13 Ekim 2014 Pazartesi

HABERDAR OLMA HAKKI

Minnoş, dün gece acillik olmuş, gece hastanede yatmış yine. Tabii ben bunu hastaneden çıktıklarında, küçük kardeşim sayesinde öğrendim. Bana da, ona da söylenmemiş üzülmeyelim diye.

Ailemin bizi üzüntülerden koruma mekanizması bu şekilde işliyor çoğu zaman. Çaresi olmayan, bir katkımızın olamayacağı, sadece üzülmekle yetineceğimizi düşündükleri olayları saklamayı tercih ediyorlar. Dedemin ve babaannemin ölümü bir süre saklanmıştı, babam bayılıp düşünce, Minnoş yine hastanelik olunca da durum değişmedi. Bulaşıcı mıdır bilmem, eniştem de teyzemin kanserin son evresinde olduğunu hepimizden saklamıştı biz onu ilk evrede zannedip umutla beklerken. Şoku atlatmamız uzun sürdü haliyle.

Süreç ya da sonuç olumsuz da olsa, saklanmaması taraftarıyım. Sevdiklerimizi korumak, üzmemek adına olumsuzlukları saklamak onları olumsuzluklar karşısında hazırlıklı kılmıyor, olumsuzluklara karşı aniden bir emrivakiyle karşı karşıya bırakıveriyor. İçsel bir süreçten geçip kabullenmeye giden yola hazırlık yapabilecekken, pat diye süreçten habersiz sonucun içine itiveriyor. 

Hayat, maalesef her zaman olumlu gelişmelerle selamlamıyor bizi. Koruma dürtüsüyle gerçekleri saklamak, haber alma özgürlüğü kadar gardımızı almayı da engelliyor bence. 

2 yorum:

  1. Bu yazına çok katılıyorum, ne yazık ki bizim ailemizde de vardı bu. DI diyorum çünkü çok uzun konuşmalar uğraşmalar ve en son "peki ben de size hiçbirşeyimi söylemiyorum" dan sonra aştık bunu biz ailecek.. Çek karşına anlat duygularını. Bu çok yanlış dediğin gibi...

    YanıtlaSil
  2. "Ben de hiçbir şeyimi söylemiyorum." demek, duygularımı anlatmaktan daha etkili bir taktik olabilir. Fazla açık ve netim sanırım:)

    YanıtlaSil