ÇOCUK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÇOCUK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2023 Cumartesi

YUVA

Ekşi Sözlük, Kızılcık Şerbeti, hoşlarına gitmeyen ne varsa yasaaaakkk bir ülkede yutkuna yutkuna yaşarken, güzel şeyler de oluyor, olduruluyor çevremizde. Daha çok  olumluya odaklanıp gündeme dalmama gayreti içinde, geçen ay My House ünitesi kapsamında, aile katılımlı  sokak hayvanları için ev yapımı projesi organize ettim 3.sınıflarla. 

Havalar kötü gidiyordu, evde ya da bahçesinde hayvan besleyenlerin kendilerinin de kullanabileceği, ıslanmayan ve soğuktan koruyan evler yapacaklardı. Eldeki malzemeyle, para harcamadan, bakkaldan falan alınan kartonlarla, evdeki çöp poşetleriyle yaratıcılıklarını kullanacakları evler. 

Ara tatile deprem sonrası 2 hafta da eklenince, 1 ayda birkaç fire dışında bireysel ya da grupla yapılan bir sürü ev çıktı ortaya. Emek veren çocuklar ve ailelerine sertifika hazırladım. 

Okulun ortaokul kısmında Fen Bilgisi (şimdiki adıyla Fen Bilimleri) öğretmenimizden de, üç boyutlu yazıcı ile madalya hazırlanmasını rica ettim. Her çocuk için hazırlamak uzun süreceği için belli bir sayıda yapabildi. Başka okullardan ve şehirlerden öğretmen arkadaşlarım ile çocukların oyları ile madalya sahiplerini de belirledik, herkese veremeyince içim gitti, kurabiye yapıp 2 sınıfa da dağıtıp telafi etmeye çalıştım durumu, bir de zaten sertifika vardı önceden hepsine verilen. İçim rahat etmeyince, daha çok madalya bastık. 

Evleri sergileyip övgü alınca mutlu oldular. Üstüne, okuldan talep de geldi bahçeye koymak için. Hayvan sevmeyen ve okul bahçesinde ve son zamanlarda içeride de dolanan hayvanlara sinir olan öğretmenlerden bir kısmı sinir oldu evlerin yapılmış olmasına ve okulun istemesine. Zaten çocuklar da, kıyıp da veremediler evlerini, mahallede komşusunun ya da  kendi bahçesine koyup kullanıma açtılar. Yoldan gecerken gördüm hatta.  

Günün birinde, 1 gün önce 2lerle dersimde sınıfa sığınan, yemek vaadiyle bile dışarı çıkmayan ve hatta dersin sonunda sıraya kurulup ders dinleyen hamile kedi -okula sığınmış bir sürü kediden biri- öğretmenler odasında çöp kutusunu mesken edinip yavrulayınca bizim evler iyice cazip oldu. Kantin görevlisinin kızının hazırda bekleyen evi,  ona ve yavrularına yuva oldu. 

Okulun hizmetlisi, evine götürmeden önce okulda bir süre bakacağını ve bu evi hizmetli  odasında tutacağını söyleyince, sahiplenilmiş de oldu anne ve yavrular. Yeni yuvalarına gitmeden önce, öğrenciler bizim odaya meraktan girmeye başlayınca, her öğretmen sınıfını sırayla getirmeye karar verdi. 3ler, işe yaramanın gururuyla girdi sıraya :)



23 Ekim 2016 Pazar

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Sadece üzülmek, isyan etmek ya da bilumum olumsuz duygu ve düşünceye boğulmak bu kez de bir işe yaramayacak. Caydırıcı cezalar ve uygun tedaviler devreye konmadığı sürece, bir gün Manisa başka bir gün farklı bir köşeden almaya devam.edeceğiz istismar ve cinayet haberlerini.

İncinen her çocukla beraber, geleceğe umutla bakan içimizdeki çocuklar da kırılıp dökülmeye ve sonunda ne yazık ki ölmeye mahkum :(


İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Sadece üzülmek, isyan etmek ya da bilumum olumsuz duygu ve düşünceye boğulmak bu kez de bir işe yaramayacak. Caydırıcı cezalar ve uygun tedaviler devreye konmadığı sürece, bir gün Manisa başka bir gün farklı bir köşeden almaya devam.edeceğiz istismar ve cinayet haberlerini.

İncinen her çocukla beraber, geleceğe umutla bakan içimizdeki çocuklar da kırılıp dökülmeye ve sonunda ne yazık ki ölmeye mahkum :(


21 Eylül 2016 Çarşamba

OKUL.BAHÇESİNDE GEZİNİRKEN...

