28 Şubat 2018 Çarşamba

VELİ MOBBİNGİ


Dün derse girdiğimde S. ağlıyordu, ne olduğunu sorduğumda sınıf hep bir ağızdan arkadaşına küfür ve hakaret ettiğini ve o yüzden dayak yediğini söyledi. Benden önce de kapıda müdür yardımcısı sorduğunda, arkadaşının ona "böcek" dediğini söyledi ağlayarak. Sınıfı sakinleştirip, onu da yüzünü yıkaması için gönderdim, gelince hemen önümdeki sıraya oturttum.

Dersin ortasında çat kapı halası içeri girdi, ne olduğunu benden de öğrenmek istediğini söyledi, derste olduğumuzu, teneffüste konuşacağımızı söyleyip dışarı çıkardım. Çocuklar, diğer derslerde de içeri girdigini, onlara vurduğunu söylediler. Kimsenin velisinin derste içeri girmemesi gerektiğini söyleyip konuyu kapadım. Dersin sonunda kadın yine geldi, olaya şahit  olmadığımı söyleyip bildiğimi özetledim, evlere dağıldık.

Bu sabah, kadının velilerin whatsapp grubundan okulu basma planlarını, S.'yi acile götürdüklerini, gece boyunca uyutmadıklarını, kafasının şiş ve mor olduğunu paylaştığını öğrendik. Beni de, idareye onu dinlememekle şikayet etmiş. Dersi sabote ettiğini belirtmeden tabii!

İdareciler, sınıf öğretmeni ve ben, aynı olaya şahidiz ama velinin iddiasından bambaşka gerçeklere vakıf durumdayız. Ders boyunca, ne şikayet, ne sızlanma, ne de morarma vardı, çocuğun tek derdi ona böcek denmesiydi. Sınıf öğretmeni, dersi kaçırmasın diye okula göndermelerini söylemiş bugün ama gelen giden yok! Sonra arıyor, "Kusura bakmayın, bağırsakları bozulmuş." cevabını alıyor. Alıyor çünkü gelse kafada morluk olmadığı ortaya çıkacak! 

"Okul konuşmayacağız!" kararımız gümledi tabii bugünkü öğretmen buluşmamızda çünkü herkesin benzeri bir yaşantısı var ve kimse öğretmenden yana tavır almıyor bu gibi durumlarda. Medyada şiddet uygulayan öğretmen haberi çıktıkça, herkes mağdur da olabileceğimizi unutur oldu. 

Aynı aile, gün boyunca okuldan çıkmayan, kameralara kapı dinlerken yakalanan, kapıdan gönderilseler bacadan giren, daha önce de 15 Temmuz daha patlamadan 3 öğretmeni sırf yine kapı dinlerken yakaladılar ve çocuklarıyla ilgili sorun yaşadılar diye cemaatçilikle suçlayan garip bir aile. Tehlikeli ve komplocu yani! O öğretmenler, 15 Temmuz sonrası yaşasaydı bu olayı, halleri haraptı.

Hayatımda görmediğim kadar ruh hastalığı taşıyan bireyle dolu aile. Annenin delil olarak elimizde tuttuğumuz kamera kayıtları var ki evlere şenlik! Kantinde sınıfa nazır bir yerde tüm gün oturuyor, kapıya kulak dayıyor, idareci onu kameradan görüp gönderince tırsıp kantine dönüyor, dayanamayıp yine kapıya koşuyor. 

Çocuk, 3.sınıfta ve şeker hastası olmamasına rağmen öyle bir iddiaları var ve her öğlen, elleriyle besliyorlar çocuğu. Çocuk, kiminle sorun yaşarsa da, teneffüste bırakıyorlar onu. Haklarında tutanak tutulması falan da sonucu değiştirmiyor, ne de olsa Alo 147 şikayet hattı var, canının istediğinde öğretmenlere kara çalabileceği! Şu performans sisteminde velimin ve öğrencinin not vermesine takılıyoruz ya öğretmenler olarak, sebebi bu tarz mobbing işte! İlkokulda veli, üst sınıflarda öğrencinin bizzat kendisi tehdit olabiliyor çoğu zaman. Sağduyu, akıl ve psikolojik sağlıktan yoksun birilerinin karar mercii olması sıkıntı! Yoksa gerçekten objektif bir performans ölçümü mümkün olsa hassas terazi gibi, ona kimsenin lafı olmaz belki, o da yok zaten!


20 Şubat 2018 Salı

ÇARŞAMBA BULUŞMALARI


Bu dönem her çarşamba okuldan öğretmenlerle farklı mekanlarda oturup okul, öğrenci ve veli içermeyen sohbetler yapmayı planladık. Dönem başından beri de aksatmadan buluşuyoruz. Gündem ve odak, yine dönüp dolaşıp "yasaklı konular"a girse de kafa boşaltmak için iyi gidiyor. Yıllardır aynı okulda olsalar da, dışarıda hiç buluşmamış olanlar var aralarında ya da ailesi dışında birileriyle
sosyalleşmeyenler.

