16 Nisan 2015 Perşembe

FİLOZOF PİNOKYO

Geçen Cumartesi kütüphane çıkışı tramvay beklerken bir telefon konuşmasına kulak misafiri oldum. Durakta bekleyenlerden bir eril ergen telefonla konuşurken yanındaki dişi ergen kendini tutamayıp için için gülüyordu. Konuşma da o yüzden dikkatimi çekti zaten. 

Erkek, telefonda konuştuğu  ve hocam diye hitap ettiği kişiye arkadaşının midesinin yıkandığını ve derse gidemeyeceğini söyledikten sonra telefonu kapadı ve...

Ve...

"Yalanına önce kendin inanacaksın!" dedi. Şimdi doğruluk, dürüstlük, yalan söylemenin yanlışlığı konusunda ahkam kesmeye niyetim yok. Benim ilgimi çeken noktalar var bu olayda: Öncelikle, yalancı da olsa herkesin bir mottosu var bu hayatta demek ki:) Bir de, eğitilmek o kadar zor ki bazılarımız için, bu yüzden eğitilmemek için kaçacak delik arayabiliyoruz. Karşındaki özel ders öğretmeniyse en fazla para kaybeder evladım:) Ya senin kaybettiklerin? Bir de, yanında bu kadar kolay yalan söyleyen bu gence o kikirik kız nasıl güvenecek, güvensizlik hissetmeyecek mi? 

Ya da...

Bunlar sadece belli kuşağın dertleriydi de, artık dert değil mi?


FİLOZOF PİNOKYO

Geçen Cumartesi kütüphane çıkışı tramvay beklerken bir telefon konuşmasına kulak misafiri oldum. Durakta bekleyenlerden bir eril ergen telefonla konuşurken yanındaki dişi ergen kendini tutamayıp için için gülüyordu. Konuşma da o yüzden dikkatimi çekti zaten. 

Erkek, telefonda konuştuğu  ve hocam diye hitap ettiği kişiye arkadaşının midesinin yıkandığını ve derse gidemeyeceğini söyledikten sonra telefonu kapadı ve...

Ve...

"Yalanına önce kendin inanacaksın!" dedi. Şimdi doğruluk, dürüstlük, yalan söylemenin yanlışlığı konusunda ahkam kesmeye niyetim yok. Benim ilgimi çeken noktalar var bu olayda: Öncelikle, yalancı da olsa herkesin bir mottosu var bu hayatta demek ki:) Bir de, eğitilmek o kadar zor ki bazılarımız için, bu yüzden eğitilmemek için kaçacak delik arayabiliyoruz. Karşındaki özel ders öğretmeniyse en fazla para kaybeder evladım:) Ya senin kaybettiklerin? Bir de, yanında bu kadar kolay yalan söyleyen bu gence o kikirik kız nasıl güvenecek, güvensizlik hissetmeyecek mi? 

Ya da...

Bunlar sadece belli kuşağın dertleriydi de, artık dert değil mi?


6 Nisan 2015 Pazartesi

ARTİK GÜNDEM DEĞİŞSE!

Ya ne manyak bir dünya oldu içinde yaşadığımız elips! Sanki Teksas'ta yaşıyoruz cümbür cemaat. Bugün okulda öğretmen arkadaşlar anlattı (Ben, son bir haftadır raporluydum ve ailemin yanındaydım). Bir öğrencimiz, durakta yengesini karşılamak için beklerken bıçaklanmış, hem de "Hapse girnem lazım!" diyen biri tarafından! Şimdi yoğun bakımdaymış çocuk. 

Anlık yaşıyoruz sanki ve bir hasta ruh, herşeyi bir anda değiştirebiliyor. Yazmayayım bunları diyorum, güzel konulardan bahsetmek istiyorum ama imkan vermiyor gündem. Böyle fotosuz, tatsız tuzsuz yazmak düşüyor payıma:(

ARTİK GÜNDEM DEĞİŞSE!

