PENCERE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PENCERE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ekim 2016 Çarşamba

KARMA YA DA HER NEYSE

Bazı haberler var ki, dış kapının dış mandalı olsan bile içine su serpen, konudan nasiplenmenin saçmalığını bilip yine de gönlünü ferahlatan. Magazinsel olduğu kadar sanki kamu vicdanına da dokunan. Şu son Demet Şener (o ısrarla Kutluay dese de!) ve İbrahim Kutluay'ın boşanma kararı, bu kapsamda değil mi biraz?

Benim de dahil olduğum bazıları tarafından çok haz edilmeyen kişi Demet Akalın'ın bile nikaha ramak kala bırakılması, aldatma olayının taraflarının mutlu mesut yaşam sürmesi, bir yastıkta kocamaları öyle çok temenni edilen bir durum değildi baştan beri.

Mazlumun ahı, nedense toplum vicdanını rahatlattı sanki bu kez de. Brangelina'daki Jennifer Aniston durumu gibi. Bize ne oluyorsa değil mi?

Ama...

Bazen ilahi adalet, karna ya da adını ne koyarsalk o, gülünsetiyor insanları.


KARMA YA DA HER NEYSE

Bazı haberler var ki, dış kapının dış mandalı olsan bile içine su serpen, konudan nasiplenmenin saçmalığını bilip yine de gönlünü ferahlatan. Magazinsel olduğu kadar sanki kamu vicdanına da dokunan. Şu son Demet Şener (o ısrarla Kutluay dese de!) ve İbrahim Kutluay'ın boşanma kararı, bu kapsamda değil mi biraz?

Benim de dahil olduğum bazıları tarafından çok haz edilmeyen kişi Demet Akalın'ın bile nikaha ramak kala bırakılması, aldatma olayının taraflarının mutlu mesut yaşam sürmesi, bir yastıkta kocamaları öyle çok temenni edilen bir durum değildi baştan beri.

Mazlumun ahı, nedense toplum vicdanını rahatlattı sanki bu kez de. Brangelina'daki Jennifer Aniston durumu gibi. Bize ne oluyorsa değil mi?

Ama...

Bazen ilahi adalet, karna ya da adını ne koyarsalk o, gülünsetiyor insanları.


4 Ekim 2016 Salı

SORUNSUZ

Hep olumsuzluklar, kötü haberler, karamsarlıklar yok hayatta. Blog ortamında da olmasın o zaman.

Uzun zamandır yazdığım yazıların çoğunda " SORUN" etiketini kullanmışım. Sorunsuz yazım yok gibi yani, sevmedim bu hali. O yüzden geçtiğimiz cuma 21 ile pazartesi sabaha karşı 4 arasına sıkışmış bol molalı Çanakkale ve Bozcaada gezisinin Bozcaada ayağından bir kare ile iç ferahlatmak istiyorum. Benim gözüm ve de gönlüm açıldı hala temiz kalmış denizi ve doğayı görünce :) Şu kıyıdan görüntü nefis değil mi?

SORUNSUZ

Hep olumsuzluklar, kötü haberler, karamsarlıklar yok hayatta. Blog ortamında da olmasın o zaman.

Uzun zamandır yazdığım yazıların çoğunda " SORUN" etiketini kullanmışım. Sorunsuz yazım yok gibi yani, sevmedim bu hali. O yüzden geçtiğimiz cuma 21 ile pazartesi sabaha karşı 4 arasına sıkışmış bol molalı Çanakkale ve Bozcaada gezisinin Bozcaada ayağından bir kare ile iç ferahlatmak istiyorum. Benim gözüm ve de gönlüm açıldı hala temiz kalmış denizi ve doğayı görünce :) Şu kıyıdan görüntü nefis değil mi?

23 Eylül 2016 Cuma

EKİNOKS

Eşitlik falan arıyoruz ya bazen hayatımız boyunca...

Olumlu bir açıdan bakarsak, gece ve
gündüz eşit bugün en azından


EKİNOKS

Eşitlik falan arıyoruz ya bazen hayatımız boyunca...

