geziler ararken kardeşim ve eşinin arabalarını bakım için Düzce'ye götürme ihtimali doğdu. Zaten netten araştırdığımı söyleyince kardeşimin eşi O. davet etti. Onlar işlerini hallederken biz annemle gezecektik. Sabah kardeşim yan çizecek gibi olduysa da gittik. Biz Akçakoca'da indik annemle. Babam yolculuklara mecbur kalmadıkça sağlığı nedeniyle çıkmıyor zaten.

Akçakoca, Amasra ve Kilimli kadar minik bir yer nihayetinde ama burnunun dibinde denizle yaşayan insanlar olarak iyot kokusunu duyamadığımızı oranın temiz havasında fark ettik. Doğalgaz sayesinde temiz hava ve çalışan belediye sayesinde temiz ortam var orada. İmrendik ve bol bol söylendik. Kardeşim ve  O. da bize katılınca fikrimize de katıldılar. Balık, deniz, kum, yeşillik kıyı şehirlerinin nimeti ama değerini bilmek herkesin harcı değil demek ki!

Bu da kardeşimin yorumuyla Akçakoca'nın "Terminal tabelası eksik terminale benzer cami"nin fotosu. Çekmemişim, siteden aldım. Bir dahaki sefer kalelerini, şelale ve çaylarını görmeyi umuyorum. Onu babamla yapmayı umuyoruz. Kültür turizmi kafasına sahip gezi arkadaşlığına en uygun adayım o.


AKÇAKOCA

Bilenler bilir gezi yazısı yazmayı sevmediğimi. O yüzden, bu aslında bir gezi yazısı değil. Sadece yıllardır transit yolcu olarak gittiğim ve burnumuzun dibinde olduğu halde gitmediğim Akçakoca'ya merhaba yazısı.

Teog nedeniyle bu hafta boş zamanım artınca yakın mesafe geziler ararken kardeşim ve eşinin arabalarını bakım için Düzce'ye götürme ihtimali doğdu. Zaten netten araştırdığımı söyleyince kardeşimin eşi O. davet etti. Onlar işlerini hallederken biz annemle gezecektik. Sabah kardeşim yan çizecek gibi olduysa da gittik. Biz Akçakoca'da indik annemle. Babam yolculuklara mecbur kalmadıkça sağlığı nedeniyle çıkmıyor zaten.

Akçakoca, Amasra ve Kilimli kadar minik bir yer nihayetinde ama burnunun dibinde denizle yaşayan insanlar olarak iyot kokusunu duyamadığımızı oranın temiz havasında fark ettik. Doğalgaz sayesinde temiz hava ve çalışan belediye sayesinde temiz ortam var orada. İmrendik ve bol bol söylendik. Kardeşim ve  O. da bize katılınca fikrimize de katıldılar. Balık, deniz, kum, yeşillik kıyı şehirlerinin nimeti ama değerini bilmek herkesin harcı değil demek ki!

Bu da kardeşimin yorumuyla Akçakoca'nın "Terminal tabelası eksik terminale benzer cami"nin fotosu. Çekmemişim, siteden aldım. Bir dahaki sefer kalelerini, şelale ve çaylarını görmeyi umuyorum. Onu babamla yapmayı umuyoruz. Kültür turizmi kafasına sahip gezi arkadaşlığına en uygun adayım o.


28 Nisan 2016 Perşembe

ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK

Kitap, fular ve kupa. 

Beni uzun süredir tanıyanların da, bu yeni okulda olduğu gibi yeni tanıyanların da kesişim kümesi bu üçlü. Hayatımın uzuuuun yıllara yayılan bir dilimimde yani yıllardır (mecburi okul yılbaşı çekilişleri hariç) bana hediye alanlar bu üçlüyü seçti genelde.

Deli gibi çay içtiğimden, belki fena bir okuyucu olmadığım izlenimi verdiğimden ve saat dışında sadece fular taktığımdan ipucu bulmak zor değil sanırım. Bu kadar öngörülebilir olmak neye alamet bilmiyorum. Ya çok tekrara düşen, sıkıcı ve sınırları keskin biriyim ya da çevremdekiler iyi bir gözlemci ve beni tanıyan bir cevre edinebilmişim. Bardağa dolu kısmından bakalım değil mi?

Bu arada Buket Uzuner'den Toprak, sevimli notlarıyla farklı yer ve zamanlarda kardeşim ve arkadaşım tarafından hediye edildi:)

Size gelen hediyelerde  de ortak noktalar var mı?


ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK

Kitap, fular ve kupa. 

Beni uzun süredir tanıyanların da, bu yeni okulda olduğu gibi yeni tanıyanların da kesişim kümesi bu üçlü. Hayatımın uzuuuun yıllara yayılan bir dilimimde yani yıllardır (mecburi okul yılbaşı çekilişleri hariç) bana hediye alanlar bu üçlüyü seçti genelde.

Deli gibi çay içtiğimden, belki fena bir okuyucu olmadığım izlenimi verdiğimden ve saat dışında sadece fular taktığımdan ipucu bulmak zor değil sanırım. Bu kadar öngörülebilir olmak neye alamet bilmiyorum. Ya çok tekrara düşen, sıkıcı ve sınırları keskin biriyim ya da çevremdekiler iyi bir gözlemci ve beni tanıyan bir cevre edinebilmişim. Bardağa dolu kısmından bakalım değil mi?

Bu arada Buket Uzuner'den Toprak, sevimli notlarıyla farklı yer ve zamanlarda kardeşim ve arkadaşım tarafından hediye edildi:)

Size gelen hediyelerde  de ortak noktalar var mı?


22 Nisan 2016 Cuma

GECİKMELİ MİM


Jardzy beni mimlediğinde tarihlerden 3 Mart'mış. Araya yorgun, yoğun, yolculuklu günler girince ertelendi bu yazı. Özür diliyor ve söz verdiğim gibi mimi Kitapsız Kedi'ye atfediyirum.

1.  YAKIN ÇEVRENİZDEKİ İNSANLARA BLOGUNUZDAN SÖZ EDİYOR MUSUNUZ?
Kimseye bahsetmedim ama yazdığım bir özgeçmişe ekleme gafletinde bulundum:) Kardeşlerim ve eşleri, hangi isimle blog yazabilecegimi tahlil etmeye giriştiler. Küçük kardeşim, herşeyini paylaştığını söyleyip benim ketumluğuma alındı hatta. Bu kadar ketum olmama da şaşırıldı ayrıca. Sonuç olarak hala anomimim:)

2. NEDEN BLOG YAZIYORSUNUZ?
 Aslında bazen cevap bulamadığım bir soru bu. "Madem günlük yazıyoruz, niye paylaşıyoruz?" kısmında takılı durumdayım. Günlüğünü saklayan ergenden herkese açık yayınlayan yetişkine geçiş! Sebep yazmayı sevmek dışında, birileri okusun ve beğensin değildir de nedir?

3. İLK YAZINIZ İLE SON YAZINIZ ARASINDA NE GİBİ FARKLAR VAR?
İlk yazılarıma baktığımda kişisel ayrıntılardan çok durum ve olaylara yönelik yorumlarım yazı konularıymış, bunu görüyorum. Sonrakilerde tezle ilgili serzenişler, ailevi detaylar da yer almaya başladı blogumda. İlk tarz daha korunaklı idi itiraf edeyim.

4.  BLOG YAZMAK NORMAL YAŞANTINIZA  NE KATTI?
Blog yazmak, sosyal medyadan çok hazzetmeyen biri olarak tanımadığım insanların biyografilerini okuma hazzı verdi en net ifadeyle. Tanımadığım insanlarla paylaşımda bulunduğum bir mecra olduğundan doğrudan etkisi, neyi ne kadar yazmalıdan öteye gitmiyor.

5. YAKIN ARKADAŞLARINIZA BLOG YAZMAYI ÖNERİR MİSİNİZ?
Sağaltan, iyileştiren ve geçmiş yazıları okurken kişisel arşive dokunmayı sağlayan  bir uğraş bence blog yazmak. Bir arkadaşıma saçma sapan arkadaşlık sitelerindende birileriyle tanışma girişiminden sonra önermiştim.

6. HANGİ KAYNAKLARDAN İLHAM ALIYORSUNUZ?
Aslında hayatın getirdikleri ve cebimde biriktirdiklerim dışında hiçbir şeyden.

7.  DİĞER BLOG SAHİPLERİYLE İYİ İLETİŞİM KURUYOR MUSUNUZ?
Yapılan yorumlara en kısa zamanda yanıt vermek, yorumları yanıtlamayı es geçmemek, başka bloglara yorum bırakmak dışında bir etkileşimde bulunmadım bu güne değin. Bu haliyle de yormuyor beni. Belki bir araya gelen bloggerlar için daha tatmin edicidir bu süreç ama bende henüz bir eylem yok.