Ya ne manyak bir dünya oldu içinde yaşadığımız elips! Sanki Teksas'ta yaşıyoruz cümbür cemaat. Bugün okulda öğretmen arkadaşlar anlattı (Ben, son bir haftadır raporluydum ve ailemin yanındaydım). Bir öğrencimiz, durakta yengesini karşılamak için beklerken bıçaklanmış, hem de "Hapse girnem lazım!" diyen biri tarafından! Şimdi yoğun bakımdaymış çocuk. 

Anlık yaşıyoruz sanki ve bir hasta ruh, herşeyi bir anda değiştirebiliyor. Yazmayayım bunları diyorum, güzel konulardan bahsetmek istiyorum ama imkan vermiyor gündem. Böyle fotosuz, tatsız tuzsuz yazmak düşüyor payıma:(

29 Mart 2015 Pazar

GELECEK KİMLERE EMANET?!

Kaç gündür, okuma ve yorum yapma dışında bloga el atasım gelmedi. Konusuzluktan değil konunun ağırlığından! 

Yine bir öğrencimizi kaybettik, yine trafik kazasında. Bu kez, aynı çocuğa benim dersimden sonra öğle yemeğine giderken, yolda kovalamaca oynarken çarpmış önce. Bir şey hissetmemiş. Akşama ayağı acıyınca hastaneye gitmiş. Ertesi sabah, karakola gidip durumu anlatmak için yola çıktığında ikinci kaza gerçekleşmiş. Şaka gibi ama değil!

Salı günü, ölüm haberini aldığımızda, öğleden sonra o sınıfa dersim vardı. Öğrencileri velileri gelip alırsa izinli saymıştı idare ama gelip alan aile olmadığından neredeyse tümü, bütün gün okuldaydılar. Sınıfa girdiğimde, sohbet ettik, kaza hakkında konuştuk. Daha önceki kazalardan da bahsedip dikkatli olmalarına vurgu yaptım. Bir süre sonra, bir grup öğrenciden kikirti geldi. Çok eğlendikleri belliydi. Aralarında, koştururken ilk kazaya sebep olan da, ölen M.nin en yakın arkadaşı olduğunu söyleyen de  vardı. Uyarınca, aldığım yanıt "Ölenle ölünmez." oldu. Bu haberi alalı çok olmuş, daha sabah almalarına rağmen! 

Cenaze evlerinde, ölen kişiyle geçirilmiş komik anlardan bahsedilip gülünen anlar vardır ya, bu öyle bir an değildi. Resmen duyarsız ve acımasız ergen dünyasının tokat gibi yüzüme vurmasıydı. Bazen birbirlerine karşı acımasız tavırlarını görüp, öğretmenlerden biri derste bayılsa, üstünden atlayıp teneffüse çıkarlar diye geyik yaptığımız olurdu. Bu kez, bu geyiğin geyik değil gercek olabileceğine ikna durumdayım. Ne zaman, hangi ara bu kadar sevgisiz ve duyarsız hale getirdik bu kuşağı bilmiyorum ama geleceğin onlara emanet olmasından cidden ürküyorum.

Bir olaydan yola çıkarak, tüm bir gençliği karalamak değil amacım ama yıllardır her yıl 150-200 tanesiyle 4 farklı bölgede mesaim var, bu olaydan genelleme yapabilecek kadar olumsuz örneğim var maalesef!

GELECEK KİMLERE EMANET?!

Kaç gündür, okuma ve yorum yapma dışında bloga el atasım gelmedi. Konusuzluktan değil konunun ağırlığından! 

Yine bir öğrencimizi kaybettik, yine trafik kazasında. Bu kez, aynı çocuğa benim dersimden sonra öğle yemeğine giderken, yolda kovalamaca oynarken çarpmış önce. Bir şey hissetmemiş. Akşama ayağı acıyınca hastaneye gitmiş. Ertesi sabah, karakola gidip durumu anlatmak için yola çıktığında ikinci kaza gerçekleşmiş. Şaka gibi ama değil!