Olumlu bir açıdan bakarsak, gece ve
gündüz eşit bugün en azından


21 Eylül 2016 Çarşamba

OKUL.BAHÇESİNDE GEZİNİRKEN...

Ayhan Sicimoğlu, kalabalık olduğumuza dikkat çekmiş, ülkece daha az ürer ve daha nitelikli insan gücüne sahip olursak AB üyesi olabileceğimizden dem vurmuş, Sabah gazetesi köşe yazarı Yüksel Aytuğ da bunu Gaf Kürsüsü'ne koymuş.

Bu ülkenin yüzde bilmem kaçı aptal, çobanla oyum eşit olmasın vs. belki sert ve biraz elitist söylemler ama çooook uzun zaman öğrenciydim ve uzun sayılabilecek bir zamandır da öğretmen olarak maalesef ben de her gelen kuşağın sözleşmişcesine bir öncekini arattığına şahit oluyorum. Amaç sadece diploma vermek olunca, dünün ilkokul mezunu bugünün lise mezunundan çok şey biliyor. Bugünkü onca teknolojiye rağmen, ansiklopedi kuşağı araştırmaya daha yatkınmış sanki bu nesilden.

 Sürekli çocuğunun hiperaktif olduğunu söyleyen, tanı konulduğu halde ilaç kullanmadığını ekleyen veli dolu etrafımda. Hiperaktivite, büyüyünce pıtırak gibi açılacak zehir gibi beyinlerin önündeki tek engel onlara kalırsa. Oysa, uzman olmayan bir gözün bile anlayabileceği donuk zeka çocuklar, uzmanlara göreyse eğitilebilir ya da öğretilebilir geri zekalı kategorisinde.

Bugün bahçede nöbetçiydim ve bir yandan oynayan çocukları, davranışlarını, tepkilerini, konuşmalarını daha çok gözlemleme şansım oldu. Toplu sosyal labaratuvar bir nevi. Daha 2. sınıftaki çocuğuna 1. sınıftaki kardeşini emanet eden, sabahçı cocuğu akşam 18.30'a kadar okulda kardeş bekleme görevi veren ebeveynler vardı. "Biz doğuralım, nasılsa çocuklar birbirini büyütür. " kafası.  Batıdaki ve merkez bir okulda durum böyle, düşünün ötesini!

Fazla ahkam kestim, farkındayım ama canım sıkılıyor eğitimin içinin boşalmasına, cehaletin prim yapmasına, öğrenme güçlüğü olan çocuğa yapılan normal dayatmasına da!

OKUL.BAHÇESİNDE GEZİNİRKEN...

Ayhan Sicimoğlu, kalabalık olduğumuza dikkat çekmiş, ülkece daha az ürer ve daha nitelikli insan gücüne sahip olursak AB üyesi olabileceğimizden dem vurmuş, Sabah gazetesi köşe yazarı Yüksel Aytuğ da bunu Gaf Kürsüsü'ne koymuş.

Bu ülkenin yüzde bilmem kaçı aptal, çobanla oyum eşit olmasın vs. belki sert ve biraz elitist söylemler ama çooook uzun zaman öğrenciydim ve uzun sayılabilecek bir zamandır da öğretmen olarak maalesef ben de her gelen kuşağın sözleşmişcesine bir öncekini arattığına şahit oluyorum. Amaç sadece diploma vermek olunca, dünün ilkokul mezunu bugünün lise mezunundan çok şey biliyor. Bugünkü onca teknolojiye rağmen, ansiklopedi kuşağı araştırmaya daha yatkınmış sanki bu nesilden.

 Sürekli çocuğunun hiperaktif olduğunu söyleyen, tanı konulduğu halde ilaç kullanmadığını ekleyen veli dolu etrafımda. Hiperaktivite, büyüyünce pıtırak gibi açılacak zehir gibi beyinlerin önündeki tek engel onlara kalırsa. Oysa, uzman olmayan bir gözün bile anlayabileceği donuk zeka çocuklar, uzmanlara göreyse eğitilebilir ya da öğretilebilir geri zekalı kategorisinde.