Ayhan Sicimoğlu, kalabalık olduğumuza dikkat çekmiş, ülkece daha az ürer ve daha nitelikli insan gücüne sahip olursak AB üyesi olabileceğimizden dem vurmuş, Sabah gazetesi köşe yazarı Yüksel Aytuğ da bunu Gaf Kürsüsü'ne koymuş.

Bu ülkenin yüzde bilmem kaçı aptal, çobanla oyum eşit olmasın vs. belki sert ve biraz elitist söylemler ama çooook uzun zaman öğrenciydim ve uzun sayılabilecek bir zamandır da öğretmen olarak maalesef ben de her gelen kuşağın sözleşmişcesine bir öncekini arattığına şahit oluyorum. Amaç sadece diploma vermek olunca, dünün ilkokul mezunu bugünün lise mezunundan çok şey biliyor. Bugünkü onca teknolojiye rağmen, ansiklopedi kuşağı araştırmaya daha yatkınmış sanki bu nesilden.

 Sürekli çocuğunun hiperaktif olduğunu söyleyen, tanı konulduğu halde ilaç kullanmadığını ekleyen veli dolu etrafımda. Hiperaktivite, büyüyünce pıtırak gibi açılacak zehir gibi beyinlerin önündeki tek engel onlara kalırsa. Oysa, uzman olmayan bir gözün bile anlayabileceği donuk zeka çocuklar, uzmanlara göreyse eğitilebilir ya da öğretilebilir geri zekalı kategorisinde.

Bugün bahçede nöbetçiydim ve bir yandan oynayan çocukları, davranışlarını, tepkilerini, konuşmalarını daha çok gözlemleme şansım oldu. Toplu sosyal labaratuvar bir nevi. Daha 2. sınıftaki çocuğuna 1. sınıftaki kardeşini emanet eden, sabahçı cocuğu akşam 18.30'a kadar okulda kardeş bekleme görevi veren ebeveynler vardı. "Biz doğuralım, nasılsa çocuklar birbirini büyütür. " kafası.  Batıdaki ve merkez bir okulda durum böyle, düşünün ötesini!

Fazla ahkam kestim, farkındayım ama canım sıkılıyor eğitimin içinin boşalmasına, cehaletin prim yapmasına, öğrenme güçlüğü olan çocuğa yapılan normal dayatmasına da!

OKUL.BAHÇESİNDE GEZİNİRKEN...

Ayhan Sicimoğlu, kalabalık olduğumuza dikkat çekmiş, ülkece daha az ürer ve daha nitelikli insan gücüne sahip olursak AB üyesi olabileceğimizden dem vurmuş, Sabah gazetesi köşe yazarı Yüksel Aytuğ da bunu Gaf Kürsüsü'ne koymuş.

Bu ülkenin yüzde bilmem kaçı aptal, çobanla oyum eşit olmasın vs. belki sert ve biraz elitist söylemler ama çooook uzun zaman öğrenciydim ve uzun sayılabilecek bir zamandır da öğretmen olarak maalesef ben de her gelen kuşağın sözleşmişcesine bir öncekini arattığına şahit oluyorum. Amaç sadece diploma vermek olunca, dünün ilkokul mezunu bugünün lise mezunundan çok şey biliyor. Bugünkü onca teknolojiye rağmen, ansiklopedi kuşağı araştırmaya daha yatkınmış sanki bu nesilden.

 Sürekli çocuğunun hiperaktif olduğunu söyleyen, tanı konulduğu halde ilaç kullanmadığını ekleyen veli dolu etrafımda. Hiperaktivite, büyüyünce pıtırak gibi açılacak zehir gibi beyinlerin önündeki tek engel onlara kalırsa. Oysa, uzman olmayan bir gözün bile anlayabileceği donuk zeka çocuklar, uzmanlara göreyse eğitilebilir ya da öğretilebilir geri zekalı kategorisinde.

Bugün bahçede nöbetçiydim ve bir yandan oynayan çocukları, davranışlarını, tepkilerini, konuşmalarını daha çok gözlemleme şansım oldu. Toplu sosyal labaratuvar bir nevi. Daha 2. sınıftaki çocuğuna 1. sınıftaki kardeşini emanet eden, sabahçı cocuğu akşam 18.30'a kadar okulda kardeş bekleme görevi veren ebeveynler vardı. "Biz doğuralım, nasılsa çocuklar birbirini büyütür. " kafası.  Batıdaki ve merkez bir okulda durum böyle, düşünün ötesini!