Salı günü, ölüm haberini aldığımızda, öğleden sonra o sınıfa dersim vardı. Öğrencileri velileri gelip alırsa izinli saymıştı idare ama gelip alan aile olmadığından neredeyse tümü, bütün gün okuldaydılar. Sınıfa girdiğimde, sohbet ettik, kaza hakkında konuştuk. Daha önceki kazalardan da bahsedip dikkatli olmalarına vurgu yaptım. Bir süre sonra, bir grup öğrenciden kikirti geldi. Çok eğlendikleri belliydi. Aralarında, koştururken ilk kazaya sebep olan da, ölen M.nin en yakın arkadaşı olduğunu söyleyen de  vardı. Uyarınca, aldığım yanıt "Ölenle ölünmez." oldu. Bu haberi alalı çok olmuş, daha sabah almalarına rağmen! 

Cenaze evlerinde, ölen kişiyle geçirilmiş komik anlardan bahsedilip gülünen anlar vardır ya, bu öyle bir an değildi. Resmen duyarsız ve acımasız ergen dünyasının tokat gibi yüzüme vurmasıydı. Bazen birbirlerine karşı acımasız tavırlarını görüp, öğretmenlerden biri derste bayılsa, üstünden atlayıp teneffüse çıkarlar diye geyik yaptığımız olurdu. Bu kez, bu geyiğin geyik değil gercek olabileceğine ikna durumdayım. Ne zaman, hangi ara bu kadar sevgisiz ve duyarsız hale getirdik bu kuşağı bilmiyorum ama geleceğin onlara emanet olmasından cidden ürküyorum.

Bir olaydan yola çıkarak, tüm bir gençliği karalamak değil amacım ama yıllardır her yıl 150-200 tanesiyle 4 farklı bölgede mesaim var, bu olaydan genelleme yapabilecek kadar olumsuz örneğim var maalesef!

20 Mart 2015 Cuma

KALBİM KULAĞIMDA ATIYOR:(

Canı tatlı olup eline diken batsa sızlananlardan değilim. Uyuşma hissindense dolguyu iğnesiz yaptırmış bir insan evladıyım hatta ama bugün yüreğim sol kulağımda atıyor. 

Geçen haftadan beri, ortam sessizken ve yatar vaziyetteyken sağ kulağımda dalga sesleri duymaya başlamıştım. Netten araştırınca bunun bir çınlama türü olduğunu ogrendim. Bazı günler sesi duymayınca geçtiğini düşünüp doktora gitmeyi erteledim. Hayatım boyunca akan ve deli gibi temizlediğim kulaklarımın kirini daha önce zarına itmişliğim de var, o da ayrı bir başarı öyküsü:) Yine şüphelendim bu başarıyı tekrarlamış olmaktan ve tahminlerim doğru çıktı!

Ne hikmetse, dalgalanan sağ kulağım iş çıkarmadı da, doktorun bakmayı akıl ettiği sol kulağım sulu ve kuru temizleme cihazlarına direndi, soluğu yıkama biriminde aldım. Zara yapışan ve derinlerdeki kısım, yine bana mısın demedi, gliserin ile yumuşatma görevim haftaya Çarsamba'ya kadar. Günde 3 kere 10 damla gliserin damlat ve diğer kulağın üstüne yatıp 15 dakika bekle gorevi yani.

Siz siz olun, kulağınızı temizlemeye çalışmayın. Bazı kulaklar genetik olarak dolmaya ve akmaya müsait. Bırakın, rutin aralıklarla dolsun, en azından uzman temizlesin. Her yerimiz temiz olsun ama kulak kiri faydalı uzmanlara göre. İlla temizlenecekse de doğru doktora, yoksa acısı fena çıkıyor sonra!

KALBİM KULAĞIMDA ATIYOR:(

Canı tatlı olup eline diken batsa sızlananlardan değilim. Uyuşma hissindense dolguyu iğnesiz yaptırmış bir insan evladıyım hatta ama bugün yüreğim sol kulağımda atıyor. 