Bugün bahçede nöbetçiydim ve bir yandan oynayan çocukları, davranışlarını, tepkilerini, konuşmalarını daha çok gözlemleme şansım oldu. Toplu sosyal labaratuvar bir nevi. Daha 2. sınıftaki çocuğuna 1. sınıftaki kardeşini emanet eden, sabahçı cocuğu akşam 18.30'a kadar okulda kardeş bekleme görevi veren ebeveynler vardı. "Biz doğuralım, nasılsa çocuklar birbirini büyütür. " kafası.  Batıdaki ve merkez bir okulda durum böyle, düşünün ötesini!

Fazla ahkam kestim, farkındayım ama canım sıkılıyor eğitimin içinin boşalmasına, cehaletin prim yapmasına, öğrenme güçlüğü olan çocuğa yapılan normal dayatmasına da!

17 Eylül 2016 Cumartesi

ÖLÜ SÖVÜCÜLER

Tarık Akan öldükten sonra yine bir grup ortaya çıktı zaman zaman hortlayan, bazen sesi soluğu çıkmayan. Yaşar Nuri Öztürk, Levent Kırca, Vedat Türkali gibi isimler de onların gözüyle zındık, kafir, inançsız, ateist, dinsiz yani kendileri ile aynı pencereden bakmayan herkes gibi kara listede.

Cennetin anahtarını çoktan elinde sanan, " O cennetlik, o kesin cehennemlik" diye insanları kategorize eden, bunu din uğruna yaptığını savunup aymazca şirk koşan cahil takımı, bağnazlar bunlar. Kendı dünyası için de, aynı havayı solumak zorunda kalanlar için de dehşet ve ibret verici varlıkları.

Ürküyorum, iğreniyorum ve acıyorum!


ÖLÜ SÖVÜCÜLER

Tarık Akan öldükten sonra yine bir grup ortaya çıktı zaman zaman hortlayan, bazen sesi soluğu çıkmayan. Yaşar Nuri Öztürk, Levent Kırca, Vedat Türkali gibi isimler de onların gözüyle zındık, kafir, inançsız, ateist, dinsiz yani kendileri ile aynı pencereden bakmayan herkes gibi kara listede.

Cennetin anahtarını çoktan elinde sanan, " O cennetlik, o kesin cehennemlik" diye insanları kategorize eden, bunu din uğruna yaptığını savunup aymazca şirk koşan cahil takımı, bağnazlar bunlar. Kendı dünyası için de, aynı havayı solumak zorunda kalanlar için de dehşet ve ibret verici varlıkları.

Ürküyorum, iğreniyorum ve acıyorum!


24 Aralık 2015 Perşembe

ACININ TERAZİSİ

" Bir blog yazarının bebeğinin ölümüne üzülüp doğudakilere üzülmemek" temalı bir laf sokmuş millete sözlük yazarlarından biri kendince. Sözlükleri zaman zaman okuduğumdan bahsetmiştim, her telden görüşü sunduğu için, biraz da ergen kafasını anlayabilmek için okuyorum yıllardır. Hadsizliğine, dengesizliğine hatta çoğu zaman saçmalığına rağmen. 

Ama!!!!!

Yukarıdaki yorum gibi kimin neye ne kadar üzüleceğine karar verme yetkisini kendinde bulanlar zıvanadan çıkarıyor beni. Batıdaysa ölsün, doğudaysa yaşasın, bizdense alkış, ötekiyse taş ve daha neler neler...

Acının bir terazisi mi var ki elinizde, insanların merhamet duygusuna bile değer biçebiliyorsunuz?

ACININ TERAZİSİ

" Bir blog yazarının bebeğinin ölümüne üzülüp doğudakilere üzülmemek" temalı bir laf sokmuş millete sözlük yazarlarından biri kendince. Sözlükleri zaman zaman okuduğumdan bahsetmiştim, her telden görüşü sunduğu için, biraz da ergen kafasını anlayabilmek için okuyorum yıllardır. Hadsizliğine, dengesizliğine hatta çoğu zaman saçmalığına rağmen. 

Ama!!!!!