8. RAHATSIZ OLDUĞUNUZ KONULAR VAR MI?
Samimiyete takmış durumdayım. Gerçek olanı kendi süzgecinden geçirip yazmaya varım. Hikaye yazdığı halde bunu belirtmeyenlereyse gıcığım.
Bir de yaşı hiç büyümeyen tiplere, sürekli reklam yayınlayanlara, tek derdi moda ve makyaj olanlara da mesafeli durasım var :)


GECİKMELİ MİM


Jardzy beni mimlediğinde tarihlerden 3 Mart'mış. Araya yorgun, yoğun, yolculuklu günler girince ertelendi bu yazı. Özür diliyor ve söz verdiğim gibi mimi Kitapsız Kedi'ye atfediyirum.

1.  YAKIN ÇEVRENİZDEKİ İNSANLARA BLOGUNUZDAN SÖZ EDİYOR MUSUNUZ?
Kimseye bahsetmedim ama yazdığım bir özgeçmişe ekleme gafletinde bulundum:) Kardeşlerim ve eşleri, hangi isimle blog yazabilecegimi tahlil etmeye giriştiler. Küçük kardeşim, herşeyini paylaştığını söyleyip benim ketumluğuma alındı hatta. Bu kadar ketum olmama da şaşırıldı ayrıca. Sonuç olarak hala anomimim:)

2. NEDEN BLOG YAZIYORSUNUZ?
 Aslında bazen cevap bulamadığım bir soru bu. "Madem günlük yazıyoruz, niye paylaşıyoruz?" kısmında takılı durumdayım. Günlüğünü saklayan ergenden herkese açık yayınlayan yetişkine geçiş! Sebep yazmayı sevmek dışında, birileri okusun ve beğensin değildir de nedir?

3. İLK YAZINIZ İLE SON YAZINIZ ARASINDA NE GİBİ FARKLAR VAR?
İlk yazılarıma baktığımda kişisel ayrıntılardan çok durum ve olaylara yönelik yorumlarım yazı konularıymış, bunu görüyorum. Sonrakilerde tezle ilgili serzenişler, ailevi detaylar da yer almaya başladı blogumda. İlk tarz daha korunaklı idi itiraf edeyim.

4.  BLOG YAZMAK NORMAL YAŞANTINIZA  NE KATTI?
Blog yazmak, sosyal medyadan çok hazzetmeyen biri olarak tanımadığım insanların biyografilerini okuma hazzı verdi en net ifadeyle. Tanımadığım insanlarla paylaşımda bulunduğum bir mecra olduğundan doğrudan etkisi, neyi ne kadar yazmalıdan öteye gitmiyor.

5. YAKIN ARKADAŞLARINIZA BLOG YAZMAYI ÖNERİR MİSİNİZ?
Sağaltan, iyileştiren ve geçmiş yazıları okurken kişisel arşive dokunmayı sağlayan  bir uğraş bence blog yazmak. Bir arkadaşıma saçma sapan arkadaşlık sitelerindende birileriyle tanışma girişiminden sonra önermiştim.

6. HANGİ KAYNAKLARDAN İLHAM ALIYORSUNUZ?
Aslında hayatın getirdikleri ve cebimde biriktirdiklerim dışında hiçbir şeyden.

7.  DİĞER BLOG SAHİPLERİYLE İYİ İLETİŞİM KURUYOR MUSUNUZ?
Yapılan yorumlara en kısa zamanda yanıt vermek, yorumları yanıtlamayı es geçmemek, başka bloglara yorum bırakmak dışında bir etkileşimde bulunmadım bu güne değin. Bu haliyle de yormuyor beni. Belki bir araya gelen bloggerlar için daha tatmin edicidir bu süreç ama bende henüz bir eylem yok.

8. RAHATSIZ OLDUĞUNUZ KONULAR VAR MI?
Samimiyete takmış durumdayım. Gerçek olanı kendi süzgecinden geçirip yazmaya varım. Hikaye yazdığı halde bunu belirtmeyenlereyse gıcığım.
Bir de yaşı hiç büyümeyen tiplere, sürekli reklam yayınlayanlara, tek derdi moda ve makyaj olanlara da mesafeli durasım var :)