Fazla ahkam kestim, farkındayım ama canım sıkılıyor eğitimin içinin boşalmasına, cehaletin prim yapmasına, öğrenme güçlüğü olan çocuğa yapılan normal dayatmasına da!

19 Eylül 2016 Pazartesi

YILIN İLK KARI VE OKUL

Yılın ilk karı Ağrı'ya yağmış. Okullar açılmadan kar tatili hayali kursak mı? :) :) :)

Yok yok, atanamayan bu kadar öğretmen, izinsiz çalışan bu kadar insan varken daha erken bu hayal. İlk günlerin belirsizliği, oturmamışlığı gerer beni okul açılırken ama bu yıl Minnoş'un heyecanını duyuyorum daha çok.

Yeni dönem gerçekten yenilikçi ve yapıcı olsun. Gerçekten eğitim olsun odağımız.

YILIN İLK KARI VE OKUL

Yılın ilk karı Ağrı'ya yağmış. Okullar açılmadan kar tatili hayali kursak mı? :) :) :)

Yok yok, atanamayan bu kadar öğretmen, izinsiz çalışan bu kadar insan varken daha erken bu hayal. İlk günlerin belirsizliği, oturmamışlığı gerer beni okul açılırken ama bu yıl Minnoş'un heyecanını duyuyorum daha çok.

Yeni dönem gerçekten yenilikçi ve yapıcı olsun. Gerçekten eğitim olsun odağımız.

12 Eylül 2016 Pazartesi

" EN İYİ ARKADAŞIM SENSİN."

Bu akşam bunu Minnoş'tan duydum. Acayip bir mutluluk duydum. Sonra da kaygı.

Bir dahaki ay 4 olacak ufaklık ve yaşıtlarından sürekli görüştürüldüğü bir çocuk olmadı bugüne kadar. Kardeşim ve eşinin çalışma temposu, çocuklu ailelerle iş dışında sık bir araya gelme çabalarının olmayışı, bu yaşa kadar anne- babası işteyken bakım veren konumundaki annem ve babamın park dışında çocuklu bir çevre ve enerjilerinin olmayışı yetişkin dünyasında korunaklı bir dünya yarattı Minnoş'a. Ben bazen okula, benimle birlikte derse bile soktum idareden onayla ama onların da en küçüğü yine büyük kaçtı. Apartmandaki yaşıtları sayılabilecek çocuklar ise üç kardeşle kendi kendilerine büyüdü.  Ergen kuzeni dışında çocuk da yok ailede. Bizim kuzenler ve çocukları il dışında, onlarla çok sık görüşemiyor. Çevrede anne-babası dışında bizim sağlayacağımız bir çocuk grubu yok özetle.

Sırf yaşıtı olsun diye bir spor grubuna kattık, onda da kardeşim pes etti. Annelik tarzını eleştirdiğimizde de olmuyor, sussak da, sonuçta ben yaya olarak çift araçla kendim götüremeyeceğim için pes ettim
(Ehliyetim yok, o ayrı konu!).

Yani işin özü, ilişkimizin kalitesi açısından çok mıtluyum ama kaygılıyım da. Önümüzdeki hafta kreşe başlayacak ve ilk defa anneanne, dede, teyzeler, enişte ve ebeveyn zincirinin dışına çıkacak. Umarım örselenmez.

Herşeye rağmen yaşasın teyzelik :)

" EN İYİ ARKADAŞIM SENSİN."

Bu akşam bunu Minnoş'tan duydum. Acayip bir mutluluk duydum. Sonra da kaygı.

Bir dahaki ay 4 olacak ufaklık ve yaşıtlarından sürekli görüştürüldüğü bir çocuk olmadı bugüne kadar. Kardeşim ve eşinin çalışma temposu, çocuklu ailelerle iş dışında sık bir araya gelme çabalarının olmayışı, bu yaşa kadar anne- babası işteyken bakım veren konumundaki annem ve babamın park dışında çocuklu bir çevre ve enerjilerinin olmayışı yetişkin dünyasında korunaklı bir dünya yarattı Minnoş'a. Ben bazen okula, benimle birlikte derse bile soktum idareden onayla ama onların da en küçüğü yine büyük kaçtı. Apartmandaki yaşıtları sayılabilecek çocuklar ise üç kardeşle kendi kendilerine büyüdü.  Ergen kuzeni dışında çocuk da yok ailede. Bizim kuzenler ve çocukları il dışında, onlarla çok sık görüşemiyor. Çevrede anne-babası dışında bizim sağlayacağımız bir çocuk grubu yok özetle.