Bu okul, benim açımdan biraz farklı. Kendi şehrimde, ailemin yakınında, yıllarca aynı okulda çalışan öğretmenlerin arasında olmamıştım daha önce. Bu kombinasyon bir araya hiç gelmemişti. İlkokul grubu ve ortaokul aynı binada, benim kadrosunda bulunduğum ilkokul kısmının yaş ortalaması yüksek ve tek branş öğretmeni benim. Yaş meselesinden bahsetmiştim daha önce de, ilk geldiğimde ilk yılım olup olmadığını bile soran olmuştu:) 

Yaşı 30larda olan da, 40ların ortasında olan da genç yaşta evlenip çocuk sahibi olduğundan muhabbeti 60lıklardan farklı olmuyor kimi zaman. Gelin bohçası hazırlamak gibi bir konunun ortasında buluveriyorsunuz kendinizi teneffüste. O yüzden, dışarıda buluştuğum, beraber tiyatroya, alışverişe, sinemaya gidip zaman zaman eşini ve kardeşlerimi, eşlerini, annemi falan dahil ettiğimiz sohbetlere daldığımız S. oluyor. Yaştan öte, ilgi alanı meselesi aslında. Daha önce, annemle yaşıt meslektaşlarımla çok sık görüştüğüm okullarım da oldu yani.

Yine de, çalışma ortamından ayrı bir ortamda üç yıldır belki de farklı yönlerini göremediğim herkesi  tanımaya çalışmak güzel bir deneyim benim açımdan. Çalışma ortamında kuralcı iken dışarıda espritüel, domestik görünümlü ama çılgın ruhlu, ciddi duruşlu ama hafif çatlak birileri çıkabiliyor içimizden:) 

17 Şubat 2018 Cumartesi

SOYAĞACI DEDİKLERİ


Herkesin soyu İngiliz kraliyetine dayanacak beklentisi ile bir gecede çökerttiği e devlet uygulaması yine açıldı. Babam, 80lerde nüfus müdürlüklerine gidip bizzat ulaşmış baba tarafından kütük bilgilerine, o yüzden anne tarafında Arnavutluk Elbasan'dan göçmüş anneannemin babasından önceye rastlamaktı merakımızı cezbeden.

Geçen yaz, Balkanlar turuna otobüsle çıkmamın en önemli sebebiydi otobüsün duraklarından birinin Elbasan olması. Panoramik tur yaptı, indirmedi o ayrı mesele ama uçakla olsa onu da göremeyecektim. Orada iki çocuğunu bırakıp gelmek zorunda kalmış, burada yeni bir hayat kurmuş, soyadını da geldiği yer seçmiş büyük dedemizi orada doğmuş sanıyorduk. Anneannem daha çocuk yaşta onu kaybettiğinden, sözlü tarih dışında da bir belge yoktu elimizde.

Büyük dede ile ilgili bildiğimiz en net şeylerden biri de, öğretmen olmasıydı. Hangi bölümden mezın olursak olalım, kendimizi bir şekilde öğretmen olarak bulmamız da genlerin oyunu galiba:)

Neyse, büyük dedemiz Balkanlar'da ilk kaldığım yer olan Üsküp doğumlu çıktı.  Aynı sokaklarda dolaştık belki de yüzyıl arayla. Koskoca Osmanlı toprağında, bir vilayetten bir vilayete geçmek, bu yüzyılda pasaport değişikliği :)

Baba tarafından da, babamın babannesinin baba tarafının da, o zamanlar Bulgarya denen topraklardan Tırhala'dan göçtüğünü, Soma'da yerleştikleri köye aynı adı verdiklerini biliyorduk. Kayıtlar ise bir nüfus memurunun azizliğine uğramış, bizim büyük babaanne belki de hiç görmediği Turhal doğumlu ölçememişti kayıtlarda! Ailede sözlü tarih bu yüzden önemli belki de, bir de önemsiyorsanız yazılı kayıt tutmak da. Nüfus memurunun hayal gücüne mahal vermeye gerek yok durduk yere.

İnsanlar arasındaki ilişkinin niteliğinin, kan bağından çok daha önemli olduğunu savunsam da bir yandan da biyolojik varlıklarız. Genlerin temelini oluşturan her bir bireyi merak ediyor insan. Bir yandan da, sadece bir kütük bilgisi olarak kaldığımız, kendimizi ne gereksizce önemsediğimiz dank ediyor bir kez daha kayıtlardaki isim listesine bakınca:(