22 Nisan 2018 Pazar

GEÇEN 1,5 AYDA

Bir alışkanlığı edinmek ya da ondan vazgeçmek için 21 gün gerektiği söylenir ya, 28 Şubat'tan bu yana ikiye katladım o süreyi ama yazmaktan vazgeçemedim. Buraya yazmayıp kafamda yazdım, çizdim, bozdum o sürede. O yüzden, burada uzun uzun yazmayıp özet geçeceğim.

1 Mart 2018!

Babama AKCİĞER KANSERİ teşhisi kondu. Yaklaşık 55 yıllık sigara tiryakiliğine, genetik yakınlığına ve şehrin havasına rağmen o beklemiyormuş bu sonucu. Bizi de en çok bu Pollyanna tavrı örseledi zaten, doktoru  babamın tabiriyle "robot gibi" gerçeği yüzüne söylerken. Gerçi, bunca yıldır kitleyi görüp de sadece KOAH ve amfizemleri (akciğerdeki hava kabarcıkları diyebiliriz) babama söyleyen doktorları düşününce, ben bu tavrı yeğledim, bilinmeze tahammülünüm yok çünkü, bir kez daha anladım.

Neyse, bu 1,5 ayda, önce ameliyat zorlandı, solunum fonksiyonları yeterli bulunmadı, ameliyat seçeneği ortadan kalktı. Yaklaşık 20 test sonrası, şu anda hangi hücre türü olduğunu bile öğrenemediğimiz bir  dönemdeyiz. Biyopsi bile riskliydi, çünkü amfizemlerin patlama riski her işlemde karşımıza çıktı. En son ve 5. işlemden sonra, iki tür arasında ayrım yapılmasını bekler durumdayız.

Önceki yaklaşımda, konfeksiyon tarzı her hastaya ortaya karışık radyoloji ve kemoterapi yapılırken, şimdi terzi usulü yöntemler var doktorların tabirine göre. Akıllı ilaçlardan, cyberknife denen robot teknolojisine kadar. Burada her imkana ulaşmak mümkün değil ve babam da doktordan haz etmedi diye Ankara'ya git-gel durumundayız sürekli. Özelde bazı işlemleri yaptırdık ama tüm tedavi zor, o yüzden üniversite hastanesinde sürüyor süreç. Orada da, her bir işlem neredeyse 1 ayda sonuçlanıyor, para ile özel işlem yaptırıyorsun yine. Sağlık bedava ya! Şu son hücre eleme işlemi (immunohistokimyasal, böyle bir sürü Latince terim var hayatımızda!), zaten bekleme süresi olan bir işlem ve o da biterse tedavi haritası çizilebilecek nihayet!

Uzatmayacağım deyip uzattım. Bu dönemde, cidden sosyal desteğin ne kadar önemli olduğunu anladım. Tüm aile nereye koşturabildiyse koşturuyor, geniş aile de dahil. Randevu almak için bile babam olmadan dayım gitti kaç kere mesela.

Bir de, daha tedavi başlamadan, tanı süreci bile duygudan duyguya geçmeye neden oluyor. Hala ayakta ve yanımızda olmasına şükreder, korkar, evre hakkında tedirginlik duyar, birbirimize sarar, yalnız kalmayı ister, ağlar, güler, halden hale geçer durumdayız. Ben çok negatif biri olmağımı fark ettim mesela bu süreçte. Netten o kadar çok doktor yorumu ve hasta örneği okudum ki ilk zamanlar, bilmek iyi geldi ama "her hastanın ayrı bir örnek" olduğunu kabul edip vazgeçtim hasta hikayelerinden.

Yine, hepimizin işi gücü varken bunu yaşamaya bile şükreder durumdayım (izin alma sürecinde lanet edilse de!). Mesela biz daha küçükken, tek maaşla olabilirdi tüm bu süreç! Başımıza hiç gelmeyebilirdi tabii, o ayrı!

Özetle, zor bir donem bu. Daha 2011'deki filmlerde bile ufak da olsa doktorlarca görülen ve varlığı söylenmeyen kitlenin adı kondu aslında, bizim açımızdan değişen bu! Cahillik mutlulukmuş gerçekten!