Sırf yaşıtı olsun diye bir spor grubuna kattık, onda da kardeşim pes etti. Annelik tarzını eleştirdiğimizde de olmuyor, sussak da, sonuçta ben yaya olarak çift araçla kendim götüremeyeceğim için pes ettim
(Ehliyetim yok, o ayrı konu!).

Yani işin özü, ilişkimizin kalitesi açısından çok mıtluyum ama kaygılıyım da. Önümüzdeki hafta kreşe başlayacak ve ilk defa anneanne, dede, teyzeler, enişte ve ebeveyn zincirinin dışına çıkacak. Umarım örselenmez.

Herşeye rağmen yaşasın teyzelik :)

4 Eylül 2016 Pazar

YAPMAYIP YIKARKEN...

Fotoğrafta gördüğünüz yıkıntı, ilkokul yıllarımı geçirdiğim okuldan geriye kalanlar :(

Babamın, kardeşlerimin ve aileden pek çok kişinin okuluydu. Yaş almış insanların sevdiği, değer verdiği, alıştığı şeyler zamanla ellerinden kayar gider ya, öyle bir burukluk çöktü içime. Kardeşim "Bilseydik Minnoş'a gösterirdik bizim okulumuz diye" deyince daha da fazla buruldum.

Yapmayıp yıkan, kuşaklar arası dağlar yaratan zihniyetimize yine kırgın ve kızgınım. İyiye odaklanmak ne zor buralarda!

YAPMAYIP YIKARKEN...

Fotoğrafta gördüğünüz yıkıntı, ilkokul yıllarımı geçirdiğim okuldan geriye kalanlar :(

Babamın, kardeşlerimin ve aileden pek çok kişinin okuluydu. Yaş almış insanların sevdiği, değer verdiği, alıştığı şeyler zamanla ellerinden kayar gider ya, öyle bir burukluk çöktü içime. Kardeşim "Bilseydik Minnoş'a gösterirdik bizim okulumuz diye" deyince daha da fazla buruldum.

Yapmayıp yıkan, kuşaklar arası dağlar yaratan zihniyetimize yine kırgın ve kızgınım. İyiye odaklanmak ne zor buralarda!

28 Ağustos 2016 Pazar

BİR BEBEĞİN ÖLÜMÜ YÜREK FERAHLATIR MI?

Bir bebeğin ölümü yürek ferahlatır mı?

Normal şartlarda bu soruya "evet" yanıtı veren insan, insan değildir değil mi? O kadar anormal ki artık yaşananlar, cinsel saldırıya uğrayan bebeciğin artık bu vahşilerle aynı havayı solumayacak olması bile yüreğimize su serpebiliyor. Travma ile başlayan hayat ne kadar normal olurduyu düşünmek zorunda kalmamak, sapığın ilk afla çıkıp yeniden dadanma ihtimalini es geçebilmek, vb. sonsuz olumsuz seçenek!

O kadar sıyırdı ki bu ülke kafayı, bir bebeğin ölümünden onun kurtuluşu olarak ferahlık duyabiliyoruz. Çoğul konuşmayayım peki, bende durum bu ve böyle düşünmekten ürküyorum utançla karışık.

BİR BEBEĞİN ÖLÜMÜ YÜREK FERAHLATIR MI?

Bir bebeğin ölümü yürek ferahlatır mı?

Normal şartlarda bu soruya "evet" yanıtı veren insan, insan değildir değil mi? O kadar anormal ki artık yaşananlar, cinsel saldırıya uğrayan bebeciğin artık bu vahşilerle aynı havayı solumayacak olması bile yüreğimize su serpebiliyor. Travma ile başlayan hayat ne kadar normal olurduyu düşünmek zorunda kalmamak, sapığın ilk afla çıkıp yeniden dadanma ihtimalini es geçebilmek, vb. sonsuz olumsuz seçenek!

O kadar sıyırdı ki bu ülke kafayı, bir bebeğin ölümünden onun kurtuluşu olarak ferahlık duyabiliyoruz. Çoğul konuşmayayım peki, bende durum bu ve böyle düşünmekten ürküyorum utançla karışık.