Geçen haftadan beri, ortam sessizken ve yatar vaziyetteyken sağ kulağımda dalga sesleri duymaya başlamıştım. Netten araştırınca bunun bir çınlama türü olduğunu ogrendim. Bazı günler sesi duymayınca geçtiğini düşünüp doktora gitmeyi erteledim. Hayatım boyunca akan ve deli gibi temizlediğim kulaklarımın kirini daha önce zarına itmişliğim de var, o da ayrı bir başarı öyküsü:) Yine şüphelendim bu başarıyı tekrarlamış olmaktan ve tahminlerim doğru çıktı!

Ne hikmetse, dalgalanan sağ kulağım iş çıkarmadı da, doktorun bakmayı akıl ettiği sol kulağım sulu ve kuru temizleme cihazlarına direndi, soluğu yıkama biriminde aldım. Zara yapışan ve derinlerdeki kısım, yine bana mısın demedi, gliserin ile yumuşatma görevim haftaya Çarsamba'ya kadar. Günde 3 kere 10 damla gliserin damlat ve diğer kulağın üstüne yatıp 15 dakika bekle gorevi yani.

Siz siz olun, kulağınızı temizlemeye çalışmayın. Bazı kulaklar genetik olarak dolmaya ve akmaya müsait. Bırakın, rutin aralıklarla dolsun, en azından uzman temizlesin. Her yerimiz temiz olsun ama kulak kiri faydalı uzmanlara göre. İlla temizlenecekse de doğru doktora, yoksa acısı fena çıkıyor sonra!

18 Mart 2015 Çarşamba

BUGÜNE DAİR


Eleştirmene rağmen ülkeni seviyorsan, ortak dil ve tarihin birleştirici gücüne inanıyorsan ülkücü, kafatasçı hatta faşist olarak adlandırıldığımız bir dönemdeyiz. Her türlü "izm" ile yaftalanmaya inat milli bayramları ve bazı belirli gün ve haftaları seviyorum. 

Bugün de onlardan biri.

Babam ve büyükbabam askerliklerini Çanakkale'de yapmış. Her ailede olduğu gibi, bu savaşa gidip dönemeyen büyük aile üyelerimiz var. Gitmeden önce de, gördükten sonra da Çanakkale'yi sevdim belki de bu nedenlerle.

 Şu anda aynı yaşlarda gençleri eğitmeye çalıştığım için de, o günün ruhuna ayrı bir saygım var. Büyük Britanya'nın savaşın kucağına attığı ANZAKlara da. 

İlkokulda kendi yazdığım şiiri törende okurken nasıl bir ruh halendeysem, her yıl aynı duygularla karşılıyorum bu günü. Savaşın galibi de olunsa, kaybettiklerimizden dolayı mağlubuz aslında. Savaşlar olmasa da, kutlayacak galibiyetletimiz de olmasa keşke.

BUGÜNE DAİR


Eleştirmene rağmen ülkeni seviyorsan, ortak dil ve tarihin birleştirici gücüne inanıyorsan ülkücü, kafatasçı hatta faşist olarak adlandırıldığımız bir dönemdeyiz. Her türlü "izm" ile yaftalanmaya inat milli bayramları ve bazı belirli gün ve haftaları seviyorum. 

Bugün de onlardan biri.

Babam ve büyükbabam askerliklerini Çanakkale'de yapmış. Her ailede olduğu gibi, bu savaşa gidip dönemeyen büyük aile üyelerimiz var. Gitmeden önce de, gördükten sonra da Çanakkale'yi sevdim belki de bu nedenlerle.

 Şu anda aynı yaşlarda gençleri eğitmeye çalıştığım için de, o günün ruhuna ayrı bir saygım var. Büyük Britanya'nın savaşın kucağına attığı ANZAKlara da. 

İlkokulda kendi yazdığım şiiri törende okurken nasıl bir ruh halendeysem, her yıl aynı duygularla karşılıyorum bu günü. Savaşın galibi de olunsa, kaybettiklerimizden dolayı mağlubuz aslında. Savaşlar olmasa da, kutlayacak galibiyetletimiz de olmasa keşke.