23 Ekim 2016 Pazar

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Sadece üzülmek, isyan etmek ya da bilumum olumsuz duygu ve düşünceye boğulmak bu kez de bir işe yaramayacak. Caydırıcı cezalar ve uygun tedaviler devreye konmadığı sürece, bir gün Manisa başka bir gün farklı bir köşeden almaya devam.edeceğiz istismar ve cinayet haberlerini.

İncinen her çocukla beraber, geleceğe umutla bakan içimizdeki çocuklar da kırılıp dökülmeye ve sonunda ne yazık ki ölmeye mahkum :(


İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Sadece üzülmek, isyan etmek ya da bilumum olumsuz duygu ve düşünceye boğulmak bu kez de bir işe yaramayacak. Caydırıcı cezalar ve uygun tedaviler devreye konmadığı sürece, bir gün Manisa başka bir gün farklı bir köşeden almaya devam.edeceğiz istismar ve cinayet haberlerini.

İncinen her çocukla beraber, geleceğe umutla bakan içimizdeki çocuklar da kırılıp dökülmeye ve sonunda ne yazık ki ölmeye mahkum :(


15 Ekim 2016 Cumartesi

DİZİ DİZİ İNCİLER

Televizyonda son bir aydır yeni sezonun başlamasıyla, yine dizi ve yarışma enflasyonu da aldı başını gidiyor. İşin dizi kısmına çok odaklanamıyorum ezelden beri. Çok az diziyi baştan sona takip edebiliyorum tüm bölümleriyle.

Aynı konuların her sezona yayıldığı, mankenden bozma (eğitim almadıysa fena!) oyuncuların başrolde, usta tiyatrocuların çeşni olarak yer aldığı, sonunu baştan kestirebildiğimiz, esas kız ve oğlanın yanlış anlamalarıyla dolu, iyinin sonunda hep kazandığı, klişe cenneti neredeyse tümü. Türkiye ekranlarında Kore dizileri yıkabiliyor sanki bu genellemeleri. Tabii o da düzgün uyarlanabilir ve Türk filmlerinden aşırma replikleri ile doldurulmazsa.

Doktora uygulama derslerinde bazı üniversiteli danışanlarım, Kore dizilerine hayran olduklarını hatta Korece öğrenmeye başladıklarını söylediklerinde çok aşina değildim bu mevzulara. Zamanla iyi örneklere denk gelince, ters köşe sonlar cazip geldi bana da. Her karakterin içinde iyi ve kötünün barınabilmesi, esas kız ya da oğlanın da dokuz canlı olmayıp ölümlü olması, özetle gerçekçilik çekici geldi bana. Hayat Şarkısı, fena bir örnek sayılmaz şimdilik. Çok fazla sulandırılmadı henüz.

DİZİ DİZİ İNCİLER

Televizyonda son bir aydır yeni sezonun başlamasıyla, yine dizi ve yarışma enflasyonu da aldı başını gidiyor. İşin dizi kısmına çok odaklanamıyorum ezelden beri. Çok az diziyi baştan sona takip edebiliyorum tüm bölümleriyle.

Aynı konuların her sezona yayıldığı, mankenden bozma (eğitim almadıysa fena!) oyuncuların başrolde, usta tiyatrocuların çeşni olarak yer aldığı, sonunu baştan kestirebildiğimiz, esas kız ve oğlanın yanlış anlamalarıyla dolu, iyinin sonunda hep kazandığı, klişe cenneti neredeyse tümü. Türkiye ekranlarında Kore dizileri yıkabiliyor sanki bu genellemeleri. Tabii o da düzgün uyarlanabilir ve Türk filmlerinden aşırma replikleri ile doldurulmazsa.

Doktora uygulama derslerinde bazı üniversiteli danışanlarım, Kore dizilerine hayran olduklarını hatta Korece öğrenmeye başladıklarını söylediklerinde çok aşina değildim bu mevzulara. Zamanla iyi örneklere denk gelince, ters köşe sonlar cazip geldi bana da. Her karakterin içinde iyi ve kötünün barınabilmesi, esas kız ya da oğlanın da dokuz canlı olmayıp ölümlü olması, özetle gerçekçilik çekici geldi bana. Hayat Şarkısı, fena bir örnek sayılmaz şimdilik. Çok fazla sulandırılmadı henüz.

12 Ekim 2016 Çarşamba

KARMA YA DA HER NEYSE

Bazı haberler var ki, dış kapının dış mandalı olsan bile içine su serpen, konudan nasiplenmenin saçmalığını bilip yine de gönlünü ferahlatan. Magazinsel olduğu kadar sanki kamu vicdanına da dokunan. Şu son Demet Şener (o ısrarla Kutluay dese de!) ve İbrahim Kutluay'ın boşanma kararı, bu kapsamda değil mi biraz?