9 Şubat 2016 Salı

BİLİNÇALTIM

Sabah kaçırılmış çocukların yakınlarıyla tanıştığım ama asıl teması farklı bir rüya ile uyandım. Tüm rüya kaçırılmış çocuklarla ilgili olmadığından kabus denemez ama nahoş bir tat bıraktı uykumda.

Uyandıktan sonra, bilinçaltı üstüne kafa yordum çünkü benim yüreğim çok kaldırmasa da, bizimkilerin bazen kahvaltı sırasında Müge Anlı izlediklerini hatırladım. En son, ortadan gizemli bir şekilde yok olan, suyun dibinde ve karada günlerdir aranmalarına rağmen bulunamayan iki komşu çocukla ilgili konusmustuk. Hiçbir çocuğa ölümü yakıştıramasam da, herhangi bir yetişkinin kaçırıp eziyet etme ihtimalindense ölselerdi içim ferahlarmış gibi gelmişti ve bunu dile getirmiştim.

Gerçekten, sevdiklerimizi ölümle kaybetmek, insan eliyle eziyet edilmesinden, organ mafyası, dilenci çetesi, sapık ve benzeri canlı türlerinin eline geçmesinden daha güvenli geldi o an ve söyledim. Söyledim ama yüreğim, dilim kadar net karar veremedi böyle bir konuda ve bilinçaltına ittim konuyu. Daha doğrusu itmişim!

BİLİNÇALTIM

Sabah kaçırılmış çocukların yakınlarıyla tanıştığım ama asıl teması farklı bir rüya ile uyandım. Tüm rüya kaçırılmış çocuklarla ilgili olmadığından kabus denemez ama nahoş bir tat bıraktı uykumda.

Uyandıktan sonra, bilinçaltı üstüne kafa yordum çünkü benim yüreğim çok kaldırmasa da, bizimkilerin bazen kahvaltı sırasında Müge Anlı izlediklerini hatırladım. En son, ortadan gizemli bir şekilde yok olan, suyun dibinde ve karada günlerdir aranmalarına rağmen bulunamayan iki komşu çocukla ilgili konusmustuk. Hiçbir çocuğa ölümü yakıştıramasam da, herhangi bir yetişkinin kaçırıp eziyet etme ihtimalindense ölselerdi içim ferahlarmış gibi gelmişti ve bunu dile getirmiştim.

Gerçekten, sevdiklerimizi ölümle kaybetmek, insan eliyle eziyet edilmesinden, organ mafyası, dilenci çetesi, sapık ve benzeri canlı türlerinin eline geçmesinden daha güvenli geldi o an ve söyledim. Söyledim ama yüreğim, dilim kadar net karar veremedi böyle bir konuda ve bilinçaltına ittim konuyu. Daha doğrusu itmişim!

24 Aralık 2015 Perşembe

ACININ TERAZİSİ

" Bir blog yazarının bebeğinin ölümüne üzülüp doğudakilere üzülmemek" temalı bir laf sokmuş millete sözlük yazarlarından biri kendince. Sözlükleri zaman zaman okuduğumdan bahsetmiştim, her telden görüşü sunduğu için, biraz da ergen kafasını anlayabilmek için okuyorum yıllardır. Hadsizliğine, dengesizliğine hatta çoğu zaman saçmalığına rağmen. 

Ama!!!!!

Yukarıdaki yorum gibi kimin neye ne kadar üzüleceğine karar verme yetkisini kendinde bulanlar zıvanadan çıkarıyor beni. Batıdaysa ölsün, doğudaysa yaşasın, bizdense alkış, ötekiyse taş ve daha neler neler...

Acının bir terazisi mi var ki elinizde, insanların merhamet duygusuna bile değer biçebiliyorsunuz?

ACININ TERAZİSİ

" Bir blog yazarının bebeğinin ölümüne üzülüp doğudakilere üzülmemek" temalı bir laf sokmuş millete sözlük yazarlarından biri kendince. Sözlükleri zaman zaman okuduğumdan bahsetmiştim, her telden görüşü sunduğu için, biraz da ergen kafasını anlayabilmek için okuyorum yıllardır. Hadsizliğine, dengesizliğine hatta çoğu zaman saçmalığına rağmen. 

Ama!!!!!

Yukarıdaki yorum gibi kimin neye ne kadar üzüleceğine karar verme yetkisini kendinde bulanlar zıvanadan çıkarıyor beni. Batıdaysa ölsün, doğudaysa yaşasın, bizdense alkış, ötekiyse taş ve daha neler neler...

Acının bir terazisi mi var ki elinizde, insanların merhamet duygusuna bile değer biçebiliyorsunuz?