Yukarıdaki yorum gibi kimin neye ne kadar üzüleceğine karar verme yetkisini kendinde bulanlar zıvanadan çıkarıyor beni. Batıdaysa ölsün, doğudaysa yaşasın, bizdense alkış, ötekiyse taş ve daha neler neler...

Acının bir terazisi mi var ki elinizde, insanların merhamet duygusuna bile değer biçebiliyorsunuz?

20 Eylül 2015 Pazar

YABANİ GÖZLEMCİNDEN YENİ KURUM İZLENİMLERİ

Eylül başında seminerler dolayısıyla yeni okulumda göreve başladım. Sınavla Anadolu Lisesi kadrosu kazanmışken bir ilkokula atanmış olmayı yaz boyunca kendime yetiremedim. İl dışı atamalarda birada yazabileceğim tek bir Anadolu Lisesi yoktu. Zaten her lisenin mevcut düz liselerin tabelası değiştiğinden A. Lisesi de olsa nitelik degismeyecekti belki ama yine de yazımı kendime zehir ettim ilkokul diye. Bir de sınıf öğretmenlerini az çok tanıdığımdan, egolarını bildiğimden onların ağırlıkta olduğu bir okul, tamamen itici gelmişti.

Di'li geçmiş zaman kullanıyorum farkındayım. Henüz ilk izlenimlerle net bir karar vermek için erken ama çok önyargılı olduğumu düşünmeme neden olan insanlara denk geldim. Beni ilk atama sanacak kadar yaş almışlar çoğunlukta:) Okulda o kadar uzun zamandır çalışıyorlar ki, aile gibi olmuşlar. Okul kültürü denen şeyin uygulamalı örneği sanki burası. Bir kahvaltı düzenlendi mesela, eskiler akın etti. Üç kuşak müdür bile vardı.

Yerine atandığım öğretmenle de tanıştım, rotasyon gelir korkusuyla yer değiştirmiş ve son ana kadar ilişiğini kesmemiş bu okuldan. Bu okulu bırakıp gitmememi tavsiye etti.

İki haftalık süreçteki izlenimlerimin yanıltmamış olmasını, hayal kırıklığına uğramamayı umuyorum. Yeni ortamlara bodoslama dalmayan, önce gözlemleyen yabani mizacım umarım bu kez de yanıltmaz beni.

YABANİ GÖZLEMCİNDEN YENİ KURUM İZLENİMLERİ

Eylül başında seminerler dolayısıyla yeni okulumda göreve başladım. Sınavla Anadolu Lisesi kadrosu kazanmışken bir ilkokula atanmış olmayı yaz boyunca kendime yetiremedim. İl dışı atamalarda birada yazabileceğim tek bir Anadolu Lisesi yoktu. Zaten her lisenin mevcut düz liselerin tabelası değiştiğinden A. Lisesi de olsa nitelik degismeyecekti belki ama yine de yazımı kendime zehir ettim ilkokul diye. Bir de sınıf öğretmenlerini az çok tanıdığımdan, egolarını bildiğimden onların ağırlıkta olduğu bir okul, tamamen itici gelmişti.

Di'li geçmiş zaman kullanıyorum farkındayım. Henüz ilk izlenimlerle net bir karar vermek için erken ama çok önyargılı olduğumu düşünmeme neden olan insanlara denk geldim. Beni ilk atama sanacak kadar yaş almışlar çoğunlukta:) Okulda o kadar uzun zamandır çalışıyorlar ki, aile gibi olmuşlar. Okul kültürü denen şeyin uygulamalı örneği sanki burası. Bir kahvaltı düzenlendi mesela, eskiler akın etti. Üç kuşak müdür bile vardı.

Yerine atandığım öğretmenle de tanıştım, rotasyon gelir korkusuyla yer değiştirmiş ve son ana kadar ilişiğini kesmemiş bu okuldan. Bu okulu bırakıp gitmememi tavsiye etti.

İki haftalık süreçteki izlenimlerimin yanıltmamış olmasını, hayal kırıklığına uğramamayı umuyorum. Yeni ortamlara bodoslama dalmayan, önce gözlemleyen yabani mizacım umarım bu kez de yanıltmaz beni.