Benim de dahil olduğum bazıları tarafından çok haz edilmeyen kişi Demet Akalın'ın bile nikaha ramak kala bırakılması, aldatma olayının taraflarının mutlu mesut yaşam sürmesi, bir yastıkta kocamaları öyle çok temenni edilen bir durum değildi baştan beri.

Mazlumun ahı, nedense toplum vicdanını rahatlattı sanki bu kez de. Brangelina'daki Jennifer Aniston durumu gibi. Bize ne oluyorsa değil mi?

Ama...

Bazen ilahi adalet, karna ya da adını ne koyarsalk o, gülünsetiyor insanları.


KARMA YA DA HER NEYSE

Bazı haberler var ki, dış kapının dış mandalı olsan bile içine su serpen, konudan nasiplenmenin saçmalığını bilip yine de gönlünü ferahlatan. Magazinsel olduğu kadar sanki kamu vicdanına da dokunan. Şu son Demet Şener (o ısrarla Kutluay dese de!) ve İbrahim Kutluay'ın boşanma kararı, bu kapsamda değil mi biraz?

Benim de dahil olduğum bazıları tarafından çok haz edilmeyen kişi Demet Akalın'ın bile nikaha ramak kala bırakılması, aldatma olayının taraflarının mutlu mesut yaşam sürmesi, bir yastıkta kocamaları öyle çok temenni edilen bir durum değildi baştan beri.

Mazlumun ahı, nedense toplum vicdanını rahatlattı sanki bu kez de. Brangelina'daki Jennifer Aniston durumu gibi. Bize ne oluyorsa değil mi?

Ama...

Bazen ilahi adalet, karna ya da adını ne koyarsalk o, gülünsetiyor insanları.


5 Ekim 2016 Çarşamba

BAĞIRSAK MİKROBİYOTASI

Bağırsak mikrobiyotası.

Evreka! Nur topu gibi bir organımız oldu. Daha doğrusu varmış ama varlığından tıp dünyası yeni haberdar oldu. Diğer organlarımızdan farkı, anne karnında sahip olmadığımız, doğumdan sonra gelişen bir organ olmasıymış. Arızası, kalp krizi gibi hayati önem taşıyan rahatsızlıklara neden olduğu için çok önemli bulunuyor kendileri ve  Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, organın adının Sayın Bağırsak Mikrobiyotası olmasını öneriyor, o derece yani :)

Pluton'un gezegen olmadığı fikrine bile alışamamış bir bünye olarak bu değişikliğe bünyem henüz hazır değildi ama zaten var olana isim koyuldu bu kez. Olan yok sayılmadı. Ya "Kalp aslında bir organ değildir, yorgandır." denseydi! Peh!

BAĞIRSAK MİKROBİYOTASI

Bağırsak mikrobiyotası.

Evreka! Nur topu gibi bir organımız oldu. Daha doğrusu varmış ama varlığından tıp dünyası yeni haberdar oldu. Diğer organlarımızdan farkı, anne karnında sahip olmadığımız, doğumdan sonra gelişen bir organ olmasıymış. Arızası, kalp krizi gibi hayati önem taşıyan rahatsızlıklara neden olduğu için çok önemli bulunuyor kendileri ve  Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, organın adının Sayın Bağırsak Mikrobiyotası olmasını öneriyor, o derece yani :)

Pluton'un gezegen olmadığı fikrine bile alışamamış bir bünye olarak bu değişikliğe bünyem henüz hazır değildi ama zaten var olana isim koyuldu bu kez. Olan yok sayılmadı. Ya "Kalp aslında bir organ değildir, yorgandır." denseydi! Peh!

4 Ekim 2016 Salı

SORUNSUZ

Hep olumsuzluklar, kötü haberler, karamsarlıklar yok hayatta. Blog ortamında da olmasın o zaman.

Uzun zamandır yazdığım yazıların çoğunda " SORUN" etiketini kullanmışım. Sorunsuz yazım yok gibi yani, sevmedim bu hali. O yüzden geçtiğimiz cuma 21 ile pazartesi sabaha karşı 4 arasına sıkışmış bol molalı Çanakkale ve Bozcaada gezisinin Bozcaada ayağından bir kare ile iç ferahlatmak istiyorum. Benim gözüm ve de gönlüm açıldı hala temiz kalmış denizi ve doğayı görünce :) Şu kıyıdan görüntü nefis değil mi?

SORUNSUZ

Hep olumsuzluklar, kötü haberler, karamsarlıklar yok hayatta. Blog ortamında da olmasın o zaman.

Uzun zamandır yazdığım yazıların çoğunda " SORUN" etiketini kullanmışım. Sorunsuz yazım yok gibi yani, sevmedim bu hali. O yüzden geçtiğimiz cuma 21 ile pazartesi sabaha karşı 4 arasına sıkışmış bol molalı Çanakkale ve Bozcaada gezisinin Bozcaada ayağından bir kare ile iç ferahlatmak istiyorum. Benim gözüm ve de gönlüm açıldı hala temiz kalmış denizi ve doğayı görünce :) Şu kıyıdan görüntü nefis değil mi?