10 Mayıs 2015 Pazar

COŞKUSUZ KUTLAMA

Anne olan, olmak isteyen, olmamayı tercih eden ve annesi olan her kadının yani içinde anneye dair cümle barındıran herkesin günü kutlu olsun. Adettem ya kutlamak, öyle olsun! 

Annesine tüm yıl kan kusturan, yıl boyu görüşmeyenler için bir vesile olacaksa olsun bugün, yoksa zaten hediye almak, arayıp sormak, görüşmek için bahaneye ihtiyaç duymayanlara yılın diğer günlerine ek bir özel gün bugün. 
Bu yüzden, henüz tren kaçmadan, onlar hayattayken bir vesileye ihtiyaç duymadan iletişimi güzelleştirmenin yolları bulunmalı her iki taraf için de. Aksi takdirde vicdanlar iyi anne ve çocuk olabildiğimize dair sorgulamalarla dolar, tabii o becerimiz varsa!

Annesi hala hayatta ve mesafelere rağmen yakınında olan şanslardanım. Sivri dilime rağmen bu böyle:) Hatta ve neyse ki onun da annesi, anneannem de hayatta. Bugün birlikteler hatta:) Annesini çok küçükken kaybetmiş, üstüne anne olarak evlat acısı da yaşamış olan anneannemle. Alzheimer başlangıcı teşhisi konulduğunu iki gün önce öğrendiğim ve hatırladığı son anneler günü bu olmamasını umduğum annesiyle yani. O yüzden bir garibim bugün. 

NOT: Afişteki orijinal adı Still Alice olan, J. Moore'a En İyi Kadın Oyuncu Oscarı kazandıran film Alzheimerin bir türü olan genetik Alzheimer ile ilgili. Geçenlerde izlemiştim. 

COŞKUSUZ KUTLAMA

Anne olan, olmak isteyen, olmamayı tercih eden ve annesi olan her kadının yani içinde anneye dair cümle barındıran herkesin günü kutlu olsun. Adettem ya kutlamak, öyle olsun! 

Annesine tüm yıl kan kusturan, yıl boyu görüşmeyenler için bir vesile olacaksa olsun bugün, yoksa zaten hediye almak, arayıp sormak, görüşmek için bahaneye ihtiyaç duymayanlara yılın diğer günlerine ek bir özel gün bugün. 
Bu yüzden, henüz tren kaçmadan, onlar hayattayken bir vesileye ihtiyaç duymadan iletişimi güzelleştirmenin yolları bulunmalı her iki taraf için de. Aksi takdirde vicdanlar iyi anne ve çocuk olabildiğimize dair sorgulamalarla dolar, tabii o becerimiz varsa!

Annesi hala hayatta ve mesafelere rağmen yakınında olan şanslardanım. Sivri dilime rağmen bu böyle:) Hatta ve neyse ki onun da annesi, anneannem de hayatta. Bugün birlikteler hatta:) Annesini çok küçükken kaybetmiş, üstüne anne olarak evlat acısı da yaşamış olan anneannemle. Alzheimer başlangıcı teşhisi konulduğunu iki gün önce öğrendiğim ve hatırladığı son anneler günü bu olmamasını umduğum annesiyle yani. O yüzden bir garibim bugün. 

NOT: Afişteki orijinal adı Still Alice olan, J. Moore'a En İyi Kadın Oyuncu Oscarı kazandıran film Alzheimerin bir türü olan genetik Alzheimer ile ilgili. Geçenlerde izlemiştim. 

27 Nisan 2015 Pazartesi

Hİİİ!

Yeğenim doğduktan sonra garip bir ünlem geliştirdim. En son kardeşim, yine "hiiii" diye bir nida attığımda güldü. Öncesinde daha önceki gidişlerimden birinde eşi de, daha önce böyle bir şey yapmadığıma, Minnoş doğduktan sonra hiiilediğime dikkat çekmişti.

Ne zaman düşmesine ramak kalsa, kafasını vursa, kaydıraktan kaysa yani en ufak bir tehlike anında bende tehlike çanları çalıveriyor! Çocuk denen canlı sosyalleşecek, düşe kalka büyüyecek bunları biliyorum ama bu panik halinden kurtulamıyorum. Öğretmenlikte öğrendiğim acı bir gerçek de çocukların acımasız olabileceği olunca, etrafta başka çocuklar olunca başka türlü tedirgin oluyorum.  "Aşırı koruyucu teyze" diye bir model varsa işte o benim!