7 Ağustos 2015 Cuma

OLUMLAMA

Ne zaman bloga yazmaya yeltensem, anneannemden, hissettiklerimden yazmaya, ülke genelinde yaşadığımız günlere dair yazmaya teşneyim. Hep ölüm, acı, mutsuzluk, özlem, hastalık, görevler, kötü insanlar yok neyse ki hayatta. Bunu hatırlamak, daha doğrusu kendime de hatırlatmak için yazıya dökmek istedim bu cümleleri.

GÜZEL ŞEYLER, İYİ İNSANLAR,  OLUMLU DÜŞÜNCELER, KÜÇÜK MUTLULUK ANLARI DA VAR HERŞEYE RAĞMEN. İYİ Kİ VAR!


OLUMLAMA

Ne zaman bloga yazmaya yeltensem, anneannemden, hissettiklerimden yazmaya, ülke genelinde yaşadığımız günlere dair yazmaya teşneyim. Hep ölüm, acı, mutsuzluk, özlem, hastalık, görevler, kötü insanlar yok neyse ki hayatta. Bunu hatırlamak, daha doğrusu kendime de hatırlatmak için yazıya dökmek istedim bu cümleleri.

GÜZEL ŞEYLER, İYİ İNSANLAR,  OLUMLU DÜŞÜNCELER, KÜÇÜK MUTLULUK ANLARI DA VAR HERŞEYE RAĞMEN. İYİ Kİ VAR!


16 Ocak 2015 Cuma

FARKLI PENCEREDEN

Geçenlerde, televizyonda eşini arayan çocuklu bir kadın haberi gördüm. Eşinin arabasının bagajında kadın çamaşırları görmüş, eşi bunun üzerine onu sevmediğini hayatında başka biri olduğunu ve çekip gideceğini söylemiş. Sonra da bir kaç gün içinde ortadan yok olmuş. 

Program uzundu. Arama çabalarını, üstüne yapılan yorumları izlemek ve dinlemek içimden gelmedi. Sadece, eşinin kendisini aldattığını, başkasını sevdiğini bile bile arayan kadını düşündüm. Adam, ortada bir kadın olmadan kaybolsa belki endişe etmek, türlü felaket senaryoları kurmak olası ama adam belli ki söylediği gibi gitmiş işte. Az bir olasılıkla başına başka bir durum geldiyse onu bilmem ama terkedilmişsin. Ekran aracılığıyla adamı geri isteme çabası niye? Çocuk, babasız kalmasın diyeyse, zaten belli ki adamın derdi değil. 

Sonra, her birimizin aynı durumlara verdiği ne çok olasılık olabileceğini düşündüm bir de. Ben, ararsam boşanma dilekçesinde yazacağım adres netleşsin diye ararım, öbürü "dul kadın" damgası yememek için, bir başkası adamın başka bir kadına gittiğine kendisini ikna edemeyip başına bir şey geleceğinden korktuğu için. Çok farklıyız birbirimizden ve iyi ki farklıyız. Bu farklılıklarımız olduğu için, farklı pencerelerden baktığımız için daha renkli dünyamız! 


FARKLI PENCEREDEN

Geçenlerde, televizyonda eşini arayan çocuklu bir kadın haberi gördüm. Eşinin arabasının bagajında kadın çamaşırları görmüş, eşi bunun üzerine onu sevmediğini hayatında başka biri olduğunu ve çekip gideceğini söylemiş. Sonra da bir kaç gün içinde ortadan yok olmuş. 

Program uzundu. Arama çabalarını, üstüne yapılan yorumları izlemek ve dinlemek içimden gelmedi. Sadece, eşinin kendisini aldattığını, başkasını sevdiğini bile bile arayan kadını düşündüm. Adam, ortada bir kadın olmadan kaybolsa belki endişe etmek, türlü felaket senaryoları kurmak olası ama adam belli ki söylediği gibi gitmiş işte. Az bir olasılıkla başına başka bir durum geldiyse onu bilmem ama terkedilmişsin. Ekran aracılığıyla adamı geri isteme çabası niye? Çocuk, babasız kalmasın diyeyse, zaten belli ki adamın derdi değil. 

Sonra, her birimizin aynı durumlara verdiği ne çok olasılık olabileceğini düşündüm bir de. Ben, ararsam boşanma dilekçesinde yazacağım adres netleşsin diye ararım, öbürü "dul kadın" damgası yememek için, bir başkası adamın başka bir kadına gittiğine kendisini ikna edemeyip başına bir şey geleceğinden korktuğu için. Çok farklıyız birbirimizden ve iyi ki farklıyız. Bu farklılıklarımız olduğu için, farklı pencerelerden baktığımız için daha renkli dünyamız! 


6 Temmuz 2014 Pazar

YAZIM GELDİ:)


Pazartesi günü ses kısıklığı ve boğaz ağrısı eşliğindeki halsizliğim de engel olamadı keyfimin kaçmasına. Yaşasın!Tez hocam, yazdıklarımı beğenmiş, üstüne örneklem sayısının artması için girişimlerde bulunmuş, bir de sayı artmasa da mevcut sayının yeterli olduğunu kaynaklarla destekleyince biraz daha ılımlı bir hale gelmişken hissettiklerim öyle bir gönül rahatlığı ki sormayın. (Kadıncağız bir de elleriyle topladığı dutları getirmiş son görüşmemizde. böyle bizim ilişkimiz, ortası, dengesi yok:) Gerçi, bir şeyler yolunda gitmeseydi de, tatil gelmiş, eve ve aileme kavuşmuşum, telafi ederdi ruhum bu durumu.

Aylakça, balkondan görünen denize karşı ayaklarımı uzatıp gün ışığında (zaten sağlıklı olmayan gözlerim doktorada çok yoruldu, gözlerimi kısmadan yapay ışıkta zor okumak) kitap okumak, aylardır hayalimdi. Günlerdir, yeğenimle oynamak, ailemle sohbet etmek, uzun zamandır onları özlememişim gibi sivrileşmek ve yeme-içme gibi temel ihtiyaçlar dışında arayanların beni bulduğu yer, balkon. Telefonu bir kenara atmak, bilgisayarı seyrek açmak, sıcaktan kavrulurken istemezsem dışarı çıkmamak ne lüks.Tüm hayatım böyle geçse, lüks olmaktan öte sıkıcı bir şey haline gelebilir ama özlemle beklenince tadından yenmiyor.

YAZIM GELDİ:)


Pazartesi günü ses kısıklığı ve boğaz ağrısı eşliğindeki halsizliğim de engel olamadı keyfimin kaçmasına. Yaşasın!Tez hocam, yazdıklarımı beğenmiş, üstüne örneklem sayısının artması için girişimlerde bulunmuş, bir de sayı artmasa da mevcut sayının yeterli olduğunu kaynaklarla destekleyince biraz daha ılımlı bir hale gelmişken hissettiklerim öyle bir gönül rahatlığı ki sormayın. (Kadıncağız bir de elleriyle topladığı dutları getirmiş son görüşmemizde. böyle bizim ilişkimiz, ortası, dengesi yok:) Gerçi, bir şeyler yolunda gitmeseydi de, tatil gelmiş, eve ve aileme kavuşmuşum, telafi ederdi ruhum bu durumu.

Aylakça, balkondan görünen denize karşı ayaklarımı uzatıp gün ışığında (zaten sağlıklı olmayan gözlerim doktorada çok yoruldu, gözlerimi kısmadan yapay ışıkta zor okumak) kitap okumak, aylardır hayalimdi. Günlerdir, yeğenimle oynamak, ailemle sohbet etmek, uzun zamandır onları özlememişim gibi sivrileşmek ve yeme-içme gibi temel ihtiyaçlar dışında arayanların beni bulduğu yer, balkon. Telefonu bir kenara atmak, bilgisayarı seyrek açmak, sıcaktan kavrulurken istemezsem dışarı çıkmamak ne lüks.Tüm hayatım böyle geçse, lüks olmaktan öte sıkıcı bir şey haline gelebilir ama özlemle beklenince tadından yenmiyor.